![]() |
Abdurrahman Güleç
*****Sevgi Üstüne
Sıcacık bir fincan salep gibidir; Soğuk kış günlerinde içini ısıtan, Bol tarçınlı. Dudağına değince fincan; Bütün ruhuna yayılır Rayihası..... Hani kutuplardan kopan Buz dağları, Kavuştuğunda sıcak denizlere; Halvet olur, Kaybolur sularda! ! ! Bir ürperti sarar benliğini:titrersin. Korkarkarsın; Neden korktuğunu bilmeden! Biraz şefkat,biraz merhamet duygusu Ve dokunmaya bile imtinadır; Muhtevası... Kasım 2005 Abdurrahman Güleç |
^^Hoşça Kal Diyemeden^^
yaşam büyük bir okyanus bir taş atımı mesafede diğer ucu bir ömür geçti de bulamadık sonunu ah şişirdi bak imbat yelkenleri götürecekti bizi Tezel/den sevim/li bir hayat hikayesine Yakmadan fenerci kandili vira! diye bağırdı kaptan vakitsiz bir gemi kalktı limandan Hoşçakal güzel insan 23 Haziran 2007 Abdurrahman Güleç |
__________________Unutma! _____
Bir gün dem düşerde içine; Aklına ben düşersem! Sözlerim diline, Gülüşlerim yüzüne düşerse! Ürperip üşürsen apansız; İliklerin titrerse! İnceden hain bir sızı Yüreğine düşerse! Ilık yağmurlarla bir gün; Islanmayı düşlersen! Gümüş hançer iki damla; Yüreğine düşerse! Bağrına taş bassan ah ile Bastığın taş kanarsa! Sönmüş bir yangının külleri Alev alır yanarsa! Umutların çiçek, çiçek İlkyaza açarsa! Gün olur bahçende Kırmızı bir gül açarsa! Bırak ayrılığın ellerini; O şarkıyı hatırla! Unutma senide bir seven var; Çok uzaklarda! Mayıs 2007 Abdurrahman Güleç |
_________________Yolcu____
Dönülmez bir geceye aheste inmekte gün Ya son bulacak tamah ya olmayacak sabah Kızıldan karanlığa sarkıp döndüğünde gün Ya dün son bulacak ya da olmayacak iflâh Kalp körse beis’le sitem kar etmez ki yara Yalnızlık ölüm gibi ya hancıyım ya yolcu Onmaz odum yandıkça tımar olmaz bu yara Çıktım bilinmez yola ya ilk ya da sonuncu Dil yorgun, sözler yorgun, gönül yorgun, öz yorgun Ya bahar yorgunu gönül ya da ömür yorgun Dönülmez geceye aheste inmekte gün Ya ömür bitecek bu gün ya dudakta hüzün Abdurrahman Güleç |
______________Önce Dinle...
Neyim ben, kimim, sen kimsin? Bir düşün bakalım Sen ne kadar yakınsın, Ben ne kadar uzağım Nedir benden isteyip de alamadığın Açık bak iki kaşımın arası Daya silahını sık gitsin Ama önce dinle… Öyle kara kaplı defterlerim falan yok benim Düşmanlığa çetele tutmam Atılan tokadın borcunu siler geçerim Mutlu olacaksan eğer Gururumu ayağına serer giderim Hazır düşmüşken ayağına Bas üzerine ez gitsin Ama önce dinle… Ön yargının kelepçesini takmadan zihnine Bürünüp öfke kisvesine Kan bürümeden gözlerini Düşün bendeki özlemini Şikâyet etmem edemem kimseye İki çift sözüm olur söyleyecek Birini söyler giderim Ama önce dinle… Yaşar mı sanıyorsun en güzel duygular Üzerine çalınan karayla Ne kadar uzağa gidebilir yürek aldığı bu yarayla Olmayacak duanın yeminli duacısı mıyım? Yoksa aydınlığın karanlığa Pazarlayıcısı mı? Onurumu isteme benden: Vermem! Açık bak iki kaşımın arası aydınlık Daya silahını Sık gitsin Ama önce dinle… Mayıs 2007 Abdurrahman Güleç |
_________Sürgün
Küçüldüm, küçüldüm de Ceviz kabuğuna girecek kadar Sığamadım bir yüreğe avuç içi kadar Ne yollardan geçtim dar patikalardan Kanadı gelecek yanlarım Geçemedim sana gelen yollardan Bir vaha kurmuştum umutlu Kibir çölüne sevgi dolu duygulardan Seraba döndü bendeki sen ulaşamadan Yol bilirim iz bilirim Giderim gittiği yere kadar Anlatamam içimdeki isyanı giz bilirim Bir varmış bir yokmuş derken Yok oldu gitti en güzel duygular Hiç yoktan bir yaşam heder oldu bak Dönemem iltica ettim hüzne Yürek sürgünüyüm ben Yok artık sığınacağım bir beden Haziran2007 Abdurrahman Güleç |
