www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee

www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee (https://www.cakal.net/index.php)
-   Eskiler (Arşiv) (https://www.cakal.net/forumdisplay.php?f=188)
-   -   Bİrazda SaĞlik (https://www.cakal.net/showthread.php?t=13502)

Bostandere 03-09-2006 05:27 PM

Bİrazda SaĞlik
 
Behçet Hastalığı Nedir.!
Genel Bilgiler
İlk kez 1937 yılında bir Türk doktoru olan Hulusi Behçet tarafından tanımlanmıştır. Tıp Dünyasında bir Türk doktoru tarafından tanımlanan nadir hastalıklardan birisidir.
Behçet hastalığının en tipik özelliği, ağızda tekrarlayan aft adı verilen yaralar olmasıdır.
Ağız yaraları
Ağız yaralarına hemen hemen her hastada rastlanır ancak % 1 - 3 gibi az bir kısım hastada ağızda yara şeklinde bir belirti görülmeksizin hastalığın diğer belirtileri görülebilir. Genellikle ağızdaki yaralar hastalığın ilk belirtileridir ve diğer belirtiler ortaya çıkmadan yıllarca aft yakınması bulunan hastalar az değildir. Behçetteki ağız yaraları, tekrarlayıcı basit aftlardan ayırd edilemez ise de çok sayıda olmaları ve daha sık nüks etmeleri gibi farklılıklar vardır. Behçette aftlar genellikle ayda bir veya birkaç kez tekrarlar ve bir kaç gün içersinde iyileşirler.
Cinsel Bölge Yaraları
Behçet hastalığının diğer bir belirtisi de genital bölgede tekrarlayan yaralardır. bu yaralar küçük, deriden kabarık kırmızılık veya sivilce halinde başlar ve bunu, çabucak zımba ile delinmiş görünümde ve yavaş iyileşen yaranın gelişmesi izler. Bu yaralar hemen her zaman yerlerinde iz bırakarak iyileşirler. Genital bölge yaraları aftlara göre sayıca daha az ve daha uzun sürede iyileşirler.
Deri Belirtileri
Behçet hastalığında, koltuk altları ve kasıklar gibi büyük kıvrım yerlerinde de benzer yaralara zaman zaman rastlanabilir.
1. Kırmızı ve ağrılı yumrular şeklinde oluşumlar.
2. Sivilce benzeri belirtiler.
3. Deri damarlarının hastalanmasıyla ilgili belirtiler.

Göz Belirtileri
En önemli organ tutulmalarından biri olan gözdeki iltihaplanma hastaların yarısında tespit edilir. Gözde kanlanma ve bulanık görme şeklinde kendini gösterir. Erkeklerde ve genç kisilerde göz belirtileri daha sık ve daha ağır seyrederken, kadınlarda ve yaşlılarda daha seyrek ve daha hafiftir seyreder. Göz belirtileri bazan körlüğe kadar gidebilir.
Bu belirtilerin dışında Behçet hastalarının hemen hemen yarısında eklem ağrısı ve eklemlerde şişme gibi şikayetler, beyin hastalıkları, böbrek iltihabı, damar tıkanma ve genişlemeleri de görülebilir.
Behcet hastalığı daha çok 20-30 yaşlarda ve erkeklerde görülür. Türkler, Araplar, Yahudiler, Ermeniler ve Japonlarda daha sık görülür. Behçet hastalığının en karakteristik özelliklerinden birisi ataklar halinde seyretmesidir. Yaşla birlikte hastalığın aktivitesi azalır. Behçet hastalığının nedeni bilinmemektedir. Tedavi hastalığın etkilediği organa göre değişir. Tedavi kesinlikle doktor kontrolünde yapılmalıdır. Genetik biliminde sağlanacak gelişmeler Behçet hastalığının tedavisinde yeni ufuklara yol açacaktır. Behçet hastalığının en tipik özelliğinin ağızda tekrarlayan yaralar olduğu unutulmamalı ve bu yakınmaları olan hastaların mutlaka Behçet hastalığı yönünden araştırılması gereklidir.

Behçet, aslında bir hastalık değil tıbbi adı ile "sendrom" dur, ancak anlaşılır olması nedeni ile "hastalık" olarak yazılmıştır.
__________________

Bostandere 03-09-2006 05:29 PM

Grip hastalığı hakkındaki gerçekler

Kış aylarında sıkça yakalanılan grip hastalığı hakkında bilinenlerin çoğu, gerçeği yansıtmıyor. Uzmanlar, grip ve grip aşısı hakkında çok yaygın olan yanlış bilgilerin doğrularını anlatıyor.

