www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee

www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee (https://www.cakal.net/index.php)
-   Eskiler (Arşiv) (https://www.cakal.net/forumdisplay.php?f=188)
-   -   karışık Şiirler. (https://www.cakal.net/showthread.php?t=72283)

Spy_MasteR 06-24-2007 04:04 PM

karışık Şiirler.
 
Eliften Yalnızlık

I.
Sende olduğumun itirafıdır bu sözler
şeffaf bir gölde ağa tutulan balık
gözleriyle bana çaresizliğimi söyler
karanlık sıvalı bir kadın endamı ile
okyanusa açıldığım gemim batık

II:
dalgalarda azılı bir yara gibi azmaktayım
kıyıya vurmasamda kim demiş sulardayım
yurdunda yan yatmış ay ışığıyla
eliften yalnızlık çalmaktayım

III.
Okyanusa bakan bir kalede oynaşır kraliçe
ekşi sözleri yankılayan burçlar
gelişimi haber verdikçe aşıkları gülmekte
erken geldiğimden habersiz olmamalılar
şişe hainlik etmediyse.

Spy_MasteR 06-24-2007 04:05 PM

Koma

Aynalara küsen adam ben değilim
damıtırken yüzüme hüzün mevsimini

suçluyum
bir sarı benizli mumyadan
içli bir müderris dersi dilememeliydim
verdiğim ruşen müjdenin
kalabalıklara uzandığını
beş haneli evimizi aydınlatan devin
gözlerinin
aşk denizinin kıyısından çalındığını bilmeliydim

Suçlarımın eksildiğini söylemesin hiç kimse
ve kimse bilmesin benim
ne denli ağlamaklı olduğumu
saçlarını okşadığım her çocuktan
bir tebessüm çaldığımı
bilmesin anneler

o ahenkli ölçüyü sinesinde barındıran
intikam günü gelince
kullardan değil, günahlarımdan değil
korkum
bir çığlığın efkarına not düştüğümde
sessiz kalmayı yeğleyen aynalardan.

Spy_MasteR 06-24-2007 04:05 PM

Kısır Bahşiş

Bilgiç bir günışığı anlattı seni bana
öldüğünde başlarmış canlılığın
eğilişi gibi bir ceylanın suya
bir imparator diz çökermiş saltanatında
gökyüzüyle kabaran bir ezgi olurmuşsun
her doğduğunda gümüş ayaklar
sedef eller bulurmuşsun
kutsal bir sarhoşluk verirmiş
ölümsüzlük ezgilerin
ve uyurmuşsun
ağrıyan yanına yaslanıp da ruhunun

senden önce de gözlerim vardı ama tutumlu
göremezdim görmeyi ve bir karış ırmak gibi
bir zar atışına bağlamıştım her şeyi
tut ki erguvar bir odunun son neferiyim
ben ki tanrının en uzun ömürlü kulu
iki buçuk can gibiyim

açtım dikkatin vanalarını sonuna kadar
senin kilit vurduğun kabuğun içinde
yaktım geçmişini obur bir kibritle
lüzumsuz artık kürek çekmek yarınlara
ruhlara tüneyip
kısır bahşişler dağıtmak kullara

gölgeler tutun nefesinizi
kulak verin beni çizen sanatkara.

Spy_MasteR 06-24-2007 04:05 PM

Körelmiş Bir Hançeri Kirpiğiyle Bileyen

-Şamil B.'ye-


Ey ıslak gülleri yakasında gezdiren adam
dalgalara sırt verip söylediğin
türküleri dinledim.
Anladım seni büyüten kundağın
çılgın bir nehir olduğunu
kadınca gülmelerin taşıdığı o
yemyeşil bakışını
bir ağacın dalına astığın o paslı yüreğini
getir bana
getir ve ürkek bir kaplan edası ile kaybol
sulak bir ormanda yaralarımızı güllerle yıka

sen ki yaslanıp ince bir demir tarağa
acıları raksa sürerdin bakardım ardından
koşarak haber verirdim
yalnızlık baktığını kuşların
kuyuya düşmüş bir ceylandan bahsederdin
ülkesi kızgın sularla çevrili
körelmiş bir hançeri kirpiğiyle bileyen

işte o adam derdim o adam
hüzün uçurumuna
bir damla gözyaşı bırakın.

Spy_MasteR 06-24-2007 04:05 PM

Mızrak Deliğine Saklanan Aşk

- ben mi geciktim
yoksa ben mi geciktim.
c.zarioğlu

Görememişken karşı yamacı, hazırdın
hızlı varışların kalkış noktasında, öyle ki
yelkenlinin bezini
damarlarınla yamadın bin yerinden
delikleri tıkamıştın, birkaç enli yanlı mısraları
karaladığın eliften kılıcının düzlediği
kaburca kemiklerimizle

ne senindi güdülmeden doymuş düşünceler
ne benim
Ne sen takıldın çobanın düz dallardan ördüğü
zamanın boynunda asılı kolye gibi duran çite
ne ben
sen bilemedin vasiyetinden anladım
zirvelerin yolu uğramazdı o çitlere
kim eğmiş yolları bildik ya.

Hüzne sahiplenen dalları
düzelttiğimiz kazanda yaktım
vasiyetinin gereği.
Ateş gülümsedi seni andığımda
ağlamayı def ettik ayıklanmış topraktan
toprak çıkarıp başını aşktan
geri verdi mızrak deliğine sakladığın dişlerini
tüm gölgeler gölgeni andı, ağladım.

Yelkenliler tazelendi fosforlandı
yollar gerildi
hainler toprağın çenesinde kilitlendi
haydi'ler bürünürken hoşça kal'ın hırkasına
şaşıran insanlara
vasiyetinin gereği bu şiiri yazmak düştü.

Spy_MasteR 06-24-2007 04:05 PM

Pijamasız Ahtapot

Karada yaşayan tek ahtapottu
dedemin ağaçtan yatağı
ısırgan kollarını doladıkça pijamaya
saniyelerin kanını kurutan akrep
kabarır dururdu duvarda

evin önünde azraili korkutan lamba
bilmezdi gecenin gölgesi olmayacağını
kıtlık yıllarından kalma alışkanlık
siyaha inat ışığını salmazdı
tek lamba ve musluk bakışırdı
her gece yarısı

mezarlık korkusuna uyuyamayan çocuk
bulurdu dedeyi ağlama makamında
her gece yarısı
lambaya inat duvarda dolaşan
sakallı gölgeyle.

Spy_MasteR 06-24-2007 04:05 PM

Saçlarının Kokusu

Lotusa benzer saçlarının kokusu
içime çektikçe tüm fenerlerim söner
gözlerin narin bir bakışla
donmuş güneşimin tüm buzlarını çözer
mesut aşıklar yakalanınca tek bir bakışına
aşıklığına kara bir isyan eder

bilinmez gergef gergef ördüğün bu ağa
neden sadece uyanık aşıklar düşer

denizci türkülerinde duyulur saçlarının kokusu
dalgaların kıyıya vurmaları sendendir
sen varken bitmez dağdan dağa rüzgarın kokusu
gökyüzünün avare kusları senin eserindir
tanrının yeryüzüne saldığı sis
seni benden saklamak için midir

rahibeleri anladım isa aşkına
peki sendeki bu tazelik nedendir

solgun denizlere renk veren saçlarının kokusu
gölgesinde saklar, gökkuşağının kayıp rengini
cezirde sana koşar, okyanus sularının buğusu
sana hasetlerindendir
eliflerin yalnız duruşu

gel salalım çılgınca heryere,
saçlarının kokusunu
baharlar hiç eskimesin yeryüzünde.

Spy_MasteR 06-24-2007 04:06 PM

Su Geçiyor Ağlayan Meryem Heykeli


I.
Bir rahibi derinden sarsıyor günahlarım
ağlayan meryem heykelinin su geçirir
taştan yapıldığını hissetmiştim
bilal'in rüyasına doluşan çanları kıvırıyorum
soğuk yerlerinden
bir rahip yamağı küskün küskün bakıyor
rahibi mecnun eylemişim

II.
Islak çillere düşen, saçlarındaki sebudenmiş
sorunca kum tanelerinin derinliklerine
senin gelişin süraka'nın atıyla aynı
geliştenmiş
süreyyana dizdiğim horgörüsüzlüğümü
gömerken iki kız iskeletinin oynaştığı çukura
feran dağlarının hira'ya bakan taraflarına
gözyaşıma soruyorum ömer'den bana kalanmış

III:
ucube yanlarımı yama yapıyorum
ayın cukurlarında saklı kalmış ayak izine
gelen giden her füzenin, deve böğürmesi
gibi inlemesi yok mu
kalmadı sıvazlayacak sırtını
boşuna göz yaşı dökme
ebu zer'den son sevdiğine kalan o miras gibi
ayın hulle olduğunu minareden
sahibimi arıyorum

Spy_MasteR 06-24-2007 04:06 PM

Taş Bağırlı Şehir

Köpüğün balığa naz edip
kızlığını vermesi gibi dalgalara
şehir düşünlerin anasıdır
taş bağırlı sokaklarıyla.

