![]() |
...::: WwW.CaKaL.Net & VaGrAnT_AdAnALı Özel Şiir Arşivi :::...
Bu Günde Ölmedim Anne
Yüreğimi bir kalkan bilip Sokaklara çıktım Kahvelerde oturdum Çocuklarla konuştum Sıkıldım dertlendim Dostlarımla buluştum Bugünde ölmedim anne! Kapalıydı kapılar Perdeler örtük Silah sesleri uzakta boğuk boğuk Bir yüzüm ayrılığa bir yüzüm hayata dönük Bugünde ölmedim anne! Üstüme bir silah doğruldu sandım Rüzgar beline dolandığında bir dalın Korktum güldüm kendime kızdım Bugünde ölmedim anne! Bana böylesi garip duygular Bilmem niye gelir nereye gider Döndüm işte Acı yüreğimden beynime sızar BUGÜNDE ÖLMEDİM ANNE!!! |
Bilinmez Dedin, Geceler
Bilinmez dedin, geceler
Bilinmez!.. Bırakıp gittiğinden, beri Bilinmez gecelerdeyim, İşte!.. Anladım,kayboldum. Karanlığın bilinmez , Gizemlerinde… Yalnızdım, Yüreğimin kaybolmuşluğuna İsyan ettiğim , Gecelerde… Binlerce yıldızı, ayı Dans eden ateş böceklerini Denizin üstündeki yakamozları Yağan karın beyazını Bilinmez dediğin gecelerde Kaybettim… Ne ellerini,ne gözlerini Ne seni bulamadım Bilinmez dediğin ,gecelerde. Korkularım? O neydi , alıştım. Sabahın gülümseyen güneşi O neydi ? Bir daha hiç bulamadım. Bilinmez dediğin geceleri, Senin döneceğin güne kadar Hayatım yaptım… |
Resmen Ölmek İstiyorum....
Yine içime oturdu bir garip hüzün,
Ağlamak istiyorum, tepine tepine, Öyle yalnızım, öyle çaresiz, öyle de küskün… Yanıyorum.. yangınlar içinde etlerim eriyor… Ve bin faryad içinde ruhum yanıyor.. Sen beni duymuyorsun… Başımı gömüp klavyeme, Tuşları döve döve yazdığım şiirlerden Hep sen çıkıyorsun… Göz yaşlarım damlıyor şiirlerime… Kan çanağı oluyor gözlerim.. Uzanıp silmiyorsun.. Artık gücüm kalmadı, Ayağıma takılan çelmelerden yoruldum, Hep düşüyorum… Düşüyorum uçurumlara… Elimden tutmuyorsun… Telli dikenler battı gözlerime.. Lanet olsun! Bak yine ağlıyorum.. Her şey kara, her yer zindan… Karanlıktan korkuyorum… Işığı yakmıyorsun… Öyle yorgunum ki, Nefes bile almaya yok mecalim.. Bunlar kahır değil gülüm, Sadece arz-ı halim.. Yorgunum.. bak gözlerim yumuluyor… Kirpiklerimde halen, Deminki yaşlar duruyor… Biliyor musun? Resmen ölmek istiyorum… Adı sen olan kurşunları Doldurdum silahıma.. İlk kurşunu verdim namlu ağzına.. Elim tetikte.. Ha çektim, ha çekiyorum! Sen ‘Dur! ’ bile demiyorsun…. Ölüm isteğim kamçılarken beni… Sen susuşlara sığınıyorsun.. Eyvallah … öyle olsun… |
Ölemiyorum Bile...
Şişirip yelkenleri, açılma vaktin gelmiştir denize. Bilirsin ki ne fırtınalar,
ne deli dalgalar beklemektedir seni. Korkarsın, terk edemezsin limanı, bir köşesine sığınırsın. Kabullenmesen de artık aşk bitmiştir, İşte son bu... İçin hep hüzün doludur, bir türlü kabullenemezsin bittiğini. Gözlerinin içine bakıp seni seviyorum demesini beklersin. O sözler hiç çıkmayacak o dudaklardan bilirsin. Yinede umudun yeşildir, İşte hayal bu... Gururlusundur, istenmediğin yerde durmazsın. An olur ki ne olur bitmesin dersin. Bu sözlerin dudaklarından nasıl çıktığına kendin bile inanamazsın. Oysa o yüzüne bakıp sadece gülümser, İşte acı bu... Ondaki sıcaklığı kimsede bulamayacağını düşünürsün. Kimse onun gibi gülemez, onun gibi dokunamaz dersin. Ve kimseyi onun kadar sevemeyeceğini bilirsin. Kahredip başını eğersin önüne. İşte hüzün bu... Nefes alamaz hale gelirsin, daralır için. Bir kaç saatlik derin bir uykuya hasretsindir. Bilirsin ki gözlerini kapasan da terk etmeyecektir hayali. Atarsın gecenin kollarına kendini, İşte huzur bu... Ondan gelecek tek bir haberi umutsuzca beklersin Bir de beklemek ölüm gibi gelir insana böyle zamanlarda. Aslında ölüm fikride garip değildir artık sana. Geri dönerse diye ölemezsin bile, İşte sabır bu... Hayat devam ediyordur ama her şey yarımdır, hep bir yanın eksik. Yüreğin eskisi gibi atmayacaktır, başka aşklarsa seni kandırmayacaktır. O başkalarıyla, mutlu bir hayatı yaşıyor olsa da, yine de sevginden vazgeçemiyorsun. İste aşk bu... |
paylaşım için saol evet işte ölmek isteyipte yapamazsın aşk aşk işte böyle bişi..
|
Sen...
Yağmurun kokusuydu,
Saçlarında hissettiğim. Çiçek bahçesiydi, Ellerimi gezdirdiğim Bedenin. Yüreğinse bendim, Sevdiğim. Bulunmayan Su damlasıydı, Sevgin. Gözlerim sen, Dudaklarım sen, Her halim sen, Yüreğinse bendim, Sevdiğim. Anlatılması , aşılması Güç dalgalardı Sevgin. Uçsuz bucaksız Yalnızlığım sen, Sığındığım Limanım sen, Yüreğinse bendim, Sevdiğim. Bir fırtınayla Yok olan, Beni yüreğinden Silen sen, Sevgi dolu yüreğime Tekrar kavuşan Bendim, Sevdiğim… |
Sen Yoksun...
Yine sen varsın gölgelerimde..
Cam kenarına gecipte yakılan sigaralarda hep sen varsın.. Nereye baksam sen, ne yana dönsem yine sen.. Islak kaldırımlarda kokan burcu kokuda sen... Şehir seni özledi ama sen yoksun.. Sensizlik o kadar acıki dar geliyor Ankara Haykırdım sessizce ama yok nafile.. Yagmur yagıyor dısarda ellerim üşüyor Yüreğimdeki sensizlik ne kadar acı bir bilsen Şehir seni özledi ama sen yoksun... Yinede aglamazdım sensizligine Sensizlik ki gözyasım, sensizlik ki paramparçayım Ellerim seni arıyor bu gece Şarkılar hüzünlü, şarkılar buruk Yoksun ya bu şehir yorgun, bu şehir vuruk Seni arıyorum inadına gecelerde Karanlıklar üstüne yemin ederim Şehir seni özledi ama sen yoksun... Bugün biter mi bilmem... Yine yarın seninle doğup, sensiz mi batar günüm bilmem ki. Unutmadım. unutamadım.... Sehir seni unutmadı ben seni unutamadım... Şehir seni özledi ama sen yoksun... |
Adı :Sevgi../ Soy Adı: Ölüm...!
Terk edeceğim bu kenti...