İşte, grip hastalığı hakkında 10 yanlış bilgi ve doğruları:

1- Grip, basit bir üst solunum yolu enfeksiyonudur.
Yanlış! Grip, ani olarak başlayan ve yüksek ateşle seyreden, aşırı halsizlik, kuru öksürük, kas, eklem ve baş ağrısı ile kendini gösteren bir hastalıktır. Gribe yakalanan kişi, en az 3-5 gün sürecek bir yatak istirahatı ile kendini toparlayabilir. Ayrıca, bağışıklık sisteminin zayıflaması sebebiyle zatürre gibi ikincil hastalıkların da tabloya eklenmesi ile hastalık daha da ağırlaşabilir ve özellikle çocuklar, yaşlılar, diyabetliler, astımlılar, kalp ve kanser hastalarında ölüme sebep olabilir.

2- Grip aşısı gribe yol açar.
Yanlış! Grip aşıları, inaktive veya ölü grip virüslerinden üretilir, bu nedenle de gribe kesinlikle yol açmaz.

3- Grip aşısı yüzde 100 koruma sağlamadığından, aşı olmak gereksizdir.
Yanlış! Yapılan araştırmalar, grip aşısının yüzde 89 oranında etkili olduğunu göstermektedir. Ancak; aşı olduktan sonra dahi gribe yakalanan bir hasta, hastalığı, aşı olmamış bir hastadan çok daha hafif geçirecektir ve grip sebebiyle hastaneye yatması önlenmiş olacaktır.

4- Aşının yan etkileri, grip hastalığına yakalanmaktan daha kötüdür.
Yanlış! En fazla yaşayacağınız yan etki, aşı yapılan yerde hafif bir kızarıklık ya da ağrı, hafif ateş ve halsizliktir. Bu yan etkiler, aşının koruma sağladığı grip hastalığının sebep olabileceği ağır komplikasyonlardan çok daha önemsizdir.

5- Kasım ve aralık ayları, grip aşısı olmak için geç bir tarihtir.
Yanlış! Grip aşısı tüm grip sezonu boyunca uygulanabilir. Aşı olmak için en uygun zaman ekim ve kasım ayları olsa da, aralık, hatta ocak ve şubat aylarında aşı olunması da gripten korunma sağlayacaktır.

C VİTAMİNİ, GENEL KANININ TERSİNE, GRİBİ ÖNLEMEZ

6- Bol C vitamini kullanırım ve gripten korunurum.
Yanlış! C vitamini, genel kanının tersine, gribi önlemez. Sistemi güçlendirir, hastalıklara karşı vücut direncini artırabilir, ama gribi kapmamızı ve hasta olmamızı kesinlikle engellemez. Hatta aşırı derecede alınan C vitamini, özellikle çocuklar ve yaşlılarda ishale sebep olabilir. Bu da hastalığın ağırlaşmasına, iyileşmenin gecikmesine yol açabilir.

7- Sadece hastalığın belirtileri mevcut iken etrafa grip bulaştırırım.
Yanlış! Grip virüsünün bulaşması, hastalık belirtilerinin başlamasından 1-2 gün öncesine dayanır ve hastalık başladıktan 3-7 gün sonrasına kadar devam eder.

8- Yüzlerce çeşit grip virüsü olmasına rağmen, aşı sadece 3 virüse karşı hazırlanmıştır. Bu nedenle de etkisizdir.
Yanlış! Yüzlerce çeşit grip virüsü olduğu bilgisi doğru değildir. A, B ve C olmak üzere üç tip grip virüsü vardır. Ancak bu virüsler zaman zaman yapılarını değiştirebildikleri için alt tipleri oluşabilir. Grip virüslerinde görülebilen bu yapı değişiklikleri, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından içinde Türkiye'nin de bulunduğu dünyanın çeşitli bölgelerinde sürekli izlenmekte ve değişiklikler saptanarak salgın yapma olasılığı bulunan virüs tipleri belirlenmektedir. Örgüt, belirlediği bu virüs tiplerini aşı üreticilerine bildirmekte ve aşıların içerisinde bulunmalarını zorunlu olarak sağlamaktadır. Böylece aşıların içeriğinde, salgın yapma olasılığı en yüksek olan virüsler bulunmakta ve korunma sağlanmaktadır.

9- Grip esnasında antibiyotik kullanımı hastalığın süresini kısaltır ve daha çabuk ayağa kalkmayı sağlar.
Yanlış! Antibiyotikler, grip hastalığına yol açan influenza virüsüne karşı etkisiz olduğu için hastalığın süresini kısaltmaz.

