![]() |
Cahit Sıtkı Tarancı
ABBAS
Haydi Abbas, vakit tamam; Akşam diyordun işte oldu akşam. Kur bakalım çilingir soframızı; Dinsin artık bu kalb ağrısı. Şu ağacın gölgesinde olsun; Tam kenarında havuzun. Aya haber sal çıksın bu gece; Görünsün şöyle gönlümce. Bas kırbacı sihirli seccadeye, Göster hükmettiğini mesafeye Ve zamana. Katıp tozu dumana, Var git, Böyle ferman etti Cahit, Al getir ilk sevgiliyi Beşiktaş'tan; Yaşamak istiyorum gençliğimi yeni baştan. |
AFFET BİZİ LAMBA
Öyle sarmaş dolaş olduk, O kadar geçtik ki kendimizden Lambayı söndürmeyi unutmuşuz, Perdeleri çekmeyi de. Meğersem sabah olmuş; Gün pencereden bizi gözetler. Cânım geceye veda etmek lazım; Günün gösterdiği yoldan gitmek lazım, Affet bizi lamba, Seni buralara kadar sürükledikse, Geceki sarhoşluğumuza bağışla. Vakit varken dönsen memleketine; Tutsak biz de her günkü yolumuzu. Haydi uğurlar olsun; Gecemiz sana emanet. |
AKROSTİŞ
Var olan bir sen, bir ben, bir de bu bahar. Elden ne gelir ki? Güzelsin, gençliğin var. Dünyada aşkımız ölüm gibi mukadder. İnan ki bir daha geri gelmez bu günler. Âlemde bir andır bize dost esen rüzgâr. |
AŞK İLE
Baktım ki gökyüzü baştan başa bulut Unut diyor o güzel günleri unut Baktım ki deniz her dalgasıyla düşman Kuşlar av peşinde balıklar pusuda Çok gerilerde kalmış çıktığım liman Yok görünürde sığınacak bir ada Baktım ki musibet gün gelip çatmış Yolcusunda tayfasında şafak atmış Ne yelken kâr eder ne kürek ne istim Dayandım aşk ile yürüttüm gemiyi Aşk ile koskoca dağları düz ettim Avladım sonunda o civân kekliği |
BİR ŞEY
I. Bir şey ki hava gibi ekmek gibi su gibi Lâzım insana lâzım onsuz yaşanılmıyor Ana baba gibi dost gibi yavuklu gibi Kalp titremeden göz yaşarmadan anılmıyor Bir şey ki gözünüzde memleket kadar aziz Aşk ettiğimiz kendimize dert ettiğimiz Adını çocuklarımıza bellettiğimiz Bir şey ki hasretine dayanılmıyor II. Bir şey daha var yürek acısı Utandırır insanı düşündürür Öylesine başka bir kalp ağrısı Alır beni ta Bursa'ya götürür Yeşil Bursa'da konuk bir garip kuş Otur denmiş oracıkta oturmuş Ta yüreğinden bir türkü tutturmuş Ne güzel şey dünyada hür olmak hür Benerci Jokond Varan Üç Bedrettin Hey kahpe felek ne oyunlar ettin En yavuz evlâdı bu memleketin Nâzım ağabey hapislerde çürür |
BİR ÖLÜNÜN AĞZINDAN
Kabrime çiçek getirenlere gülerim; Gafil kişilermiş şu insanlar vesselâm; Bilmezler ki, bu kabirle yoktur alâkam; Ben o çiçeklerdeyim, ben o çiçeklerim. |
BİZ NERDEYİZ SEVGİLİM?