_________Umudun Tılsımımıdır Aşk
güneşe tutunmak mı yaşam, ay olmak mı uydunun uydusu diğer yarısı mı yaşamın, profilden gördüğümüz üç boyutlu kurulan hayallerin zihindeki fragman döngüsü mü ışık kırılması gibi su üzerinde umutla zincire vurulması arzuların başka bir boyut karanlığı delmek dediğin belki de olanlar yanılsaması ışık oyunlarının renkli, parlak ve göz alıcı umudun tılsımı mıdır aşk ayrılık mıdır, yoksa kavuşamamak mıdır; kader terk edip gitmek midir kurtulmak sorunlar silsilesinden gümüş nalları ezerken yolu; atlıların göz gözü görmez etraf toz duman çöker göz çanağına kızılca kan güç sevgidir oysa, yürek zenginliğin belki de bir avuç su ihtiyacın olan soğuk, berrak ve dingin Abdurrahman Güleç |
________Önce Düşlerim Islandı
ağzından alev saçan ejderhanın kestikçe başını yenisi fışkırıyordu yerinden çığlıklarım kayboluyordu yutağımda serseri yıldızlar dökülüyordu üzerime ve bedenimde süre gelen depremler telaşlı karıncalar gibi koşuşurken sağa sola korku tünelinde vücudumda binlerce diken alev alev yanıyordu dünyam sıcak yağmurlar değiyordu tenime ateşi değil; beni ıslatan Binlerce yıldırım peşimde nefes nefese zihnimde o bilmece bir adım kalmışken yetişmeye takat kesilmiş dizlerimde sırtımda balçığın izleri karşımda geçit’in yedi renkli kemeri önümde umut kırığının dehlizi kırbaç gibi çarpıyordu yüzüme yağmur ıslak bir kedi yavrusu gibi sızılı bir ürperiş yüreğimde zihnimde hoyratça devinen bindirilmiş duyguların ağırlığı üzerimde ayaklarım çekiliyormuş gibi derinlere kabusum tutuyor ellerimden gece soğuktu, gece ıslak önce düşlerim ıslandı sırılsıklam uyandım uykulardan Mayıs2007 Abdurrahman Güleç |
______En Kızıl Gece______
zorla çekiliyormuş gibi güneş dünyanın arkasına direndikçe kızarır ufukta utancı yayılır bulutlara denizin şuh kahkahaları yırtar geceyi köpük köpük kudurmuş gibi zevkle siler izlerini kumsaldan hadi denizden çık gel kopartalım gökten yıldızları ufukta ki kızıllık dalgalanan saçların olsun yıldızları taç yapayım yakamoz gözlerine dolsun hadi köpük köpük gel sana açtım bu kıyıları belki kırılır inadı dalgaların dost olur kumlara belki bir sigara sarıp efkarla karşı kıyılara yakmalı ucunu her nefeste dumana dolamalı acıları Bir rüzgar eser belki alır gider kalanları hadi rüzgar olup savrul gel tutmuyor dizlerim bilsen bir ömür yolunu beklerim gelemem bilsen seni benden çok severim diyemem getir bana seni tenindeki kokuları özledim sevmek hafifletmez elbet sensizliğin acısını kalmadı yaktığım anıların ne közü ne dumanı kolay değil elbet kandırabilmek yalnızlığı zor değil yok imkanı beceremedim unutmayı Abdurrahman Güleç |
