www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee

www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee (https://www.cakal.net/index.php)
-   Felsefe-Psikoloji (https://www.cakal.net/forumdisplay.php?f=215)
-   -   Psikoloji Nedir .. (https://www.cakal.net/showthread.php?t=144639)

GooD aNd EvıL 04-25-2009 12:34 PM

Psikoloji Nedir ..
 

Psikoloji Nedir?


İnsan ve hayvan davranışlarıyla ve bilişsel süreçleriyle ilgilenen psikoloji biliminin 125 yıllık bir tarihi vardır. Bu genç yaşına rağmen psikoloji, biyolojiden sosyolojiye kadar uzanan oldukça geniş kapsamlı bir alandır.

Psikoloji insan ve hayvan davranışlarını ve bu davranışlarla ilintili psikolojik, sosyal ve biyolojik süreçleri inceleyen bir alandır. Bir meslek olarak ise psikoloji, psikoloji bilgilerinin insan sorunlarını çözmek için kullanılmasıdır. Bu bilginin kullanılması psikolojinin alt alanlarına göre değişmekle birlikte dili iyi kullanma, araştırma, istatistiksel analiz ve empati gibi bazı özel beceri ve yetenekleri gerektirir.

Psikologlar iki önemli ilişki üzerinde çalışırlar: ilki; beyin ve davranış, ikincisi; çevre ve davranış ilişkisidir.

Psikologlar hem araştırmacı olarak gözlem, deney ve analiz gibi bilimsel yöntemleri izlemek hem de bilimsel bulguları uygulamak için yaratıcı olmak durumundadırlar. Psikologlar araştırma yaparak geliştirdikleri kuramları sınarlar ve araştırmalar sonucu ortaya çıkan yeni bilgileri uygulama alanında çalışanların kullanımına sunarlar. Ayrıca, bireylerin ve toplumların değişen gereksinimlerini karşılamak amacıyla yeni yaklaşımlar geliştirirler.

Psikoloji oldukça geniş bir alandır. Psikologlar temel ve uygulamalı alanlarda araştırma yaparlar, toplumdaki örgütlere ve diğer kurumlara danışmanlık hizmeti verirler, bireylere tanı koyar ve tedavi ederler, lise ve üniversitelerde psikoloji öğretirler, çeşitli testler kullanarak zekayı ve kişiliği ölçerler, davranışları ve bilişsel işlevleri değerlendirip gerekli durumlarda yardımcı olurlar. Bireylerin hem birbirleri ile hem de makineler ile nasıl ilişki içine girdiklerini araştırıp, bu ilişkileri iyileştirmeye çalışırlar.

Psikologlar bazı işlerde bağımsız olarak çalışırken diğerlerinde doktor, hukukçu, okul personeli, bilgi işlem uzmanı, mühendis, yasa koyucu, polis, asker ve yöneticiler ile takım halinde çalışarak toplumun her alanına katkıda bulunurlar. Bu yüzden psikologları laboratuvarlarda, hastanelerde, adliyede, okullarda, üniversitelerde halk sağlığı merkezlerinde, kitle iletişiminde, hapishanelerde ve pek çok başka işyerinde görebilirsiniz. Örneğin stresi yenip performansı artırmaya yönelik programlarda yönetici veya sporcularla birlikte çalışırlar.

Adli kararlar için hukukçulara gerekli bilgi ve önerileri sağlarlar. Okul reformunda eğitimcilerle, psikiyatri kliniklerinde psikiyatrist ve sosyal çalışmacılarla, pediatri, onkoloji ve nöroloji gibi kliniklerde de uzman doktorlarla birlikte çalışırlar. Uçak kazası ya da bombalama gibi bir felaketin hemen ardından ortaya çıkan şok sürecinde kaza kurbanlarına yardımcı olurlar. Hukuk ve halk sağlığı alanlarında çalışanlarla birlikte takım halinde çalışarak bu tür olayların nedenlerini analiz ederler ve tekrarlanmasını önlemek için yollar bulmaya çalışırlar.

Psikolojide çalışma alanlarının hem sayısı hem de etkinliği gün geçtikçe artmaktadır. ABD’de yapılan bir öngörüye göre psikoloji, 2005 yılına kadar en hızlı gelişen üçüncü alan olacak ve bir kaç 10 yıl içinde de bu gelişme sürecektir.