Spy_MasteR 06-24-2007 04:06 PM

Veremli Güvercin

Dolaşırken kan bedenin labirentlerinde
veremli bir güvercin uzatıp gagasını
maktül bir solucandan miras kalmış gibi
eşeleyip durur toprağın derisini

bilmez ki çimler kenesidir toprağın
ve çimler duvaktır toprağa
sabaha nikahı kıyıldığında

ve bir de ihtiyar kadınlar iyi ezer üzümü
bilirler ve beddua ederler
dilberlerin karşısında kim içerse şarabı.

Spy_MasteR 06-24-2007 04:06 PM

YAKARIŞ İLAHİSİ

hayatı ve kalbimizi geri istiyoruz
hergün yaşadığımıza
ve bebenimizi eskittiğimize
takvim yaprakları işaret düşüyor.
yer gök sarsılıyor,
ve sımsıkı sarıdığımız hayatlarımıza,
ölüm doğuyor her sabah.
şimdi; bu girift zamanın yetim çocukları bizler,
göç edip giden turnaları geri çağırıyoruz.
çünkü biz sert rüzgarlara değil,
narin yellere yol veren yiğit adamlarız.
zindanlarda sahici gülen,
doludizgin bir tufana taylarımızı sürenleriz.
her gülüşümüzde yağmurlar getiririz uzak iklimlerden.
çıra renkli kor kalplerimizle severiz güzelleri.
şehre ileniriz, şehir ki; gözlerimizi ağrıtır baktıkça.
soğuk kaldırımlarda gülümseyen kelebeklere
türkü yakarız.
biz hayatı, kalbimizi ve aşklarımızı geri istiyoruz.
duy bizi ey kalblerin sahibi...

Spy_MasteR 06-24-2007 04:06 PM

YARALI CEYLAN ŞARKISI

her karanlık seni hatırlatır bana,
hüznünden koparılmış,
kahkaha gibi oluverirsin karanlıkta,
yaşamın bize bakan yanından,
kafilerle serüven peşinde koşanlarına,
adını söyletirsin bize.
her gülüşüne bin tahtı terkettirişin gelir ,
içli bir resmin aynaya yansıyan siluetine.
aynada gördüğümüzün,
hep kendimiz olduğunu sanır da,
bir tebessüm bırakıveririz peşinden.
sonra da bize gönderdiğin badem gözlerinin ateşi kalır,
bir dağın yamacına serdiğimiz yorgunluğumuza.
mirasın kıymetini bilmezler gibi oluruz,
ve sana yaklaşırız.
ne karanlıklar gördük bilemeyiz aşka nasıl susanır.
nasıl bir kılıcın gölgesinde,
kehkeşanlarla ateş dansı yapılır.
nasıl bir şarkının en içli yerinde,
keloğlan masalı anımsanır.
bilemeyiz, bilemeyiz ama bir yağmurun,
gözyaşıyla birlikte bir güle nasıl döndüğünü görürüz.

her karanlıktan korkmasakta,
kuşkunun ilacını koyarız heybemize.
hiç bitmeyecek gibi gözükse de,
bir yoldayız o da yeter bize.
her ressam seni oyar soğuk taşlara.
her güftenin ilk notası sen olursun.
ve her şiir usandırır bizi, bilsek de cefanın kıymetini.
her noktada saklanan da sen olursun.
her rengin parlaklığı da sendendir.
sen bizim içimizde büyüttüğümüz yar,
gecenin karanlığında neden kaybolursun.
her kazmada bir aşığın feryadı gizlidir.
yani ferhat'ların... her çölde bir kokun.
yani mecnunların...
fırat'ın kanlı sularında da yitirdiğimiz sensin.
nil'in altın şarısı sularında da.
şimdi ne Süraka'lar koşarda ardımızdan,
atımızı kumdan kurtaranlayız.
alaca bir siyahı vardır her atın,
hep alaca yüreklerde gezer.
işte bizim karanlıktan korkumuz,
bu ata hasretimizdendir.
işte ey gözleri yalnızlık bakan ceylan,
her ırmakta aradığımız senin ağzının kokusudur.
seni asırlardır soranlara,
boyun büküklüğümüz cevap verdi.
seni bir karanfilde koklayanları rüzgarın hışırtısı kaçırttı.
seni bir okyanus yatağından kaldırıp,
aşıklara pervane edecektik.

viran memleketlerin yetimleri seni bizden uzaklaştırdı.
şimdi yaralarımıza sürdüğümüz kokulardan belli,
seni ceninken öldürdük kahkahalarımızla.
seni öldürdük yar,
hiç isyan etmeyen mantar ruhlar ve yüreklerle..
şimdi kapındayız.
şimdi avuçlarımızdaki damlacıklarla,
ve heybemizdeki sümbül kokulu dualarla yürüyoruz.
kaf dağı'nın arkalarına bile düşse yolumuz,
hiçbir hazineye seni değişmeyeceğiz.
ve her şarkıya senin de bir mısranı ekleyeceğiz..
içimizde büyüttüğümüz yaralı ceylan, yiğitlen artık...
“ve güldün rengarenk yağmurlar yağdı
insanı ağlatan yağmurlar yağdı
yaralı bir ceylan gözleri kadar sıcak
yaralı bir ceylan kalbi gibi içli bir sesin var.”

Spy_MasteR 06-24-2007 04:06 PM

Yüzondört

Vera çiçekleri ektim
ölüm ve dirimin elleriyle
çağırdım uzun saçlı yağmuru
aşkımı taşıdığım o kutsal çöle
sorulunca bu ne diye, dedim
avuçlarım bin bahara gebe
ve benim sinem ıssız bir mahzen gibidir
gülersem kan gelir gözlerimden
dolar kaygısız çağa
ve her bayram
sadaka dağıtır martılarım
yoksul limanlara
ve kurular buzların terini

sorarım size
kafi midir bu yüzbin fidan yeşertmeye
ve yürütmeye yüz ondört kemiği

belirsiz bir zaman aralığında
bulutların annesi oldum
ve mum diktim yaralı alınlara
arzumun duasını güllere adayınca
ılık bir düş vakti
but tuttu kalbimin sarhoş buğusu
ve umudu gizleyecek bir cep bulmak için
yollara düştüm
tenimde bakire sümbül kokusu.

Spy_MasteR 06-24-2007 04:07 PM

Ölünün Kavalı

Cambazına çelme takan ip
bir idamlığa söyler sırrını
ve denizin yelelerini yalayan ölü
ne çok arar
adını söyleyecek bir mezartaşı

ve rüzgardır ölünün
mezarlıkta kavalı.

Spy_MasteR 06-24-2007 04:07 PM

KAMELYAM

Kamelyam
Serin kavak yelleri esiyordu başımda
Ümit ekmiştim nadasa bıraktığım tüm tarlalara
Alnımdaki teri kurutsam diye
Bağrımı açtığım rüzgarlar
Tutam tutam
Saçlarımı götürdüler
Nasıl anlatsam
Kurşun sıktılar hayallerimin
En umulmaz yerinden

Kamelyam
Akşamüstleri horozlar ötmezmiş
Köy sokaklarında alımlı gezmezmiş köy kızları
Ay tutulmayadursun
Tüfeği dayarlar
Uğursuz sayarlar
'Hele dur! Destursuz girme', dediler bu kapılardan
Yıllar yılı acıyla bağladılar ellerimi
Yasak koydular gözlerime
Seven göze yasak olur mu demediler
Oturmadılar sofralarıma, yemediler
Ateşle korkuttular
Zaten yanmışım buram buram
Ezikliği yüreğimde tüm sevgilerin

Kamelyam
Senin için bastığım adımlara mayın döşediler
Eşkiyalar kesti yollarımı
Sana gelmek için rüyalarımda uçtum *******i
Uykularımı böldüm en kuytusunda karanlığın
Kadermiş, değişmezmiş!
Yılar yılı boşuna aldandım
Med yapmışlar ikimizi ayırıyorlar, oynuyorlar

Kamelyam
Gitti de beni, gitti de...
Tanınmaz insanların balosuna gitti de
Bıkmışlığın ezgisi yalnızlıktan
Bir sükutun nabzı damarlarımda
Düğüm düğüm içimde
Başka dünyaların çoçuğuyuz biz
Başka dünyaların çoçuğu...

Kamelyam
Çok şeyleri elde etmeye yetmiyor sevgimiz
Oraya yaz mektuplarını
Ararsan Simeranya'ya
Allah'a ısmarladık
Kamelyam
Kamelyam...