______Meğer Yol Benmişim______
Gün doğumu gibi Batmak için Yolmuş yaşama doğum Ölmek için Sevgi beslermiş ayrılığın hüznünü Unutturmadan dünü Yakmak için Umut beslermiş Çaresizliklerde sevgiyi Hayal Umudun ekmeği, suyu Kor ateşi avuçlarında saklamak gibi Taşıması zor ruhundaki bu yükü… Kara trenin Kasıntılı böbürlenmesiyle Zorunlu güzergâhını afilli voltalarken Her başlangıcın bir sonu vardır tabiî ki Ama sonsuz gibidir raylar Akıp giderken Yol aradım Gözlerim uzaklarda, yıllarca O masum gülümseyişi gerilen dudaklarda Aradım Gözlerime hapsettiğim duygularda Bilemedim Bittiğini içime akan yağmurlarla… Hani Daha yaşanacak mutluluklarım vardı Kader yazımı kim karaladı Hangi el O sayfaları yırtıp attı Azgın nehirler gibi zaman Neden Bende hep hırçın aktı Hani Daha söylenecek sözlerim vardı Çıktıkça basamakları sözler tuhaflaştı Dilimde susku, gözümde hüzün Yol yarıyı çoktan aştı Hani Daha gülecek gözlerim vardı Ruhumda umudun işkencesi Gözlerim hep önüme aktı… Yol aradım Mutluluğa kucak açmış Gecenin kör yanlarında Yarasa çığlıkları yırtardı geceyi Ayın aydınlığında Gece gözlerime gizlenirdi Uyanır koynumda uyuyan yılan Desiseye aç şehvetle saldırır Dumura uğramış masum duygulara… Bin dilde Dinsiz Bin türlü vesvese Çöreklenir sözcüklerin üzerine Kâbus gibi Bastırılmış bir ihtilal sessizliğinde… Anladım… Karanlık değil Karanlık çöken yürekmiş korkutan Bilemedim Meğer yol benmişim… Abdurrahman Güleç |
___Aşk Yüreğe Dokununca_______
Dokunamaz, konuşamazsın göremesen de seversin ama tanırsın hüzün ortağın, sırdaşındır seversin gelmeyecek gelmez son yaprak düşse de saklarsın titremelerini alıp düşlerini gidersin gelmese, bilmese içine girmese de seversin Uyuyamaz, oturamaz, kaçamazsın da kanarsın Ararsın bulamazsın, bulursun elinle tutamazsın seversin git dersin al yüreğimi de öyle git almaz, gitmez de yanarsın ateş içinde kül olup savrulamazsın Kalmasa, gitmese de yüreğini almasa da seversin Abdurrahman Güleç |
__Çaresizliğin Hapishanesidir Yalnızlık
Ne yana baksam tutunamadığım Kalın karanlık duvar Alnımda kabaran bir damar Sabır mı çaresizlikten Çaresizlik mi sabırdan Elimde sahipsiz bir anahtar Kim bilir hangi kapıyı açar Haziran 2007 Abdurrahman Güleç |
+++ Gerçek +++
En içten yaşananlar değil mi İnsanı var eden, Canını yakan, En ince yerinden yaralayan Sevgi ile bağlanmak değil mi En derinden; Canı yanmışlığı terk edilmişliğin Bir şekilde Feveranı değilmidir Dilde nağme ile devinen Yakar elbet! Canını da yakar, hayallerini de! Film değil bu Acıklı bir şarkı ya da şiir; Hiç değil! Nefes almak kadar gerçek; Yaşamın ta kendisi... Yoldur çoğu zaman Gitmek zorunda olduğumuz, Kimi zaman kalabalığın tam ortasında; Yalnız... Kimi zaman Fırtınalı *******de sessizliği yırtan, Rüzgârın çıkardığı Hain ıslık sesinde Aradığımız Bulutlara takılıp giderken; Yok saydıklarımız, Acabalara takılıp; Yaşamdan ertelediklerimiz Biliriz aslında Biliriz de en son biz farkına varırız; Nasılsa Eskiyen taşlarla birlikte, Yaşlanan hayatın, En son kilometresine gelindiğinde yolun Biliriz aslında 'En içten verdiği bir şey insanın, Ufak ya da büyük olmaz! Gerçek olur! ' Abdurrahman Güleç |
+++ İçten Gelir Bilirsin +++
Özgür kaldığında yüreğin bir gün Kanat çırpar helecanla mutluluğa Sığamaz olursun koca gök yüzüne Kanatların değer heybetli dağlara Esintiye karşı süzülüp giderken Bilirsin: Aslında aldığın bu güç Kanatlarının büyüklüğünden değil! İnce belli narin gelinciklerin Rüzgarla salınışını izlerken Pıt,pıt eder boyun damarların Nefesin daralır,titrersin: Bilirsin Bu titreme üşümekten değil! Dalıp, dalıp gider gözlerin Hisler ırmağının kıyısında Tutunup bir söğüt yaprağına Akıp gitmek istersin o yere Kirpiklerin ıslanır içlenirsin Bilirsin: Bu hüzünden değil! Gözlerine girer ayın gülen yüzü Hayallerin dolar renk cümbüşü Ruhuna akarken yıldızların titrek Huzur dolu pırıl pırıl kıpırdanışı Bilirsin: Bilirsin de tarif edemezsin İçini dolduran Yaşanası duyguyu Suyun geçtiği yere can verişi gibi Toprağın içinde saklayışı gibi Ağacın köklerini derine salışı gibi Yol bulur hayata rağmen gönüle Engel tanımaz akar yinede derinden Tutarsan yaşama sevincinin elinden Abdurrahman Güleç |