Toplumdaki sorunların çoğunluğunun insan davranışıyla ilişkili olduğu düşünülürse psikolojinin çok fazla sayıda çalışma alanı olduğunu görmek şaşırtıcı olmayacaktır. Örneğin uyuşturucu kullanımı, kişisel ilişkilerdeki güçlükler, sokakta ve evde şiddet, kendi sağlığımıza ve çevremize zarar veren davranışlarımız gibi bireysel ve toplumsal sorunlar, psikologların ilgilendikleri sorunlar arasındadır. Psikologlar, bilimsel yöntemle bilgi toplama, bilgiyi analiz etme, önleme ve müdahale stratejileri geliştirme gibi yollarla sorunların çözümüne katkıda bulunurlar. Örneğin psikologlar, yaşlıların sayısının hızla arttığı dünyamızda evleri ve işyerlerini bu grup için daha uygun hale getirmek üzere araştırma ve uygulama yapmaktadırlar.

Elektronik alanında yaşanan devrim, kullanıcı dostu teknoloji ve eğitim gerektirmekte ve psikologlar bu konuda mühendislerle birlikte çalışmaktadırlar. Günümüzde sayıları gittikçe artan çalışan kadınlar işverenden aile gereksinimlerine uygun bir işyeri yapılanması talep etmekte ve psikologlar da gereksinim duyulan değişmeler konusunda işverenlere yardımcı olmaktadırlar.

GooD aNd EvıL 04-25-2009 12:35 PM

Psikoloji,insan ve hayvan davranışlarını inceleyen bilim dalıdır.Davranışlar belli çevresel koşullar içinde oluşan olaylar olduğuna göre psikoloji;çevre organizma ve davranışlar arasındaki etkileşimi incelemeye çalışır.Psikoloji biliminin temel kavramlarının bilinmesi,kişinin davranışlarının nedenlerini daha iyi anlamasına,toplum içinde daha sağlıklı ve demokratik bir düzen oluşturmasını kolaylaştırmasına yarar.Psikolojinin amacı,insanların niçin ve nasıl davrandıklarını incelemektir.İnsanı daha iyi anlama,ileri yordama ve insanın daha olumlu bir yönde gelişmesine yardımda bulunma mümkün olur.

PSİKOLOJİNİN ALT DALLARI
-Deneysel Psikoloji
Bu daldaki psikologlar,anılan konularda davranışa ilişkin temel süreçleri anlamayı ilkeleri belirlemeyi ve kuramları oluşturmayı amaçlarlar.
Fizyolojik psikoloji ve karşılaştırmalı psikoloji önemli iki alt dalıdır.

-Sosyal Psikoloji
Bireylerin davranışlarının sosyal ortamlardan nasıl etkilendiği ve bireylerin sosyal ortamı nasıl değiştirmeye çalıştığı inceleme konusudur.

-Gelişim Psikolojisi
Organizmanın davranışında döllenmeden ölümüne kadar,tüm yaşam boyunca,gözlenen biyolojik ve psikolojik değişiklikleri inceler

-Uygulamalı Psikoloji
*Klinik Psikolojisi (Kişiliğin gelişmesi ve bunu etkileyen etmenler ile normalden ayrılıklar gösteren davranışlar yada davranış bozuklukları üzerinde araştırmalar yapılması)
*Okul ve Eğitim Psikolojisi (Verimli öğrenme ortamlarının araştırılması ve araştırma bulgularının eğitim ortamlarında uygulanması)
* Danışmanlık Psikolojisi (Öğrencilerin sorunlarının belirlenmesi,onların kendi kendilerini daha iyi tanımalarında ve bireysel sorunlarının çözümünde yardımcı olunması,eğitim ve mesleki konularda öğrencilere danışmanlık ve rehberlik yapılması)

-Psikometrik Psikoloji
Psikolojinin bu dalı davranışın ölçülmesi ve değerlendirilmesi,istatistik ve matematiksel teknik ve yöntemlerin psikolojiye uygulanması konularıyla ilgilidir.

