![]() |
Yusuf Hayaloğlu
AH ULAN RIZA
Neden halâ gelmedi, yoksa Saati mi şaşırdı hıyar? Gerçi hiç saati olmadı ama En azından birine sorar. Cebimde bir lira desen yok, Madara olduk meyhaneye! Ah eşşek kafam benim, Nasıl da güvendim bu hergeleye! Gelse, balığa çıkacaktık, Ne çekersek kızartıp birayla yutacaktık. Kafamız tam olunca, şarkılar döktürüp Enteresan hayâllere dalacaktık. Bu sandalı geçen hafta denk getirip Çalıntıdan düşürdük. Arkadaşlar ısrar etti, Biz de, iyi olur, bize uyar diye düşündük. Saat sekizde gelecekti, Bana birkaç milyon borç verecekti. Yoksa o nemrut karısı kaçtı da Onun peşinden mi gitti? Eğer öyleyse yandık, Gudubet gene yaptı yapacağını! Geçen sene de merdivenden itip Kırmıştı Rıza'nın bacağını. Abi, kadında boy şu kadar; Kalça fırıldak, göz patlak, kafa çatlak! Korkuyorum, bir gün ya kendini asacak, Ya horlarken Rıza'yı boğacak! Bak, şimdi acıdım, aşkolsun adama, Ben olsam, vallahi baş edemem!.. Hele beş tane velet var ki boy-boy, Allah'tan düşmanıma dilemem! Aslında iyi çocuktur Rıza, efendi huyludur, Herkesin suyuna gider. Yoksa, kalıba vursan hani, Tek başına on tane adam eder! Bir keresinde, hiç unutmam Üç-beş zibidi haraca dadandı; Rıza, sandalyeyi kaptığı gibi Herifleri hastaneye kadar kovaladı! Aynı mahallede büyüdük, aynı kızları sevdik, Aynı kafadaydık. Orta ikiden bıraktık, matematik ağır geliyordu, Biz, başka havadaydık. Aynı gömleği giyer, aynı sigaraya takılır, Aynı takımı tutardık. Fener'in her maçına iddialaşıp Millete az mı yemek ısmarladık!.. Bir tek askerde ayrıldık, Bana Bornova düştü, ona Gelibolu. Döner dönmez evlendirdiler, En büyük salaklığı da bu oldu!.. Bense hiç düşünmedim, zaten param yoktu. Hep tek tabanca gezdim. Benim beğendiğimi anam istemedi, Onun gösterdiğini ben sevmedim. Neyse, bunlar derin mevzu... Anlaşıldı, bu herif artık gelmeyecek. Ufaktan yol alayım Anam evde yalnız, şimdi merağından ölecek!.. Gittim, vurup kafayı yattım; Rüyamda gördüm, gülümseyerek geldiğini. Ne bilirdim, yolda kamyon çarpıp Hastaneye kavuşmadan can verdiğini!.. Vay be Rıza!.. Sonunda sen de düşüp gittin Azrail'in peşine! Dün, boşuna günahını almışım, Ne olur, kızma bu kardeşine! Öğlen kahvede söylediler, Rıza öldü, dediler Ne kolay söylediler! Sanki dev bir taş ocağını Kökünden dinamitleyip üstüme devirdiler! Ah dostum... o kocaman gövdene O beyaz kefeni nasıl kıyıp giydirdiler? O zalim tabutun tahtalarını Senin üstüne nasıl böyle çivilediler? Yani sen şimdi gittin, yani yoksun, Yani bir daha olmayacak mısın? Yani bir daha borç vermeyecek, Bir daha bira ısmarlamayacak mısın? Peki, beni kim kızdıracak, Kim zar tutacak, kim ağzını şapırdatacak? Peki, beni bu köhne dünyada Senin anladığın kadar kim anlayacak? Ulan Rıza... ne hayâllerimiz vardı oysa, Ne acayip şeyler yapacaktık... Totoyu bulunca dükkân açacak, Adını Dostlar Meyhanesi koyacaktık. Talih yüzümüze gülecekti be!.. Karıyı boşayıp sıfır mersedes alacaktık. Hafta sonu iki yavru kapıp Boğaz yolunda o biçim fiyaka atacaktık! Ah ulan Rıza... bu mahallenin, Nesini beğenmedin de öte yere taşındın? Ara sıra gıcıklaşırdın ama inan ki, Benim en kıral arkadaşımdın!.. Ah ulan Rıza... ben şimdi, Bu koca deryada tek başıma ne halt ederim? Senden ayrılacağımı sanma, Bir kaç güne kalmaz, ben de gelirim!.. |
Alır Dağlar
Baba bugün üşüyorum Karda kaldım üşüyorum Anama deyin sıcak bir çorba koysun Üstümü ört baba üşüyorum Behey babam dalmış babam Sigarayı sarmış babam Şapkasına hicran dökmüş Kibrit gibi yanmıs babam Baba bugün alır dağlar Bu dert beni alır dağlar Şehirlere sığmaz oldum Fazla sürmez alır dağlar Baba bugün ağlıyorum Darda kaldım ağlıyorum Duaların üzerimden eksik etme İçim yandı ağlıyorum. |
Asi Bir Küheylan
Aşiret çocuğuyam adım Küheylan Kızılca kıyamet yaylasında doğmuşam Koyaklarda kartal uçurmuşam, kurt kovalamışam, adam vurmuşam Onursuz yaşanmaz demişem Rezil rüsva etmemişem kendimi böceklere Yavri yavri Bu yüzden dik bakaram adamın yüzüne Bu yüzden böyle hoyrat kalmışam Asi bir Küheylanam Anam rüzgar, babam gurbet Bin yıldır bu koğuştayam Diz çöktürmez beni hasret Seni sevmişem Bir kekliğin sesini üzmekten sakınır gibi Seni sevmişem Gururlu dağ çiçeklerini göğsüme takınır gibi Ben sazımı kılçadırların boynuna asıpta öyle gelmişem buraya Yavri yavri Ölürsem iradi ölürem Harlanmış bir kılıca alnımla dokunur gibi Asi bir Küheylanam Gözlerini benden ayırma Kırılıp düşerem sonra kimse bakmaz yarama Bana ne getirmişen Cico Karda çürümüş sümbül soğanlarımı Yoksa tozkaldıran taylarımı Dargeçitlerdemi kanatmışan O göçebe sevdamızın yamacına Şimdi kimler konmada söyle Yavri yavri Söyle kınalı kuzun nerde Onu hangi soysuzun sürüsüne katmışan Asi bir Küheylanam Mahmut vurma döşüme Delerem bu duvarları delerem Jandarma kavuşmaz peşime Benki dipsiz uçurum boylarında Paramparça olmuş ölmemişem Benki huysuz nehir yataklarında Yaralarımı çamurla sıvamışam Nasıl sığaram düşündünmü Şu altı adımlık tosbağa voltasına şimdi Yavri yavri Dağları çıldırtan öykümü Ben bu demirlere dişlerimle yazmışam Asi bir Küheylanam El süremezler yeleme Bırak yırtılayım bırak, gem vurma benim dilime Hüznün duvarlarında Sıvası dökülmüş bir yer vardır bilirmisen Yavri Bilirmisen çiçekler çentik çentiksolar Bu gevur ölüsü akşamlarda Bırak gözyaşlarımın açtığı çukurlar öylce betonda kalsın Donansın peşime bi metelik etmez bu sırtlan adımları.Donansın Yavri yavri Şapkam namusumdur Koma buralarda koma Tespihim dağılmasın Asi bir Küheylanam Kesmez beni bu acılar Beni vursada bu puştlar Ancak sırtımdan vururlar. |
AYRILIK HEDİYESİ