+++ Önemli üç sebebim var +++
Dün bir kez daha gecenin ayazında Kahrettim yine geldiğim güne dünyaya Son vermek istedim her şeye hayata Ama bir önemli sebebim vardı yaşamaya Kendimi aradım ay ışığında karanlıkta sen vardın saman yolundaki akalabalıkta Yanıp sönen ışık gibi dalga kıranlarda Çok önemli iki sebebim vardı yaşamaya Parçalanmıştım diğer yarım uzaklarda Kader silahını dayadığında şakağıma Korkmadım direnecek gücüm vardı daha Güç aldığım üç sebebim vardı yaşamaya İçtim sabaha kadar elimde ne varsa Elimde beş bezemez rest çektim hayata Yüreğim yeter kaybeden ben olsamda Çünkü önemli üç sebebim var yaşamaya Abdurrahman Güleç |
+++ Yaşamak Zor BU Şehirde +++
Hasreti takıp da boynuna; kor Özlemim sevdam koyun koyuna Gizleyip de kendini ıssız kuytuya Yaşamak zor bu şehirde; zor Ufuksuz umutsuz darmadağın Avare dolaşmak sokak aralarında Çarpıp yalanını öfkeyle duvarlara Anıları gömmek boş kaldırımlara Mutluluğa teğet geçen yaşamın Ardından bakmak her defasında Acı verir umursamasada insana Yansıması hayatın kırık aynasına Söz geçmez hayatın hancısına Hünkar olsan aleme ne yazar Sarar etrafını alevden duvar Düşersin akrep yanlgısına Yaşamak zor bu şehirde; zor Abdurrahman Güleç |
+++ Yeniden doğmak +++
Garip bir sevinç var içimde bugün Nedensiz biraz da buruk bir mutluluk Belki unuttuğum bir duygu yaşadığım Uç verişi belki yüreğe atılan tohumların İster sevgi, ister özlem, ister aşk olsun Adı her ne olursa olsun; İkirciksiz dingin Deniz kadar engin ve zengin bir dünya Evren kadar sonsuz, gizemli kıpırtılar Karanlıkta ki kılavuzum Şimal yıldızım Asırlardır uyuyan yanardağ misali Yeniden doğuş hayata patlarcasına Derin uykulardan uyanışı duyguların Abdurrahman Güleç |
Acaba?
Hiç bir şeyi düşünmek, Söylemek yada yazmak Hatta olmayanı anlamak; Var olanı yaşamaktan: Daha mı kolay? Abdurrahman Güleç |
Adım Hüzündür benim
Gül sevdadır ateş kırmızı Dikeni çok yakar canını Sarısında bulurum kendimi Adım hüzündür benim Sevda ekip hevesle yüreğime Özlem biçer oturur beklerim Dönerim cansız kuru kütüğe Adım hüzündür benim Gün kavuşur uzar gölgeler Islık sesinde yanık nağmeler Gurub yanar ben yanarım Adım hüzündür benim Gizlice yüreğime girenim Masana meze diye gelirim Bir kadehte iliğine işlerim Adım hüzündür benim Abdurrahman Güleç |
Adsız
Bilmiyorum; yalnızlıktan mı korkuyorum; Belkide korktuğum için yalnızım. Uykularım bölününce gecenin bir yerinde, Karanlığa bürünmüş beklemekte yalnızlığım. Karabasan! sanki çöküverecek üzerime! Kaçıp kurtulayım diyorum bir an; Bağırayım avazım çıktığı kadar,belki korkar; Felç olmuş giyim sessim de çıkmıyor... Kürek mahkumunun çaresizliği içinde, Ne kadar çabalasam biliyorum nafile Kurtulmam imkansız bu kısır döngüden; Ruhumu özgür bırakmadıkça:Yaşamımdan. Abdurrahman Güleç |
Affet Bizi ATATÜRK