Spy_MasteR 06-24-2007 04:07 PM

Artık Git

Şu senin eşsiz sessizliğin

kabaran yerlerinden duyulabilir pekâlâ

mesela kolunun dirsek içine dokununca

göğsüne başını dayadığında herhangi biri

ellerin tutulduğunda bir kedi karşıdan karşıya geçirilirken

kokunu içime derin bir solumayla çektiğim zaman

şiir okurken gözlerinde beliren gözlerden

öyle ki hepsi başka başka

bir kovan bal gibi bakarsın arıya

kusursuz yaratılmaktan duyulan hoşnutluk gibi mavi

dalgalanan dağlar gibi mordan da öte

gönlümde yer eder

çünkü onlar bütün kış kar sularıyla oğuşturulan

bir kıyının dinlendiği yerdir ki

yine pek dingin bir ekim akşamında

oturmuştuk karşılıklı

umutla



Tuhaf şey diyesi geliyor insanın

tuhaf şey!

her şeyin böyle baştan sona değişmesi

doğa tüzüğünün ilk sayfasında yazılıysa da

her şeyin böyle baştan sona

bir uğultu ormanı gibi sessizliğe gömülmesi

hüzünden de ağır bir hüzün veriyor insana

azala çoğala

ağaçların ağır ağır açtığı yolda

yürürken mahşeri çağrıştıran sessiz kalabalıkta

yoksunluğumu

yoksulluğumu demiyorum, yoksunluğumu

gideren düşüncelerin ard arda sararıp dökülmesi

kimin kabahati diye sormuyorum

küsmene bakılırsa…



Nerde bir yalnızlık görse

konuna almaya yetinen Edip

her şeye gecikilir demişti ya

hiçbir şeye yetişilmez

kimbilir, belki de ziyade ciddiye aldım şairi

hayata geciktim, ölüme yetişemedim

istesem kusurumu sırtına yükleyebilirdim

ama ben güneşi seçtim

çünkü okumayı en iyi o biliyor

vurunca alnıma

atamın apamın kazıdığı kargacık burgacığı

tomruk kılıp kanımı

damar duvarlarıma saldırtan yazıyı

okuyanı ağlatan yazıyı

beni bikes bırakan o antik vesikayı



Söz, rakıya verilmişse tutulmayabilir kaldı ki

işim birde mi bitecek demişim

o halde iki gibi çiçekli kitapçının önünde

cebimde şiir taslağı mektup

aklımda kahverengi denizler

bal rengi

mavi

ve siyah

gözlerin neden böyle kararsız derken

birden aklıma geldi

ankara’da doğup büyüyen her kadın

nedense alaca düşünür ve düşündürür kendini

gülümseme salonundan öfke mutfağına geçilen hol

öylesine kısa ve dardır ki

basık mı basık bir gökyüzüyle

kabarık sarı bir plato arasında

bırakıp terk eder sevdiğini

üstünü toprakla örtmek için

döner yalnızca



Diyecektim ki hazırım

vazgeçtim birden

yüzümün hayata yakışmadığı doğru, ölsem de

yakışmayacak

üstelik diyorum kendi kendime

eksik değil ki dağlara koşar gibi aşka isteğim

gücüm dersen yerinde

ve Ferhad’ın külüngüne eş becerikli

sonuna kadar sabırla ve dirençle

ne kadar uzakta olsam da en yakın kalp sarayından

ne kadar da yokluğunla yaralı, yorgun

ne kadar da bu şiir böyle

umudunu bile korku tığıyla işlese de suyun üstüne

aklı gidip gidip gelse de çocuğumun

seni hatırlayınca kendimi unutup

kızgın bir kaya gibi yağmurun altında

için için eririm



Artık git

ben ardından toprak olur gelirim

Spy_MasteR 06-24-2007 04:07 PM

BİN YIL DAHA ÜLKESİZ

Nereye
O uysal saçlarınla nereye, hem sen nereye
Nereye ey gözleri gurbet
Sınadım kendimi bir başka biçimlerle
Her iklimde dondum, her aynada hiç
Yüzünü dön
Yüzünü dön
Can aynam paramparça...

Nereye
O atlarla nereye, hem sen nereye
Nereye hiç dönmeyecekmiş gibi böyle
Ardından kanım akıtır kendini gittiğin yere
Çeviremem önünü kırılmış ellerimle
Yüzünü dön
Yüzünü dön
Düğüm at damarıma...

Gidersen
Bin yıl daha ülkesiz bir çocuk kalır
Yıldızsız, pusulasız, mülteci, kanamalı
Gidersen fırtınada en ince söğüt dalı
O sabah kırılırım toprağıma düşemem
Yüzünü dön
Yüzünü dön
Gülümse baharıma...

Spy_MasteR 06-24-2007 04:07 PM

Büyük Taarruz

Sevgilim karakol menekşesi
bıçkın İsmetpaşaya dik dik bakan
joplu sopalı
Anafartalar pervazında

Görülsün diye içim dışım
yalın giyineceğime dair
ona söz verdiğimi unutur muyum hiç
gerçeküstü olan ben değilim ama, inanın
benim bile akıl erdiremediğim bir Dadaizm var
menekşemin işinde uğraşında

Orda ne mi yapıyor; çocuklara bakıyor
belinde parabellum
bir sürü kaba saba numara
ve buz gibi kodun arasından

Çocuklar otoparkta
sonradan anlaşılmış, babaları unutmuş
görsen demişti, nasıl nasıl güzeller
biri kız biri oğlan

Beni de böyle bulmuştu dikdörtgen bir bahçede
lakin ruhu yamuk bir masada unutulmuşken
o gün daha kimler vardı, unuttum
sen söyle şükranım
sen söyle Emel Abla

Sevgilim karakol menekşesi
hayta İsmetpaşaya dik dik bakan
joplu sopalı
Anafartalar pervazında
iyi de nerden çıktı şimdi bu parodi
gözünü sevdiğim hey gidinin
nerde Mustafa Kemal

Hakkımız yok ama yine de helal edin
az kaldı Büyük Taarruz'a...
Büyük Taarruz

Sevgilim karakol menekşesi
bıçkın İsmetpaşaya dik dik bakan
joplu sopalı
Anafartalar pervazında

Görülsün diye içim dışım
yalın giyineceğime dair
ona söz verdiğimi unutur muyum hiç
gerçeküstü olan ben değilim ama, inanın
benim bile akıl erdiremediğim bir Dadaizm var
menekşemin işinde uğraşında

Orda ne mi yapıyor; çocuklara bakıyor
belinde parabellum
bir sürü kaba saba numara
ve buz gibi kodun arasından

Çocuklar otoparkta
sonradan anlaşılmış, babaları unutmuş
görsen demişti, nasıl nasıl güzeller
biri kız biri oğlan

Beni de böyle bulmuştu dikdörtgen bir bahçede
lakin ruhu yamuk bir masada unutulmuşken
o gün daha kimler vardı, unuttum
sen söyle şükranım
sen söyle Emel Abla

Sevgilim karakol menekşesi
hayta İsmetpaşaya dik dik bakan
joplu sopalı
Anafartalar pervazında
iyi de nerden çıktı şimdi bu parodi
gözünü sevdiğim hey gidinin
nerde Mustafa Kemal

Hakkımız yok ama yine de helal edin
az kaldı Büyük Taarruz'a...

Spy_MasteR 06-24-2007 04:08 PM

DOĞU BALADI

derinlik olmayı sürdüreceğim bu sığ denizde
bir halkım ben, dünyanın kalbinde paslı bir hançer
kabuk bağlayan yaranın altında kaynayan irin
yurdumda konuk, içimde tutsak, uğraksız göçer

bir derinlik hepsi bu, başka hiçbir şey
saklı bir yanardağ olmanın kendisiyim ben
doğuda, ellerinizden çok uzaklarda
binyıllık bir uykuyu ölerek silkeleyen

halkın derinlik olduğunu kim söylemişti
söyleyin nerde seceresi yitik soyum, nerede derinliğim
siliniyor ölü ceylanın derisindeki mürekkep
avcı burda ey bilici ya ben nerdeyim

yurdumun olmayan denizlere taşınan toprağım
parçalanan kayayım bin parça eşkiyadan
çoğalan bir korkuyum, bin parça yoksulluk
ve kan... denizlere akan, denizlere, yurdumun olmayan

uyruksuz mu denir limanı olmayan gemilere
limanım yok, tutulduğum bu çağdaş fırtınada
ışığım yok, dört yönüm karanlık bir pusula
uyruğum yok, sığmıyor kavmim koca dünyaya

umudum uygarlığım, ey bayrak, ey bayraktar
ovalara bir dağ mağrurluğuyla inerken yeşil
vuruldukça güzelleşen alnın ki, gül rengi
güneşi ince kanadında sürükleyen esenlik rüzgar

n'olur ölme artık, ölüp ölüp terketme beni
ey ölür gibi yaşayan bir halkın derinliği...