Tüm keşmekeşiyle kalacaksın bir başına.. Yanımda kalbini götüreceğim.. Ulaşamayacağın bir yerlerde saklayacağım onu.. Kalpsiz kalacaksın...Bensiz kalacaksın... Ve gözlerinde bir aşk hikayesi kalacak bana dair.. Bir damla yaş olup dökülecek sonra..Aşksız kalacaksın.. Yokluğun karanlık koridorlarında sis ve pusun ortasında kaybolacaksın.. Artık kapılar benim gelişimi çalmayacak.. Telefonunun melodisi bizim şarkımız olmayacak... Düşlerinde yaşadığın sevda masalının kahramanı ben olmayacağım.. İstesende dönmeyeceğim..Beklesende sevmeyeceğim.. Terk edeceğim seni.. Terk edeceğim bu kenti.. Oysa sevgi,sev-den değil;sen-den türedi diyordum.. Sense bunu anlamıyordun.. Senin gibi olacağım: tuhaf, ulaşılmaz ve puslu.. Sadece gitmek istiyorum..Seni hatırlatan her şeyden kaçmak.. Terkediyorum bu kenti ve seni.. Gidişim öyle bir oturacak ki yüreğine.. Öyle bi Hıçkırık saplacak ki boğazına.. Neden gittiğimi bilmeyişin çıldırtacak seni.. Adını koyamadığın için kahrolacaksın.. Ben söyliyim sana.. Adı :SEVGİ.. Soyadı :ÖLÜM.. |
Cennet'in Güftesi
Bazen uzaktaki iki bedenin kenetlenmiş elleri
İki varoluşu tamamlayan iki küçük dize Belkide yalnızlığı parçalayan el değmemiş bir güfte Yeni doğan bir bebek gibi tertemiz kalbi Karanlığı yaran aydınlık gibi seslendirir gözlerimizi Kara kışa inat çiçek açan efsun gibi Çıtırdayan koz ateşler gibi birleştirir ellerimizi Sensizliğin şarkıları çalarken yüreğimde,doldurun gözlerimi Minik patiklere giren küçük ayakların rengidir onlar Yolculuğa hazırlanan iki aşığın en sevdiği beste Mezardaki topraklar,cenneteki çiçekler ve umutlar İki küçük dudaktan dökülüverir kalbime sessizce Seni seviyorum,demek Her saniye varolmak kalbinin derinliklerinde Sesler yada heceler değildir seni sevmek Sonsuz bir uykuya dalmaktır gözlerinde |
Unutulmuyor....
Unutulmuyor, bitmiyor, geçip gitmiyor...
Her gece olduğundan biraz daha muhtacım sana Kırgınım aslında, kızgınım… Hayır sana değil; Seni kırıp üzen şu aptallığıma… Ne olursa olsun Zamanım da mekanım da değişmiyor Hep her zaman aynı yere çıkıyor bütün yollar; Sana!.. Uzun zaman oldu içimdeki maviler donalı. Kendim seçtim sevdayı tek başıma yaşamayı. Yalnızlığımın sorumluluğunu taşıyacak kadar da yürekli olduğumu düşünür ve söylerdim herkese gururla. Geceler sancı olur işlerdi içime ama yüreğimde yaşattığım sevdamı düşündükçe, içime yayılan sıcaklık alıp götürürdü tüm sancılarımı... Ne kadar zamandır böyleyim, ne kadar zamandır en yakın dostum özlem, hatırlamıyorum. Sanki zaman durdu. Evet özlüyorum ve özlemeyi de seviyorum. Çünkü özlemin içinde aşkım, mutluluğum, umutlarım var. Gidenlerin ardından ağıt yakmamayı öğreneli çok uzun zaman oldu ama sen bambaşkaydın. Kimseyi senin kadar sevmemiştim ki. Seni birine anlatmaya kalksam sözcükler yetmiyor, kelimeler acizleşiyor. Neye benzetsem, hep bir yanın eksik kalıyor... Gülemiyorum artık? En iyi yapabildiğim şeyi kaybettim? Aslında önce seni ve senle birlikte herşeyimi kaybettim. Yanımda yoksun. Olsan sarılırdım sana sıkı sıkı. Bırakmazdım, sıkılır, bağırır çağırırdın ama ben biraz daha fazla sarılırdım sana. Biliyorum benden bağımsızdın, hiç sahip olamadım sana. Olmakta istemedim aslında, çünkü hep yanımda olacaktın... Ya da ben öyle sandım... Dinlediğim her şarkıda, her yağmurda ıslanışımda, dalgaların kayalara çarpışında, her nisanda ve her eylülde, sen yeniden gidiyorsun benden. Ben bu ayrılışların acısını yaşarken, birgün gidebileceklerini düşünerek, kimsenin gelmesine izin vermiyorum… Sana ilk satırlarımı yazdığımda, yine mum ışığı vardı odamda. Soğuk, beyaz bir defterin her şeyi hayale dönüştüren sayfalarında, ilk kez seni yaşamıştım. Şimdi uzun yağmurların ardından yine mum ışığıyla dolu odamda, yine ve hala sana yazıyorum. Çünkü ben her hayal kırıklığım, her duvara çarpışımdan sonra hala sana dönüyorum. Ortasından kopartıldığı için hiçbir zaman sonu gelmeyecek günlerimize dönüp, hala seni arıyorum... Çünkü hala seni ......... |
Kapama Gözlerini...
Çocukken geceleri yıldızlara bakardım... Başımı gökyüzüne kaldırır heyecanla
yıldızları sayardım; kaçında aşk vardı, kaçından böyle görünürdü gökyüzü, kaçında denizler bu kadar güzel ve kaçında aşk maviydi... Yıllar sonra senin gözlerinde gördüm yıldızları... Gözlerinde o çocukluk heyecanımı yaşadım yeniden. Mavi denizleri, mavi gökyüzünü, mavi aşkı gördüm... Belki de onun için sen gözlerini kapattığında sönüyor yıldızlarım... Gözlerinden bir yol çizdim kendime, yıldızlara tutunarak ulaştım aşka... Aşk maviydi; gözlerinde aşka bulandım... Şimdi belki de bu yüzden; gözlerini kapadığında yolumu kaybedişim... Şiirler okurdum gökyüzüne bakarak; nefesimden cam buğulanırdı... Adımı yazardım o şiirli buğuya, yanında bir boşluk bırakarak... Sonra yanına eklenecek mavi aşkımı hayal ederdim saatlerce... Şöyle olmalı, böyle bakmalı, böyle konuşmalı... Şimdilerde gözlerine bakarak şiirler okuyorum içimden, sen duymuyorsun... Gözlerinin buğusuna adımı yazıyorum, yanına da mavi aşkımı; yani seni... Kapasan gözlerini, buğusu silinecek, adım silinecek gözlerinden, aşk silinecek... Bir şiir okuyorum soğuk cama yaslanıp; “Yokluğun cehennemin öbür adıdır Üşüyorum kapama gözlerini” diye biten... Şimdi gözlerini kaparsan; gözlerindeki yıldızlar sönecek... Şimdi gözlerini kaparsan; maviler çok üşüyecek... |
Bu Sana Son Yazışım...
“Bu sana son yazışım...” diye başlayan bir mektup var şu an karşımda.
“Bu sana son sözüm” dermiş gibi bakan. Simsiyah harflerle kirletilmiş, bembeyaz bir sayfa. Neresinden bakılsa acı, hangi satırından başlansa hüzün, hangi kelimesi okunsa güvensizlik. Oysa ki benim; batan güneşin ardından sarıldığım, tepeden aşağı inerken, çakıl taşlarıyla birlikte yuvarlandığımda düşündüğüm biri var… “Bu sana son yazışım…” bir ayrılığın ilanı gibi, ölünün üzerine son kürek toprak, gözdeki son damla, son kez el sallamak gibi… Oysa ki benim; Kışın soğuğunda, dalgaların kayaları dövdüğü anlarda, fırtınalarda savrulurken sığındığım biri var… “Bu sana son yazışım...” düşündüklerinin, hissettiklerinin ve yaşadıklarının benim için zerre kadar önemi yok demek değilse ne bu? Sen istediğini söyle, senin söylediklerinin hiç bir anlamı yok demek değilse ne bu? Oysa ki benim; derinlerde soluksuz kaldığımda ve nefesimin bana ait olmadığını sandığımda, sonsuz gibi görünen karanlığın ortasında, umudumun tükendiği anlarda düşündüğüm biri var… “Bu sana son yazışım…” diye başlayan ve sana hiç inanmadım, sana hiç güvenmedim diye devam eden satırar bunlar. Üstelik inanmam ve güvenmem için yaptığın herşey boşa kürek çekmek, yetersiz, yersiz ve saçma çabalardan başka hiç birşey değil bunlar. Oysa ki benim; burnumda yağmur kokusu varken, bulutlar hızla akıp geçerken, ve çocuklar ağladığında, perdeler uçuştuğunda düşündüğüm biri var… “Bu sana son yazışım…” ben bunları hak ettmedim… Ama sen herşeye müstehaksın, üzülmelisin, kırılmalısın, parçalanmalısın, yok olup gitmelisin… Senin söylediklerinden daha değerli başkalarının ne dediği, senden daha değerli bakalarının ne düşündüğü demek bu. Oysa ki benim; elimi uzattığımda ve saatin her çalışında, yanımdayken özlediğim ve uzaklaşınca her an düşündüğüm biri var… “Bu sana son yazışım…” Açıkca dilediğini yap, ben istediğim kadar daha yanındayım. Kendimi hazır hissedince girdiğim gibi çıkacağım hayatından demek bu? Oysa ki; Aklımın kıyısında dolaşan ve dilimin ucundayken yanarcasına düşündüğüm, deniz gözlerinde dolaşırken yemyeşil ormanlarda yok olup gittiğim biri var… Tek kişilik dünyamda ölçülü adımlarla yürüyorum. Boşver dim ve ben artık kendi hayallerime dönüyorum. Sana geliyorum. Aylardan Nisan, sabahın erken saatleri ve bahar… |
Susuyorum...