Ant içtik: Türk’tük, Doğruyduk, Çalışkandık Sonra sokaklara çıkıp birbirimizi vurduk Yetmedi sonra senin ilkelerinle dalaştık Bize bıraktığınız mirası satmaya da başladık On yıldan on milyon Türk çıkmıştı açık alınla Yetmiş yılda yetmiş milyon olduk gururluyduk Çalışmadan kazanmak için binlerce yol bulduk Karın tokluğuna yetmiş yıl rahat rahat uyuduk Yine bir on kasım erkan karşında tastamam Hep bir ağızdan diyecekler ki izindeyiz Atam Yalan vallahi de yalan billâhi de yalan Sahip olamadık seçtiklerimize affet bizi atam Bir Türk dünyaya bedel di o sendin Dünyada tek liderdin cumhuriyeti verdin Bizler neferdik neferlik te kalmadı serde Bekliyoruz hala bizi bıraktığın yerde Abdurrahman Güleç |
Ağlamak
Hani gerersin gerersinde bağlamanın teli Kopuverir; keskin bir ıslık sesiyle Hani savaklarını açınca bent’in Fışkırır sular yaramaz çocuklar gibi; Katar götürür önüne ne varsa: Durduramazsın Hani zemberek yay kurtulunca piminden Boşalıverir ya birden; tutamazsın Hani basınç artıkça bunaltır hava Bulutlar kararır şimşekler aydınlatır etrafı Gök delinir gürültüyle boşaltır ya içini Boşalır duygular sağanak, sağanak Mutlu, üzgün ya da kızgın belki biraz şaşkın Islanır kaçamazsın bu fırtınadan Kesik, kesik iç çekişler kalır geride Dünya inmiştir omzundan; dingin ama ıslak Ikınan ruhun doğum sancısından: Kurtuluşudur AĞLAMAK Abdurrahman Güleç |
Ah! ! !
Özgür bırakıp …..yüreğindeki duyguları bir gün Hevesle kanatlanıp …..uçmak istersin mutluluğa Başın erince şahikaya …..ıslanır kanatların uçamazsın Anlarsın bütün renkler …..kaybolunca gökkuşağında Ah! Hiçbir şey …..göründüğü gibi değilmiş aslında Ay düşer suya …..uzatıp elini tutamazsın Akarsın peşinden …..bırakıp kendini sulara Çağlayanlarda son bulur …..bu kovalamaca Anlarsın …..yükseklerden düşünce boşluğa Ah! Hiçbir şey …..göründüğü gibi değilmiş aslında Taştan su çıkarmak gibi …..hüzünden mutluluğu Gökten yıldızları …..kopartmak kadar imkansız İmkansız volkanı …..göz yaşıyla söndürmek gibi Anladığında içinde yaşattığının …..sana uzaklığını Ah! Hiçbir şey …..göründüğü gibi değilmiş aslında Abdurrahman Güleç |
Akar...Akar...
Bazen bir fırtına kopar yüreğimde Sevginin ürpertisini hissederim Ta...iliklerimde İşte o an; damla damla Sen dolarsın gözlerime Bağlayamam ki Göz yaşlarımı Sevda yüklü,hüzün yüklü Akar...,akar... Akar kendi bidiğince Abdurrahman Güleç |
Akıl izan gerek önce kişiye; Yüzünmü Var Allahtan Af Dilemeye
Küçüğün on birindeydi henüz Başladığında zulmetmeye Şaşkın ördek yavruları gibiydi Üç dişi Terk edip gittiğinde Akıl izan gerek önce kişiye Yüzün mü var Allahtan af dilemeye Canımızdan candın Damarlarımızda aynı kan İnanırdık belki timsah gözyaşlarına Mumun bile dayanamadı Varamadı yatsıya Kapılıp nefsinin isteklerine Sahip olamadın kahrolası kemerine Birde kutsalı dolama diline Şahit değil mi yaradan Senin ettiğin eziyete Akıl izan gerek önce kişiye Yüzün mü var Allahtan af dilemeye Hatırla erkek evlat için yandığını Hatırla incittiğin kızlarını Hadi sevmiyorsun yirmi yıllık karını Hiç mi düşünmedin hasta ananı İniyordu perde az kaldı gözlerine Hangi yüzle bakardı insanların gözlerine Seni sildi taş bastı şimdi yüreğine Hadi git sarıl sende dilediğine Akıl izan gerek önce kişiye Yüzün mü var Allahtan af dilemeye Küçüğü şimdi on beşinde İhtiyacı yok artık ne sana ne başka birine Büyükten söz bile etmiyorum Hâlâ katlanıyor sana babasın diye Rabbim bağışlayıcıdır makama gelene Bir şartı var kul hakkıyla gelmeyin diye Meraktayım sana kim helal eder diye Rabbim şahit biliyorsun her şeye Akıl izan gerek önce kişiye Yüzün mü var Allahtan af dilemeye Daha senin söylediklerini söylemek var ya Bize uymaz, uymaz adab-ı muhaşerata Ulaşır mutlak mazlumun sesi arş-ı alâya Havale ettik gittin yaradan Allaha Akıl izan gerek önce kişiye Yüzün mü var Allahtan af dilemeye Abdurrahman Güleç |