Spy_MasteR 06-24-2007 04:08 PM

Eksikti ******* ve Bazı Günler 2



Her şeyi inkâr et ama bak bunu edemezsin

ben seni unutmak sarayında uyurken buldum

çaldım kalbinin zillerini iki anlamda, uyardım seni

kaldırdım uykunu, soydum bir güzel

yudum yıkadım can yunağımda



Tenimle kuruladım gölgeni sözlerimle giydirdim

gülüşler geliştirdim gülüşünden

üzdüm,üzüncüm oldun

kırdım, öptüm onardım

her kim unuttuysa ben hatırladım



Gün yirmi dört saat, hatıran bin yıl

başucumda sönmeyen kandil yüzün

ey acıların ardından gelen mutluluk

eşsiz fısıldayışı dünyanın

aklımı fikrimi sürükleyen su



Selanik türküsünü senin için söylüyorum

aman ölüm zalım ölüm üç gün ara ver

alıp götürsün beni bu azap

ölsün bu rebib

mademki görüp göreceği sevinç bu

Spy_MasteR 06-24-2007 04:08 PM

Eski Bir

Akşamlar rakılar laflar... burdan çıkınca

Gün ortası bana da uğrayalım bir bir
sağıma soluma, olmadı, üstüme başıma
gönlüm şurda, aklın bir sokak ötesindedir
eski bir bulutların yeni bir sağnağından
bir kat yukarda durmaya mayil nehir
burdan çıkınca

Sana da uğrayalım, yaz konağına güneşin
dolunay çıkmazına, aşkın yezidi aksanına
o sensin, terletirsin sözcükleri serinletirsin
eski bir mevsimlerin yeni bir takviminde
haziran pişman, tenhadır temmuz, ağustos kahin
burdan çıkınca

Ona da uğrayalım, rüya burdan kaç adım
av dönüşü bir akşam, belki yatıya
bunu bir daha düşünelim, bak ben fena sıkıştım
eski bir süreklerle yeni bir koru arasında
üzülüp namlumuz kaşını yıksın, utanalım
burdan çıkınca

Keklik dağa dönsün, kurşun yuvaya.

Spy_MasteR 06-24-2007 04:08 PM

Güneşli ******* Ağacında...

Seviyorum seni, ölümsüz bir meyvenin
zamanlara eşit yüzyıllardan bu yana
benim de pırıltılı diş izimi taşıyor
güneşli ******* ağacında sallanan elma

Seviyorum seni, de ki,tenin gözeneğinde
kendinden geçmiş tuz eriyiği
biçimsiz bir akış, dalgın, dağınık
itiyor hırpani imgelerin yardım elini

Seviyorum seni, ne menem şeydir şu senin aşkın
en çok neye benzer diye sorulduğunda
dilsiz kayalara verdim yanıt hakkımı
kaynaşık çakılları gösterdim de onlara

Seviyorum seni demek yetmiyor bazan
yer değiştirmez de değişir insan
sesi incelir, sezgileri gelişir güzelleşir
sevdikçe seni bana benzedim

Seviyorum seni, çok uzaklardaki
annesinin öldüğünü sezen yavru köpeğin
sabaha dek inlediğini dinlemiştim birinden
işte demiştim bu benim yas tutan aşkım

Daha yitirmeden acına erdim

Spy_MasteR 06-24-2007 04:08 PM

Güzeldir Gece

Güzeldir gece dağınık gündüzlerden
toplanır renkler ılıman bir noktada
mürekkebe dönüşür parıltılı söz
buruşur kâğıt, oluşur kalem

Söylerim, sana söylerim o zaman sevdiğimi
örülürken uzayan saçlarını çocukların
şaşırtan bir koşudur kendi de tanıyamaz
uzaklaşınca yelesi benzerlerinden

Diyelim ki yoldalar iki yanı da ağaçlıklı
biz çağırmadan aklımıza gelenler
biri yolun kucağındaki ay ışığı olsun örneğin
gecemizin kulak misafiri birkaç yıldız diğeri

Ve dallarda mırıldanan ışıltılar
kimseyi mutsuz etmeyecek söyledikleri
arada bir uğradığımız tenha sarayda
geveze bir sevinç, gör bizden köşe bucak

Öcünü akarak alır ayrılıkların
aşkımız bizim, zifiri su, işçimen kederimiz
doldurup karangu boşlukla kovasını
özlenen uykuyu dökünce üstümüze

Güneşi gösterir bize, güzeldir gece.

Spy_MasteR 06-24-2007 04:08 PM

Hep Seninle

Daha önce de görmüştüm seni;
Gezici bir yağmur ağacının
Dallarından damlayan ılık kuş cıvıltısı
Terden bir şemsiyenin üstüne.

Burdan geçiyordu yıkanmış oba
Havayı karıştıran pır pır bir sevinç
Kulelerden kulelere bayır aşağı
Ereksiz koşu
Dalgın dağınık bir gölgenin peşinden.

Diyorum ki,
Ne güzel olurdu, hep seninle
Dağlar, taşlar, denizler
Bütün aymaz ölümsüzlükler gibi yüz yüze
Konuşuyor olsaydık
Çok uzak geleceği.

Ne mümkün,
Şapşallığın sonu yok, isteklerin de.

Spy_MasteR 06-24-2007 04:09 PM

Kavuşmak Gibi Ayrılmak da...

biraz üzgün biraz kırgınım ama
kavuşmak gibi ayrılmak da senin eserin
sormasın mı yakınmaya da mı hakkı olmasın
korkusunu saklayan kör cesaretin
aşkım... aşkım... niçin beni bıraktın

Spy_MasteR 06-24-2007 04:09 PM

Kirli ve Yitik...

Bilmem nerden gelirdim, yolumu zaman kesti
hayata lime lime ödediğim borç
artıyor bir, beş, on; derken bir ömür
ucuza kapatılmış yıllar yığını
anımsanmayan bir dolu şey sonra

Küf kesmiş günler defterimin borç hanesinde
aldığım ne: kelepir bir yaşamak ve elden düşme
başkasından artanını yaşıyorum günün
kirli ve paslı tabaklarda nasibim

Bu yolun sonu nereye çıkar
asam kör derviş, yıldızım yitik
güneş uyanırken uyur bahtım
serçe parmağımdan geçiyor hayat çizgim
bir çember dönüyor fincanımda

Çember döner, ben dönerim
zamanla uzatarak bir arpa boyu yolu
suyun inadı yokuşa sözgelimi
lekenin tutkusu doruktaki beyaza

Nerde doğdum ben, bilen varsa söylesin
tanığım yok yıllardır,babam öleli
kimliğimi doğrulatmak mümkün
olmadı ihanetler tığıyla kabuğum pul pul örüleli

Böyle nerden gelirim, kime sormalı
yaşamıyor artık kulağıma ezan okuyan dede
sevgilim için kalbimden yonttuğum çiçek yaşamıyor
kanımı görmek için yanıp tutuşan polis de

Hayatı kutsayan rahiplerle oynadığım kumarda
alnıma derin bir çizgi ekleyerek edindim
ölmek, okyanuslarda dip yosunu olmak hakkını
elim açık, beş benzemez, restim görülsün

Size tuhaf gelmiyor mu şu insan
su da yürüsün de toprağa gömülsün...

Spy_MasteR 06-24-2007 04:09 PM

Pusula

Ben savruk göçerliğini yüzümün
Öyleyse bir şarkıya başlamalı
Çiçekçilerden çalınmış bir şarkıya
Haydi aklını zorla, başka ne söylenir ki
Ansızın doğacak bu aşkın adına
Hangi çiçek yakışır yakasına
Hangi mevsim, hangi gök...

Belki de pervazında eksiksiz bir begonya
Bu güzün sonrasını beklemek yersiz
Beyaz bir bulut olmalı göğün alnında.

Durma dağıt kuşkunu, bana aldırma
Gizlice boğazlarım bir kuytuda göçerliğimi
Direnmek kolay beni götürecek yollara
Sen aklını zorla, başka ne söylenir ki
Önü alınamaz bu aşk adına
Hangi denizde yıkasak onu
Hangi kuşlarla duyursak uzak dağlara
Hangi ülke ses verir ilticasına
Kıyısına yalnızca insanların vurduğu bir deniz
İnce bir serçe uçarsa yeter dağlara
Aşklar ki gurbeti olmayan bir tek ülkesiz.