Ne keyifle okuduğum şiirler ezberimde, ne de bağıra çağıra söylediğim şarkıların
sözleri. Dalgın gözlerle yürüdüğüm caddelerde kayboluyorum. Sonsuz bir inatla sarıldığım radyodan gelen o harika melodilerin de tadı yok? Peki ya o yağmurda iliklerime kadar ıslanmalarımı kim çaldı benden? Bilmiyorum! Susuyorum artık... Sustukça susuyorum. Sustukça, üzerime gelen insanlardan kurtarmak için ruhumu, suskunluğuma sarılıyorum. Ama yine de saplanıyor yüreğime bazı kelimeler. Bazıları da acıtıyor üstelik… Sessiz geceler benim için sığınılan bir liman sanki. Kendimi bulup bulup kaybettiğim karanlıkta, şöyle bir uğradığım kelime hazinem de bir anlam ifade etmiyor. Düşünüyorum da bu güne kadar hep; gibi yazmışım, gibi okumuşum, gibi söylemişim ve en önemlisi; gibi sevmişim... Elbette hiçbir şey, ben ol deyince olmaz. Bunu biliyorum ama zaman da geçiyor hızla. Tükenmez sandığım bütün sözler bitiyor ve ben de yavaş yavaş tükeniyorum... Onca yıldan sonra; hayata dair ne kaldı ki elimde? Kocaman bir hiç! Öyleyse neden bunca çaba, neye bunca isyan… Öyle anlamsızki yaşadığım hayat. Her şey az sonra gerçekleşecekmiş gibi duruyor, elimi uzatıyorum tutmak için, kayboluyor. Benim dışımda kopuyor bütün kıyametler ve ben kendime uyan bir kıyamet beğenmiyorum… Kalbime bir kurşun sıkacak gönüllü katilimi arıyorum ya da yüreğime su serpecek elin sahibini... Toprağa ateşi düşürecek, denizi yakamozlarla süsleyecek sesin sahibini… Artık basit şeyler bekliyorum yaşamdan. Örneğin, kimselerin bilmediği sırlarım olmalı ölürken... Kimselerin gitmediği sokaklarım olmalı... İçimi kanatan özlemlerle yaşlanıp, sonra da sessizce gitmeliyim bu dünyadan. İşte yine susuyorum; siyah bir geceye dönüyor her anım ve okuduğum her şiir kanatıyor yaralarımı. İçimdeki çocuk ölüyor... Yalancı gülümseyişlerle beni ciddiyete çağıran insanları da önemsemiyorum. Elimden kayıp gidenlerden korkmadığımı bilmiyor ki hiç biri… |
Aynalar da Eskimiş Yüzüm
Günlerdir aynada yansima ma bakiyorum..
Gittiğin den beri yuzum hiç gulmuyor. Her kez egleniyor ama ben aci cekiyorum. Hic kimse bilmiyor ve de gormuyor gizli yarami. Sadece umarsiz bir bicimde yasiyorum. Ölum geliyor aklima ama sensiz ölum neye yarar ki. Gecelerim mahser atesi gibi sıcak Yoklugun nasil biseymis oyle cok aci cekiyorum. Seni yasamak istiyorum ölümü degil. Teninde yanmak istiyorum mahserde degil. Saclarini oksamak istiyorum o kivircik saclarini. Don bebegim hisset beni, sensiz yok olacagim yoksa. Sev beni cok derinlerdeyim tut cikar beni. Seviyorum seni hic unutamadim,yuregimdesin sokup atamam ki. Senden Sonra mutlu olmadim, denedim ama hepsinde sen vardin. Gozlerinin derinliklerin de kendimi gormek istiyorum. O zaman huzuru bulabilirim Sonsuza dek seninleyim, icimin icindesin Yuregimle SEVİYORUM... |
BuĞu GÖzlÜm
İçim titriyor, yüzüne bakarken
Bırak dokunmayı, koklayamam bile seni Ettiğim yemin bir yerde, ben bir yerde Yorgun yüreğim sana yetmez buğu gözlüm Aşk uğruna ölmek varmış Gerisi boş gerisi yalanmış Belki biraz parçalanmış Yıllar... Yıllar... Yıllar... Yol verin bekliyor buğu gözlüm Can susar sen konuşursun Yalnızlığım avutursun Gözyaşlarım aksın dursun ah.... Buğu gözlüm Can susar.... (ŞARKI SÖZÜDÜR) |
yazılan msj kullanılan tabir yüzünden silinmiştir..
kullandığımız kelimelere dikkat edelim.. |
İhtiyacım Var Sana ANNE!!!
Sadece dizlerinin ustunde usul bi uyku ihtiyacim olan , sen de saclarimi oksa, nolur!
Gunler oyle garip geciyoki annem , ben bile artik kendimi ve icinde bulundugum yasantimi disardan izliyo gibiyim. Aci mi bu icimdeki , bilmiyorum. Yuregimin neresine bulastigini bilemedigim intihapli bi yara , yada surekli kanayan bi bicak darbesi gibi… sonuca ulasamadikca , dizlerimin parcalandigini hissediyorum sanki. Aslinda bu kadar koymazdi bana bu can acilar ama sonucun elime getirecegi seyin ne denli kotu olabilecegini dusundukce odalarin icine sigmiyorum , yuregimi vucuduma sigdiramiyorum. Ah be annem , keske seni bu kadar uzen rolune her seferinde bu kadar iyi burunmeseydim. Boyle dusundugum zamanlarda (ki hep aklimda bu dusunce) kendi kendimi unutup daha bi karisiyorum icimde. Keske bu kadar uzmeseydim seni. Ama ben sadece mutlu olmak istedim anne , kotu bisey yapmis olmak icin zaten kimse benim yasadiklarimi yasamak istemezdi herhalde. Artik ask , sevda pesinden de kosmak yok annem , oyle yoruldumki. Yolculuklar , gidisler , gelisler , vedalar , hoscakallar… inan insan an geliyo yasadigi mutlu guluslerini , huzurlu tebessumlerini , kalp mutluluklarini unutuyo. Yada ustune bi ortu cekiliyo . icimde oyle bi huzursuzluk varki simdi , hani sen olmasan cekip gitsem artik , bi iz bile kalmasa benden diyorum. Artik mutlu olmak icin savasmaya halim kalmadi benim. Oyle yorgunum ki… laf olsun die soylemiyorum ,inan oyle yorgunum ki! Yuregimi artik tasiyamiyorum anne , bana agir geliyor. Her gece derin derin nefesler aliyorum uykuya dalmadan once , gecicek bu gunler diyorum , gecmiyo anne , hep daha da derine inerek sizliyor biseyler. Yanina da gelemiyorum iste! Oyle cok istiyorumki varligini aslinda , su an tek ihtiyacim olan sey. Ama gelemiyorum annem , gelirsem , beni gordugun her an daha da uzuleceksin gibi geliyo bana. Gelirsem , anne yapamadim , dedigimde , basimi dik tutamiyacagim gibi geliyor.ki senin kararli ben sana guveniyorum kizim, ne yaptigini bilirsin sen deyisindi bana en buyuk cesareti veren. Simdi sen gogsune yatirsan da basimi , silsende gozyaslarimi , gecicek, dayan desen de benim yuzum yok yanina gelmeye… Bi kere daha basaramadim iste… bende mi hata , hayatta mi yoksa kader mi ben cozemedim. Bilmiyorum artik neyin dogru neyin yanlis oldugunu , bilmiyorum artik ben neyim , ne yapiyorum boyle? Hangi insan benim kadar hoyrat yasamistir acaba hayatini , merak ediyorum. Anne , nie ben boyle yapiyorum , neden soylesene , neden ben mutlu olmak istedikce hayat kanatiyo hep beni ,en derininden yuregimi? Sana belli etmeyim dedikce daha dibe batiyorum burda. Sen sen sakrak biseyler anlatirken sessizce huzurlu sesini dinliyorum , biraz olsun icim rahatlasin die. Sen gittikten sonra sanki hersey derin bi sessizlikte. Yuregimi kurtaramiyorum anne bu girdigi girdaptan , her gun yavas yavas oluyo gibiyim sanki. Bana mutlu olacagimi soyle anne ,nolur , buna ihtiyacim var! Soluguna , varligina , dizlerine ihtiyacim var anne! Nolur beni yalniz , beni benle birakma anne… |
Gidişinle Başlar Yok Oluşum..