Akşamın Hüznü çöker yüreğime
Akşamın hüznü çöker yüreğime, Ölürüm her gün güneşle birlikte, Aşkın yarını olmasın varsın; sevgi ile doğarım her yeni güne. Güneşe yolculuktur sevmek; içten; O duyguyu yakaladığın an'lar, Yaşamın anlam kazandığı andır: Bırak ömür bu yolda erisin gitsin. Bırakma kendini alaca karanlığa, Tutunup kuyruklu yıldızın kopçasına Yükleyip sevdalarını umut gemisine; Salıver güneşe doğru süzülüp gitsin. Abdurrahman Güleç |
Akvaryumda Balık
Sıcacık duygu dolu Bir bayram mesajı Yazmak isterken aslında; Takılıp kaldım öylece Akvaryumdaki balığa... O küçücük su küpünün içinde Sanki bir yol arıyor gibi denize Bıkmadan usanmadan; umutla Durup dururken hırçınlaşıyor Ok gibi fırlayıveriyor Yerinden Sanki camı delip dışarı çıkacak! Sonra duruluyor yavaş yavaş Cama doğru yaklaşıp süzülerek Ritmik hareketlerle Konuşuyor gibi... Gözleri gözlerimi delip geçiyor Yardım istiyor belli Avazı çıktığı kadar bağırarak Bilmiyor ki onu Ondan başka kimse duymuyor... Gözlerine bakınca anlıyorsunuz Ne olur diyor bana yardım et Götür beni denizime Olmaz diyorum:Ölürsün! Sen burada yaşamaya alışıksın Olur diyor Büyük bir metanatle Burada yaşamaktansa; DENİZİMDE ÖLÜRÜM... Abdurrahman Güleç |
Alıp Başımı Gitsem Diyorum
Alıp başımı gitsem diyorum! ! ! Son verip sahte yaşanmışlıklara! ! Alıp gitsem sevdalrımı,acılarımıda! Kimseyi yakmadan yangınlarımıda. Ah! Gidebilsem diyorum o yere; Yalancı baharlara son verebilsem! Bükülmeden boynu menekşelerin; Kuşkonmazlara çakır dikenlerime. Bir gidebilsem ardıma bakmadan; vursam dağlara yada denizlere Gidebilsem girmeden o döngüye! Gözün görmediği gönüldeki o yere... Abdurrahman Güleç |
Anladım
Suda ararken izlerini Yüreğimde buldum gizlerini Yıllar nasıl da akıp gitti Anladım ihanetini gözlerimin Boşalınca avuçlarıma yağmurla Kırkikindi akşamlarım Anladı baldırı çıplak duygularım İhanetini özümün yüreğime Kavurucu bir hararetle bedenimden Bakınca uzaklaşan yeşil vadiye Anladım direnmek anlamsız zamana Dizlerimin zamansız ihanetine Yok olma vakti şimdi Hayatın o masmavi derinliğinde Anladım demir alma vakti şimdi Tutulmadan aklın ihanetine Abdurrahman Güleç |
Anlamaya Çalış
Susuyorsam adı korku değildir Sükûtum sevgiden ikrar değildir Dilinin sivri ucunu batırıp gittin Sanma bu suskunluk senden kaçış Duyma sitemimi duysan dinleme Hüzün benim olsun gülücük senin Sarsın bedenimi ruhumu zehrin Bitsin artık bu zamanla yarış Söyleyip anlata tüylendi dilim Kelimeleri süpüre eskidi kilim Evirdim çevirdim olmadı sustum Gümüş dolu çıkın altına yapış Suç bende belki yanlış söyledim Yağamayacakken boşa gürledim Bir tatlı dilden başka ne istedim Bilmiyorsan eğer bir bilene danış Tutamadım sözümü sevmeyecektim Sonunda kendimi sana emanet ettim Seni sevdim ama gerçekten sevdim İnanmasan da bari anlamaya çalış Abdurrahman Güleç |