Spy_MasteR 06-24-2007 04:09 PM

Tehdit

Sevgilim yanıtlanmış bir soru, dimdik yürüyor
ne tuhaf, galiba ikinci kez kullanıyorum bu sözcüğü şiirde
hangi sözcüğü, sevgilim elbet, ilkinde daha yoktu
sen yoktun kimse yoktu, sen varsın herkes daha yok
dimdik karışmasaydın grafimdeki yatık çarpıntıya
gururla söz açabilirdim bundan utanç sözlüğümde
abartmazdım bu kadar

Eteklerine yapışır -
hızla sararan bir mevsimin kıyısından karşıya geçerdim
karşıya, güleryüzlü paravanın ardındaki acıya
karşıya, riya banliyösünden daha taşraya
artık terziye çırak mı dururum ahçıya yamak mı bilmem
sabi sayılırım, dalıma su yürümemiş daha
bunu, habire ensemi okşasınlar isteğimden çıkarıyorum
büyütecekmiş kısmetimi ay annemmm
gecemin sözü var sabaha

Annem safi güvercin
annem kalbimin kızkardeşi, annem kusursuz elma
ben sersem sepet, ben kıskanç köpek, ceplerimi doldurup ellerimle
dışarıdayken hep dışarıdayken
vitrin önlerinde hayal kumkuması, anneannemin avlusunda uykulu
hani öksüz kalmaya henüz akıl erdiremediğim uzun *******de
neonların farların spotların bile karartamadığı ışıklı gölgem
içerdeki sevda filminin bitmesini beklerken
hatırladığını varsaydıkları her şeyi bir bir unuturdu

Şimdi kimden duyduğumu unuttuğum sözü de
kimseden duymadım belki de ben uydurdum
bunu bile bile yapıyorum, bilebile yapıybrum
sıra bana gelince kuklaları konuşturuyorum yerime
ya binamı yapan özgüven katmayı unuttu harcıma
ya da şahane bir sorumsuzluk anıtıyım ben
halbuki anlaşılması gayetle kolay bir cümle kurabilirdim
dal uzamayı unutmuşsa kurumuştur mu demişti biri
diyebilirdim söz gelimi
su akmayı unutmuşsa mutlaka kurumuştur ama
kanamayı unutmuşsa yara, ne iyi,
söz işitilmeyi unutmuşsa, bu daha

Ama unutmuşsan güneyli bir aksanla yalandığımı, bu kötü işte
köpeksi bir dille öptüğümü unutmuşsan, bu daha kötü
unutmuşsan özlemin yazısı acı, turası sevinç
acı akranı sevinçten daha yaşlıdır unutmuşsan
en kötüsü de bu
güzel kıskanç gönlüme çekilirim o vakit güzel ikindileyin
ve tıpkı tabiatın hür çocuğu katır dirençli Engidu
metroya dudak büküp yaban eşeklerinin ardı sıra
aşkım olan arkadaşımı hayata terk ederim.

Spy_MasteR 06-24-2007 04:09 PM

Türkü

Seni diyorum seni
ateşlerin başında
uykulu ellerini

Tutmuşlar yıkamışlar
rüya denizlerinde
tutmuşlar yıkamışlar

Üç uygar iki barbar
bize dediklerini
dur dinle yürü söyle

Bak burdan gitmeyince
kimsecik hatırlamaz
duvardaki gölgeni

Ağardı böyle az az
gölgen ki günden mavi
kucağında turnalar

Gökyüzü falan değil
deniz meniz hiç değil
daha geniş daha dar

Kapılardan içeri
girdim suyun gönlüne
aldım bengü haberi

Yağmur yılıymış sende
kışa uyruk eski yaz
mevsim mevsime köle

Aşki bahar bendeki
soluyor da soluyor
gecikmiş hevesini

Şu edilen cümleyi
bildin mi ören kalbim
-Ölüm yok şimde'geri

Bu söz hepsinden yeni
bu söz hepsinden yeni
bu söz hepsinden yeni

Spy_MasteR 06-24-2007 04:09 PM

Uzun Bir

Uzun bir yola benziyor aşkımız, kıyısında

biri durgun biri çalkantılı iki deniz

uzun bir yola benziyor aşkımız, esasında

yol alsak da yolcu falan değiliz



Öylece oturuyoruz ayın altında

yol akıyor, ağaçlar esiyor, biz bakıyoruz

öylece oturuyoruz, güneş şimdi tahtında

bakıyorum eylüldü, bakıyorsun temmuz



Her birini bir yerlerden tanıyoruz

kuşkucu neşe, sabırlı kasvet ve acımız

her birini bizden biri sanıyoruz

ayrılmak ev sahibi, kavuşmak kiracımız



Biri arada bir uğrar, diğeri ayrılmaz evimizden

kimseyi suçladığım yok, onları biz çağırmıştık

biri arada bir uğrar, biri ayrılmaz peşimizden

bırakalım gitsinler ya da bıraksınlar gidelim artık.

Spy_MasteR 06-24-2007 04:10 PM

Yağmurdan Sonraki Güneş

(LİRİK TEZLER)

I/ Çoğu Kez Kaybetmek

Büyük konuşmamalı insan birgün yenilebilir
ıssız bir patikanın dar bükümünde
neler bekler insanı kimler karşılar
belki güneş yağmuru belki çığ

Mızıkmasın kimse; kağıtlar eşit dağıtılıyor
zardır bu; herkese altı yüzü var
tek yumurta ikizidir her olasılık
çoğu kez kaybetmek iyidir kazanmaktan

Ne diye taşımalı gurur denen urbayı
masada bırakmalı yük sayılan ne varsa
eşeğini sırtlamış Nasıralı’dan
herkesin alacağı bir ders olmalı

II/ Senden Bir Adım Sonra Ancak

Diyorum ve seni izliyorum hiç erinmeden
dokunduğun her çalıya bir tutam yapağı bırakarak
soyunup serildiğin kumsala ulaşıyorum
senden bir adım sonra ancak

Kâşif dediğin sevdiğinin acemisidir
daha önce yürümediği yoldur aşk
daha önce görmediği düştür gövdesi
höyük altında gömülü şehir

Ki her kalbin mimarı kendisidir
örneksiz çizer sevda projesini
aksak bir kalemle ilerler sayfalarda
yaşamaktır gönyesi iletkisi

Aynı dili konuşabilseydi adaş dağlar
Büyük Ağrı’da da işe yarardı
Küçük Ağrı’ya çıkma deneyi
Şirin sarptır Leyla engin. Aslı dik

Bundandır Kerem’in Ferhad’a benzemediği

III/ Bulanık Aşk, Yarım Tümce...

Bu benim esrik yazım durmadan yalpalıyor
derinliği bulandıran kıpkızıl mürekkebim
çağırır gibi sessiz bir gülümseyişle
bir şeyler mırıldanıyor anlamıyorum

Sanki gelme diyor, sanki gel diyor
varınca kapısından kovuyor beni
umudunu kesme diyor falıma bakan teyze
başka türlü düşünüyor kalbin telvesi

Bulanık aşk, yarım tümce, böyle de iyi
keskin ışıklara sırtını dönmüş ayna
geri çeviriyor saygıyla sunulan giysileri
yapyalnız, çırçıplak bir belirsizlik

Bir şeyler görünüyor yine de çift taraflı aynada
bir yüzünde ergimiş ruhun ötekine aktığı
ne demektir bu, hayra yoramıyorum
bir yüzünde ellerimi bıraktığını

IV/ Kavuşmak Gibi Ayrılmak da...

Kıyıya set çeken kayaların üstünde
yırtıcı bir hayvanın kanlı ayak izleri
vurmuş da biri; biri yarasına sarmış da gibi
takılıp kalmış acılı bakışları geriye

Ve hançer ürpertisi ipeğin yüreğinde
bir zamanlar dağlandığımı anımsatıyor bana
geriniyor kendini içimde unutmuş pençe
hayli karışık rüya sona eriyor

Gerçi bir an olsun aklımdan geçirmedim
neye varır diye bu işin sonu
yenildiğim için pişman değilim
yerlerde sürüklediğim için gururumu

Biraz üzgün biraz kırgınım ama
kavuşmak gibi ayrılmak da senin eserin
sormasın mı, yakınmaya da mı hakkı olmasın
korkusunu saklayan kör cesaretin

Aşkım... aşkım... niçin beni bıraktın.

(...)

Spy_MasteR 06-24-2007 04:10 PM

Yazı

oğlum Denizali’ye...

I

İlk ne yazmışım, hatırlamak isterken
gördüm ki çocuk olmak fena iş
Tanrı’yla karıştırırlar sizi
herkes bir şeyler umar elinizden

Bir ev harfi yaz demişti babam
yanına yöresine birkaç ağaç
üç beş kuş harfi iki de kedi
güneş yağmur ve akşam

Annemin neyi eksik, yaz dedi o da
söğüde kavağa ardıca selam
göğünde yıldız harflerinin yürüdüğü
deredeki mışıl mışıl uykuya

Kafdağı harfini biliyor musun
apak pelerini karlardan bulutlardan
ablamın hasreti şehzade harfi
istiyor ki at harfini koştursun

Ağbimi tanısaydınız hiç şaşmazdınız
ne işi var çalışmak harfinin bu yazıda
yesin zıbarsın içsin zıbarsın
aklında uzak bir hamak yalnı

II

Bir ev harfi yazdım babama
alçacık vagon; çatılı, tekerlekli
penceresi kapısı yerli yerinde
bacası boşlukta duruyor ama

Sağında cıscıbıldak beş ağaç
çelimsiz kökleri rüzgar alıyor
titrek kuş harfleri üşümüş mü ne
eşikteki tekir aç bilaç

Öbüründe bir esneme bir esneme bir uyku
sayfanın en serin kuytusunda
söğütlere konmuş sıra sıra balıklar
annemin yıldızları dereyi içiyordu

Ters çevirdim çatalı, Kafdağı yaptım
tepesinde babamın unuttuğum güneşi
at harfinin çilesi kanıma dokunmuştu
şehzadeyi yağmurda basbayağı ıslattım

Harf mitingi varmış sanayi çarşısında
kımıl kımıl bir mahşer, eh biraz gürültülü
tere batmış ağbim motor indiriyor
hamak kitap okuyor karşısında

III

Hadi bana yazdıklarını oku da anlat
bunu çiçek annem, ümmi annem söyledi
tekerleğe tınmadı, bacaya taktı babam
-Hiçbir şey boşlukta duramaz evlat!