10- Her yıl grip aşısı olmaya gerek yoktur.
Yanlış! Grip virüsleri sürekli değişmektedir. Genellikle her yıl dolaşan virüs türleri değişmekte ve buna bağlı olarak aşıların içeriği de değişmektedir. Sonuç olarak, her yıl aşılanmak gereklidir.

Bostandere 03-09-2006 05:30 PM

İştahınızı kapatmak mı istiyorsunuz? İşte yolları

Diyet yapmak isteyip, iştahına engel olamayanlara önerilerde bulunan uzmanlar, gün içinde sık ve az öğünler yemenin, iştahın kontrolden çıkmasını önlemenin en kolay yolu olduğunu belirtiyor. Uzmanlara göre, yeme isteğinin kontrol altında tutulması, atıştırma krizinden kurtulmak için sağlıklı karbonhidratlara
yönelinmesi, bol bol su içilmesi, yiyeceklerin iyice çiğnenmesi ve güç gerektiren egzersizlerin yapılması gerekiyor.

Beynin, vücutta enerjinin azaldığını fark eder etmez açlık hissetmeye yol açan kimyasal maddeler salgıladığını belirten uzmanlar, "Ancak beynimizin bu kimyasal maddeleri salgılayan kısmı, aynı zamanda duyguları da kontrol ediyor. İşte, sıkıldığımız veya kendimizi kötü hissettiğimizde hemen buzdolabına koşmamızın başlıca sebebi bu. Ayrıca yemeklerin tadı, kokusu veya görüntüsü de açlık duygusuna sebep olabiliyor. Örneğin, yemek sonrasında canınız, tatlı vitrininde duran o dondurma kasesinden çekiyorsa, bunun sebebi kesinlikle aç olmanız değil, kontrolden çıkan yeme isteğinizdir. Eğer bunu aklınızdan çıkarmazsanız, tokken yediğiniz yemek miktarını en aza indirmiş olursunuz" ifadelerini kullanıyor.

Gün içinde sık ve az öğünler yemenin, iştahın kontrolden çıkmasını önlemenin en kolay yolu olduğunu kaydeden uzmanlar, şöyle devam ediyor:
"Belki yine arada bir şeyler atıştırmak isteyebilirsiniz, ama bu sefer yiyeceğiniz miktarlar az olacaktır. Böyle bir durumda atıştırmak için sağlıklı karbonhidratlara yönelin, çünkü bu besin türü, sindirim sisteminde daha uzun süre kalıyor ve şeker seviyenizi yavaşça yükselterek daha uzun süreli tokluk hissi sağlıyor. Yapılan araştırmalara göre, tat alma duyusunu değişik tatlarla tatmin etmenin, daha az miktarlarla yetinmeyi sağladığını bildiriyor. Sürekli aynı yemeği yeme, özellikle tadı hoşa gitmiyorsa, bir süre sonra tat alma mekanizmasının iptal olmasına yol açıyor. Ve bu sebeple de kendinizi sanki hiç yemek yememiş gibi hissedebiliyorsunuz. Böyle bir durumu engellemek için öğünlerinizi taze otlarla ve baharatlarla tatlandırabilirsiniz" tavsiyesinde bulunuyor."

Su içmenin, kişinin kendisini tok hissetmesi açısından önemli olduğunun da altını çizen uzmanlar, ayrıca vücut susuz kaldığında, çoğu zaman açlık hissine benzeyen sinyaller gönderdiğini belirten uzmanlar, bol su içmenin, beden su istediği zamanlarda yemeğe yönelmeyi engelleyeceğini kaydediyor. Uzmanlar, yiyecekleri uzun süre çiğnedikten sonra yutmanın, beynin vücuda giren besinleri kaydetmesine zaman tanımak anlamına geldiğini ifade ediyor. Üstelik bu şekilde tat alma duyusunun da tatmin olduğunu vurgulayan uzmanlar, "Böylece doyduğunuzu anlamanızla, yemeye son vermeniz arasındaki zaman kısalıyor. Fazla yemekten kaynaklanan sindirim sorunlarından kurtulmanız da ayrı bir avantaj" ifadesini kullanıyor.

Uzmanlar, egzersizler zorlaştıkça vücut ısısının arttığını ve daha fazla kalori yakmaya başlandığını, bu durumun da egzersizi takip eden birkaç saat boyunca iştahın bastırılmasına sebep olduğunu bildiriyor. Böyle bir durumda normal öğün saatinden birkaç saat önce egzersiz yapmanın en mantıklısı olduğunu belirten uzmanlar, şöyle devam ediyor: "Çünkü öğün saati geldiğinde spor yapmanın verdiği etkiyle iştahınız biraz daha kapanır. Fakat asla öğün atlama hatasına düşmeyin, aksi halde hem vücudunuz zayıf düşer, hem de bir süre sonra aşırı yeme isteği duyarsınız."