Yine sensiz giriyordum geceye.
"Yalnızlık" da olmasa acırdın kimsesizliğime. Arkama kilitlenen kapıların bağırışlarından ürküyordum.. Oysa korkmadım hayatta sensizliğin yarattığı sessizliğin sesinden korktuğum gibi. Ve acıtmadı canımı hiçbir şey,yüreğimin elini bıraktığında düştüğüm ıssızlık kadar. Bembeyaz şehirde öyle belirgindim ki,oysa sevmedim asla farkedilmeyi. Ama elimden bir şey gelmedi işte.. Öyle karanlıktım ki sensiz,öylesine kimsesizdim ki.. "Yalnızlık" da olmasa,acırdın sessizliğime. Senin ısıttığın köşesine çekildim koltuğun.. Seni hatırlatacak nefesler aldım soğuk yastıklara sarılıp.. Sevgimizin ayrıntılarını yakarak çözdüm yüreğimdeki buzları. Sana ve senin olanlara uzaktım hep. Sense kimbilir hangi odalarda hangi kirli sabahlara uyanıyordun. Bensiz kirliydi sabahların,kimseler silemezdi dudağındaki açlığı.. Kimse açamazdı yüreğindeki kilidi,ben yoksam yoktun sen de. Ama muhtaç değilim artık sana.. Daima söyledim birer parçayız tek başına işlevsiz.. Daima söyledim silinirim sensiz.. Daima söyledim gidişinle başlar yokoluşum... Dedim ya olması gereken oldu.. Sen gittin ben bittim.. Sen gittin ben yok oldum.. Seninle ilgili herseyi beynimden kazıdım sanıyordum.. Butun pismanliklarımı silerim sanıyordum.. Herseyi elimin tersiyLe itebilirim sanıyordum.. Bir adım atsan yanindaydım, seni geri dondurebilirim sanıyordum. YanıLmısım... Beni Bu kadar yanılttıgın icin seni tebrik ediyorum.. |
Yarım Kalan Yolculuk..
usul usul azalıyordu sevgisi,,kalbi soguyordu..
aynı masada yan yana oturuyorduk..ellerinden tutuyordum.akıntıya kapılmış bir çiçek gibi bilmediğim bilmedigi uzaklıklara dogru gidiyordu.. öyle acı çekiyordu ki sevgisinin azalmasından,,seni artık özlemiyorum eskisi gibi içimi acıtmıyorsun..bu benim için ne büyük acı biliyor musun derken sesi titriyordu... dalından kopmuş bir çiçek gibi unutulmuş denizinde usul usul sürükleniyordu.. sevgimiz yurtsuz kalmıştı şimdi.. can çekişen bi hastayı ölümüne hazırlar gibi..nefesimi tutmuş saçını oksuyordum durmadan.. sevgisi yaralanmış çocuklugumuzu ve dünyayı degiştirmeye yetmemişti.. hayal kanatları yanmış sevgisini öksüz kalan sevgime kattım.. sevgisi biterken gözlerime son bir kez baktı..inanmıştı çektigim ıstıraba.. son anda sarıldı bana,,,haydi sende benimle gel birlikte karışalım kaybolusa dedi,,,, yapamam dedim istesemde yapamam bu sevginin ömrünü beklemeliyim... bu sevginin beni götürdüğü yere kadar gitmeliyim,, içimde sırrın,kimseye benzemezligin sızısı, yarım kalan yolculugun ask yüzlü çocugu var... |
Benden Sızanlar...
Sen seçtin benim yalnızlığımı,
Tek bi kelimem yok artık.. Çok kuracağız dediğin cümlelerim paragraflarım yok... Bütün sözlerim bitti, Bitirdin ve gittin, Git.......... Ama yağmurları bırak, Gülüşlerimi al ve git(o çok sevdiğin) Gidişinle kapılarıda yumruklamam, Gidişin kapı açık kalır o kapı... Şarkılarımın içinde olmayacaksın, Artık rüyalarımada girmeyeceksin, Sen seçtin bu yalnızlığı... Sakın çevirme gözlerini bana ne olur Git... geleceğimi görmekten korkarım. Sakın konuşma Git... sesinin şarkısıyla ruhuna konar kalırım. Sakın tutma ellerimi Git... bilmediğim diyarlara şuursuzca koşarım. Kurutulmuş kelimeler savruldu. Söylenmemiş sözler yutuldu. Sessizlik kuruldu koltuğuna. Ve; Ayrılık dayandı,elinde bir buket yalnızlıkla kapıya.. |
Sensizliğin İçinde Bir Yürek..
sana ilk kez rastladığımda bir ürperti kapladı bedenimi yüzüne birdefa bakmak için herşeyi göze aldığım o zaman senin için ölmeye bile razıydım
ilk bakışımda söylemek istediğim ilk kelime seni seviyorum demekti ama dikkate almadığın şu yüreğim seninleyken öyle çok ezildiki yokluğun karanlığında öyle çok beklediki artık öylesine ölmek istediki... karanlık bişey ifade etmiyor artık isyankar yüreğime... tutunamıyorum hayata,zaman geçtikçe kayıyor ellerim, ölüme doğru sessizce gidiyorum artık. şimdi düşündüğüm tek şey ölüm benim için...kalbim de artık ölümü bekliyor sessizce... pencereye yapışmış seni bekleyen yüzüm yok artık... belki geçer diye beklemiyorum artık seni... ama ölüm gelirken bile seni düşünüyorum her gece... yokluğunda artık yoklukla değil, ölümle savaşıyorum... kalbim bıktı artık benden...seni sevmekten bıkmadığım için bıktı aslında... yerinde durmuyor artık çıkmak istiyor yüreğim,sensizliğe, ölüme gitmek istiyor adeta... gelmeyeceğini bildiğim halde seni bekledim sensizlikte... usanmadım bekliyorum seni mahşere ama gelmeyeceğini biliyorum benimkisi bir umut sadece, belki gelirsin... hep o belkiler vardı hayatımda sen olduğun zamanlar hep o belkiler ayakta tuttu beni tek dostum, arkadaşım o belkilerdi benim için... şimdi o belkilerle yaşıyorum ve seni bekliyorum belki gelirsin diye... |
Dostuma....
Hepimizin aradigi huzur!!
Etrafina huzur sacan, gözlerinin ici gülen insanlar istiyoruz yani basimizda. Hani su eskilerin tabiriyle öyle dostlar arkadaslar ariyoruz ki, ömrümüze ömür katsin. Onlari yalniz bu dünyada degil, öte dünyada da isteyelim, yani ahretligimiz olsun... Bir gün bunalirsan ve sikintini paylasmak istersen beni ara... iki elim kanda olsa gelirim, sikintini yok ederim... Bir gün aglayacak gibi olursan da beni ara... Seni belki güldüremem ama, söz veriyorum seninle birlikte aglayabilirim... Bir gün uzaklara kacmak istersen beni aramakta cekinme... seni belki durduramam ama, seninle birlikte kosabilirim... Bir gün yüksek bir köprüden atlamaya kalkarsan da ara beni... seninle birlikte atlayamam ama, asagida bekler seni tutabilirim... Bir gün herhangi bir konuda kararsiz kalirsan ara beni... seni senden fazla düsünür sana fikirler verebilirim... Bir gün kimseyi dinlemeye karar verirsen de ara beni... agizimi acmayacagim, söylemediklerini bile dinleyecegimi bil... Bir gün beni üzdügünü düsünürsen de cekinme yine ara beni... göreceksin sana kiyamam, kizamam, üzemem seni... Bir gün beni ararsan ve benden karsilik alamazsan söz ver o zaman sen ulasmalisin bana! Cünkü o an bir melege gereksinim duydugunu bilemelisin... Seni seviyorum DOSTUM... |
Beni Dinle.. Ey! Su....