GooD aNd EvıL 04-25-2009 12:35 PM

YÖNTEMLERİ

Psikologların kullandığı değişik yöntemler vardır.Hangi yöntemin kullanılacağı,incelenen konunun türü,psikoloğun araç ve gereç olanaklarının sınırı ve araştırmanın içinde yapıldığı ortamın koşullarını saptar.[Psikologların konuları incelerken kullandıkları araştırmalar “bilimsel bir varsayım geliştirme ve varsayımı sınama”üzerine kuruludur].
Günümüzde kullanılan psikolojinin araştırma yöntemleri kısaca şöyledir:


DENEYSEL YÖNTEM

Tipik bilimsel yöntem deneysel yöntemdir.Araştırmacı,koşulları-genellikle bir laboratuarda dikkatle denetler ve değişkenler arasındaki ilişkileri bulmak için ölçüm yapar.Örneğin,bir deney hafıza ve uyku değişkenleri arasındaki ilişkileri (örn :Kişinin çocukluk anılarını hatırlama yeteneğinin uykusuzlukla azalıp,azalmadığını)bulmaya çalışabilir.Hatırlama,uykuyla birlikte düzenli olarak değişiyorsa,bu iki değişken arasında düzenli bir ilişki bulunmuş olur.Bu araştırmada uyku miktarına bağımsız değişken denir.Çünkü deneğin yaptığı işlem bağımsızdır (Denek ne kadar uyuyacağına karar veremez,bunu deneyi yapan kişi belirler)”Hatırlanan”ların miktarına “bağımlı değişken”denir,çünkü bu değişkenin değerleri sonuç olarak bağımsız değişkenin bir değerlerine bağlıdır.Bağımsız değişken,deneyi yapan kişinin yönlendirdiği değişken,bağımlı değişken ise deney yapan kişinin gözlemlediği değişkendir.Bağımlı değişken neredeyse kaçınılmaz biçimde deneğin davranışlarının bir ölçümüdür.Deneysel yöntemi kullanabilme olanağı olduğu sürece psikologlar bu yöntemi kullanmayı yeğlerler.Fakat deney odalarında sokulamayan psikolojinin araştırma konuları vardır.Bu nedenle başka yöntemler geliştirilmiştir.

GÖZLEM YÖNTEMİ

Gözlem yöntemi bir bilimin ilk gelişim aşamalarında daha sık kullanılır.Yapılan gözlemler,değişkenler,arasındaki ilişkiler olduğu sonucuna götürürse,daha ayrıntılı yeni araştırmalar düzenlenir.Gözlem yönteminin verdiği bilgi bilimsel gelişimin ilk aşamasını oluşturur.Gözlem aşamasından sonra deneysel yöntem kullanılır.Gözlem yöntemi,olgunun doğal ortamında gözlemlenerek geliştirilir.Hayvan ve insan davranışının dikkatle gözlemlenmesi,birçok psikolojik araştırmanın başlangıç noktasıdır.Örneğin primatların doğal ortamlarında gözlemlenmesi,toplumsal örgütlenmeleri hakkında ileride yapılacak laboratuar araştırmalarına yardımcı olacak bazı noktalara açıklık getirebilir.Gözlem yöntemi son derece yoruma açık bir yöntemdir.Bu yüzden,özel yorumlara pek açık kapı bırakmayacak biçimde yapılaştırılması önemlidir.Gittikçe gelişen görsel ve işitsel kayıt aletleri,gözlem yönteminin daha nesnel bir biçimde yapılaştırılarak bilimsel araştırmalarda kullanılmasına yardımcı olmuştur.