Bostandere 03-09-2006 05:31 PM

Hafıza güçlendirme egzersizleri hakkında

Bilimadamları, günlük hayatta saç tararken, diş fırçalarken, kahve karıştırırken ya da diğer basit işleri yaparken bile hafızanın güçlendirilebileceği açıklamasında bulundu.

Hayat aynı rutininde devam ediyor ve sıkılıyorsanız, yaşamı farklılaştırmanız ve beyninizi alışkanlıklarını bırakmaya zorlamanız gerekiyor. Bu size hem zihinsel zindelik hem de rahatlamayla birlikte mutluluk getirecek. Okuduğunuzda basit gibi gelen, ancak uyguladığınızda ne kadar katı alışkanlıklara sahip olduğunuzu görmenizi sağlayacak önerileri mutlaka uygulayın. Bilimadamları tarafından hafızayı güçlendirmek için önerilen egzersizler şöyle:

"Vücudunuzu yeni davranışlara alıştırın. Saçınızı tararken, dişlerinizi fırçalarken, kahvenizi karıştırırken ya da diğer günlük basit işleri yaparken, sürekli kullandığınız elinizi değil diğer elinizi kullanın. Gözlerinizi kapatın ve odada yolunuzu duygularınızla bulmaya çalışın. Bilinçli olarak sesleri dinlemeye ve kokuları almaya çalışın.

Bazen yerden bir şey almanız gerektiğinde, ayaklarınızı kullanın mesela kapıyı ayağınızla kapatmak gibi. Kitap okumayı seviyorsanız, bir sayfayı baş aşağı okuyun.

Birisini eleştirmek yerine övgü dolu sözler bulun ve söyleyin. Yargılayıcılığınızı askıya aldığınızda, o kişi sandığınızdan daha iyi insan olmaya başlayacak. Buzdolabınızın içine dikkatlice bakın. Daha sonra kapağını kapatın. İçindekileri teker teker sıralamaya çalışın. Eviniz için de aynı şeyi yapabilirsiniz, pencerenin önündekileri ya da duvardaki resmin ayrıntılarını inceleyebilirsiniz. Her gün 5 dakika, kendinizi bir başka insanın yerine koyun ve olaylarını onun bakış açısından anlamaya ve hissetmeye çalışın. Bir aktörmüş gibi yapın, rol gereği yani ve kişi gibi davranın. Ne hissederse hissedin. Her zaman üzüntü ya da şüpheye yakalanıyorsanız ve kendinizi başkalarından daha aşağı görüyorsanız, bunun yerine en çok istediğiniz şeyi ayrıntılı olarak tasarlayın ve elde ettiğinizdeki yaşamınızı düşünün. Negatif düşünceleriniz olduğunda pozitife çevirmek için gün boyunca bunu uygulayın. Her günün sonunda o ana kadar ne yaptığınızı 60 dakikada gözden geçirin. Bu gününüzü daha önemli hale getirmek için iyi bir pratik ve yardımcı yoldur. Günün sonunda, o ana kadar olan tüm aktivitelerini zihinsel olarak gözden geçirin. Hafızanız gününüz hakkındaki boşlukları, anları kasıtsız olarak açığa vuracaktır. Siz de bunları daha iyi değerlendireceksiniz. Esnek olmak ve kolayca uyum sağlamak için hayatınızı değiştirin, hergün farklı bir şeyler yapın. Farklı bir mağazadan alışveriş yapın ya da rutin ev-iş yaşamından çıkın."

Bostandere 03-09-2006 05:32 PM

Kalıtsal (Genetik) Hastalıkları biliyor musunuz?

Genetik hastalıklar, aile bireylerinin birbirlerini genlerle aktardıkları hastalıklardır. Gen bilimindeki gelişmeler sayesinde genetik hastalıkları daha rahat tespit edilmekte ve gerektiğinde genlerden bu hastalıklar ayıklanmaktadır.

Tek Gen Hastalıkları

Tek bir gende meydana gelen bozukluk sonucu (mutasyon) ortaya çikan tedavisi hemen hemen imkansız kalıtsal hastalıklar grubudur. Günümüzde toplumda sık görülen Akdeniz Anemisi, hemofili gibi kan hastalıklarının; Kistik Fibrozis, fenilketonüri gibi metabolik hastalıkların; Duchenne Müsküler Distrofi gibi kas hastalıklarının; Ailevi Akdeniz Ateşi (FMF), doğumsal işitme kaybı gibi spesifik hastalıkların taşiyıcı taramaları ve doğumöncesi tanıları yapılabilmektedir..