Beni dinlermisin ey! su... Su damlaları bıçağa dönüştü tenimde, rengim karaya çaldı, ruhum elmaya uzanan elin ruhu gibi mağrur ve cennetin dışına atılmış olmanın şaşkınlığı içinde... Kimlerde kaldı o tadını bile hatırlamaktan güçlük çektiğim gülüşleri! ... Kayalara kendini bırakan yosunlar gibi yapa yalnız, ürkütücü ve kaldırımlara düşen yıldızlar gibi sönük duruyor tenim.. Bir tek yalnızlığım duruyor oturduğum masada... El verdiğim kağıt kalem sözlerine gidip geliyor, bir başıma sürgünde gibiyim... Yabancısıyım aldığım nefesin, nefesim ıslığında kaldı...Toprak ve su ayrı yamaçlarda durmuş, çatırdayan bedenime ve ruhuma ağıt yakıyorlar....
İki taşın arasına sıkıştırılmış, bütün yolları kapatılmaya çalışılan, katlanılıp aşağı indirilen bulutlar gibiyim... Ağlasam yaşlarım kalır,bağırsam sesim!.. Ellerim; yıllarca cebimde taşıdığım, bazen de koltuk altlarıma sakladığım ellerim hafifliklerini nasıl da yitirmişler.. Kanadıkça kapanan bir yaram, inandığım şey uğruna bastığım ateş, bir de sözcüklerim yok mu; yeter... Gözlerinin ışığı kin çukurunda öylece duruyorlar... Dilimin ucunda duran yılanları zehirlerinden arındırıp, kalbimin tasından damıtıp da konuşuyorum... Acıyan bir yüreğin ağırlığını, ancak ağlayan bir gönül kaldırabilir ...Bıçak değse parmağına, parmağım kanar dediğim dostum,yoldaşım,sevgilim ne çabuk düştü adres defterimden... Yanıldığım, kandırıldığım, göz yaşlarıma dokunun demediğim zamanlardaki gibi, şimdi de yalnız ve kırgınım... Onarmaya zaman kalmadı bile.. Tamam susuyorum ey su!Ona olan nefretimdi bunlar..Kızma! Çağlayan, bağışlayan ve dağlayan aşkla yıkayıp yüzümü, damlalarınla kilitleyip ağzımı gidiyorum... Kapanan benim, lal sesiyle arayan sensin... Eşikte kaldı tüm sözleri!.. Lal damlalar düşer yüreğime Çığlıklar çağlar ağıt sesiyle Yılanlar ıslığına yuva olan gülüşüm Karalar bağlar lal sesinde...gidiyorum... |
O An...
Herkesin yaşamında "O an..." vardır...
Hem de bir kez değil bir çok kez yaşanan... Aydınlığında ne olduğunu bilemediğiniz karanlık bir kapıdan girersiniz ve işte "O" karşınızdadır!.. Başlar yaşanmaya "o an..." Sonra; bir sonun başlangıcı, ya da bir başlangıcın sonu olan "o an..." lar vardır... kahreder... Bir tarih yaşanır ve "o an..." başlar, tanık olursunuz geleceğin mirasına... Yumuk yumuk gözleri ile kollarınıza avaz avaz ağlayan bir bebek verilir... Yepyeni bir hayat başlar her ikiniz için de "o an..." Sonra bir sevgili gider... bir sevgili gelir... bir yük sırtlanılır bir yük boşaltılır "o an..." Çok sevilenin yitirildiği - ruhunuzun ona eşlik ettiği - acısı dillere destan "o an..." lar vardır ki, hala kanar... Ya da bir müzik sesi ile, bir ayak sesi ile, bir beden dili ile anlatılan "o an..." lar vardır; “hiç bitmese” dedirten.... Bir çok kez yaşanır... Bir çok kez yaşatır... ve bir çok kez öldürür o an'lar... Ve ne garip bir tesadüftür ki, herkes için tek bir "an" vardır aslında, türlü türlü öykülerde paylaşılan... Herkesin yaşamında "O an..." vardır... Hem de bir kez değil; bir çok kez yaşanan... |
Ölümde Bile Sen...
Aklımdasın yine...
Hala kokunu hissediyorum üzerimde. Ve hala seviyorum seni delice... Biliyorum ben mayın tarlasında yürüyorum, Herkese rağmen ilerliyorum. Kurtuluşu yok. Sonunda ölüm var biliyorum, Ben ölüme koşuyorum... Uzaksın bana, Uzak olduğun kadar yakın... Ölüm gibisin, Belkide benim ölümüm... Kurtuluşu yok. Seninle yada sensiz, Ölüme koşuyorum... Senin istediğin gibi ÖLÜYORUM... Ama Ölümde bile seni çok seviyorum... Hoşçakal Bitanesi... |
Herşey Yarım Kalıyor Sen Susunca..
Öyle uzak kaldim ki senden, sana ulaşabilecek gücüm kalmadi.. Hırçın yanımı görürdün ya hep, artık duruldum.. Haykırışlarım bile kendi karanlığımda kaybolur oldu..Gecelerim öylesine uzun, öylesine karanlik ki, bir tek ışığı dahi bekler oldum senden aksedecek olan.. Yorulduğumu hissediyorum.. Beklemenin bu kadar canımı yakacağını hiç düşünmemiştim..
Bütün yakınların en uzağındayım şimdi.. Hani diyorum ki bir kez gelipte tutsan ellerimi.. Sarılsan sımsıkı.. Belkide bütün çaresizliğim o an dağılacak.. Söyleyemediğim ve içime attığım tüm cümlelerle haykırmak geliyor içimden sana..Sen yinede sus ve sessizliğin ardında saklan bütün çabalarıma rağmen.. Görmeyeyim yüzünde hazan solgunluğunu.. Bilmeyeyim yaseminlerin gülüşlerine ortak olduğunu.. Bir tek tebessümününde kalsa senden geriye, içimin titremesine yeter... Gülüşlerinde ömrümü bulduğum.. Gülümseki kalksin kalbimin efkarı.. Yüreğime bahar, ömrüme can gelsin.. Hadi can dediğim gülümse.. Ben görmesemde hissedeyim.. Bilmelisin ki kaybedilmiş gülüşlerin bir değeri kalmadı artık..Bir bebek yüzündeki gibi masum değil.. Bütün saflığı yok oldu... |
Sensizliğe Attığım Her Adım...
Sensizliğe attığım her adım, ben benlikten çıkıyorum ben, ben olamıyorum, senin esirin oluyorum, gecelerin kör karanlıklarında.Şarkımızı mırıldanıyorum sana,ve ben yine sen oluyorum.