TARAMA YÖNTEMİ
İncelenmek istenen olayı doğrudan gözleme olanağı olmadığı zamanlarda soru listesi aracılığıyla ve mülakat yöntemiyle dolaylı bir biçimde gözlemlemede bulunulur.Ancak,insanlar kendilerini olumlu ifadelerle ortaya koyma eğiliminde olabilecekleri için,bu yöntem doğrudan gözleme kıyasla önyargılara daha açıktır.Genelde,tarama yöntemi birçok önemli sonuç elde edilmesini sağlamıştır.Örneğin insanların cinsel davranışları hakkındaki bilgilerin çoğu,Alfred Kinsey ve meslektaşları tarafından 20 yıl kadar önce “tarama yöntemi”(anket yöntemi )ile yürütülen kapsamlı araştırmalardan elde edildi.Binlerce kişiyle yapılan görüşmelerden sağlanan bilgiler,Sexual Behavior in the Human Femali “(Kinsey,Pameray,Martin,1948)ve “Sexual Behavior in the Human Femali “(Kinsey,Pomerayve Martin ve Gebhard,1953)başlıklı kitapların temelini oluşturacak şekilde çözümlendi.Bu yöntem,pazar araştırmalarında,siyasal oyların belirlenmesinde,kamuoyu yoklamalarında sık sık kullanılır.Yeterli bir anket,incelenen nüfusu temsil edecek şekilde seçilen insanlardan oluşan bir örnek gruba sunulan ve önceden dikkatle sınanmış anket formlarını gerektirir.


TEST YÖNTEMİ
Test,psikolojide önemli bir araştırma aracıdır ve psikoloğun insanların günlük alışkanlıklarını bozmadan ve karmaşık laboratuar donanımı olmaksızın çok sayıda veri sağlamasını olanaklı kılar.Günümüzde,davranışın hemen hemen her yönüyle ilgili geliştirilmiş testler vardır.Örneğin,tutum testler,zeka testleri,yetenek testleri,kişilik testleri,kaygı testleri,benlik bilincinin türünü inceleyen testler vb. Test alanı,son derece karmaşık konuları kapsayan önemli bir psikolojik araştırma alanıdır.

VAKA TARİHÇESİ YÖNTEMİ
Bireyin geçmişte yer alan olayları betimsel bir biçimde yansıtan “bireysel hikaye”ye”vaka tarihçesi”adı verilir.Vaka tarihçeleri,çoğunlukla geçmişteki olayların hatırlanıp söylenmesi yoluyla oluşturulur.Psikologlar,vaka tarihçelerinde olayın kendisinin değil,hatırlandığı biçimde incelendiğini sürekli göz önünde tutarlar.Araştırmacı,kişinin davranışlarını gözlemlemek yerine,onun geçmişte yaptıkları hakkında sorular sorar.Vaka tarihçesi yöntemi ,özellikle klinik psikoloji alanında kullanılır

GooD aNd EvıL 04-25-2009 12:35 PM

KURAMSAL YAKLAŞIMLAR

*Psikoanalitik Yaklaşım
Psikoanalitik kişilik kuramları herkişide içsel çatışmaları kaçınılmaz hale getiren birbirine zıt güçlerin (ID,EGO ve SÜPEREGO)olduğunu varsayar.Kişinin farkında olabileceği yada olamayacağı bu çatışmalar kişilik gelişmesi ve yaşamın getirdiği streslerle başa çıkama yeteneği üzerinde güçlü bir etki yaratır.Freud,psikolojik bozuklukların genellikle erken çocukluk döneminden kaynaklanan ve kişinin farkında olmadığı çatışmaların sonucu olduğuna ;itkiler ve duyguların bilinçdışına itilerek bastırıldığına inanıyordu.Freud,idin saldırganlık ve cinsel itkileri ile ego ve süperegonun dayattığı kısaltmalar arasındaki biliçdışı çatışmaları daha sonra ortaya çıkan uyumsuzluk bakımından en yaşamsal öğe olarak gördü.(Freud,id-ego-üstben olmak üzere üç birimli bir kişilik yapısı düşünür.Id,bireyin hayvansal yönünü ve bütün enerji kaynağını temsil eder.Id’ın cinsel ve saldırganlık olmak üzere iki dürtüsü vardır ve bu dürtüler hemen o anda doyurulmak ister.Üst-ben toplumun ahlak kurallarının sosyal değerlerinin kristalleştiği yerlerdir ve bireyin vicdanını temsil eder.
Ego,üst-ben’in ortaya koyduğu koşulları iyice inceler,gerçekçi bir değerlendirmenin sonucunda ulaştığı sonuçlara göre kısmen yada tamamen gerçekleştirir.Id’in isteği hiç yerine getirilemeyecek türden bir istekse,başka bir deyişle yerine getirildiği takdirde birey için son derece olumsuz sosyal sonuçlar doğuracaksa,o zaman ego savunma mekanizmalarını harekete geçirir.ve id’in isteğini bilinçaltına iterek,id’le üst-ben arasındaki çelişkiyi “görünüşte”çözer.Biliçaltına itilen çelişkiler ortadan kaybolmazlar,buradan insanın davranışlarını etkilemeye devam ederler.Bireyin ego’su zayıflar ve bireyin davranışları çelişkilerin etkisi altına girer.Normal dışı davranışların kaynağı çözüme ulaşmış bilinçaltındaki çelişkilerdir.Psikoanalizin hedefi bu bastırılmış duygu ve dürtüleri daha akılcı ve gerçekçi bir tarzda ele alınabilecek şekilde bilince taşımaktır.Psikoanalistlerin başlıca tekniklerden biri “serbest çağrışım”dır.Hasta düşünce ve duygularını serbestçe ortaya koymaya ve aklına gelen herşeyi,düzeltmeden ve sansüre tabii tutmadan söylemeye özendirilir.Hasta,bunu yerine getirmeye çalışırken zaman zaman duraksamakta,çekinmekte,ketlenmektedir.Freud bu durumları “direnç” olarak adlandırır.Kilitlenmenin yada direnmenin,kişinin duyarlı olduğu konularda bilinçdışı denetimden kaynaklandığına ve özellikle açığa çıkarılması gereken alanın bu alan olduğuna inanır.