Şimdi saat sensizliğin ertesi Yıldız dolmuş gökyüzü ay-aydın Avutulmuş çocuklar çoktan sustu Bir ben kaldım tenhasında gecenin Avutulmamış bir ben... Şimdi gözlerime ağlamayı öğrettim Ki bu yaşlar Utangaç boynunun kolyesi olsun Bu da benden sana Ayrılığın hediyesi olsun Soytarılık etmeden güldürebilmek seni Ekmek çalmadan doyurabilmek Ve haksızlık etmeden doğan güneşe Bütün aydınlıkları içine süzebilmek gibi Mülteci isteklerim oldu ara sıra, biliyorsun... Şimdi iyi niyetlerimi Bir bir yargılayıp asıyorum Bu son olsun be... bu son olsun! Bu da benim sana Ayrılırken mazeretim olsun! Şimdi saat yokluğunun belası Sensiz gelen sabaha günaydın! İşi-gücü olanlar çoktan gitti Bir ben kaldım voltasında sensizliğin Hiç uyumamış bir ben... Şimdi dişlerimi sıkıp Dudaklarıma kanamayı öğrettim Ki bu kızıl damlalar Körpe yanağında bir veda busesi olsun Bu da benden sana Heba edilmiş bir aşkın Son nefesi olsun... Kafamı duvara vurmadan Tanıyabilmek seni Beyninin içindekileri anlayabilmek Ve yitirmeden, yüzündeki anlık tebessümü Bütün saatleri öylece durdurabilmek için Çıldırasıya paraladım kendimi Lanet olsun! Artık sigarayı üç pakete çıkardım günde Olsun be! ne olacaksa olsun! Bu da benim sana Ayrılırken şikayetim olsun Gözyaşım utangaç boynunun inciden kolyesi olsun Her damla vefasız teninde bir veda busesi olsun İsterim sen de yan ömrüne hep ağla Hep ağla bu benden son dua Bu benden ayrılık hediyesi olsun |
Babanı Unutma Yavrum
Bu sarkı senin al dinle Usulca dokun sesime O minicik ellerinle Babanı unutma yavrum Yağmurlar rüzgarla barışır Yağmurlar çimenle öpüşür Belkide uçurum kapuşur Babanı unutma yavrum Bir gün tutuşup kavgaya Kalbin hırpalandığında Söküp verebilirim sana Babanı unutma yavrum Hasta iken yataklar içinde O hayın sokaklar içinde Sorgular yasaklar içinde Babanı unutma yavrum Sen benim için üzülme Bakınca suskun resmime O körpecik yüreğinle Babanı unutma yavrum Bir gün duyarsan dağlarda Ölüm haberleri radyoda Bende olabilirim orda Babanı unutma yavrum |
BAŞ KALDIRIYORUM
Cevap veriyorum: Eli böğründe analardan, Mahpuslardan ve acılardan Çokça bahsediyorum, çünkü; Başını kumda saklayanlardan Tiksindir, başkaldırıyorum! Ve söz veriyorum: Kırmızı rujlu sokakların, Aşağılık pazarlıkların, Adı anılmayacak benle. Bir çiçeğim halk ormanında, Fışkırdım, başkaldırıyorum! Ben bir bıçak ucuyum, Kavga vermiş halkına. Başkaldırıyorum işte, Varın benim farkıma. Yine söylüyorum: Gözü bağlanmış korkulardan, Yasaklardan ve baskılardan, Asla irkilmiyorum, çünkü; Kan emici yarasalardan Çıldırdım, başkaldırıyorum! Yemin ediyorum: Üçkağıtçının, pezevengin, Teslimiyetin ve mihnetin Yolu uğramayacak bana. Bir dalgayım halk denizinde Köpürdüm, başkaldırıyorum! Ben bir namlu ağzıyım, Omuz vermiş halkına. Başkaldırıyorum hey! Herkes varsın farkına. |
BAŞIM BELADA
Bugün, düşünemeyeceğin kadar Başım belada! Köşe başları tutulmuş, Üstelik yağmur yağmada.. İler-tutar yanı yok! Fişlenmişim, adım-eşkalim bilinmekte. Üstelik, göğsümde, yani tam şuramda, Kirli sakalıyla Bir eşkıya gezinmekte.. Başım belada! Adamın biri vurulmuş sokakta, Cebinde adresim bulunmuş.. Başım belada! Tabancamı unutmuşum helada. Nerden baksan tutarsızlık, Nerden baksan ahmakça! Sevdim, inanamayacağın kadar, Sevdim seni esmer kız.. Kirpiklerimde çırpınan Şu tuzlu gözyaşımda İhanetin adı yok! Neylersin ki çember daralmakta.. Şimdilik hoşça kal yaban çiçeğim. Yasal mermisiyle, Bir komiser yaklaşmakta.. Başım belada! Üzerime kan sıçramış doğarken. Uykularım yarıda kalmış. Başım belada! Senelerce kuralsız yaşamışım, Nere gitsem çaresi yok, Nere gitsem yanmışım.. |
Beni Tutmayın
Yağmurlu ve upuzun bir yolu düşe kalka yürümeye çalıştım. Ve inanılamayacak kadar duygusal bir geçmişimiz oldu seninle. Üstelik biz bunu bir ömür boyu sürüp gider sanmıştık. Beni tutma öyle sahnelere gelemem, beni tutma çok kötü yanılırsın. Yıllardır öyle biriktim, öyle gerildim ki,topyekün boşalır toz olur dağılırsın. Sen benim en ince dilimde türkümü çaldın Sen benim en ücra duygularımı talan ederek beslendin Her şeyin merkezi sendin ve her şey senin etrafında dönerdi. Bar köşelerinde tükenip kaldırımlarda ararken kendimi, Gelip sana sığınırdım.,umutlarım bir kez daha sönerdi. Beni tutma şantajlara boyun eğmem. Beni tutma hırsımdan çatlarım. Yıllardır öyle sabrettim öyle doldum ki, Şimdi yanardağlar gibi birden patlarım. Bir yavru serçe hayata bağlanır gibi ağzım açık bağlandım sana, Bir topal karınca yuvasına yaklaşır gibi, titredim ve heyecanlandım, Bu akşam çekip gitme adına bütün ömrümü ve seni sildim. Bir tuhaf senaryoydu ve bu senaryoda zavallı bir figürandın sadece, anlatamam Kumlara yazılmış sözcükler kadar kısacıktı ümidim. Ve anladım ki bir takım şeyleri ben ilk dalgada yitirmişim. Beni tutma ben senin dizlerine çökemem Beni tutma ellerinde kalırım, kırılırım Yıllardır öyle daraldım öyle bunaldım ki; Şimdi bir saniye bile oyalarsan çıldırırım. SEN, kalbimi emanet edecek kadar güvendiğim, dost bildiğim. SEN, bir lokmayı bile hazmedemeyip birlikte yediğim. Yatalak olsan altına yapsan bile iğrenmeden, alırdım dediğin Bu nasıl insanlıkmış, bu nasıl arkadaşlıkmış, bu nasıl vefaymış Bu nasıl acıymış ulan bu nasıl vicdansızlık, bu nasıl cefa Beni tutma gazabım yakar ellerini, beni tutma hurdahaş olursun. Yıllardır öyle kırıldım, öyle küstüm ki,bir ah ederim kaskatı kesilir taş olursun. Ben şimdi gözüne sokuyorum dünyaya,ama sen körsün ısrarla görmüyorsun Ben şimdi beynine sokuyorum hayatı, bir türlü algılamak istemiyorsun. Hala o aptal köşende oturup, beni öngörülerinle yargılamak ne kolaymış. Peki! gördüklerimi gördün, yaşadıklarımı yaşadın mı SEN! Peki devrik heykellerin önünde düşsüz yanılgıları o yüce gururlarıyla , Yoksul fakat dürüst bir mızrak gibi dimdik duranların acısını yaşadın mı SEN! Beni tutma gömleğim kan içinde, beni tutma darmadağın olursun Yıllardır öyle çok yedim öyle çok doydum ki Şimdi bir tükürürüm kaskatı olur rezil olursun Ey kir içinde yüzenler, herkesin atına binenler Ey sürünenler, ey bölenler, bölünenler, Herkesi birbirine düşürüp, sinsice sevinenler Ey gençliğimi harcayanlar, ey kağıttan kaplanlar, zavallı sıçanlar. Ey ciğeri beş para etmezler, ey sıkıyı gördü mü fellik fellik kaçanlar Ey darbe kaçkınları, orta yolcular, dönekler, sümüklü böcekler Ey ispiyoncular, bozguncular, medya çömezleri yüzü yırtılmış köçekler, ****ler Beni tutmayın ulan burama geldi dayandı. Beni tutmayın bozarım bu kirli numaranızı Yıllardır öyle çok sömürdünüz, öyle çok kan kusturdunuz ki Ulan bir şarjöre diz çöktürürüm ALAYINIZI!....... |