Ben neden sende özlemlerimle sevgimle tutuklu kaldım. Sensizliğe attığım her adım da görmek istiyor gözlerim seni. Baktığım her yerde,hep seni görmek için bakıyorum boşluklara.. Gerçeklerin gün ışığına ihtiyacı yok artık. Yeni yüzler de sunma bana, usandım senden. Usandım yaşar gibi yapmaktan, usandım gözü yaşlı günler yaşamaktan... Sensizliğe attığım her adım da, okunaksız izini sürüyorum mutluluğun ve terkediyorum seni. Sensizliğe attığım her adım,Her adres, her yol, sana çıkıyor kaç kişi birden yaşadığımı bilmiyorum artık. Sanki her biri bir çoçuk. Biri benim yerime kalabalıkta sevilen, neşeli birini oynuyor.Bir başkası tıpkı çocuk gibi aklına eseni.. Hissettiği her şeyi yapabileceğini, herkesin onu sonsuza dek seveceğini, kimseyi yitirmeden, kimseyi kırmadan böyle hep mutlu, sonsuza dek yaşayabileceğini sanıyor. Bir başkası hep mutsuz herşeyin kötülükle dolu olduğunu,bu yalan dünyanın bu acımasızlığının ne yaparsak yapalım değişmeyeceğini çok iyibiliyor. Biri ise durmadan ve hiç yılmadan seni sayıklıyor suç bendeymiş gibi isyanlar ediyor bana,sadece beni suçluyor. Bütün bunlar benimle birlikte. Bazen onları taşımaktan yoruluyorum. Beklemeler senden uzak kalınmaya çalışılan günler. Sensizliğe attığım her adım. Bilsen ne isyanlar ne nefretler taşıyor gecelerime. Oysa sen susuyorsun, Ve ben hep uyanığım zamansız ölümlere. Bilsen,ne dayanılmaz. Kendimi hiç bir yerde bulamamak.Yapanyanlılığımda da olsa haykıramamak ne zor ! Şimdi söyle , nerede o gül ektiğimiz umutlar?Hayal bululutlarında bitirdiğimiz yağmurlar? Ve kana kana içmeler susuzluğu? Yıldızlı göklerdeki suskunluklarımı? Sensizlik ateşlerimi Kutuplar'a sürdüğüm ve kendime yandığım o "düş" nöbetlerindeki özgür zamanlar. Nerde ! Oysa yaşamak vardı göğün erişilmezliğini. Her attığım adımda biraz daha geri gitmek. Her intiharda yeniden dirilmek. Ölümümü diriltmek istiyorum yokluğunla. Kendimi diriltecek kadar ölü, seni ölümüne sevecek kadar deliyim ben. Mutluluk bile sensiz çekilmiyormuş geç anladım, gözlerinde bir anda dört mevsim. Her mevsimin güzelliğinde sen.. Yemyeşil nehirler çizsem zamanın yüzüne adını sonsuzluk koysam ve her saniyesini o sonsuzluğu seninle yaşasam. Umudun olacak ki, inanacaksın. Umut su'da boğulmuşsa; nehirlerin suçu ne. Öğreniyorum sevdiğim. Umudum yeşil akarsularda boğuldu ama o nehirlerde hayat'ta kalmayı, o nehirin mahkumu olmayı ve o nehir de seni sevmeyi öğreniyorum. Sensizliğe attığım her adımda. Ben sana özlemlerimle Yanıyorum. Yanarken; öğreniyorum. Öğrenirken; Seni Seviyorum! |
Lakin Aşkı Satarsan,Kafama Sık Satmadan
Dar gelir artık bana bu şehrin sokakları
Gözlerime son kez bak, ne olur aşk bitmeden Sen gidince kaybolur bu aşkın şafakları Eğer ki gideceksen, kafama sık gitmeden Emanetimdir sana, gözlerindeki güneş Başkasına doğarsa, vicdanınla helalleş Seni sevdim her daim, aşka olmadım kalleş İhanet edeceksen, kafama sık etmeden Senden bana kalanlar, benle mezara gider Nerde bir cam kırılsa, yüreğim talan eder Bir daha sevmem inan, bana yeter bu keder Nefreti güdeceksen, kafama sık gütmeden O güneş gözlerine, asla hüzün dolmasın Yüreğin huzur dolsun, acılarla solmasın Olmasan da yanımda, başka aşkla dolmasın Başka aşk tadacaksan, kafama sık tatmadan Yokluğuna dayanır, bağrıma taş basarım Şiirleri yargılar, kalemimi asarım Sen üzülme bir tanem, ilelebet susarım Lakin aşkı satarsan, kafama sık satmadan |
Hayat...
Hayat,
Nefes Ve bilinmez kapılar Her sabah Yeni bir kapı Hayatın bize ait Bilemediğimiz anlarına açılan Kapılar… Hızla açıp Koşuşturduğumuz Günün bitimini Anlamadığımız Geri dönüşü olmayan Hayat anlarımız Her akşam kapanan Kapılar… Her sabah umut Açılan, her kapı Eşikten atılan her adım Hayatın anlamını Yakalamak Nefes almak Ve yaşamak… Kendi çizgilerimizle Yön verdiğimiz Hayat kapılarını Açmak, Her sabah Ve asla Unutmadan yaşamak Kapanan kapının Arkasındaki Elimizde kalan Bize ait olan Hayatlarımızı… |
Bir An...
Bir an, sadece bir an bile bir ömür gibi yaşanmalı aşkta. Ya da bir ömür bir an gibi. Bir an için bir ömrü feda edilebilenlere özel değil midir ki zaten aşk...
Bir an, sadece bir an. İşte o anı bir düşünün. Belki de hayatımız boyunca beklediğimiz ama bir daha asla yaşayamayacağımz bir andır o. O hep özlenen bahar gözlü sevgili yanı başınızda ve siz neler sığdırabilirsiniz ki o ana, neler yaşanabilir ki o kısacık zaman içerisinde... Bir an, sadece bir an. İşte o anda sözcükler anlamsız, kelimeler yetersizdir. O kısacık zamanda aklımızdan geçirdiklerimizi, yüreğimizde biriktirdiğimiz özlem dolu, sevgi dolu, aşk dolu duygularımızı hangi kelimelerle anlatabiliriz ki, hangi sözcüklere sığdırılabilir ki? Bir an, sadece bir an. İşte o anda susacaksınız inanın. Konuşamayacaksınız. Konuşmaya kalktığınızda cümleleriniz yarım kalacak, kelimeler anlamsızlaşacak. Siz de bırakacaksınız kelimeleri bir yana, gözlerinizle konuşacaksınız. Ayırmayacaksınız gözlerinizi onun gözlerinden. Bir masala dönüşecek bakışlarınız... Bir an, sadece bir an. Gözlerinizi açacaksınız, belki de sevgili yok olacak. Ama geriye tek bir saniyesi boşa geçmemiş bir ömür kalacak. Bir daha tekrarlanmasa, bir daha asla yaşanamayacak olsa da ne farkeder ki. O andan sonra yaşanacak her şey o ana adanacak. Bir bakış, belki bir dokunuş ve içinizde yaşattığınız sevdanız hep yaşayacak sizinle. |
Aşk Yakışan da Kalsın....
Her gidişine ayrı anlam yüklüyorum. Yapma Allah aşkına; ya hep kal benimle söz etme gidişlerden ya da silinsin isminde cisminde. Oynama benimle dengemi bozuyorsun. Aşkı yaşayacak yürek bırakmıyorsun insanda. Böyle değildin sen ne oldu sana. Bittiyse heyecanın bileyim bende. seni çok seviyorum diye başlayan ve ama ile devam eden cümleleri duymaktan bıktım. Seviyorsan seviyorsundur aması olmaz bu işin. Üstelik. bir cümlede ama varsa bir önceki yargının bir hükmü yoktur artık.
Seni çok seviyorum ama birlikte olmamız imkansız. Ya ya imkansız diyebiliyorsan eğer sevmiyorsun demektir. bahanelerin arkasına sığınma. İnsanların hayatına sorgusuz sualsiz girip darma dağan eden sonrada hiçbir şey söylemeden gitmeye çalışanlardan nefret ediyorum. Böyle misin sende, gerçekten gitmek mi istiyorsun? Yürekli ol biraz hadi konuş söylemek istediğini söyle iki çift sözü hak etmedi mi bu aşk? yaşanılan bunca şeye hiç mi saygın yok. Ah ben niye yanılıyorum hep, niye tam işte bu dediklerim sömürüyor aşkımı? biraz daha mı katı olmalıyım, biraz daha mı kapalı tutmalıyım kapılarımı? bazen bu dünyadan olmadığımı düşünüyorum. Bu devrin adamı değilim. Oyun çeviremiyorum, hesap yapamıyorum, bana ait olmayan kişiliklere bürünüp bir plan dahilinde hareket edemiyorum. İnsanız biliyorum hepimizin zaafları var hepimiz egolarımıza boyun eğebiliyoruz. İyi de hep beni mi bulacak bunlar. Hiçbir kaygıya yer vermeden hiçbir hesabı düşünmeden açsaydın eğer bana yüreğini, o zaman görürdün bir aşkın nasıl bir efsaneye dönüşülebileceğini. Sen gözlerini kapıyorsun bir sen varsın başka hiç kimseye bakmıyorsun. Her şey senin çevrende şekillenmeli her şey sana göre düzenlenmeli. Beceremiyorum kusura bakma. Şimdi gidiyorum. Aşk tam teslimiyet ister. Kendini aşkın kollarına ya bırakırsın ya da bırakmazsın. Bir yanım dışarıda kalsın dediğin nokta da aşkı boğarsın, yok edersin o güzelim duyguyu. Bu yüzden hep cesurların işidir aşk… Kaçışları, yalanları, aptalca oyunları kabul etmez. Aşk saf duru insanları sever. Kafasında bin bir tilki dönenler aşkı yaşayamaz, isteseler de yaşayamaz. Arınmalısın. En saf en duru haline dönmelisin ki yaşayabilesin aşkı. Kısacası sevgilim sana göre değil bu iş. Senin yolun açık olsun. Hadi hadi git şimdi, git ki ben yaşayayım seni, ben seveyim seni. Yokluğun beni boğuyor ama olsun bunu bilmek bile bana huzur veriyor. Bırak sevgilim bırak, bırak ki aşk yakışanda, aşk bende kalsın… |
Seni Kaybettim...Ama?