*Hastanın,haftada 3 veya 6 defa 50 dak sürede terapistini ziyaret ettiği bu seanslar günler boyu sürüp gittikçe hasta,yanında oldukça sessiz oturup duran terapiste karşı,düşmanlık ,öfke yada sevgi,hayranlık gibi duygular göstermeye başlar.Freud bu
duyguları da “aktarım”olarak adlandırmaktadır.
Psikoanalistler aktarımın gerekli olduğunu düşünürler.Hasta kendi yaşamındaki önemli olan kişilere yönelik duygularını analiste karşı hisseder.Freud,aktarımın ana babaya yönelik çocukluk tepkilerinin kalıntılarını temsil ettiğini düşünmüş ve bunu,hastanın birçok kaygı ve korkusunun çocukluktaki kökenini hastalara açıklamanın bir aracı olarak kullanmıştır.Hasta,terapistle kurduğu etkileşim sonucu,küçüklüğünde ana-babasıyla nasıl bir etkileşim kurduğunu görüp anlamaya başlar.Bu anlayış oluştuktan sonraki aşamada,hasta ve terapist arasında transfer ilişkisi yerine daha olgun,yetişkin bireylerin kuracağı türden bir ilişki yer almaya başlar.Bu gelişmeler içinde,terapistin yaptığı yorum psikoanalitik terapinin en önemli araçlarından biridir.Freud’a göre kişilik anlayışı içinde öncelik saldırganlık önemli tutulduğundan terapistin hastanın söylediklerini bu yönde yorumlama eğilimi vardır.Yorumların,uygun biçimde zamanlanması gerekir.erken yapılan bir yorum,anksiyete ve savunma davranışını uyarabilir.Freud,döneminden beri onun kavramlarını temel olan sayısız psikoterapi biçimi geliştirilmiştir.Bunlar,akıl hastalıklarının bilinçdışı çatışma korkulardan kaynaklandığı fikrinde ortaktırlar ancak klasik psikoanalizden çeşitli biçimlerde farklılaşırlar.Bunlara Psikoanalitik Terapiler denir.Ego analistleri (Karen HONEY.Heina HARTMAN)davranışın yönlendirilmesinde akılcı problem çözme eğilimindeki EGO’nun rolünü daha fazla,bilinçdışı,cinsel ve saldırgan dürtülerin rolünü ise daha az vurgularlar.Bu analistlerin genel stratejisi hastaya geçmişin şimdiki zamanı nasıl etkilediğine ilişkin bir iç görüş kazandırmak ve hastanın geçmişin zararlı etkilerini düzeltmek için şimdi yapılabilecek olana ilişkin farkındalık geliştirmesini sağlamaktır.Çağdaş psikoanalitik terapi genellikle daha esnektir.Seanslar genellikle haftada birdir.Serbest çağrışımın yerini genellikle kritik konuların doğrudan tartışılması almıştır.Terapist daha dolaysız olarak ilgili konuları,hastanın uygun olduğu anda ortaya atabilir.Aktarım duygularının yoğunluğunu sınırlamaya çalışabilir.
Psikozların tedavisinde psikoanaliz kullanılmaz.Psianalitik terapide hasta ve terapist arasındaki ilişki sürekli iletişim gerektirdiğinden hastanın içgörüye açık olması lazımdır.Bu özellikler nevrozlarda bulunur fakat psikozlar terapistle ilişki kuramazlar ve içgörü geliştiremezler.
*Serbest çağrışımın yanı sıra kullanılan başka bir teknik rüya analizidir.Rüyalar,bilinçdışı arzu yada korkuları kılık değiştirmiş olarak temsil eder.Freud,zihinsel etkinliklerin,biri yüzeyde ve biri derinde iki paralel iki paralel düzeyde ilerleyen iki katmanı düşünmüştür.Yüzeyde,yani bilinç düzeyinde yaşanmış olan ve travmatik olarak algılanan olgu,bilinçli bellekten sürülerek çıkartılır ve onun yerini çocukluk amnezisi alır.Alt düzeyde ise süregelen ve canlı kalan bu anılar travma olarak durmaktadır.Bu travma üst düzeye çıkmak için bir eğilim gösterir ve basınç yapar.Ama üst düzey için travma yeniden zedelenmelere yol açacak bir şeydir ve kaçınılmalıdır.Bu yüzden bir sansür işler ve travma anısı çarptırılarak bir semptom haline getirilir ve bu semptom yüzeyde belirir.Başlıca dinamik mekanizma,Ödipus Karmaşası adı verilen,erkek çocuğun babasını ortadan kaldırmaya yönelik dürtülerdir.Bu çocuk gelişimindeki patolojik sapmaların en önemlilerinden biridir.