BİR ACAYİP ADAM
Fırtınadan arta kalmış bir teknede, Tevekkül içinde; Görkemli sakalı ve iğreti parkasıyla, Gizlediği macerasıyla, Bir acayip adam yaşardı. Akşamları susardı, Ben konuşsam kızardı... Bir sürgün kasabasıydı, Bir eski zamandı, Haziran'dı. Çocuktum, evden kaçmıştım, Gelip ona sığınmıştım... Küçücük bir koydu, sığdı, Burayı keşfeden belki de oydu. Uzaktan, kasabanın ışıkları yanardı, İçim anneyle dolardı, ağlardım.. Suphi şöyle bir göz atardı, Gizli bir cıgara sarardı, ağlardı. Sonra barışırdık, Ben flüt çalardım, cıgara sönerdi, Ağlardık... Nereden geldiğini bilmezdim, Kimsesizdi, Belki kimliksizdi... Onun macerası onu ilgilendirirdi; Kimseye ilişmezdi... Bir şeylere küfrederdi hep, Tedirgin bir balık gibi uyurdu. Bazen kaybolurdu, aradım, Yağmurun altında dururdu. Bir kalın kitabı vardı, Cebinde olurdu, her gün okurdu. Ben bir şey anlamazdım, Kapağını seyreder, duymazdım. Sakallı bir resimdi, kimdi; Ne kadar mütebessimdi!Sordum bir gün Suphi'ye: Söylediklerini niye anlamıyorum, diye. Bildiklerini, dedi, yüzleştir hayatla, Ve sınamaktan korkma!. Doğru ile yanlışı, ancak o zaman ayırabilirsin Ve O'nu anlayabilirsin...Sonra gülerdi. Günlerim, yüzlerce ayrıntıyı Merak etmekle geçerdi. Sonra yine akşam olurdu, Suphi susardı, Ben konuşsam kızardı.Tekneye martılar konardı, Yüreğim Suphi'ye yanardı, ağlardım. Suphi denize tükürürdü, Gökyüzünü tarardı, ağlardı. Sonra barışırdık, Ben flüt çalardım, yıldız kayardı, Ağlardık...Bir sahil kasabasıydı, Bir eski zamandı, Haziran'dı. Çocuktum, evden kaçmıştım, Gelip ona sığınmıştım... Bir gün bir aksilik oldu, Annem beni buldu! Suphi kaçıp kayboldu. Kasaba çalkalandı, olay oldu; Ben sustum, kanım dondu!.. Polisler onu bulduğunda tekti, Felâketti.. Herkes meydanda birikti. Karakoldan içeri girerken Sanki mağrur bir tüfekti!.. Ansızın dönüp bana baktı, Anladın mı? dedi Anladım, dedim; anladım... Ve o günden sonra Hiç bir zaman, Hiç bir yerde, Hiç ağlamadım... |
BİR ANKA KUŞU
Yüzlerce soğuk namlu Üzerime çevrildi. Yüzlerce demir tetik Aynı anda gerildi. Anne, beni söğüdün gölgesinde vurdular. Öpmeye kıyamadığın, Dal gibi oğlun yere serildi.. Üşüştü birer-birer Çakallar üzerime. Üşüştü dört bir yandan, Göğsüme, ciğerime. Anne, beni bir leş gibi Yiyip talan ettiler. Teşhis edilmem için, Parçamı koydular önüne... Ben bu acılar ülkesinin İnsana reva görülen Bütün acılarını tattım. Aç yattım, ekmeğime sabır kattım. Beni milyon kere dövdüler üst-üste! Ben bu yolu, kendim seçtim anne, Ben ömrümü kendim kanattım... ******* tanır beni, Konarım, göçerim ben. ******* tanır, kan damlar içerim ben. Anne, sen beni unut, karanlığın bağrında. Kırmızılar ekerim, Siyahlar biçerim ben.. Suçüstü yakalandım, Bölüşürken kalbimi. Suçüstü kelepçeyle yardılar bileğimi. Anne, ben diyar-diyar, umudun savaşçısı.. Bir tutam sevgi için Dağladım gözlerimi.. Prometheus'tum zincire vurulurken dağlarda, Ciğerimi kartallara yedirdim. Spartaküs'tüm köleliğin çığlığında, Arslanlara yem oldum, tükendim. Kör kuyuların dibinde Yusuf'tum, Kerbela çölünde Hüseyin. Zindanlarda Cem Sultan, Sehpalarda Pir Sultan. Ve Madımak'ta otuzyedi can... Kaçıncı yok oluşum, Kaçıncı var oluşum bu? Tanrılardan ateş çaldım Yüzyıllarca tutuştum, üst-üste yandım. Bir anka kuşu gibi anne, Bir anka kuşu gibi; Kendimi külümden yarattım.. |
BİR VEDA HAVASI
Vakit tamam!.. seni terk ediyorum. O bütün alışkanlıklardan Ve bütün sıradanlıklardan öteye, Yorumsuz bir hayatı seçiyorum. Doyamadım inan, Kanamadım sevgiye... Korkulu *******i sayar gibi, Deprem gecesinde bir yıldız, Birdenbire kayar gibi; Ellerim kurtulacak ellerinden, Bir kuru dal, ağacından Çatırdayıp kopar gibi... Aşksa bitti... Gülse, hiç dermedik. Bul kendini kuytularda, hadi dal! Seninle bir bütün olabilirdik... Hoşça kal gözümün nuru, Hoşça kal... Vakit tamam!.. seni terk ediyorum. Bu, kırık ve incecik Bir veda havasıdır. Tutuşan ellerimden Parmak uçlarına değen sıcaklık, İncinen bir hayatın yarasıdır... Kalacak tüm izlerin hayatımda. Gözümden bir damla yaş, Sızlayıp resmine aktığında; Bir yer bulabilsem keşke Bir yer, seni hatırlatmayan; Kan tarlası gelincik şafağında... Ölümse, korktun. Savaşsa, hep kaçtın... Vur kendini kuşkularda, hadi al! Sen bir suydun oysa, Sen bir ilaçtın... Hoşça kal canımın içi, Hoşça kal. |
BİZ ÜÇ KİŞİ İDİK
Biz üç kişiydik: Bedirhan, Nazlıcan ve ben. Üç ağız.. üç deli yürek.. üç yeminli fişek! Adımız belâ diye yazılmıştı dağlara, taşlara Boynumuzda ağır vebal, Koynumuzda çapraz tüfek! El tetikte, kulak kirişte, Ve sırtımız toprağa emanet... Baldıran acısıyla ovarak üşüyen ellerimizi Yıldız yorgan altında birbirimize sarılırdık.. Deniz çok uzaktaydı Ve dokunuyordu yalnızlık... Gece, ırmak boylarında uzak çakal sesleri, Yüzümüze, ekmeğimize, Türkümüze çarpar geçerdi. Göğsüne kekik sürerdi Nazlıcan, Tüterdi buram-buram. Gizlice ona bakardık, yüreğimiz göçerdi... Belki bir çoban kavalında yitirdik Nazlıcan'ı Ateş böcekleriyle bir oldu, Kırpışarak tükendi... Bir narin kelebek ölüsü bırakıp tam ortamıza Kurşun gibi, mayın gibi, Tutuşarak tükendi... Oy, Nazlıcan... vahşi bayırların maralı... Oy, Nazlıcan... saçları fırtınayla taralı... Sen de böyle gider miydin yıldızlar ülkesine? Oy, Nazlıcan oy... can evinden yaralı... AĞIT: Serin yayla çiçeği, oy Nazlıcan.. Deli-dolu heyecan, oy Nazlıcan.. Göğsümde bir sevda kelebeği, Ölüme sunduğum can, oy Nazlıcan.. Artık, yenilmiş ordular kadar Eziktik, sahipsizdik.. Geçip gittik, parka ve yürek paramparça!. Gerisi ölüm duygusu, Gerisi sağır sessizlik.. Geçip gittik, Nazlıcan boşluğu aramızda.. Bedirhan'ı bir gedikte sırtından vurdular, Yarıp çıkmışken nice büyük ablukaları.. Omuzdan kayan bir tüfek gibi usulca, Titredi ve iki yana düştü kolları.. Ölüm bir ısırgan otu gibi Sarmıştı her yanını... Devrilmiş bir ağaçtı, ay ışığında gövdesi.. Uzanıp, bir damla yaş ile Dokundum kirpiklerine.. Göğsümü çatlatırken nabzının tükenmiş sesi.. Sanki bir şakaydı bu!.. birazdan uyanacaktı, Birazdan ateşi karıştırıp bir cıgara saracaktı... Oysa ölüm, sadık kalmıştı randevusuna, ah... O da Nazlıcan gibi, Bir daha olmayacaktı!.. Hey, Bedirhan.. katran *******in heyulası!.. Hey, Bedirhan.. kancık pusuların belâsı!. Sen de böyle bitecek adam mıydın, konuşsana, Hey, Bedirhan hey.. mezarı kartal yuvası!.. AĞIT: Mor dağların kaçağı, hey Bedirhan!. Mavi gözleri şahan, hey Bedirhan!. Zulamda bir suskun gece bıçağı, Beyaz gömleğimde kan, hey Bedirhan!. Biz üç kişiydik.. üç intihar çiçeği.. Bedirhan, Nazlıcan, Ve ben: Suphi!... |