Üşüyorum,
Sensiz daha karanlık burda geceler,korkuyorum. Yıldızlar soluk gecelerde,bense yine aynı dertte,sende... Heran seni düşünmek ne kadar zor... Başım,vücudum,heryerim ağrıyor,yorgunum Seni düşünmekten,özlemekten,beklemekten... Sana ait ne varsa yıkıp gittiğin ve sana dair ne varsa beslediğim Hepsi birer nöbetçi kapımda Senden kurtuluş yok bana... Onlar mı bırakmıyorlar yoksa ben mi gitmek istemiyorum?bilmiyorum... Bilmek neye yararki bunca vakit sonra Seni kaybettim!!! Kayıp gittin avuçlarımın arasından Yerin doldurulmaz,acın unutulmaz... Bu yaralar nasıl iyileşir,orası meçhul,bir de canımı nasıl yakıyor bu yaralar bi bilsen... Ama yinede umudum var vuslata dair Nedensiz olsada,kendimi kandırıyor olsamda,var. Belki o da üzgündür diyorum,onunda yaraları kanıyordur Ya seviyorsa diyorum,ya seviyorsa? Geç mi kaldık herşey için,bitti mi hikayemiz? Cevap yok... Ama yinede şunu bilmelisin; Bana gözyaşı borçlusun, Gözyaşlarımdan sen sorumlusun... |
Aşkının Bittiği Yerde Ben Başlarım...!
Yarının ayak izlerini dününde kaybetmişim aşkın.Aşk bilmez yürekler aşka tutulduğundan beri meteorolojisi bozuldu sevdaların,gökkubesi yıkıldı hülyaların. Tüm şiddetli rüzgârları kendi safına çekip en hazırlıksız anlarımda kopuveriyorsun sıra dışı bakışlarınla.
Ben şaşkınım hep, acemiyim sendeki hava akımlarına.. Sen esersin ben ıslanırım hüznümle.. Sen esersin,ben seni titrerim yalnızlığın alevinde.. Yetmez..! Sen yağarsın gözlerimden; selden bir dağ, bir ova ve iki kent haritadan silinir.. Nice genç kızın masum katili olurum o vakit.. Görsen ne deliyim, bilsen ne doluyum düştüğüm bu boşlukta.. Ah..Aşk denilen kuyunun dibi yok ki nihayet bulsun.. Düşüşüm.. Batışım.. Boğuluşum.. Gitme demiştim sana... Bitirme beni... Bir hüznü bana yar eyLeme... Senin aşkının bittiği yerde ben başlarım.. Sende yok olmuşluklarım geri gelir.. Eskiden ben yoktum...Sen varsın derdim.. Sen gitsen de nasılsa içimdesin benim.. Senin bittiğin yerde..Ben başlarım... |
Hani Sen...
Hani ben bulut
Sen yağmur olsan Sokakları dargın bu ülkeye yağsak Bir damla yağmura sağanak aşklar sığdırsak... Bilirsin bu ülke hep benim yaralı yanım oldu. Bu ülkede gülümseyen insanlar vardı sevgilim. Şimdi ise susamış, aç insanlar bu kaybolmuşların -kayboluşların- ülkesinde... Sokaklarında küfre dönüyor her sözcük. Bir kaçakçıları ve bir de yağmurları bağrına basıyor... Hani sen çakmak Ben mum olsam Bir damla ışıkla bu kenti aydınlatsak... Bilirsin bu ülkeye hiç sığmadım. Koynuna sarmadı sığınaksızları ve ölümcül bir virüs gibi yayıldı içimize ülkenin griliği. Renk cümbüşünü hiç yaşamadı bu ülke... Kaldırımlar; gülüşsüz insanlardan ibaretti. Her evin çatısına hüzün yağdı, kuşlar konmaktan korktu.... Hastalıklıydı bu ülke. Caddelerinde kaypak aşklar el ele. Her gölge kendine çekilirdi. Konuşmak, sevgilinin omzuna yaslamak başını, belli bir saatten sonra sokaklara çıkmak yasaktı. Belirli sözcüklerden ibaret cümleler kurulabiliyordu ve gerisi kişinin sözcük cambazlığına kalıyordu. Hani sen gökyüzü ben kuş olsam her mevsim dönüşünde suskun çatılar ülkesine göç etsek... Bilirsin bu ülkeden gidecek cesaretim yoktu ama kalacak kadar cesaretim vardı. Senin ve dostlarımın gidişini seyrettim birer birer. Bu ülkenin terminalleri benim için hep veda ve hüzün koktu, ayrılıklarımın ilk şahidi oldu hep... Ayrılıklar bana kalmalar bana, gitmeler sizeydi. Baka kaldım gidenlerin ardından.... Kirpiklerim ve bakışlarımın arasında kaldı yakamozlarım... Yalnızım belki. Bu bir başınalık o kadar da zor değil yalnız kalmayı bildikten sonra. Siz gittiniz ya; düşlerimi düşümden yarattım. Bu ülkeye yetecek kadar düşlerim var ama, neresinden başlamalıyım bu verişlere bilmiyorum. Belki diyorum versem düşlerimi, betonların arasından filizlense bir yeşil... Döner misin?.. Döner misiniz?.. Kalmak bu sanırım... Bir umutla tutunmak yaşama bu olsa gerek. Bilirsin umut fakirin ekmeğidir derler. Yeşilin ve mavinin fakiriyim şimdi ekmeğimin yarısı sende kaldı... Dönüşsüz gidişlerin vasat çıbanları gözlerimde.. Hani sen yol Ben yolcu olsam her yolun sonunda sokakları yorgun bu ülkeye varsak... Hani diyorum sen dönsen ben kendime dönsem bir ekmeği ısıran binlerce ağız olsak Hani sen; dönsen bu kente bir yeşile tutunsak bir umutla başlasak Hani sen bulut ben yağmur olsak sokakları dargın bir ülkeye yağsak bir damla yağmura bir umutla sağanak aşklar sığdırsak... Döner misin Sevgilim? <<< alıntı >>> |
Uçurtmalar...
Gökyüzünde sallanan
Renkli özgürlükler Neşeli gülümseyişler Çocukluğumun mutluluğu İpin ucunda sallanan Renkli şekiller Koşunca senle koşan Özgürlüğü ellerinde olan Renkli uçurtmalar Başını kaldırıp bak Nasılda uzaklara gidecek İpini bir bıraksan Renkli mutluluklar Ben çocuğum İpi bıraktım Özgürce uçsun diye Uçurtmalar… |
Ağladığımda Mendilim Ol
Dün yine gökyüzünün masmavi görkemi ve hayalini çizdiğim bembeyaz bulutlarının altında seni bekledim. Uzaklarda gülümseyen gökkuşağının renkleri içinde aradım seni, yoktun. Yokluğun, bir canavarın dişlerinde yüreğimi kemirip duruyor. Yokluğun cehennemim, yokluğun zifiri karanlığım, zindanım oldu. Belki, bir köşeden çıkıp gelirsin diye bütün gün seni düşleyip, gözlerim ufukta, kucağım dolu sevgi, yüreğimde binbir umut yeşertip ve ölesiye bir özlemle bekledim seni, gelmedin... Seni ne kadar özlediğimi bilmiyorsun. Bir bilsen seni ne kadar çok özlediğimi; dağları, tepeleri aşar, denizleri, ovaları devirip gelirdin bana...