Gecesi benden, mehtabı senden Bir bahçesi var ki aşkımızın, Mevsimlerdir dolaşırız, bitmez. Kim demiş ki zamanla gül solar? Bülbül hiç yorulur mu türküden? Dilbersin işte, delikanlıyım. Ne hikmettir bu Yarab, ne güzel! Herhalde yeryüzünde değiliz; Sahiden biz nerdeyiz sevgilim? |
BUGÜN CUMA
Bugün cuma; Büyükannemi hatırlıyorum, Dolayısıyla çocukluğumu, Uzun olaydı o günler! Yere düşen ekmek parçasını Öpüp başıma götürdüğüm günler! O zaman inandığım gibi, Sahiden bir öbür dünya varsa eğer, Orada da cumaysa bugün, Başında bulutlardan beyaz örtüsü, Büyükannem namaz kılmaktadır, Namahrem eli değmez seccadesinde; Mekkei Mükerremeden getirilmiş. Dilerim duasında unutmasın beni; Günahkar olduğumu hatırlayarak. |
ÇOCUKLUK
Affan Dede'ye para saydım, Sattı bana çocukluğumu. Artık ne yaşım var, ne adım; Bilmiyorum kim olduğumu. Hiçbir şey sorulmasın benden; Haberim yok olan bitenden. Bu bahar havası, bu bahçe; Havuzda su şırıl şırıldır. Uçurtmam bulutlardan yüce, Zıpzıplarım pırıl pırıldır. Ne güzel dönüyor çemberim; Hiç bitmese horoz şekerim! |
DESEM Kİ
Desem ki vakitlerden bir Nisan akşamıdır, Rüzgârların en ferahlatıcısı senden esiyor, Sende seyrediyorum denizlerin en mavisini, Ormanların en kuytusunu sende gezmekteyim, Senden kopardım çiçeklerin en solmazını, Toprakların en bereketlisini sende sürdüm, Sende tattım yemişlerin cümlesini. Desem ki sen benim için, Hava kadar lazım, Ekmek kadar mübarek, Su gibi aziz bir şeysin; Nimettensin, nimettensin! Desem ki... İnan bana sevgilim inan, Evimde şenliksin, bahçemde bahar; Ve soframda en eski şarap. Ben sende yaşıyorum, Sen bende hüküm sürmektesin. Bırak ben söyleyeyim güzelliğini, Rüzgârlarla, nehirlerle, kuşlarla beraber. Günlerden sonra bir gün, Şayet sesimi farkedemezsen, Rüzgârların, nehirlerin, kuşların sesinden, Bil ki ölmüşüm. Fakat yine üzülme, müsterih ol; Kabirde böceklere ezberletirim güzelliğini, Ve neden sonra Tekrar duyduğun gün sesimi gökkubbede, Hatırla ki mahşer günüdür Ortalığa düşmüşüm seni arıyorum. |
DEĞİŞİK
Sen her gün başka bir güzel olsan Ben her gün başka bir âşık Her göz göze gelişimizde Yıldırımla vurulmuş gibi olsak Yepyeni bir aşk olsa aramızdaki Her seferinde Ne harika olurdu yaşamak Hele evlilik Sen her gün başka bir güzel olsan |
DÜŞTEN GÜZEL
İlktir baharın gömlümce geldiği İlktir hem sarhoş hem ayık olduğum Bir gerçek içindeyim düşten güzel Sevdiğim gülüyor yanıbaşımda Aşkından tâlihimin düzeldiği Sen gökte ararken yerde bulduğum Bir sende gördüm ince ruh ince bel Sende murada erdim kırk yaşımda |
GÜN EKSİLMESİN PENCEREMDEN
Ne doğan güne hükmüm geçer, Ne halden anlayan bulunur; Ah aklımdan ölümüm geçer; Sonra bu kuş, bu bahçe, bu nur. Ve gönül Tanrısına der ki: - Pervam yok verdiğin elemden; Her mihnet kabulüm, yeter ki Gün eksilmesin penceremden! |
HEPİMİZE DAİR
Yalnız kendi başın mı dertli sanırsın, Gölgesi yeryüzünde avare insan? Taş da istemezdi yosun tuttuğunu; Solmakta her çiçek kokusu uçunca. Tasadır ağaca rüzgârda yaprağı; Her kuş yanar az çok ölen yavrusuna; Sivrisinek de halinden memnun değil; Vızıltısı şikâyet makamındadır. |
KAR VE HATIRALAR
Kar yağıyor, yine kar, yine kar, yine mahşer gibi kar. Sanki güller içinde gülen taze kadınlar, Bana beyaz buseler, beyaz buseler yollar; Sanki güller içinde gülen taze kadınlar. Bir rüya görür gibi gözümde sevinçler var. Beyaz bir sükût işte: kar yağıyor, kar, kar, kar; Sanırım ki uçuyor gözümde hatıralar. Beyaz bir sükût işte: kar yağıyor, kar, kar, kar... |
KORKUNÇ GÜZEL
Bu el titremesi kadeh tutarken Bu yaşta nasıl koyuyor insana Orhan gibi vaktinde gitmek varken Değer mi oyalanmana Rakıdan tütünden beter alışık Olduğumuz korkunç güzel bir şey var Tutmuş bırakmaz bizi bir sıkımlık Canımız çıkana kadar |