Can Dostum
Dün gece düşümde can dostu gördüm Ulu bir çınardan dal verdi bana Uzandım yüzüne yüzümü sürdüm Ben zehir istedim bal verdi bana Dağ yanarsa yağmur çiser mi dedim Ten yanarsa rüzgar eser mi dedim Can yağarsa canan küser mi dedim Çağırdı yanına el verdi bana Can dostum dostum kül verdi bana Ben aşkı sırtıma vurdum da geldim Hasretin acısını çöl verdi bana Can dostu görünce eridim bittim Yüreğime ateş kül verdi bana Can dostum dostum kül verdi bana Aşk olmazsa kalem yazar mı dedim Dost olmazsa gönül tozar mı dedim Hayaloğlu sana kızar mı dedim Yanağımdan öptü gül verdi bana Can dostum dostum gül verdi bana. |
CEYLAN SENİ VURAMAM
Beni görünce kaçma ne olur Ceylan ben seni vuramam Saklanıp beni süzme ne olur Ceylan ben seni vuramam Tenhalarda bir gölgeyim Kimse bilmez ben nerdeyim Zalim bir avcı değilim Ceylan ben seni vuramam Dağlarda gezer dururum Akşam olur kaybolurum Belki ben de vurulurum Ceylan ben seni vuramam Vuramam vuramam Ceylan ben seni vuramam |
DAGLARDA KAR OLSAM
Şu dağlarda kar olsaydım... Bir asi rüzgar olsaydım... Arar bulur muydun beni, Sahipsiz mezar olsaydım? Şu yangında har olsaydım... Ağlayıp bizar olsaydım... Belki yaslanırdın bana, Mahpusta duvar olsaydım... Şu bozkırda han olsaydım, Yıkık, perişan olsaydım... Yine sever miydin beni, Simsiyah duman olsaydım? Şu yarada kan olsaydım, Dökülüp ziyan olsaydım... Bu dünyada yerim yokmuş, Keşke bir yalan olsaydım!.. |
Demek Şimdi Gidiyorsun
Demek şimdi gidiyorsun; Yazdığımız son şiir öyle yarım kalacak! Demek şimdi gidiyorsun;Kuşlarımız acıkacak,saksılarımız artık sulanmayacak! Demek öykümüzü bir ruj lekesi gibi yapıştırıp aynanın sahtekâr yüzüne -Oy benim yaralım- Demek şimdi gidiyorsun; Beni böyle toz gibi dağıtıp merdivenlern dibine! Her şey tamam diyorsun,git... Beni viran bir şehir gibi terket... Haydi git! Dışarısı ispiyon...Dışarısı ihanet... Seni bir gören olmasın,dikkat et!.. Dostlukmuş...ölüme yürümekmiş... Üstüne titremekmiş...vefaymış!.. Aşk dediğin,zavallı bir kapıyı duvara çarpıp Çıkıncaya kadarmış!.. Bana komaz deyip Sancını bir kilo rakıya gömsen de gece yarıları, -Oy benim yaralım- Asıl sancı,uyandığında Bütün odaları boş görünce koyarmış!. Gitmek istiyorsun,git... Bir savaşçı asla vedalaşmaz! Durma git! Dışarısı dinamit...dışarısı enkaz! Şunu cbine koy,ne olur ne olmaz.. Eylül mağdurlarıydık,kimsemiz yoktu, Yaralarımız aman vermiyordu canımıza.. Kimseye kıymamıştık oysa,masumduk.. Rahatsız ediyordu bizi bu yalancı tarih! Yırtılan bir pankart gibi Şehirlerin ortasına çığ düşürdüyse öfkemiz; -Oy benim yaralım- En az bir karıncanın yüreği kadar Namuslu ve çalışkandı ellerimiz! Artık bitti diyorsun,git.. Kırılsın kapı-çerçeve,kırılsın bu cam.. Sorma git! Dışarısı panik..dışarısı izdiham! Biliyorum,seni vuracaklar bu akşam... Ne çok fire verdik üstüste.. Ne çok arkadaş yitirdik bu tozlu yolculukta.. Kimliği tespit edilmemiş, Ne çok ceset vurdu zeytin güzeli akşamlarımıza! Büyük ütopyalar ve büyük dağlar gibi İçerden çürümüşüz meğerse... -Oy benim yaralım- Her gelen ölüm yazmış, Her giden ayrılık işlemiş bu talihsiz gergefimize... Kendini arıyorsun,git.. Aptal bir hayat kur,içinde beni barındırmayan Kalma git.. Dışarısı barut..dışarısı gardiyan! Yine bir tek ben olurum sana parçalanan.. Demek şimdi gidiyorsun; Sonunda bizi de çökertiyor bu kancık zelzele! Demek şimdi gidiyorsun; Yıkılan bir duvar gibi;ömrüme devrile devrile.. Demek mecburi istikametlerin, Ayrılığı gösteren o adaletsiz kavşağında -Oy benim yaralım-maralım Demek şimdi gidiyorsun, Ve bana bir tek secenek kalıyor:güle güle! Beni öldürüyorsun,git.. Kalmasın sende kahrım,kalmasın derdim Bakma git Kafamı yumruklayıp ardınsıra ağlarsam namerdim... |
Diyarbakır Türküsü
Diyarbakır ortasinda vurulmuş uzaırım Ben bu kurşun sesini nerde olsa tanırım Bu dağlarda gençliğim cayı cayır yanarken Ay vurur gözyaşına ben gecede kalırım Üzülme sen, üzülme başını öne eğme Gün olur kavuşuruz, dert etme Diyarbakır Yüreğini dağlama, kanlı bezler bağlama Bu yangın söner birgün, ağlama Diyarbakır Diyarbakır yolunda toz olmuş dağılırım Bu hırçın depremlerle sarsılırım kanarım Arkadaşların yüzü ağır ağır solarken Gün doğar yaylalara, kahrımdan utanırım Ey fırtınalı bayır, ey mazlum Diyarbakır Dağlarında ateşler, alnında kızıl bakır Çiğdemler solar gibi, anneler yanar gibi Dizlerine döküldüm, ağlama Diyarbakır. |
DOKUNMA YANARSIN