Biz seninle bütün engellere rağmen, bitmez tükenmez bir azimle sevginin doruğuna erişmek için tırmandık hayat yokuşunu. Ve bitip tükenmeyen bir aşkla sevdik birbirimizi. Biz seninle uzak dağ başlarına yazdık umutlarımızı. Kanat çırptıkça yükseldik sevdalara, yükseldikçe sevdalara avcılar düştü peşimize. Zamanın acımazsızlığına, aramızdaki mesafelere, etrafımızdaki çirkinliklere, günübirlik aşklara, saldırılara, satılık sevgilere rağmen, biz yine de yüreğimizde hiç sönmeyen bir yangınla özledik birbirimizi, en kutsal aşkla sevdik, kirletmeden umutlarımızı bekledik... Senden ayrılalı günlerin, ayların, yılların nasıl geçtiğini bilemez, hesabını tutamaz oldum. Her seher uyanınca dağların esen rüzgarlarına açıyorum penceremi, o ölümüne özlediğim kokunu getirir diye. Bir nebze de olsa dindirir yada söndürür diye yüreğimdeki özlemin ateşini... Her gece menekşe rengi gözlerini demledim hayalimde. İpek saçlarını, sevdalı gülüşlerini, inci dişlerini demledim. Ne çok severdin yayla yollarında türküler söylemeyi, ellerimi avucunun içine alıp, başını göğsüme dayamayı.. Seni düşünüyorum. Seni düşünmek gökyüzü olmak gibi bir şey bazen, ya da rotası belli olmayan bir gemiye binip, yeni iklimlere yelken açmak gibi. İnsan olmayan bir adada inip, Robinson gibi insansız bir yaşam kurmak istiyorum. Ve o adada bir ömür yalnız seni beklemek istiyorum... Saatler su gibi akıp gidiyor. “ Kahretsin !”. diyorum.” Ne olur çıkıp gelse, sarılsa boynuma.ellerini tutmak, yüreğinin sımsıcak yerinden, menekşe gözlerinden, narçiçeği dudaklarından öpmek, serin nefesini doyasıya içmek ve doyasıya içime çekmek geçiyor içimden... Sonra sarılıp, sımsıkı kucaklamak ve sevinçten havalara uçmak geçiyor ... Ağladığımda mendil, güldüğümde kahkaha, susadığımda su olmanı, uyuduğumda rüyalarıma girmeni, her sabah alnımdan öperek uyandırmanı istiyorum... Her gece kuş olup sana doğru uçmak, ardında serin rüzgarlar bırakarak, bir pınarın başında menekşe gözlerine konmak geçiyor içimden. Dalgın bakışlarından, sevdalı yüreğinden öpmek geçiyor. O an bütün ağaçlar diz çökmeli diyorum, özleminle kanayan yüreğime. Bütün yıldızlar göz kırpmalı mutluluklara. Şunu bilmelisin ki, nerede olursam olayım, hangi iklimde kalırsam kalayım, vakti geldiğinde bir gün mutlaka, yüreğim alıp beni sana getirecektir. Hiç bir yol bilmesem de, gelmeye kalmasa da mecalim geleceğim inan... Bekle... |
Nihayet direncim bitti be gülüm
Mevsime yaz düştü, şu gönlüme kış
Gözlerinde güneş battı be gülüm Yıkılmaz sandığım sırtım oldu tuş Sayende yenilgi tattı be gülüm Şimdi rüzgâr bile, gözyaşı döktü Bahçeler bağrından gülleri söktü Hasretin önünde vuslat diz çöktü İhanetin aşkı sattı be gülüm Gitti yüzümde ki o gülüşlerim Bitti rüyalarda senli düşlerim Yok oldu gönlümde bütün hoşlarım Yokluğun acıya kattı be gülüm Hani demiştim ya bu hep kaderim Aşk denilen şeyde, bitmez kederim Hani sen gidersen ben ne ederim Bana gene hasret çattı be gülüm Şimdilerde beden ayakta gibi Lakin şu yüreğin delindi dibi Ruhunu makbere verdi bu sabi Sayende meçhule yattı be gülüm Hani hışım ile esen yellere Gönülleri yıkan azgın sellere Mecnunu kavuran, kurak çöllere Beni de yokluğun attı be gülüm Sen yokken elime eller uzandı Sessizliğime diller uzandı Hüzünlü halime güller uzandı Yüreğim hepsini itti be gülüm Çok bekledim ama geri dönmedin Bir gün bile benim adım anmadın Anladım ki aşkta sen hiç yanmadın Nihayet direncim bitti be gülüm |
Yoruldum...
Yoruldum...
Sen yokken aradım seni. Gerçek şu ki Sen varken de aradım seni, yokluğunda olduğu gibi, belki ararsın diye, belki seversin diye beni, aydınlıkta aradım… seni korkarak, karanlıkta aradım… seni korkmadan, sıcak yüreğinde aradım, beni titreyerek, soğuk bakışlarında aradım, beni bıkmadan, sensizliği bilirim bensizliği bilir misin sen her gün ağlattığın yüreğimsin ben satırları senle doldurdum, kalbime adını koydum... hiçbir şeyden değil de.. Eylül bakışlım.. seni yanımdayken… aramaktan yoruldum, sensizlikten yoruldum, sevgisizlikten yoruldum <<< alıntı <<< |
Sevda Çiçeği...
Ben Sevda Çiçeği kokluyorum sen niyetine,
İki parça can, iki ayrı kıyı, iki sevdalı yürek uzaklarda, Gündüz karşı kıyı da, gece yalnızlar rıhtımında , Adım Sevda Çiçeği, boynu bükük bir aşk uykularımda… Ben Sevda Çiçeği büyütüyorum yüreğimde, Yanar döner rengini seyrediyorum, sen niyetine, Ankara’ da, Gölbaşın da, sevdan dolaşıyor damarlarımda, Penceremde sensizlik haykırışları, Sevda Çiçeği koynumda… Ben Sevda Çiçeği esiyorum, saçlarım savruluyor her bakışında, Hasret rüzgarları esiyor yüreğimin tam ortasında, Sana kavuşmak, hayal kadar uzak olsa da, Sevda Çiçeğim sokul bana usulca… Ben Sevda Çiçeği soluyorum, her hücremde, canımda, Bitsin bu hasret, yüzümde soldu renklerim umutsuzca, Kan damlıyor gözyaşımdan, uzan tut elimden riyasızca, Bu sabah pencerenden bak, Sevda Çiçeğim açacak Gölbaşın da.. |
Toplan Gidiyoruz Ey Kalbim...
Haydi toplan akşam oldu
vakit doldu toplan gidiyoruz ey kalbim kırkikindi yağmurlarına kalamam kaldıramam bunca ağrıyı, ihaneti biliyorum kirlenmiş hiç bir bakışta, yer yok bana bu yüzdendir ceylanlara küsmüşlüğüm sevdalara küsmüşlüğüm bu yüzden bir gül yaprağı bulup sarmak için yaramı çekip gidiyorum buralardan içimdeki cesetleri çiğneyerek kalbimdeki mahşere bak akşam vakit tamam duruldu işte bulanık denizler dürüp ömrümün defterini toplan gidiyoruz ey kalbim yorgunum bir sonbahar ezgisi gibi bekleyemem son yaprakta sevgisi iğdiş edilmiş tarihlere koma beni ey kalbim bak güz yağmurları iniyor acılar ve ihanetler üstüne çırılçıplak ve sevgisiz kalmış bir şiirim kimsesiz bir kış ortasında ne gülen gözleri ısıtıyor artık çocukların ne de sevdalı bakışları yeniyetme aşıkların bütün dinlerden kovuldum bütün ülkelerden bütün yüreklerden kovuldum (*)”Aliye gülümsesem Muaviye öldürür beni” hangi tanrıya sığınsam yaramın merhemi yok biliyorum kirlenmiş hiç bir bakışta, yer yok bana bu yüzdendir ceylanlara küsmüşlüğüm sevdalara küsmüşlüğüm bu yüzden yeni bir gül yaprağı bulup sarmak için yaramı sevdalı bir kuş yükleyip kanatlarına acılarımı alıp gitsin beni buralardan hamuru çürümüş dostluğun, vefanın, aşkın vefasız mevsimlere bırakma beni ey kalbim ağlatma beni sevda kapılarında kahpe kapılarında eğme boynumu kurşunlar sıkılsada canevime çiğnetme yoksulluğumu ayaklar altında bırak başım dik, içim ezik kalsın onurlulara mahsus bir makamda ağırla beni satılmışlığın, alçaklığın, ihanetin ortasında koma biliyorum bu düş sığmaz kirlenmiş sokaklara bu sevda sığmaz bakmayın gözlerime nasıl saklarım yüreğimdeki incinmişlikleri kınalı bir kelebek konunca saçlarıma ah! Benim de hayallerim vardı baharlarım vardı, yazlarım vardı kuşlar göçüp gitti yüreğimden gökyüzüm yaralı kaldı bir isyan giydirip gözlerime dipsiz uçurumlara yuvarladım umutlarımı aşk diyordum talan oldu, yalan oldu ömrüm tınısı kırık bir keman sızısıyım artık yok gideceğim başka bir liman bak duruldu işte bulanık denizler haydi toplan vakit tamam toplan gidiyoruz ey kalbim boşalsın ince duygularımın sırtındaki yük paranın sevgiye ihanetini gördüm insanın önünde diz çöküp ibadetini dünler harabe yarınlar umut değil hüznün neresinden dönsem, kırgınım öpmeye uzandığım bütün dudaklar frengili (*) “Nizar Kabbani”(Nuri Can) |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 02:55 PM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.