MEMLEKET İSTERİM
Memleket isterim Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun; Kuşların çiçeklerin diyarı olsun. Memleket isterim Ne başta dert, ne gönülde hasret olsun; Kardeş kavgasına bir nihayet olsun. Memleket isterim Ne zengin fakir, ne sen ben farkı olsun; Kış günü herkesin evi barkı olsun. Memleket isterim Yaşamak, sevmek gibi gönülden olsun; Olursa bir şikâyet ölümden olsun. |
MİSAFİR
Bir gece misafirim olsan yeter, Dolar odama lavanta kokusu; Soğur sevincinden sürahide su. Ay pencerede durup durup güler. Havva kızlarının en dilberini Görsün diye aya karşı soyunsan! Okşasam, öpsem, koklasam bir zaman, Vücudunun ürperen her yerini. Teneffüs eder gibi seviştikçe, Doğacak çocuğum aklıma gelir; Şiir söylerim saadete dair, Odama misafir olduğun gece. |
NÜ
Uykusuz gecemde bir kadın! Gözlerinin ay ışığında Vücudu kar beyazlığında; Saçları bir hazine altın. Ne ateşimden haberi var, Ne bilir çıplak olduğunu; Varlığını ve yoksulluğunu Duymadan güzel ve bahtiyar! |
OTUZ BEŞ YAŞ ŞİİRİ
Yaş otuz beş! yolun yarısı eder. Dante gibi ortasındayız ömrün. Delikanlı çağımızdaki cevher, Yalvarmak, yakarmak nafile bugün, Gözünün yaşına bakmadan gider. Şakaklarıma kar mı yağdı ne var? Benim mi Allahım bu çizgili yüz? Ya gözler altındaki mor halkalar? Neden böyle düşman görünürsünüz, Yıllar yılı dost bildiğim aynalar? Zamanla nasıl değişiyor insan! Hangi resmime baksam ben değilim. Nerde o günler, o şevk, o heyecan? Bu güler yüzlü adam ben değilim; Yalandır kaygısız olduğum yalan. Hayal meyal şeylerden ilk aşkımız; Hatırası bile yabancı gelir. Hayata beraber başladığımız, Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir; Gittikçe artıyor yalnızlığımız. Gökyüzünün başka rengi de varmış! Geç farkettim taşın sert olduğunu. Su insanı boğar, ateş yakarmış! Her doğan günün bir dert olduğunu, İnsan bu yaşa gelince anlarmış. Ayva sarı nar kırmızı sonbahar! Her yıl biraz daha benimsediğim. Ne dönüp duruyor havada kuşlar? Nerden çıktı bu cenaze? ölen kim? Bu kaçıncı bahçe gördüm tarumar? Neylersin ölüm herkesin başında. Uyudun uyanamadın olacak. Kimbilir nerde, nasıl, kaç yaşında? Bir namazlık saltanatın olacak, Taht misali o musalla taşında. |
ÖLÜMDEN SONRA
Öldük, ölümden bir şeyler umarak. Bir büyük boşlukta bozuldu büyü. Nasıl hatırlamazsın o türküyü, Gök parçası, dal demeti, kuş tüyü, Alıştığımız bir şeydi yaşamak.. Şimdi o dünyadan hiçbir haber yok; Yok bize arayan, soran kimsemiz. Öylesine karanlık ki gecemiz, Ha olmuş ha olmamış penceremiz; Akarsuda aksimizden eser yok. |
ÖMRÜMDE SÜKUT
Çıngıraksız, rehbersiz deve kervanı nasıl, İpekli mallarını kimseye göstermeden, Sonu gelmez kumlara uzanırsa muttasıl, Ömrüm böyle esrarlı geçecek ses vermeden, Ve böylece bu ömür, bu ömür her dakika, Bir buz parçası gibi kendinden eriyecek. Semada yıldızlardan, yerde kurtlardan başka, Yaşayıp öldüğümü kimseler bilmeyecek! |
ŞİİR
Kızoğlan kız güzelliğinde şiir; Hem sevgili hem dost hem anne yüzü. Hala beni mest ettiği gecedir Sanırım hem yeryüzü hem gökyüzü. Mecnunum: şikayet etmem Leyla'dan; Başıma ne dertler açtığı halde. Ne mümkün vazgeçsin bu sevdadan? Bir kerre karar kıldık bu hayalde. |
Şiir Çevirileri :