Kromozomal Hastalıklar

Kromozomlardaki sayısal (Down Sendromu, Trizomi 18 ve Trizomi 13 ) ve yapısal (delesyonlar ya da duplikasyonlar) değişiklikler sonucu ortaya çikan genetik hastalıklardır. Genellikle sporadik olarak görülürler. Pek küçük bir bölümü ailevi özellik gösterir. Herhangi bir yapısal kromozom anomalisini dengeli olarak taşiyan kişinin çocuklarinda kromozomal düzensizliğe bağlı ağır sendromlar görülebilir. Bu ailelere genetik danışma verilmesi, uygun genetik analizlerin yapılması sağlıklı çocuk sahibi olabilmelerini sağlar.

Multifaktöryel Hastalıklar

Bir çok küçük etkili genin çevreyle etkileşmeleri sonucu yaşamın herhangi bir döneminde ortaya çikan hastalıklardır. Bu gruptaki hastalıklar toplumda yaygın.olarak görülür. Bu hastalıklar arasında yarık damak ve dudak gibi doğuştan olan ya da diabet ve şizofreni gibi sonradan ortaya çikan hastalıklar yer alır.

Edinsel Somatik Genetik Hastalıklar

Somatik hücrelerde yaşamın ileri dönemlerinde gerçekleşen mutasyonlar sonucu ortaya çikan ve kalıtsal olmayan hastalıklar yer alırlar. Bu hastalıkların en yaygın olanı kalıtsal olmayan kanserlerdir.

Bostandere 03-09-2006 05:34 PM

Panik atakta grup terapisi tavsiyesi

Çoğu kez fiziksel belirtilerle ortaya çıkan, korku ve endişeye yol açan ruhsal bir hastalık olan panik atağın tedavisi mümkün. Hastaların yüzde 95'i 3-6 ay içinde bu hastalıktan tamamen kurtulabilir ya da kontrol edilebilir hale gelebiliyor. Uzmanlar, tedavide grup terapisini tavsiye ediyor.


Kalp krizi geçirdiğini düşünen panik ataklı bir kişi, gerçekten kalp krizi geçirmiş birinden daha yüksek korku yaşıyor. Ataklar genellikle 2-5 dakika içinde şiddetli olurken, ortalama 20 dakika sürüyor. Genellikle 20'li yaşların ortasında başlamasına karşın herhangi bir zamanda da ortaya çıkabilen panik atağın belirtileri şöyle:

"Çarpıntı, nefes darlığı, halsizlik, baş dönmesi, el ve ayaklarda uyuşma-karıncalanma, korku, kaçma isteği, göğüste ağrı, yanma hissi, yutma güçlüğü, titreme, sallanma, bayılma hissi, kızarma, ürperme, bulantı, karın ağrıları ve krampları, tansiyon yükselme ve düşmeleri ve bütün bu belirtilere eşlik eden endişe, ölüm korkuları, çaresizlik ve panik duyguları".


Her 10 kişiden 2'si hayatının bir döneminde panik atak geçirebiliyor. Sık tekrarlayan paniklerin neden olduğu korkuların yanı sıra ölüm korkuları, yalnız kalma korkuları, taşıt, kapalı, açık alan korkuları (agorafobi, klostrofobi) tabloya eklenebiliyor. Bu hastalığın tedavisi mümkün, ancak tedavi ve yardım arayışında gecikmemekte yarar bulunuyor. Hastaların yüzde 95'i 3-6 ay içinde bu hastalıktan tamamen kurtulabilir ya da kontrol edilebilir hale gelebiliyor.


Uzmanlar, hastalığın tedavisinde grup terapisini tavsiye ediyor. Her panik atak hastasının, anlaşılmadığı veya derdini anlatamadığından şikayetçi olduğu düşünüldüğünde grup terapisinin önemi daha iyi anlaşılmakta. Grup terapisiyle hastalığı daha yakından tanıma ve daha etkin baş etme yöntemlerinin öğrenilmesi mümkün. Aynı zamanda grup terapisi içinde kişiler kendilerini daha iyi tanıma imkanı bulabiliyor. Hastalar grup içinde diğerlerinin yaşadıklarını anlamaya çalışırken, kendi panik atak öykülerini de daha iyi anlıyorlar. Dünyada yalnız olmadıklarını hissediyorlar.