Anlarsın
Kurt girdimi bir kez Kabuktan içeriye iflah olmaz o yara Oyar yüreğini sabırla Aldırmadan feryadına Yaş olur gözlerin de Hayal kırıklıkların Boşalır birbir içinden Hayata dair ne varsa Kırılmıştır kabuk bir kez Savrulursun rüzgar da Her damla göz yaşıyla Kendinden uzaklara Zaman acımasızdır O kadarda zalim Kapılınca anlarsın Geçmiş zamanların Hikaye takılarına Çırpınışına balıkların Yosun kokan ağlar da Tuz kokarsın birden Gerçekliğin acısı Hücre hücre yayılır Bedenine ve ruhuna Şimşekler çakar Hiddetinden gözlerinde Kaçışır kelebekler Anlarsın yaşamalısın Yüreğin acısa da Yürümelisin bu yolda Buruk kanadın kırık Bükülmeden boynu Umutla bakabilsin Menekşeler yarına Abdurrahman Güleç |
Anlatamıyorum
Bir şeyler var içimde; Yaşayamadığım, Bazen feri sönmüş bir ışık; Benden uzakta, Uzanıyorum ama tutamıyorum. Bazen bir alev gibi; Sarıyor tüm benliğimi, Yakıyor..,yakıyor.., Biliyorum içimde! Hissedebiliyorum! ! Anlatamıyorum..... Abdurrahman Güleç |
Annem ve Ben
Hayatının ilk anneler günü hediyesini Ben vermiştim nasıl da sevinmişti O cüzdanın parasını biriktirebilmek için Günlerce okuldan yürüyerek gelmiştim Sonra anladım farkındaydı aslında Kendimizi sel gibi duygulara bırakıp Hiç konuşmadan birbirimize sarılmıştık Öyle salya sümük ağlamazdı yanımızda Yada kovardı bizi kendini tutamayacaksa Sıkıca sarılmıştık hiç ayrılmamacasına Akıntıya kapılıp bir an boş bulunmasa Hiçbir zaman bilmeyecektim ağladığını Göz yaşları yanağıma ılık,ılık akmasa O gün öğrendim seviyorum demenin Sözcükteki duyguların anlamsızlığını Sevginin tezahürata ihtiyacı yoktu ki Seviyorsan yaşarsın yaşatırsın hepsi bu Ondan öğrendim sevgi ile doyunmayı Göz yaşımı tutup içime akıtmayı O öğretti sokakta vakarla yürümeyi Güzeldi,iradeli,mağrur benim annem Tek nasihati iyi insan olmaktı Ben adamlığa merak salmıştım o ara O çocuk olmamı istiyordu saf ve temiz Çocuğum olunca anladım çok sonra Zamanla her şey gibi bizde eskidik O kelimeyi birbirimize hiç söylemedik Biliyor hep yanında olacağım birgün Zamanla olan bu yarışı kazandığımda Biliyorum o cüzdan hala başucunda ''Anneme en içten duygularımla'' Abdurrahman Güleç |
Arayış
Yürüyorum çılgın bir yağmurla, İliklerime kadar ıslanmışım, Hissediyorum vücudumun ürperişini, Her zerresinde; Bir ben birde kafamdaki kör düğünü, Hep o karanlığa doğru; yürüyorum, Gecenin sessizliğini bozan; Göğün gürültüsünde, Ne duymayı umuyorum? Neyi görmek istiyorum; Yıldırımların şavkında? Küpeştesinden torpil yemiş gemim: Umutlarım tükenmekte, Batmakta duygularım! Belki kurtulurum umudu ile; Çırpındıkça! Balçığa saplanmakta ayaklarım... Abdurrahman Güleç |
Gözlerine bakınca anlıyorsunuz
Ne olur diyor bana yardım et Götür beni denizime Olmaz diyorum:Ölürsün! Sen burada yaşamaya alışıksın Olur diyor Büyük bir metanatle Burada yaşamaktansa; DENİZİMDE ÖLÜRÜM... Gerçekten süperr |
Aşk Bana Dönme
Yüzümü döndüğüm, Her yönde gördüğüm; Sen değilsin olmamalısın! Hayır sen değilsin olamazsın! Gömdüm ben seni çoktan, Tozlu raflardaki albümün, Hatıra defterimin ıslak, Soluk sarı sayfalarındaki, Hüzünlü satır aralarına. Hayır istemiyorum dönme! Dönmemelisin! Dönemezsin! Neredeydin muhtaçken? Küllerine bile; Şimdi niye? Sevgimi hapsedip yüreğime, Resmini göz bebeklerime; Ödedim bedelini sevgiliye, Hazanımda özlemle geriye... Hayır istemiyorum artık! Dönmemelisin! Dönemezsin! Yaşıyorum sevgimi; Kendimce Nasıl mutluyum bilemezsin... Abdurrahman Güleç |