Ablama göre bu da bir görüş
yine de çözemediği birkaç düğüm var
neden at harfinin sırtı sivri bu kadar
neden şehzade böyle eciş bücüş

Tozumu alırken görmeliydiniz ağbimi
dünyanın gidişine kafam basmıyor
ne dese tersinden anlıyormuşum
-Kitap okuyan hamak, olacak şey mi?

Öğretmen cımbızlı kostak kalemiyle
yoluverdi balıklarımın kanatlarını
yıldızları tek tek ayıkladı dereden
-Bilim saygı ister, hah şöyle!

Bak dedi, işte bu senin düşündüğündür
panoya iliştirdi düzeltili kara yazımı
ismime bir huni geçirdi arkadaşlarım
sınıfta kümem olmadı o gün bu gündür

Ağardı saçım sakalım, kuşkum kalmadı
kalemin tuttuğu yas, düşünceye düğündür

Spy_MasteR 06-24-2007 04:10 PM

İspinoz

Unut bildiğin tek türküyü
suyu kıskanmayı bırak
ateşi düşünmeyi
o sana aldırmıyor

Bak nasıl da duruluyor aşağılarda
bozbulanık akışan tepeler
damarları boyunca yaprakların
yeniden tırmanıyor basamakları

Bizler gibi mi gibi
bin pişman
evinin önünde yağmur
paçalarını çırpıyor bir iki
eşikte çiseliyor tozlu pabuçlar
çağrılsın istiyor içeriye

Peki, ya ağaç dedim
şuramdaki şu ağaç
bütün bunları nasıl unutsun

Dedi: Unutsun!

Hatırladıkça kafasını karıştırıyor toprak.

Spy_MasteR 06-24-2007 04:10 PM

Zamir





Tıknaz ömür. Bodur ay. Şubat gibi bir şey bu
mutluluk öksüzü şöyle bir yalayıp geçer
öylesine geçtiydi aklımdan adın, dönüp
bakmadın. Baksaydın keşke işitseydin ki
biri bizi kendisine benzetebilir isterse

Benzedik benzeye birazcık kaldık, evet
ben, sen, biz ona... tekil zamir sürüsü
toplanmıştık dört harf bir fiskos civarına
yayvanı yassısı ince bellisi kamburu; şirret
çağ bağiçesindeki kadınsı balta gürültüsü

kesilir. Kesilince büzülür çadırdan gece
neye benzer o zaman baş başa kaldığımız
birkaç soylu geveze vıdı vıdı bir ölü dille
köşeli bir boşluğa eğilir anlatırız
kim ölürken kimden daha güzeldi

Bırak yarışmayı da kaldır başını seyret
naylon tentelidir göğümüz bakılınca
görülür: kıyamet taburu geçiyor samanyolundan
sakalları var çocuklarının gün aşırı kırçıl güneşli
uzun uzun saçları kirli yıldızlar

Adamlar yay burcundan bir soluk ayrılmadı
kadınlar kadın olmadı hiç gök yaylamızda
cam gözü bakışları aydan da gerü
bir şiveyle saplanırdı kâğıdın duygusuna
yürek postamızda düşünce dergileri

Dönüşte okumalı Mudanya'dan Silvan'a
ağaçların ucun ucun kemirdiği kunduzu
kemikleri ulu gönder, eti sancak sayılır
kurutup yazdılardı kürkünü çıplak omuzlarına
bir ağızdan yeşerip tek tek solduğumuzu

orman ki şol tende kabuktan hatıradır

Spy_MasteR 06-24-2007 04:10 PM

Ölü

Uslu gecede kıpırtısız göl
seni doğuran zaman mı yoksa
beyaz ıslak çiçeklerle dindirdi
dibindeki depremi

yansıyan ben olmadım hiç
sana bakarken
yansıyan kimdi

göklerin çılgın çobanı
serin ıslıklı rüzgar
bir kez olsun yağmadı
şu sürdüğün bulutlar

yangınımla ben ne çok bekledimdi

ağaca tutunan yosundum o zamanlar
güneşe yekindim de
ardıma gölgem bile düşmedi

yanardağ köpüğü, taşlaşan tansık
sen değilsen kim
bir söz mü görünmez kılıyor
diriliğimi

adım gibi...

Spy_MasteR 06-24-2007 04:10 PM

ÖLÜ BİR GÜRÜLTÜYÜM

Büyüdüm ey girdap, yanılmayan yasa büyüdüm
Bedelsiz bir askerim ve senin surlarında
Cankuşum kafesinde, yüreğim yurdunda değil
Selinden kopan bir damlayım, yitmek yolunda
Birgün kavuşacak toprağım da yok
Sonsuz boşluğa dökülüyor kanımın şelalesi,
Ölü bir gürültüyüm yalnızca
Ya da bir ölünün çürüyen sesi
Çürüyorum ey girdap, ürkülecek yanım yok.

Pusatsızım ey yasa, hançer belimde değil
Boğazımı paslı bir hırıltıyla yırtıyor gurbet
Tanık yok. Oysa kentin ortasında cinayet
Sinsice gizledim katilimi yüzümün gölgesiyle.
Duyarlı çocuklar uykusu için
Katlanmaksa bu işte.
Düşürmedim gecenin tenhalığına beyaz bir leke.
Katlanıyorum ey cani ey kahreden açlığım
Umarımı eriterek geçen günlere
İntiharı düşünsem; ne bir şakağım var, ne de bir mermi
Sormuyorum bile birgün... Birgün biter mi?

Sormuyorum bile. Su olsam döner miyim
Koptuğum dağlarıma, en derin yatağıma
Güz öncesi resmime, en eski çerçeveme
Anlıyorum ey yasa, yargıçlar yanıtlamaz
Kırık bir asa olur, körün tek karşılığı
Attığı her adımı saydıran kaygı
Dönmekten vazgeçmeyi bile yasaklar.
Olmadı öyle bir şey, o geçmiş yoktur
Bin kez daha tövbeler, beni bağışla
O geçmiş yoktur... O geçmiş yoktur...
Koru ölü sesimi ey çağdaş dua.

Olmadı öyle bir şey, tek bir çiçek vermedim
Filizi olduğum ilkyaz anaya
Yollara düşmedim hiç, dağlarda ölmedim hiç
Kanayarak söylemedim hiçbir şarkıyı
Sevmedim hiçbir şeyi, bir şeyden iğrenmedim
Bu kadarı yetmez mi yüzümü anlatmaya
Olmadı öyle bir şey, öyle bir geçmiş
Dayadım ağzımı kuruttuğun çeşmeye
Çıldırırsa bilincim suyu beklerken
Küflenmiş tırnaklarım çökerse gırtlağına
Suçsuzum ey yasa
Çünkü bütün ölüler dışındadır yasanın.