Bostandere 03-09-2006 05:36 PM

Çocuğum doğru besleniyor mu?

Bir-beş yaş grubunu içine alan bu döneme ‘oyun çağı’ da denilir. Oyun çağı döneminde çocuklarda bedensel değişikliklerin yanı sıra önemli ölçüde davranış değişiklikleri de görülür. Çocuklar bu dönemde artık kendi kabuklarından sıyrılıp çevreyle iç içe olmaya başlamaktadır. Bu dönemde çocukların beslenme alışkanlıkları da değişiklik gösterir. En fazla göze çarpan özellik ‘taklit etme’ davranışlarının baskın olmasıdır. Oyun çağı döneminde çocuğun yeme davranışları ailenin beslenme alışkanlıklarından etkilenir. Anne babanın doğru beslenme alışkanlıklarının çocuğa yansıması güzel sonuçlar doğurur. Unutulmaması gereken bir nokta var ki oyun çocukları bu dönemde tipik bazı davranışlar gösterirler. Mesela çocuk bir gün yemeğini çok güzel yerken diğer bir gün daha az yiyebilir. Ayrıca bu yaş grubu artık kendini önemsemekte ve kendi tercihlerini ön plana çıkarmak istemektedir. Bu yüzden çocuk çok fazla zorlanmaktan hoşlanmaz ve anne babaya zıt bazı davranışlar geliştirip yemek yemeyi reddedebilir. Çevresindekilerin yedirme için ısrarları, ödüllendirme, ceza verme gibi tutumları çocuğun yeme davranışları üzerinde olumsuz etki yapar. O nedenle çocuklar bu dönemde zorlanmadan değişik yemek çeşitlerine alıştırılmalı ve sağlıklı beslenme alışkanlıkları edinmelerine yardımcı olunmalıdır.
Çocuklar bu dönemde tek tip yiyecek yeme davranışı içinde olabilirler. Bu noktada aileye büyük görev düşmektedir. Aile çocuk için bir modeldir, bu yüzden çocukların her besin grubundan dengeli bir şekilde beslenmelerine anne baba çok dikkat etmelidir.


Çocukların günlük beslenme programında yer alması gereken besin grupları nelerdir?


* Et, yumurta, kurubaklagiller


Kan yapımı, kasların güçlenmesi, vücudun büyüme ve gelişmesini sağlar. Bir-beş yaş grubu için önerilen miktar günlük 2-3 porsiyondur. Örneğin 1 porsiyon et grubu 1 yumurtaya veya 30 gr kadar ete eşdeğerdir.


* Süt ve süt ürünleri


Kemik ve dişlerin gelişimi, sinir sistemi ve kasların düzenli çalışmasını sağlarlar. Çocuğun süt grubundan günlük 500 ml ve 1 kibrit kutusu kadar peynir yemesi gerekir.


* Sebze ve meyveler


Büyüme ve hastalıklardan korunmak için gereklidir. Vitamin ve mineraller içerirler. Günlük 3-4 porsiyon çocuğun gereksinimlerini karşılar.


* Tahıl ve tahıl içeren besinler


B grubu vitaminlerinden zengindirler (B12 vitamini hariç). Ekmek, pirinç, kepek, bulgur vb. bu gruba girer. Çocuklara günlük 4 porsiyon verilmelidir.


* Enerji veren yağ ve şekerler


Çocuğa fazla miktarda şeker verilmesini önermiyoruz. Çocuk fazla miktarda şeker tükettiğinde diğer besin gruplarından yeterince faydalanamamaktadır. Bu yüzden az miktarda pekmez, bal veya reçel verilmelidir. Yağ olarak ise bitkisel sıvı yağlar tercih edilmelidir.


İştahsızlığın çaresi yok mu?


Oyun çağı döneminde çocukların çoğu iştahsızdır. Sağlıklı bir çocuk yemek saatlerinde açlık duyarak yemeklerini iştahla yer. Fakat yapılan bazı yanlışlarla çocuklar yemek yemeyi reddedebilirler.


Yemek ikinci planda mı?


Çocuğun çevreye olan ilgisinin artması da yemek yemeyi ikinci plana atmasına neden olabilir. İştahsızlık daha çok psikolojik bir durumdan da kaynaklanabilir.


Ne zaman reddeder?


Yemeğe zorlanması, aile bireylerinin münakaşaları, çocuğun yemeği kendisinin yemesine izin verilmemesi, sofra düzeni olmaması gibi durumlarda çocuk yemek yemeyi reddedebilir.


ÇOCUKLAR NEDEN iŞTAHSIZ OLUR?