Çocukluğum çıraklıkta geçti, Kir-pas içinde. Gençliğim korsan yürüyüşlerde, mitinglerde. Hapse erken düştüm, Copla erken tanıştım, Küçük voltalardan bıktım usandım! Şimdi uçsuz bucaksız ovalarda, Adımlarımı saymadan, Geriye dönüp bakmadan, Usanmadan, bıkmadan, Deli taylar gibi koşmak istiyorum!Ve görüyorsun ki; Aşkı beceremiyorum... Beni kendi halime bırak, yavrucuğum, Ben yolumu nasıl olsa bulurum...Upuzun çayırlarda, Yalınayak koşmak istiyorum. Saçlarım rüzgâra konuk, Yüzüm dağlara dönük... Göğsümün çeperini, Ölümle sınayan esaret, Ve yüreğimi yararcasına zorlayan cesaret; Kıyasıya vuruşsun istiyorum! Koşmak... koşmak istiyorum, sevgilim Dönemezsem, affet... Firari *******in azmanı olmuşum, Bütün istasyonlarda afişim durur. Beni bir çocuk bile bulur... Dokunma bana, çıldırırsın! Dokunma bana, ellerin tutuşur!Koşmak istiyorum; Eksozların, molozların, Yağmaların kıyısından. Onca insafsızlıkların, Onca haksızlıkların, Manzarasızlıkların, parasızlıkların, Allahsızlıkların kıyısından... Kimseye ve hiçbir şeye değmeden, Ciğerlerimi yok edercesine koşmak istiyorum! Koşmak istiyorum; Şiirimin ve yumruğumun namusuyla... Kavgaya karışmadan, tutuklanmadan Ve küfür etmeden Kafamı kırarcasına koşmak istiyorum!.Avucunu son bir defa, Ağlamadan tutmak istiyorum; Gözlerim yüzüne küskün, Sazım sevgine suskun... Saati ayrılığa kurmuşum, Olmaz teslimiyet! Ziyan aklımı senle bozmuşum, İçerim felâket!. Kurşunlara geleyim istiyorum, Ölmek... ölmek istiyorum, sevgilim Sağ kalırsam, affet!.. Firari acıların uzmanı olmuşum, Bütün telsizlerde adım okunur; Beni bir korkak bile vurur... Dokunma bana, fişlenirsin!. Dokunma bana, sen de yanarsın!.. |
Giderim
Artik seninle duramam Bu aksam cikar giderim Hesabim kalsin mahsere Elimi yikar giderim Sen zahmet etme yerinden Gürültü yapmam derinden Parmaklarim üzerinde Su gibi akar giderim Artik sürersin bir sefa Nr cismin kladi ne cefa Sikayet etmem bu defa Disimi sikar giderim Bozar mi sandin acilar Belaya atlar giderim Kursun gibi mavser gibi Dag gibi patlar giderim Kaybetsem bile herseyi Bu aski yirtar giderim Sinsice olmar gidisim Kapiyi carpar giderim Sana yazdigim sarkiyi Sazimdan söker giderim Ben aglayamam bilirsin Yüzümü döker giderim Köpeklerimden kusumdan Yavrumdan cayar giderim Senden aldigim ne varsa Yerine koyar giderim Ezdirmem sana kendimi Gövdemi yakar giderim Beddua etmmen üzülme Kafama sikar giderim |
Git
Demek simdi gidiyorsun Yazdigimiz siir boyle yarim kalacak Demek simdi gidiyorsun Kuslarimiz acikacak, saksilarimiz artik sulanmayacak Demek oykumuzu bir ruj lekesi gibi yapistirip aynanin sahtekar yuzune Oy benim yarali gonlum Demek simdi gidiyorsun Beni boyle toz gibi dagitip merdivenlerin dibine Hersey tamam diyorsun Git! Beni viran bir sehir gibi terket Hadi git! Disarisi ispiyon, disarisi ihanet, seni bir goren olmasin dikkat et Dostlukmus, olume yurumekmis, ustune titremekmis, vefaymis! Ask dedigin zavalli bir kapiyi duvara carpip cikincaya kadarmis! Bana koymaz deyip sancini bir kilo rakiya gomsende geceyarilari Oy benim yaralim, asil sanci uyandiginda butun odalari bos gorunceymis Gitmek istiyorsun git! Bir devrimci asla vedalasmaz Bakma git Disarisi dinamit, disarisi enkaz, sunu cebine koy ne olur ne olmaz Ihtilal magdurlariydik, kimsemiz yoktu Yaralarimiz aman vermiyordu canimiza Kimseye kiymamistik oysa, masumduk Rahatsiz ediyordu bizi bu yalanci tarih Yirtilan bir pankart gibi sehirlerin ortasina cig dusurduyse ofkemiz Oy benim yaralim En az bir karincanin yuregi kadar namusluydu ellerimiz Artik bitti diyorsun git Kirilsin kapi cerceve, kirilsin bu cam Durma git, disarisi panik, disarisi izdiham Biliyorum seni vuracaklar bu aksam Ne cok fire verdik ust uste Ne cok arkadas yitirdik bu tozlu yolculukta Kimligi tespit edilmemis ne cok ceset vurdu zeytin guzeli aksamlarimiza Buyuk utopyalar ve buyuk daglar gibi icerden curumusuz megerse Oy benim yaralim Her gelen olum yazmis, her giden ayrilik islemis bu tozlu gergerimize Kendini ariyorsun git aptal bir hayat kur icinde beni barindirmayan Kalma git, disarisi barut, disarisi gardiyan Yine bir tek parca olurum sana Demek simdi gidiyorsun Demek sonunda bizi de cokertiyor bu kancik zelzele Demek simdi gidiyorsun Yikilan bir duvar gibi omrume devrile devrile Demek mecburi istikametlerin ayriligi gosteren o adaletsiz kavsaginda Oy benim yaralim Demek simdi gidiyorsun ve bana bir tek secenek kaliyor Gule gule Beni olduruyorsun git Kalmasin hicbir yerde kalmasin izin Durma git Kafami yumruklayip ardinsira aglarsam namerdim, serefsizim. |
Hangi Ayrılık?
Hangi sevgili var ki, senin kadar duyarsız ve kalpsiz? Ve hangi sevgili var ki, benim kadar çaresiz? Hangi ayrılık var ki, böyle kanasın ve böyle acısın? Ve hangi taş yürek var ki, benim kadar ağlasın? Hangi gün karar verdin, küt diye çekip gitmeye? Hangi lafım dokundu sana, böyle inceden inceye? Hangi otobüs söyle, hangi uçak, hangi tren? Seni benden götüren, beni bir kuş gibi öttüren. Hangi kırılası eller dolanır, kırılası beline? Hangi rüzgar şarkı söyler, o ay tanrıçası teninde? Hangi çirkin gerçek uğruna, tükettin güzel ütopyamızı? Hangi boşboğazlara deşifre ettin, en mahrem sırlarımızı? Hangi cama kafa atsam? Hangi kapıyı omuzlayıp kırsam? Hangi meyhanede dellenip, hangi masaları dağıtsam? Bende bu sersem başımı, karakolun duvarına vursam. Kendimi caddeye atıp, arabaların altına savursam. Hangi tercih beni en hızlı şekilde öldürür? Hangi şekil öldürmez de, ömür boyu süründürür? Kayıp ilanı mı versem, şehir şehir dolanmak yerine? Ödül mü koysam, ölü veya diri seni bulup getirene? Hangi ayrılık var ki, böyle diş ağrısı gibi durmadan zonklasın? Hangi cam kesiği var ki, böyle musluk gibi içime damlasın? Hiç sanmam! ... Hasta kalbim bunu bir süre daha kaldıramaz! . Feriştah olsa, böyle eli kolu bağlı bekleyip duramaz. Hangi mübarek dua, Hangi evliya tesir eder, seni döndürmeye? Hangi aptal mazeret ikna eder, ateşimi söndürmeye? Olur mu be! . olur mu? Bu da benim gibi adama yapılır mı? Aşk dediğin mendil mi? Buruşturup bir kenara atılır mı? VEFA bu kadar basit mi? Alınır mı? Satılır mı? Hangi hırsız çaldı, seni yırtık cebimden? Hangi pense kopardı bizi birbirimizden? Hangi uğursuz hamal taşıdı valizini? Hangi çöpçü süpürdü yerden bütün izini? Hangi yaldızlı otel çarşaf serip barındırdı? Hangi süslü manzara seni kolayca kandırdı? Hangi şarlatan imaj böyle çabuk ilgini çekti? Hangi pembe vaadler o saf kalbini cezbetti? Dağ gibi adamı eze eze! ..... Hangi anası tipli parlak çömeze, Hangi alemlerde kahkahanı ettin meze? Hangi yamyamlara yedirdin o masum rüyamızı? Hangi mahluklar çiğnedi el değmemiş sevdamızı? Hangi bıçak keser şimdi benim biriken hıncımı? Hangi mermi dağıtır insanlara olan inancımı? Hangi bekçi, hangi polis artık zapteder beni? Ve! .. Hangi su bağışlatır? Hangi musalla temizler seni? Bu Nasıl Ayrılık? ... |