Spy_MasteR 06-24-2007 04:11 PM

ACIYA KURSUN ISLEMEZ

Sabrın çalkalanıp taştığı sulardadır
Çığlıklarla parçalanmış uykularda
Buruşturulup atılmış aşklarda
Ve çalınmış mutluluklardadır
Ses ile yürek
Büyük rüzgarların o yanık şarkısı
Hala yükselir içimizden dağılır
Coşkunun doruklarında sürer yankısı

İlk kurban adanırken bir nehire
Korkunun ilk nişanında başlamıştır
Gözyaşının ilk damlasından kalma
yaslı baharlarla gelmiştir bugüne
Kanla yazılan yasalarla
Açlığın otağ kurduğu sabahlara
Ve sonuçsuz kalan ahlarla gelmiştir
Acıya kurşun işlemez artık
ölüm bile bu acıyı cellat bilmiştir

Yok bundan böyle ter yarası
Zincir tusaklığı ve sabır
Kırbaç yalvartması sessizliğin
Can pazarı ve kahır yok
Her şey yaşanan şu gün gibi gerçek
Adımız halk olduğu günden beri
Bir direnç olmuştur bizde sevinçler
Şimdi acının her kuraklığında
Onlar
Yüreğimizin ovalarına çiselenirler

Boşuna değil bu ölürcesine sevmek
Ve ölürken bile yürümek
Boşuna değil
Hep yatağı olduk tarihin ırmağının
Yenilgilerle durulmanın
Zaferlerle köpürüp kabarmanın
Ama hiç bir zaman
Anası olamadık geçmişi doğurmanın

Yıdızlar ve sular tanıktır
aç ve kavruk bir memeden
Direnmeyi yudum yudum emen
Bir çocuk gibi öğrendik
Ve direndik
Ordular kurduk türkü renklerinden
Bütün ağıtları bir hücumda yendik
Acıya kurşun işlemez artık
Biz yaşamayı zulümsüz sevdik

Spy_MasteR 06-24-2007 04:11 PM

ADI KAYIP

Deniz yok olursa diyor bir çocuk
Balık kaybolursa
Ne derim benden sonraki çocuklara
İnsanlar kaybolurken gözaltılarda
Çöllerde boğulan nehirler
Ey çocuk
Nasıl varır okyanuslara


Adı karanfil ki suçu rengidir
Özgürlük dilinde bir imge
Tutsaklık dilinde bir söylencedir
Karanlıkta bir el koparır dalından
Artık ölüme varmış bir işkencedir


Orman yok olursa diyor bir çocuk
Ağaç kaybolursa
Ne derim benden sonraki çocuklara
İnsanlar kaybolurken gözaltılarda
Dalından koparılan tomurcuk
Ey çocuk
Nasıl meyvelenir sana ve diğer çocuklara


Adı narçiçeği ki suçu patlamak
Birdenbire güneşe haykırmak
Ve güneş diliyle kıpkızıl çoğalmak
Karanlıkta bir el koparır dalından
Adı kayıptır artık
Daha meyveye bile durmadan


Aç gözlerini o çığlıklaraı çocuk
Kayıp analarının gözlerine bak
O gözler ki karanfil kıvrımında nar çokluğu
Sevda denizlerinde oğul ve kız yokluğudur
Her biri bir depremdir yüreklerde
Her biri açlık içinde zulüm tokluğudur


Sen ki bir badem dalısın baharda
Yüzünde solgun bir yeşil akşamı
Dalıyor gözlerin bir çağın artıklarına
Kazılardan yeni çıkmış gibisin
Bakışlarında düş fosilleri
Güneşli bir yeşili özler gibisin


İnsanlar kaybedilirken ey çocuk
İnsanlık adına
Nasıl başlar bu yeşil ve mavi yolculuk
Hangi gemi kalkar bu ülke limanlarından
Hangi mavilikler karşılar seni
Kıyılar zincir olmuş bileklerde
Dalgalar yargısız infaz
Al kalemi eline ey çocuk
Yeşilin ve mavinin şiirini yeniden yaz

Spy_MasteR 06-24-2007 04:11 PM

AGLATAN MUTLULUK

Çıksam şimdi güzelliğin gökyüzüne
Dolaşsam
Görsem bütün tanrısal sevgileri
Ölümsüzlüğün sofrasına bağdaş kursam
Ve anlatsam
Anlatsam o ağlatan mutluluğu
Bilmem inanır mı bana mavilikler

Suskun bir coşkunun doruklarında
Pürköpük ve rüzgarlı
Bir nehir kahkahasıydı gözyaşı

Vivaldi böyle dinlenirmiş meğer
Mutluluk bile sensiz çekilmezmiş
Ben ki yaşamı toprak bilmiştim
Nice tohumlar ekmiştim bunca yıl
Geç anladım
Aşkın tohumu sensiz ekilmezmiş

Sessizlik açarken zulüm bahçeleri
Gözlerinde bir anda dört mevsim
Her mevsimin güzelliğinde sen
Bunca ayrık ve diken içinden
Güle çıkmak işte budur desem
Bilmem inanır mı bana çiçekler

İçimde sayısız denizlerin şahlandığı
O günü tarihlesem şimdi
Irmak ırmak çizsem zamanın yüzüne
Adına sonsuzluk desem
Ve her saniyesini o sonsuzluğun
An be an şiirleştirmek istesem
Bilmem inanır mı bana sözcükler

ADNAN YÜCEL

Spy_MasteR 06-24-2007 04:11 PM

Atesin ve güneşin cocukları

Ozlenen ates yakilmisti sonunda
Elden ele butun dunyaya tasinmisti
Kivilcim dansiydi gozlerdeki sevinc
Kavga daglarda bilinci kusanmis
Zindanlarda dirence sarilmisti
Ve haykiran dudaklar
Her ihanet vakti col col yarilmisti

...oOo...

Bir agittir belki Agri'da Zilan deresi
Dersim'de Lac deresi bir kanli siir
Oysa bir destandi Diyarbakir kalesi
Ve Diyarbakir zindaninda
Atesle sevisen 'dortlerin gecesi'

Ne ki zindan - ne ki tutsak olmak
Ne ki kavga - ne ki daglarda vurulmak
Bir sehpada idam olmak ne ki
Ihanet utanciyla yasamak var ya hani
Onursuzlugun lagim cukurunda yok olmak
Uniformali bir Dehak onunde durmak
Ve beyninin iCindekileri bir bir kusmak
Sonra bir et yiginina donusup kalmak
Iste buydu Diyarbakir zindaninda yasamak

Sesler ihanete donusurdu her gece
Bir tas corba - bir dilim ekmek ugruna
Ihanetler acilara donusurdu kallesce
Acilar hep turkulere vururdu kendini

Etten ve kemikten insan olur mu
Beyinsiz insan ayakta durur mu
Ayni kavgaya gonlunu verenler
Dostunu ihanet ile vurur mu

O zindan ki zincir sesidir sarkisi
Her sozunde bir ciglik yukselir
Her notasinda bin ofke
Her dizesinde bin isyan beslenir
Isyan siirlere
Siirler yureklere seslenir
O zindan ki her yemek vakti
Tutsak agizlari kanla suslenir

Onur kaleleri yikilirken birer birer
Yureklerde dal budak salar ihanetler
Ve dusman kasetinde u"c onder
Beyinlerini kusarak dusmana sergiler
Ayni anda siradan bir nefer
Hic aldirmadan onderlerinin sesine
Tutsaklik icinde ozgurlugu soyler

Sus dostum sus - sozun yarida kalsin
Ozgurluk dilinde kilitli kalsin
Baslar egilse de acilsin gozler
Konusan onderler geride kalsin

Ne zaman umutsuzluk cokse direncin kiyisina
Bir aci saplanir yuregin tam ortasina
Koguslar susar
Parmakliklar durur
Ranzalarda kullenen umutlar aglar
Geriye dogru atilan her adim
YakIlan ates ustune yagmur diye yagar

Anlatilmaz bir destandir yasanan
Ne soze gelir ne saza
Kirbaclar sopalara ve zincirlere karisir
Oluler ayaklara dolanir *******i
Kanli battaniyelere sarilir
Her direniste tabutlarla cikilir disari
Gozyaslari zilgit seslerine katilir
Elleri hep koynunda kalir kizlarin
Analarin gozleri dikenli tellere takilir
Bir acili sessizlik sarar yurekleri
Dicle'nin sulari susuzluga cakilir
Kale burclarindaki akbabalara
Ve uniformalar giyinmis yeni Dehak'lara
Yalnizca zindanin mazgallarindan bakilir

Bir adam cogalir bir basina hucresinde
Yuregi Kawa'dadir gozleri Babek'te
Atesler yanarken dag doruklarinda
Ihanet zindan karanliginda kol gezmekte
Kawa'lara Babek'lere bir yandas gerek
Bu zindan karanligina bir ates gerek
Cevrilen ihanet carkini kirmak icin
Olumu gogusleyecek bir yoldas gerek

Bir anda yirtilir zindan karanliklari
Sessiz bir gurultuyle sarsilir duvarlar
Patlar bir beyinde Newroz isiklari

Ey atesin ve gunesin cocuklari
Hani bilincin sesi yureklerimizde
Gozlerimizde inancin sancaklari nerede
Bu gidise dur demek gerekir bilirim
Hucrede her saniyeyi bir yil eylerim
Bir ates yaktik sonmesin diye hicbir yerde
O ates sonerse yasamayi neylerim
Bu yuzden u"c kibrit ile Newroz gunu
Yuregimi sizlere armagan eylerim

U"c kibriti bayrak diye devralan
Ki daglari delip dostlarina yol kilan
Haykirdi olum haberini onde gidenin
Ozgurlugu zindan karanliginda gunesleyenin

Ey bu kavgaya gonul verenler
Ser yerine sir verenler
Serden gecip de sir vermeyenler
Bu zindan karanligi yirtilsin diye
Bu ihanet duvarlari yikilsin diye
Newroz gecesi bir onder
Atesi bedeniyle zindanlara tasimistir
Olurken bile hucresinde
Bizlere kIstan bahari mustulamistir
Atesi saraylara - komurlerde degil
Bir isik ugruna yureginde yakmistir