* Yemek öncesinde çocuk su içmiş olabilir.


* Yeme sırasında sofrada herhangi bir huzursuzluk yaşanmış olabilir.


* Çocuk yemek öncesinde şeker, çikolata yemiş olabilir.


* Öğün aralarında simit, pasta, kola, cips gibi abur cubur şeyler yemiş olabilir.


* Bir besin çocuğa daha önce zorla yedirilmişse çocukta o besine karşı tepki oluşabilir.

Çocuk yemek yerken bir ödül bekleyebilir.


* Yemek çocuğun istediği biçimde sunulmamış olabilir.


Çocukların yemeklerini güzelce yemeleri için neler yapılabilir?


Bu dönemde çocukların psikolojik durumları yemek yemelerini etkiler. Evde zorla yemek yediği halde yuvada arkadaşlarıyla birlikte güzel bir biçimde yemeğini yiyen çocukları duymuşuzdur. O yüzden bu yaştaki çocukların beslenmesinde hassas davranılması gerekmektedir.


1- Anne baba çocuğu başka bir çocukla kıyaslamamalıdır. Ve çocuğunun yeme durumunu başkalarının yanında o yokken konuşmalıdır.


2- Besinler çocuğun sevdiği biçimde sunulmalıdır. Örneğin sebzeyi sevmiyorsa o sebze ile bir yüz şekli yapıp ilgisini çekerek sebzeleri yemesi sağlanabilir.


3- Çocukların tabağına gözlerini korkutacak kadar çok yemek konmamalıdır. Bu durumda iştahları baskılanabilir.


4- Çocukların beyin gelişimlerini ve hafızalarını güçlendirmek amacıyla bu dönemde balık, sebze ve meyve tüketimlerine çok özen gösterilmelidir. En azından haftada bir kere balık yemeleri sağlanmalıdır.

5- Öğün aralarında şeker, çikolata, cips gibi şeyler verilmesiyle çocuğun protein alımı engelleneceğinden beslenmesinde bu tür besinlere yer verilmemelidir.


6- Çocuğa mutlaka günde iki üç bardak süt verilmelidir. Sevmiyorsa sütlü tatlı verilebilir.


7- Çocuğun yemeği kendisinin yemesine izin verilmelidir.


8- Çocuklara etler küçük parçalar halinde yedirilmelidir.


9- Sofrada kola gibi sağlıksız besinlere yer verilmemelidir.


10- Çocuklar bir yaşına gelene kadar tüm besinlerle tanıştırılmalıdır.

11- Çocuklar bir öğün veya tüm bir gün çok az yemek yiyebilirler. Bu duruma sabırsızlık göstermemek gerekir. Günde iki öğün yemiş olsa dahi alması gereken besinleri aldıysa sağlıklı beslenmiş sayılır.


Sebze ve meyve yemeyi reddeden çocuğa ne tür formüller uygulanmalı?


* Çocuğun gelişimi için mutlaka sebze meyve tüketmesi gerekir.


* Meyveler de türüne göre sebze yerine geçebileceği için istediği meyveleri ya da meyve sularını verin.


* Salatalık, havuç gibi sebzeleri çiğ olarak çubuk biçiminde hazırlayın, hoşuna gidebilir. Sunuş şekilleri ilgisini çekebilir.


* Çocuğa örnek olmak için evde siz de sebze yemekleri yiyin, zamanla görerek alışır.


* Çocuğunuzun hoşlandığı yemeklere (çorbalara, köfteye, soslara, makarnaya, keklere) rendelenmiş olarak sebze ekleyin, fark etmeden yiyecektir.


* Çocuğa sebze ve meyvenin yararlarını anlatan masallar anlatın.


* Sebze veya meyve salataları ile ilgisini çekmeye çalışın, iştahları açılabilir.


Çocukların tercihlerini de göz önünde bulundurun


Alışverişe gittiğinizde, çocuğunuzun bazı tercihler yapmasına izin verin. Kendilerinin seçerek aldıkları bir besini sırf kendileri aldıkları için yemeye daha bir istekli olacaklardır .Yapımına, hazırlanmasına katıldıkları bir yemeği yemek onlar için daha zevkli hale gelebilir. Malzeme olarak ona seçim yapma şansını verdiğiniz besinlerden siz sağlıklı yiyecekler hazırlayabilirsiniz.


Yemek seçen çocuğa nasıl davranmalı?


1. Yemeklerden önce meyvesuyu, su ve bisküvi gibi iştahı kapatan şeyler verilmemelidir.

2. Aile sofrada çocuğun yeme davranışlarını kötüleyici sözler söylememeli, hatta onu övmelidir.

3. Çocuğa yemekler süslü ve dikkat çekici bir şekilde sunulmalıdır.