HANİ BENİM GENÇLİGİM
Hani benim sevincim nerede; Bilyelerim, topacım, Kiraz ağacında yırtılan gömleğim? Çaldılar çocukluğumu habersiz.. Penceresiz kaldım anne, Uçurtmam tel örgülere takıldı.. Hani benim gençliğim nerede? Ne varsa buğusu genzi yakan, Ekmek gibi, aşk gibi, Ah, ne varsa güzellikten yana, Bölüştüm, büyümüştüm. İçime sığmıyordu insanlar.. Bu ne yaman çelişki anne, "Kurtlar sofrasına" düştüm.. Hani benim direncim nerede? Hani benim övüncüm nerede; Akvaryumum, kanaryam, Üstüne titrediğim kaktüs çiçeği? Aldılar kitaplarımı sorgusuz.. Duvarlar konuşmuyor anne, Ve açık kalmıyor hiçbir kapı.. Hani benim gençliğim nerede? Daha kapılmamışken rüzgara, Tatmamışken rakıyı, Şiire yeni-yeni başlamışken, Koştum, dağlara koştum; Daha öpmemişken hiçbir kızı.. Yağmurları biriktir anne, "Çağ yangınında" tutuştum.. Hani benim bilincim nerede? |
Kaçak ve Anne
Uçtum ateş üstüne Dağlansın diye sızım Sorma halim ne olur Yoruldum anlamsızım Yağmur doldu içime Acım sigarasızım Uyuyormusun anne Ben geldim vefasızım Suç oldu suç üstüne Her şarkım her yazım Vuruştum türkülerle Kanla beslendi sazım Bir rüzgarın önünde Kaçağım kuralsızım Duyuyormusun anne Yalnızım çok yalnızım Ah dağılsam dizine Uyusam doymaksızım Sabah olmasa gece Kaçmaktan dermansızım Sür beni gül yüzüne Ki sende kalsın sızım Ağlıyormusun anne Gidiyor hayırsızım. |
Kalan Kalir
Vur sirtina, vur sirtina Dostun oldum vur sirtina Madem ki ben kaldiramam Derdimi al vur sirtina Duman kalir, duman kalir Ocak tüter duman kalir Ben yanarim hic tükenmem Benden sonra duman kalir Ah ne fayda, ah ne fayda Kefen beyaz ha ne fayda Bir hayina yas dökersin Kadrin bilmez ah ne fayda Kalan kalir, kalan kalir Giden gider kalan kalir Ben giderim geri gelmem Benden sonra kalan kalir Meydan kalir, meydan kalir Yigit ölmez meydan kalir Yere vurma hatirimi Sana kahpe meydan kalir |
Kavgamın Çiçeği
Seni düşünüyorum seni Sen ey kavgamın çiçeği Toprağa su yürürken Dağlar yeşerirken Şafağın kızıl okları Gecenin kalbine dalarken Seni düşünüyorum seni Sen ey kavgamın çiçeği Bana sen öğrettin kavgayı Seni özlüyorum seni Sen ey kavgamın çiçeği Sulara ay düşerken Dalgalar öpüşürken Sokağın titrek lambası Islanan yüzüme düşerken Seni özlüyorum seni Sen ey kavgamın çiçeği Bana sen öğrettin gülmeyi Seni seviyorum seni Sen ey kavgamın çiçeği Seni düşünüyorum seni Sen ey kavgamın çiçeği Bana sen öğrettin gerçeği. |
Kim Susturabilir Bizim Türkümüzü
Kim susturabilir bizim türkümüzü kim Biz ki bu hasreti semahların seyrinden alıp gelmişiz Biz ki onu sitemkar anaların kirpiğinden derlemişiz Süzülsün de acının derin izler bıraktığı gül yanaklardan Yere dökülsün istememişiz Bizim türkümüzü rüzgar söyler her gece Ay vurdukça parıldar gün doğdukça hız alır Nevroz ateşleriyle sağaltarak çırpınan yarasını Can havliyle kardaş Kan içinde bir kartal gibi vadilere saldırır Türkülere ilişmeyin Türküler nehirdir gecenin bağrına akar Fazla eşelemeyin kardaş Taşınca ne siperler kalır ne dev barikatlar Deşmeyin diyorum deşmeyin Kim susturabilir bizim türkümüzü kim Biz ki nice amansız badirelerde serden geçmişiz Biz ki ilmikler boynumuza takılıyken bile türkü söylemişiz Sonra ırmak boylarında göğertip körpe otların serinliğinde Dağlara emanet etmişiz Biz ki her yangının külünden diri canlar yaratmışız Bizki mazlumların defterine kanlı resimlerle sıralanmışız Banaz yaylasından kerbelaya kar götürsün turnalar Ölürüz sanma kardaş Dostun attığı gülden yaralanmışız Türküleri dövmeyin Türküler gökyüzüdür karanlığa yıldızlar çakar Üstümüze gelmeyin kardaş Namuslu bir devrimcinin alnında kavga ışıldar İncitmeyin diyorum incitmeyin Kim susturabilir bizim türkümüzü kim Bizki karacaoğlanı aşkla veyseli toprakla yüceltmişiz Bizki köroğlunun narasıyla nice beyleri yere çökertmişiz Yine de masum bir bebek gibi avuç avuç sevdamızı Kalanlara vasiyet etmişiz Adam dediğin sapına kadar yiğit olmalı Ne karıncayı incitmeli ne ozanları yakmalı Öyle sansar gibi punduna getirmek de neymiş Adam dediğin kardaş Yüreği varsa eğer getirip ortaya koymalı Türküleri yakmayın Türküler çiçektir en umutsuz zamanlarda açar Kavgayı uzatmayın kardaş Yüzyıllardır tuz döke döke çürüdü bu yaralar Kanatmayın diyorum kanatmayın.. |
KOD ADI BAHTİYAR
Geçiyor önümden, sirenler içinde, Ah eller üstünde, Çiçekler içinde. Tabutunda mor dağların büyüsü, Dudağında yarım bir sevdanın hüznü; Aslan gibi göğsü, türküler içinde. Rastlardım avluda, hep volta atarken, Cıgara içerken Yahut coplanırken. Sırtını duvara verip öyle tünerdi. Kimseyle konuşmaz, dal gibi titrerdi; Çocukça sevdiği çiçeğini sularken. Diyarbakır'lıymış, kod adı: Bahtiyar. Suçu saz çalmakmış, öğrendiğim kadar. Beni tez saldılar, o kaldı içerde. Çok sonra duydum ki Yozgat'ta sürgünde. Ne yapsa, ne etse, üstüne gitmişler; Mavi gökyüzünü ona dar etmişler. İki dişi de kırıkmış öldüğünde. Gazetede çıktı, üç satır yazıyla; Uzamış sakalı, Ve çatlamış sazıyla. Birileri ona "ölmedin" diyordu, Ölüm ilanında kan gülüyordu, Yüz-yüzeydim, bir devrim enkazıyla. Geçiyor önümden, gül yüzlü Bahtiyar. Yaralıyım, yerde kalan sazı kadar. |
KİM SUSTURA BİLİR