DAVRANIŞÇILAR

Öğrenme kavramlarını kullanarak kişinin şikayetçi olduğu davranış bozukluğunu gidermeyi amaçlar.Davranışçı terapi davranışa yönelir,temeldeki sorunların ne olduğuyla ilgilenmez,sınırlı ve gayet iyi belirlenmiş davranış sorunlarını terapi amacı olarak seçer,genel kişilik sorunlarıyla ilgilenmez .Kişiliğin belirli yönlerini değiştirmeye çalışan psikodinamik terapinin davranış terapileri,özgül durumlardaki uyumsuz davranışların değiştirilmesi üzerinde yoğunlaşma eğilimindedir.Davranışçı terapinin bir tek kurucusu yoktur (Watson,Pavlov,Dashsel örnekleri)Birçok psikolog bu terapinin ortaya çıkmasına katkıda bulunmuştur.B.F Skinner(1953)psikiyatr Joseph Wolpe (1958,1973,1979)en önde gelen örneklerdir.Skinner edimsel koşullama kavram ve ilkelerini,Wolpe kendine güvenli davranma eğitim tekniğini .Albert Bandura ise sosyal öğrenme taklit yoluyla öğrenme ilkelerini geliştirmişlerdir.Albert Ellis bilişsel psikoloji kavramlarını kaynaştırarak “Bilişsel Davranış Terapisi “ yaklaşımını geliştirmiştir .

GooD aNd EvıL 04-25-2009 12:35 PM

Belli Başlı Davranış Tedavi Yöntemleri

Sistematik Duyarsızlaştırma :

Bu prosedür ,korkuları yada fobileri yok etmede oldukça etkilidir.İki önemli aşaması vardır.Kişi önce gevşemesi için eğitilir,sonra ya imgelenmede yada gerçek yaşamda,korkulan durumla dereceli olarak karşı karşıya bırakılır.Tedavi,bireyin en az korktuğu ,kaygılandığı durumu hayalinde canlandırıp,bu hayal kafasında canlıyken kendisini gevşetip,rahatlatmayı başarmasıyla başlar ve kişi için daha korkutucu durumlar sırayla ele alınarak devam eder.Aslında fobisi olan kişiler kendilerini korku yaratan durumlarda uzun süre kalmaya zorlayabilirlerse başlangıçtaki dehşet duygusu göreceli olarak azalır.Bu prosedüre “TAŞMA” denir.Özellikle agorafobi(kişinin kendi evi gibi güvenli yerleri terk etme korkusu)ve obsesif –kompülsif bozukluğun tedavisinde etkili olduğu kanıtlanmıştır.(Steketee ve White ,1990;Emmelkamp ve Kuipus ,1979)