BALKON Hâtıralar annesi, sevgililer sultanı Ey beni şâdeden yâr, ey tapındığım kadın. Ocak başında seviştiğimiz o zamanı, O cânım akşamları elbette hatırlarsın. Hâtıralar annesi, sevgililer sultanı. O akşamlar, kömür aleviyle aydınlanan! Ya pembe buğulu akşamlar, balkonda geçen Başım göğsünde, ne severdin beni o zaman! Ne söylediysek çoğu ölmeyecek şeylerden! O akşamlar, kömür aleviyle aydınlanan! Ne güzeldir güneşler sıcak yaz akşamları! Kâinat ne derindir, kalp ne kudretle çarpar! Üstüne eğilirken ey aşkımın pınarı, Sanırdım ciğerimde kanının kokusu var. Ne güzeldir güneşler sıcak yaz akşamları! Kalınlaşan bir duvardı aramızda gece. Seçerdim o karanlıkta gözbebeklerini Mestolur, mahvolurdum nefesini içtikçe Bulmuştu ayakların ellerimde yerini. Kalınlaşan bir duvardı aramızda gece. Bana vergi o tatlı demleri hatırlamak; Yeniden yaşadığım, dizlerinin dibinde O "mestinâz" güzelliğini boştur aramak, Sevgili vücudundan kalbinden başka yerde, Bana vergi o tatlı demleri hatırlamak; O yeminler, kokular, sonu gelmez öpüşler, Dipsiz bir uçurumdan tekrar doğacak mıdır? Nasıl yükselirse göğe taptaze güneşler. Güneşler ki en derin denizlerde yıkanır. O yeminler, kokular, sonu gelmez öpüşler! |
FANTAZYA
Bir hava bilirim, dünyalara değişmem: Bütün Rossini, Mozart, Weber sizin olsun. Çok eski bir hava, ağır, hazin, muhteşem; Yalnız ben duyarım onda ne varsa füsun! Ne zaman o havayı dinliyecek olsam Ruhum gençleşiverir birden iki asır. Onüçüncü Louis devridir, vakit akşam! Batan günle sararmış bir yamaç uzanır. Camları kızıla çalan renklerle yanar, Kiremitten bir şato, köşeleri taştan. Etrafı çepçevre bağlar, bahçeler, parklar; Bir dere akıyor çiçekler arasından. Kömür gözlü bir kumral en üst pencerede; Eskidir geçmiş zaman esvapları eski. Görmüşlüğüm var bu kadın, ama nerde? Hatırlıyorum, başka bir hayatta belki! |
GÖK ÖYLE MAVİ
Gök öyle mavi, öyle durgun, Damlar üzerinde! Yeşil bir dal sallana dursun, Damlar üzerinde! Ürpertip gökyüzünü birden, Bir çan tın tın eder. Bir kuştur şu ağaçta öten; Türküsünü söyler. İşte hayat! aç gözünü gör; Bak ne kadar sade. Her günkü sâkin gürültüdür, Şehirden gelmekte. Ey sen ki durmadan ağlarsın, Döversin dizini; Gel söyle bakalım ne yaptın, N'ettin gençliğini? |
GREEN (YEŞİL)
İşte yemişler, çiçekler, yapraklar ve dallar! İşte kalbim, çarpıntısı yalnız senin için! O bembeyaz ellerin kalbimi kırmasalar! Bu küçük armağanı dilerim hoş göresin. Ben geldim işte, çiğlerle bezenmiş olarak; Alnımda seher yelinin dondurduğu çiğler, Yorgunluğumu alsam ayak ucunda bırak! Hayal etsem o tatlı demleri birer birer. Bırak unutayım başımı taze göğsünde! Hâlâ aklımda lezzeti son öpüşlerinin. Hayırlı fırtınadan sonra sakin, asude, Uyusam biraz, madem uzanmış dinlenirsin. |
SAATLERİM
İnsan oldum kaya oldum İnsanda kaya oldum kayada insan Havada kuş oldum kuşta gökyüzü Soğukta çiçek, güneşte nehir oldum Şebnemde parlayan şey Kardeşçesine yalnız kardeşçesine hür |
SEYAHATE DAVET
Kardeşim, yavrum, Sana benzeyen bir yer Düşünüyorum; Gidip orda beraber Yaşamanın, sevmenin, Sevmenin ve ölmenin O yerde bir gün, Saadetini düşün. Karışık göklerinin Islak güneşlerinde, O hain gözlerinin, Bol yaşları içinde Daima parıltılı Gözlerinin esrarlı Cazibesi var. Orda ne varsa süs, sükun ve şehvet, İntizam ve güzellikten ibaret. Üstünde güya Senelerin cilası Parlayan eşya Süslerdi odamızı; Bu bulunmaz çiçekler, Kokularını amber Kokularına Mezcederdi boyuna! Orda tavanlar zengin, Ve derindir aynalar; Her köşede sevdiğin O şark ihtişamı var. Her şey kendi dilince Ses verir bize; Ve kalbini gizlice Gösterir bize. Orda ne varsa süs, sükun ve şehvet, İntizam ve güzellikten ibaret. Bir baksaydın bu Kanallarda ne kadar Serseri ruhlu, Uyuyan gemiler var; Hem gidermek içindir İnan ki en küçük bir Arzunu, onlar Uzaktan geliyorlar. O akşamlarda gurup, Tarlalar ve kanallar Ve bütün şehri yakut Ve altınlara boğar. Orda kainat hulya İle sarhoştur, Sıcak, sıcak bir ziya İçinde uyur. Orda ne varsa süs, sükun ve şehvet, İntizam ve güzellikten ibaret. |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 11:18 AM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.