Aynı Mahallenin Çocukları
Basık sıvasız gece konduların, Kalorifer külleri ile kaplanmış, Kara, tozlu sokak aralarında, Misketle gazoz kapağı oynarken; Yeraltında çalışan maden işçileri gibi, Kararmış, terden yol yol yüzlerle; Zaman su gibi akardı; amansız! Dokuz kiremit oynarken ay ışığında. Çocuksu oyunların mucidi bizler; Çember yapardık otomobil lastiklerinden, Kahraman akıncılar olurduk bazen, Tahta atlarla bizans kapılarında: Bilmezdik oyununu ama oynardık, Körpe beyinlerin çocuksu saflığında; Umutla uyanırdık her yeni güne, Koşulsuz sarılırdık; Mahallenin çocukları. Şehir bizi içine alınca; Büyü bozuldu; Menfaat doğranınca çorbamıza; Direnemedik! Savrulduk sonbahar yaprakları gibi, Kimimiz yolun sağında, kimimiz solunda; Aynı amaç için ayrı kulvarlarda, Farkına varmadan etrafımızda dönen, Süngüsünü bilemiş köpek balıklarının, Hırçın, şehvetli ve İştahla bakışlarının. Çözemedim: Birimiz diğerinden farklı ne istedik? Bir işimiz olsun, aşımız kaynasındı ocakta; İyi eğitim alsın çocuklarımız adam olsundu; Öyle basit hastalıklardan çocuklar ölmesin diye; El verip, omuz verip çalışmak yerine! Umutları kurşunlayıp, Birbirimizi öldürmedikmi! ? Nedir bu kin, bu aymazlık? Özüne baş kaldırı! Arkadaşlar! Gelmedimi daha uyanma zamanı? Abdurrahman Güleç |
Ayrılık vakti
Yıllar geçti ayrılığımızın üstünden Cüzdanımda resmin ve küçük notlar Hep seni çalıyor pikabımda şarkılar Penceremden süzülürken ay odama Yeniden canlanıyor yaşanan anılar Bir elimde resmin,bir elimde rakım Bir başına otururken masamda... Uçsuz, bucaksız evrenin sonsuzluğunda Seni yaşıyorum mehtapta yıldızlarla, ay'la Güneş hiç doğmasın istiyorum; dünyama Biliyorum ayrılacağız: Gece kavuşurken şafakla Ne olurdu hiç sabah olmasa....... Abdurrahman Güleç |
Barış Türküsü Söylüyor Dünya
Barış türküsü söylüyor dünya İnsan hakları demokrasi nakaratıyla Kutsal yağla kararan semavi semalarda Çelik kanatlı kuşlar keskin gagalarıyla Ölüm saçıyor çocuklara kutsal topraklarda Barış türküsü söylüyor dünya Herkese özgürlük, adalet nakaratıyla Vahşi azınlığın galebe çalması değilmi bu Bana dokunmayan ejderha bin yaşasın mantığına Ve sessiz çoğunluğun düçar çığlığına Barış türküsü söylüyor dünya İnsani yardım yolu açma nakaratıyla Parçalanan yüzlerde korku dolu gözler Kafa kol bacak uçuşurken cümle sakadat Verilen züürt tesellisi yada boş vaat; ya icraat Barış türküsü söylüyor dünya savaş çığlıklarıyla Talanlarına yalan ekleyip yılan soğukluğuyla Boşaltıp zehrini beyaz güvercinin zeytin dalına Tam da kör gözüne sokup çomağı feleğin Barış türküsü söylüyor dünya savaş çığlıklarıyla Abdurrahman Güleç |
Bekledim
Hep bekledim Yarım kalan umutla Kuru otların savruluşu gibi rüzgarda Üç beş özel güne sıkışmış yaşama Ve içindeki hoyratlığa sabır, kahırla Acımasızca ördü ağlarını hızla Yinede kızamadım örümcek anaya Kendi ellerimle bastırılmış pıstırılmış Duvarlar arasında mahkum yaşama Beklerken düşler satı aldım; Mor Sahaflar sokağında taş kaldırımlarda En çokta çirkin prens olmayı sevdim Fırtınalar vadisinde seni beklerken Abdurrahman Güleç |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 10:54 PM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.