4. Her gün değişik tatlardan oluşan menüler denenmelidir.

5. Çocuk yemeğini kendisi yemelidir.


Hangi tür bisküvi ve şekerlemeler tüketmelidir?


Bisküvi ve şekerlemeler hiçbir zaman bir öğün olarak çocuğa verilmemelidir. Bunları tükettiklerinde ihtiyaçları olan protein, vitamin ve mineralleri alamazlar. Bu tür gıdalar çocuğa çok istedikleri takdirde uygun olanlarından verilebilir. Marketlerde çocuk için nispeten uygun gıdalar ise meyveli süt ya da yoğurtlar,meyveli pudingler, bol sütlü çikolatalar, meyveli keklerdir.


Bebe bisküvisi tek başına bir öğün müdür?


Anneler çocuklarının her istediği besini onlara vermemelidir. Karnı açıkan birçocuk yemek yerine aperatif gıdaları tercih eder. Çocukların ellerine bebe bisküvisi verilip iştahları kesilmemelidir. Bebe bisküvisi ile sadece karbonhidrat almış olurlar ki bu sefer de ihtiyaçları olan diğer besin ögelerini karşılamamış olurlar.


Sağlıklı bir yemek ortamı nasıl olmalıdır?


Yemek zamanı, ailenin bir araya geldiği zaman dilimidir ve çocuğunuz iyi bir beslenme alışkanlığı geliştirirken mutlu bir sosyal hayat içinde uygun davranış tarzlarını öğrenecektir. Televizyon karşısında veya ayaküstü yemek yemeleri dikkatlerini yemek yemeye vermelerini engeller ve bir sonraki öğünde de yemeği reddetme davranışı gösterebilirler.


Çocukların yeme davranışlarının belirlenmesinde çevresinin rolü nedir?


Çocukların canları her seferinde bir şeyler çekmektedir. Bunda televizyondaki reklamların ya da arkadaşlarının rolü olmaktadır. Anne baba çocuğuna doğru beslenme alışkanlıkları kazandırmak ister; fakat çevre bu sefer engel olarak karşılarına çıkabilmektedir. Bu noktada anne babanın çocukları ile olan diyalogları önem taşır. Çocuğa o istediği gıdanın onun için zararlı olduğu tatlı bir dille anlatılmalıdır. Örneğin alınan markasız boyalı gıdaları yemesi ile sağlığının bozulabileceği anlatılmalıdır.


Çocuklar için ne tür aperatif gıdalar hazırlanabilir?


Çocukların en çok sevdiği gıdalar ayaküstü yedikleri aperatiflerdir. Bu aperatifler de ana öğünler dışında çocuğa verilmelidir ki iştahları kesilmesin. Aperatif olarak peynirli sandviçler, peynirli zeytinli kanepeler verilebilir. Bunlara sebzeler de eklenebilir (örneğin, domates, salatalık, kıvırcık, biber). Kepek ekmeği sadece zayıflama diyetlerinde kullanılmaz. Çocuklar için de uygundur. Özellikle kabızlığı olan çocuklarda bu aperatifler kepek ekmeği ile de yapılabilir. Çocuk meyve yemek istemiyorsa ona ballı muz yapabilirsiniz. Kuru kayısı veya kuru üzüm gibi besinler verilebilir. Beyin gelişimleri için birkaç fındık da verilebilir. Çocuklara ara öğün olarak evde az yağlı hazırlanmış meyveli ve sebzeli kekler de verilebilir.


Kilo kontrolü sağlamak için ailece neler yapılmalıdır?


Güne kahvaltısız başlamayın.

Günde en az 4 öğün yiyin.

Sofradan tıka basa doymuş olarak kalkmayın.

Yemek yerken midenizin 1/3’ü boş kalsın.

Öğün aralarını çok uzun tutmayın.

Günde en az 8-10 bardak su için.

Şeker ve şekerli gıdalardan uzak durmalı, tatlı ihtiyacınızı meyve ile gidermelisiniz.

Tuzu azaltmalısınız.

Haftada 3 kere 30-40 dakika yürüyüş yapın.

Fast-food yiyeceklerden, kızartmalardan uzak durun.

Karizmatix 03-11-2006 12:31 AM

ellerine sağlık verdiğin bilgiler için

sonnnefes 03-11-2006 04:04 PM

emegin için tesekkürler kanka...

CollαтєяαL™ 03-19-2006 03:24 AM

ellerine sağlık kankam


Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 12:30 AM

Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11   Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.