Kim susturabilir bizim türkümüzü, kim? Biz ki bu hasreti, Semahların seyrinden alıp gelmişiz, Biz ki onu sitemkar anaların Kirpiğinden derlemişiz; Süzülsün de acının derin izler bıraktığı Gül yanaklardan, Yere dökülsün istememişiz! Bizim türkümüzü rüzgâr söyler her gece Ay vurdukça parıldar, Gün doğdukça hız alır. Nevruz ateşleriyle sağaltarak Çırpınan yarasını, Can havliyle, kardaş, Kan içinde bir kartal gibi, Vadilere saldırır! Türkülere ilişmeyin! Türküler nehirdir, gecenin bağrına akar. Fazla eşelemeyin kardaş, Taşınca ne siperler kalır, Ne dev barikatlar. Deşmeyin diyorum... deşmeyin!.. Kim susturabilir bizim türkümüzü, kim? Biz ki nice amansız badirelerde, Serden geçmişiz. Biz ki, ilmikler boynumuza takılıyken bile Türkü söylemişiz. Sonra ırmak boylarında gövertip, Körpe otların serinliğinde, Dağlara emanet etmişiz! Biz ki her yangının külünden, Diri canlar yaratmışız. Biz ki mazlumların defterine Kanlı resimlerle sıralanmışız. Banaz yaylasından Kerbela'ya Kar götürsün turnalar! Ölürüz sanma kardaş, Dostun attığı gülden yaralanmışız... Türküleri dövmeyin!.. Türküler gökyüzüdür, karanlığa yıldızlar çakar.. Üstümüze gelmeyin kardaş, Namuslu bir delikanlının Alnında kavga ışıldar! İncitmeyin diyorum... incitmeyin!.. Kim susturabilir bizim türkümüzü, kim? Biz ki Karacaoğlan'ı aşkla, Veysel'i toprakla yüceltmişiz... Biz ki Köroğlu'nun narasıyla nice beyleri Yere çökertmişiz! Yine de masum bir bebek gibi, Avuç-avuç sevdamızı, Kalanlara vasiyet etmişiz... Adam dediğin, sapına kadar yiğit olmalı, Ne karıncayı incitmeli, Ne de ozanları yakmalı... Öyle sansar gibi pusu kurup Punduna getirmek de neymiş? Adam dediğin, kardaş, Yüreği varsa eğer, Getirip ortaya koymalı!.. Türküleri yakmayın!.. Türküler çiçektir, en umutsuz zamanlarda açar. Kavgayı uzatmayın kardaş, Yüzyıllardır tuz döke-döke Çürüdü bu yaralar, Kanatmayın diyorum... kanatmayın!.. |
Kızın Adı Özgürlük
Minnacık bir kız vardı Bir ormanda yaşardı Karanlıkta kaybolsak Elimizden tutardı Yürüdüğü kırlarda Papatyalar açardı Omuzundan güvercinler uçardı Öldürdüler yarım kaldı Dudağında son gülücük Yalnızca bir adı kaldı Kızın adı özgürlük Minnacık bir kız vardı Göğsüne gül takardı Beyaz bir at üstünde Bulutlara konardı Irmağın aynasında Saçlarını tarardı Yüzünü ay ışığıyla Yıkardı Minnacık bir kız vardı Yüreği kuş kadardı Tutunca rüzgar olur Bir su gibi kayardı Geciken şafaklarda Yıldızları yakardı Uyanınca seher yeli Kokardı Öldürdüler yarım kaldı Dudağında son gülücüK Yalnızca bir adı kaldı Kızın adı özgürlük... |
Mülayim
Yıldızları senmi yaktın Mülayim Ozanlara senmi kıydın Mülayim Bir dikili ağacın bile olmadı Herkes yedi senmi doydun Mülayim Sert oldunda ne değişti Mülayim Mert oldunda ne değişti Mülayim Cart curt edip biraz nutuk atsaydın Hırt olsaydın yaşardın be Mülayim Ormanları senmi yaktın Mülayim Çetelere senmi taktın mülayim Düşüneni yazanı ve çizeni Zindanlara sen mi tıktın Mülayim Sert oldunda ne değişti Mülayim Mert oldunda ne değişti Mülayim Cart curt edip biraz nutuk atsaydın Hırt olsaydın yaşardın be Mülayim Mülayim Mülayim Alem adamsın be Mülayim Köprülerden azmı geçtin Mülayim Zemzemlerden azmı içtin Mülayim Böyle susmak yakışırmı hiç sana Hayatından vazmı geçtin Mülayim... |
Ne Demeli Şimdi
Ne demeli şimdi bir çiğdemin toprağı yırtışını seyredişim göğe mi dokunmalı ucuna mı körpe filizin öyleyse karanlık sokaklarda koştuğumu düşün ay yine bir kadın gibi sarkıyorken denize dirseklerimle böğrüme gömdüğüm titremeyi düşün oradan gövdemi kaplayışını soğuk bir terin vay perçemle günün huysuzluğu dolaşan kısrak vay acemi öpüşlerden gövdeme boşalan acımtırak has telaş, kıvranış, parıltılı gözlerdeki atılganlık ya görevin ne senin görevin oynaşmak değil mi içimdeki savaşmak duygusuyla ve benim nevresimim kararmışsa kirden rutubetten sarhoşsam gülümseyiş ağlayışlardan ve kaynak sularıyla üzerime yağan aydınlık villaları senden gelen ısıyla koruyorsam... Ne demeli şimdi ey serçelerin sabahlarla bölüştüğü cıvıltı ey bir romanın olur olmaz yerinde dikkati çeken hayal arayış, şevkat, umursayış, hırçınlık seli beni düşün öyleyse beni hayretin ve karanlığın eşiğinde beni fitillerde başlayan bir fısıltı anında ilk satırını yazarken bir bildirinin kulaktan kulağa dolaşan haberlerin bağraında beni dar camlarda değil bir bulutun seyrinde düşün burada ortasında sıçraya sıçraya kabaran alevlerin. |
Nerden Bileceksiniz
Üstüm başım toz içinde Önüm arkam pus içinde Sakallarım pas içinde Siz benim nasıl yandığımı Nerden bileceksiniz. Bir fidandım deriildim Fırtınaydım duruldum Yoruldum çok yoruldum Siz benim neler cektiğimi Nerden bileceksiniz. Taş duvarlar yıkıp geldim Demirleri söküp geldim Hayatımı yıkıp geldim Siz benim neden kaçtığımı Nerden bileceksiniz. Gökte yıldız kayar şimdi Annem beni anar simdi Sevdiğim var kanar şimdi Siz benim niye içtiğimi Nerden bileceksiniz. Bir pınardım kan oldum Yol kenarı han oldum Yanıldım ah ziyan oldum Siz benim neden sustuğumu Nerden bileceksiniz. Ben ardımda yas bıraktım Ağlayan bir eş bıraktım Sol yanımı boş bıraktım Siz benim kime küstüğümü Nerden bileceksiniz. |
NEYLERSİN
Bazen acı dinmez, bazen de yağmur Sevgilim gülümse, her şey unutulur Suskunuz bu akşam üstü Hasrete yanmışız, neylersin Bir gün, bu mahzun sevdadan geriye Kalırsa, sadece o hüzün kalır.. Sen de anladın ki yapa-yalnızız... Buluşmamız yasak, Görüşmemiz uzak... Devrilmiş kadehler gibi, dönüyor başımız, Neylersin... Ah güzelim, İncinmiş bir sesi vardır yağmurun; Yanaklarına vurduğunda hissedersin. Ve bir veda sözcüğü, saçlarına, Titreyen bir öpücükle dokunduğunda; Bu anı dondurmaya yetmez nefesin. Bir film sahnesi gibi Akar gider ayrılık, Neylersin... Biz zaten hiçbir romanda Kendi hayatımıza rastlamadık. Bütün şarkılar bizi yanlış anlatmıştı. Ve bitin bulmacalar yarım bırakılmıştı. Tenha sokaklarda üşüyüp durdu sırtımız. Oysa, tuttuğumuz balıkları bile Yeniden denize bağışlamıştık. Biz, hayata dair Hiçbir yanlış yapmamıştık... Neylersin... Biz bu sonucu hak etmedik, Hayır etmedik... Ömrümüz bu talana lâyık değildi. Bazen acı vurdu, bazen de yağmur Hiç gülmedi yüzümüz, Hiç büyümedi gülümüz... Bizi yalnızca akşamlar kucakladı, Biliyorsun, Sabaha çıkmayan bir yoldu yürüdüğümüz... Bir gün, bu öykünün sonuna gelince Ansızın desem ki: hoşça kal canım! Unutursun, Mecburen unutursun... Yıldızlar söner, bu aşk da biter! Bazı gün hatırlayınca, sessizce ağlarız. Neylersin... Ah bebeğim, ah.. . Kekremsi bir tadı vardır gözyaşının, Dudaklarına sızınca fark edersin. İçindeki vurgun aşklar mezarlığında, Ayrılık, ölümden üste yazılınca, Gideni durdurmaya yetişmez sesin... Bir inme gibi Dolanır bedeninde pişmanlıklar, Neylersin... Biz zaten hiçbir sinemaya Tam vaktinde yetişemedik. Bütün vapurlar bizden önce kalkmıştı. Ve bütün biletler biz gelmeden satılmıştı. Boşuna telaşlarda yorduk günlerimizi. Oysa Nuh'un gemisinde bile Bize yer kalmamıştı. Ve hiçbir mutluluğa adımız kaydolmamıştı. Neylersin... Biz bu aşkı sürdüremezdik, İnan, sürdüremezdik... Kalbimiz bu heyecana müsait değildi. Bize hep acılar kaldı, bize hep yağmur... Unutmasan bile artık Unutur gibi yapacaksın. Ve buruşturup-buruşturup attığım kağıtlarda, Hiç bitiremediğim Bir şiir olarak kalacaksın... |