Silinmiyordu gozlerden suzulen yaslar
AksIn diyordu herkes - aksin
Aglamayi unutmus gozler aglasin
Gozyaslari alev alev harlansin
Dudaklarda tutusup dillerde sahlansin

Olen artik yureklerde bir bayraktir
ihanet yolunda durulan?bir duraktir
Karanlikta bir cingi ates
Korlere yol gosteren bir isiktir
Atilan zilgitlar bir baskadir o gun
Bir bayram gunu olumu sevmek
Olumsuzluge duyulan bir askadir o gun

Dolasti u"c kibrit elden ele sessizce
Hucreden hucreye
Kogustan kogusa gizlice
Konusuldu ugrun ugrun
Tartisildi ******* boyu ince ince
Zindandan daglara vurdu savkini
Daglardan en kalabalik kentlere
Dallarda ciceklere verdi rengini
Nehirlerde en coskulu kopuklere
Dolasti yurdunu boydan boya
Sazda kirIlmayan tel
Dilde susmayan soz oldu turkulere

Zindanda yurekler yine baskida
Eller bagli - govdeler askida
U"c kibritin atesi sonsun istenir
Inanclar ihanete donsun istenir
Dusunceler zincire
Sevgiler prangaya vurulsun istenir
Yureklerde caglayan ozgurluk suyu
Bulana bulana durulsun istenir
Uniformali bir Dehak'in sahsinda
Zalimin zulmu kurulsun istenir

Baskilar yetmezse itirafta bulunmalara
Yapilan itiraflar dinletilir tutsaklara
Iste biri - biri daha - biri daha
Susardi butun koguslar
Donerdi bir anda sessiz mezarlara
Ve ciglik cigliga o sessizlik
Binlerce ofkeyi
Binlerce isyani doldururdu bakislara

U"c kibriti dortlemek derdi bir ses
Dort kibriti beslemek
Ve olumu isyan atesleriyle duslemek

Bir kogus vardi koguslar icinde
U"c kibriti dortleyenler yatardi icinde
Dort yildiz gibiydiler yildizlar icinde

Teslimiyete gonul verilirken onlerinde
Atesi cogaltarak yakmak gerek dediler
Olume yasamak diye bakmak gerek dediler
Sonuyorsa yakilan atesler birer birer
Atesi bedenlerde cogaltmak gerek dediler
Oturdular her gece diz dize
Once olumu sevmeyi ogrendiler
Ve olumde olumsuzlugun rengini gorduler
Karardan Once yurtlarinda kalanlarini
Ciceklerinde acanlarini sordular
Dus degildi yasayip gordukleri
Sozlerini gelecek adina bir dus diye
Dordu bir agizdan hayra yordular
Binlerce tutsak icinde
Ve en kanli kudurmuslugunda vahsetin
Olum cehenneminde bir cennet kurdular

Havasizlik icinde veremler yaratilirken
gardiyan hakimler ve savci cavuslarla
Her gece mahkemeler kurulurken
Insanlar soyundurulup makatlar aranirken
Hangi kus konardi zindan penceresine
Ve makatlara sigara takilip yakilirken
Insanlar dort ayak ile yurutulurken
Hangi bayrak cekilirdi onur kalesine

U"c kibriti yureklerinde dortleyenler
Acligin ve yoksullugun kotulugunu gorduler
Ama hicbir seyin
Boyun egmekten daha kotu olmadigini
Ve boyun egenlerin
Yarinlara kalmadigini bildiler
Her kotulugun daha kotusunu tartisip
Gozlerinde butun korkulari sildiler
Binlerce baskidan ve kufurden sonra
Newroz atesi yakip siirler soylediler
O gunun adini milat koyup
U"c kibrit oncesi
Ve u"c kibrit sonrasi dediler

Otsun diye kendi yuvasinda kus
Acsin diye kendi dalinda cicek
gorduler ki yepyeni kibritler gerek
Ates olup yanmaktaysa butun gercek
Yanarken turku soyleyen can?ar gerek
Atesi kaniyla tutusturanlar gerek

Patladi zindanlarda yepyeni bir isyan seni
Olumdur sinayan insan yigitligini
Olumu bedenimizde bogmak gerek
Olumsuzluge varip olumlerde
Daglarda kir ciceklerince cogalmak gerek
Olumu gamzelerde ciceklemek ve gulmek
Gulmek ki yasama bilenmek demek
Ille de insan sicagi kokarken koguslar
Gulmek ki
Kurumus derelerde sellenmek demek
Col kurakliginda gullenmek demek
Var git dostum var git
Kendin al bu gece nobeti
Bu gece olmek
Sonsuz bir olumsuzluge yurumek demek

Aylardan mayis ki dallarda cicektir
Toprakta bereket ve dogada renktir
Inancta guzellik ve zamanda gelecektir

Dort yoldas o gun baharin koynuna girdiler
Olumun alcaldigini gozleriyle gorduler
Gomleklerini - kalemlerini ve saatlerini
Anilsinlar diye sevdiklerine verdiler
Ve dort agizdan u"c kibritin isikli sesini
gok gurultusunu cildirtarak gurlediler

Bu ihanet girdabinda bogulmadan
Sahsimizda davamiz son bulmadan
Ve geriye donusler virus gibi cogalmadan
Canimizla bu ihanet carkina dur demeliyiz
Onur bayraklarini gogsumuze dikmeliyiz
Kawa'nin orsune koyup davamizi
Yureklerimizi korUklenen ateslere surmeliyiz
Bu zindanda yolumuz aydinliktir artik
U"c kibriti dortle carpip bu gece
Butun sehitlere konuk gitmeliyiz

Saat dortte dort canin etrafi dort duvar
Duvarlarin otesi mayis gulleri ve bahar
Analar ve bacilar aglayacakmis ne cikar
Bu gece 'dortlerin gecesi'
Dort goguste yar diye yalnizca ates yanar
Biri nobet tutar - biri bildiri yazar
Digerleri dort kisilik bir ates kurar

Zindan sessiz - zindan canli bir mezar
gokyuzunde bir anda dort yildiz kayar
Butun dostlar uykuda
Dortlerin gozlerinde yalniz ates var
Dimdik baslarla
Emin ve kararli bakislarla
Ihaneti durdurmak icin atese yuruyorlar
Dordu de yasamaya sevdali
Ozgurluge nisanliydilar
Tutsaklik kesmisti mutluluk yollarini
Bu zindanda olume nikahliydilar
Bu olum ki ozgurlugun ilk adimi
Tutsakligin ve ihanetin kirilma ani

Takvimde on yedi mayis kalkar
On sekiz mayis dortlere bakar
Disarda gune hazirlanirken tomurcuklar
Dort candan baska uykudadir butun tutsaklar
Dag - tas ve zindan uykudadir
Yalnizca dort ozgurluk yolcusu
O gece olume hesap sormaktadir

Yillar boyu iskenceler icinde
Ihanetler ve direnmeler icinde
Beklediler - beklediler de gelmedi olum
Tuttular yakasindan koydular onlerine
Konus be olum - konus dediler
Biz buyuruz sen boyle kuculdukce
Seninle kavgamiz insanlik tarihiyledir
Prometheus'tan Spartakus'e
Bruna'dan Che guewera'ya
Vr Kawa'dan bizlere dek ates iledir
Gel de bagdas kur soframiza ey olum
Senin alcaldigini gormek
Ozgurluk adina sunulan canlar iledir

Zindan sessiz - zindan canli bir mezar
Dort can el ele bir demire sarildilar
Tinerler - neftler ve boyalar
Zindanda dort can
Kazan altinda betona cakilmis birer civiydiler
Demirin belin? sarilmis dort percindiler
Ve bir potada erimeye hazir cevherdiler

Haykirdi u"c kibrit yolunda onde giden
Atesi zindanlardan kentlere goturen
Tamam miyiz
U"c yerine dort kibrit cikarip cebinden
Yakti yuregindeki korlanan atesten
Tutusan ates
Patlayan tinerlerin ve neftlerin sesi
Dokunmasin hic kimse
Bu gece dortlerin ozgurluk gecesi
Dort bin yilda yazilmis bir destanin
Gunes diliyle soylenmis ilk hecesi
Boyle tutusur - boyle yanar ancak
Uzay caginda bir zindan gecesi

...oOo...

Bir havar yukseldi zindandan kirlara
Dort atesten dort kivilcim dustu daglara
Daglar tutusup indi baglara
Dort ayri ses yukseldi her atesten
Sondurmeyin atesi
Ufleyin korlara - ufleyin korlara

(...)
Yak artik canlarla yakilan atesleri
Yak ki acilsin dunyanin korelmis gozleri
Yak ki yirtilsin ******* isiginla
Yak ki tarihi yeniden baslatsin
Kawa'nin -u"c kibritin ve dortlerin sozleri
Yak ki yayilsin dunyaya
Atesin ve gunesin olumsuz sesi


Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 02:01 PM

Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11   Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.