Rüzgar Eser
Rüzgar eser çoban ateşleri Dört bir yana serpişir Yağmu ciser yıldızlar ıslanır Hasret ile kıprışır Dağlar küser tozlu yamacında Can can ile çarpışır Benim canım kim bilir nerede Taş yastığa ağlaşır Yollar tozar yayla çocukları Kuzu gibi meleşir Hasret uzar kardelen yüreği Kar altında titreşir Kuşlar uçar turnam yaralıdır Boyun büker bekleşir Benim yaram nevroz ateşinde Yana yana depreşir. |
Sana Geldim
Yağmurlar içinden ıslandım geldim Bir kuru değneye yaslandım geldim Sıcacık çorbana muhtacım inan Ölümlerden geçtim uslandım geldim Üşüdü ellerim üşüdü kalbim Yaban ellerinde taşlandım geldim Sanki cehennemdi sensizlik bana Irmaklar içinden sislendim geldim Tren yollarında islendim geldim Kalmadı hevesim kalmadı inan Yıkandım arındım süslendim geldim Sana geldim sana kucaklarmısın Bilmemki yeniden bağışlarmısın.. |
Sen Ağlama Yar
Dağlar beni koy ver gidim yar ağlamasın Dizin vurmasın Doymadım ömrüme nasıl ölem yar ağlamasın Gülüm solmasın Yollar tuzak ben ne edim yar ağlamasın Yürek yanmasın Ağlama yar sen ağlama yar Gadan belan bana gelsin Sen ağlama yar Gül kırılmasın Gönül kırılmasın Kar fırtına boran olsun Gülüme yağmasın Ben öleyim oy ben öleyim Bu canıma kurşun değsin Dur ben öleyim Ağlama yar gel ağlama yar Sana gelen bana gelsin Sen ağlama yar Gülüm darıldı Gönlüm yoruldu Kar fırtına boran vurdu Gülüm kırıldı Ben öleyim oy ben öleyim Bu canıma kurşun değsin Dur ben öleyim.. |
Sen Yanma Diye
Ben çürümüş bir asayım Zindanlara yol eyledi dert beni Çarmıha gerilmiş bir İsa'yım Çivilere zapteyledi dert beni Pir sultanıda gördüm Darağaca vur eyledi aşk beni Hacı Bektaş'ı kırda gördüm Bir ceylana pir eyledi aşk beni Her yangına, her ataşa Koz eyledi dert beni Bu dağlara, bu yollara Toz eyledi aşk beni Ben yanarım aşk için Ben yanarım gül için Bu ateş sönmesin diye Ben yanarım kim için Ben yanarım sen için Bari sen yanma diye Ben yıkılmış bir ozanım Yangınlara kül eyledi dert beni Kerbela çölünde, bir Hüseyi'nim Damla suya kul eyledi dert beni Ben Yunus'u nurda gördüm Dergahına gül eyledi aşk beni O mecnu'nu firarda gördüm Bir Leyla'ya deleyledi aşk beni.. |
Sen Yoksun
Gazetelerin Kurumamış Akşam Baskısında En Çok Arıyorum Seni Ah... Yoksun Ne Bir Yazı Ne Bir Resim Yok Kavga Sperlerinde Yoksun Jandarma Sirenlerinde Yok Düzmece Bir İntiharmısın Arama Bültenlerinde Yok Yanımda Yoksun Canımda Yok Ne Çok Özledim Bilsen Ne Çok Sen Yoksun Faydası Yok Ben Yokum Ah Ben Yokum Vurulan Kuşun Kan Damlayan Körpe Kanatlarında En Çok Soruyorum Seni Ah…Yoksun Son Bir Ümit Son Bir Çare Yok.. |
Sende mi Heyecan
Şu dağların yamacına Sende mi savruldun hey can Anaların acısına Sende mi kaydoldun hey can Fırtınaya bağır açtın Kuş musun sanki be hey can Yıldırma değip geçtin Taş mısın sanki be hey can Sende mi yandın Sende mi soldun Sende mi kayboldun hey can Nedir bu çığlık Nedir bu feryat Sende mi vuruldun hey can Şu dağları yanağına Sende mi gül oldun hey can Sevdaların yangınında Sende mi çöl oldun hey can Kar mı yağdı saçlarına Darda mı kaldın be hey can Çığ mı düştü yollarına Zorda mı kaldın be hey can Sende mi yandın Sende mi soldun Sende mi kayboldun hey can Nedir bu çığlık Nedir bu feryat Sende mi vuruldun hey can.. |
Suphi Bir Acaip Adam
Suphi bir acaip adam Suphi benim canIm cigerim Kimse bilmez nereli oldugunu Susar aksam oldumu Bir cebinde das kapital Bir cebinde kenevir tohumu FIrtInadan arda kalmIs bir teknede tevekkul icinde Gorkemli sakali ve igreti parkasIyla gizledigi macerasIyla Bir acaip adam yasardI AksamlarI susardI Ben konussam kIzardI Cocuktum evden kacmIstIm Gelip ona sIgInmIstIm Bir surgun kasabasIydI Bir eski zamandI, hazirandI Kucucuk bir koydu, sIgdI BurayI kesfeden belki de oydu. Uzaktan kasabanIn IsIklarI yanardI icim anneyle dolardI, aglardIm Suphi soyle bir goz atardI, Gizli bir cigara yakardI AglardI, sonra barIsIrdIk Ben flut calardIm, cigara sonerdi aglardIk Nerden geldigini bilmezdim, Kimsesizdi, belki kimliksizdi Onun macerasI onu ilgilendirirdi Kimseye ilismezdi Bir seylere kufrederdi hep Tedirgin bir balIk gibi uyurdu Bazen kaybolurdu ArardIm, yagmurun altInda dururdu Bir kalIn kitabI vardI, cebinde dururdu, hergun okurdu Ben birsey anlamazdIm KapagInI seyreder duymazdIm SakallI bir resimdi, kimdi, ne kadar mutebessimdi Sordum bir gun Suphi'ye soylediklerini niye anlamIyorum diye Bildiklerini dedi; yuzlestir hayatla ve sInamaktan korkma Dogru ile yanlIsI o zaman ayirdedebilirsin Ve onu anlarsIn Sonra gulerdi Gunlerim yuzlerce ayrIntIyI merak etmekle gecerdi Sonra yine aksam olurdu. Suphi susardI, ben konussam kIzardI Tekneye martIlar konardI Yuregim Suphi'ye yanardI, aglardIm. Suphi denize tukururdu Gokyuzunu tarardI, aglardI Sonra barIsIrdIk Ben flut calardIm Yildiz kayardI, aglardIk. Bir surgun kasabasIydI, bir eski zamandI, hazirandI Cocuktum, evden kacmIstIm, gelip ona sIgInmIstIm Bir gun aksilik oldu Annem beni buldu Suphi kacIp kayboldu Kasaba calkalandI, olay oldu Ben sustum, kanIm dondu Polisler onu yakaladIgInda tekti Felaketti Herkes meydanda birikti Karakoldan iceri girerken sanki magrur bir tufekti AnsIzIn donup bana baktI " Anladin mI ? " dedi. AnladIm dedim anladIm Ve o gunden sonra hic bir zaman hic bir yerde Hic aglamadIm... |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 05:58 AM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.