Kendine Güvenli Davranış Eğitimi

Bu eğitim bireyin, kendi düşünce ve duygularını kendine güvenli, fakat sosyal ortama uygun bir biçimde ifade etmesini amaçlar (WOLPE) Danışan, hangi durumlarda ne gibi sorunu olduğunu anlatır, nasıl davranması gerektiği tartışılır, karar verilir ve hayalde o sosyal durum canlandırılarak (terapist diğer kişi rolünde) davranış tekrar edilir ve öğrenilir. Birçok tekrardan sonra danışan o durumda kendine güvenli davranışı otomatik olarak yapmaya başlar.

Örnek Göstererek Tedavi Yöntemleri

Albert Bandura ve meslektaşları insan öğrenmesinin büyük bir kısmının başkalarına bakıp, onları taklit ederek oluştuğunu ileri sürer. Kişiye öğretilecek davranışın örnek göstererek öğretilmesi gerektiğini önerirler.


Edimsel Koşullama Yöntemleri
Edimsel koşullama yöntemleri kullanılırken istenmeyen davranış ödüllendirilmez, ihmal edilir istenen davranış ödüllendirilir. En çok kullanılan teknikler kısaca şunlardır.

• Markayla ödüllendirme (jetonla ödüllendirme); Temel ilke iyi davranış için marka (jeton) verme, kötü davranış için markayı geri almadır. Yöntem sık sık suç işleyen çocukların yerleştirildiği kurumlarda ve akıl hastanelerinde kullanılır. Kazanılan markalar kantinden yiyecek, içecek alma, bilardo oynama, TV seyretme vb. faaliyetler için kullanılır.
• Kendini Denetim.
Bireyin davranışının başkaları tarafından ödüllendirilmesi yerine, bireyin kendisinin vereceği ödüllemelerle denetim altına alması temel ilkedir. Hangi tür ödülün kullanılacağı ve hangi davranışın ödüllendirileceğine kişi kendi karar verir.
• Biyobildirim (biyolajik Geri Bildirim)
Birey mekanizmasını bilmediği halde, kendi bedeninin işleyiş tarzını etkiyeyebilen bazı değişiklikleri yapabilir. Bu teknik migren, baş ağrısı yüksek tansiyon, kalp çarpıntısı ve sanan nöbetleri tedavisinde kullanılır.
• İtici Uyarıcılara Koşullama Yöntemi
Bu yöntem, bırakması gerçekten zor olan alışkanlıklar söz konusu olduğunda, hasta ve terapistin birlikte verdikleri kararla uygulanır.
Teknik, kötü alışkanlıkla acı veren itici bir uyarıcıyı aynı anda vermektir. Bu itici uyarıcı, elektirik şoku olabilir yada verilen bir ilaç sonrası ortaya çıkan mide bulantısı ve kusma olabilir. Ancak bu teknik zor durumda kalmadıkça kullanılmaz.
• Bilişsel Davranış Terapisi
Albert Ellis kurucusudur. Bireyin kendisiyle ilgili olumsuz duygu ve düşüncelerini öğrenilir, bu düşünce tartışılır, yanlış olduğu gösterilir ve olumsuz düşünce değiştirilir. Araştırmacıların vurguladıkları nokta, kendine güvenen ve yeterli beceri ve yeteneğe sahip olduğuna inanan bireyin, enerjisini kaygı ve korkuya harcamayacağı için, içinde bulunduğu durumda başarılı olacağıdır.
• Varoluşçu Humanıstik Terapi
Humanistik görüşü temsil eden psikologlar, psikolojik bozuklukların, kişinin kendi potansiyelini gerçekleştirme süreci, koşullar yada başka kişilerce engellendiği zaman ortaya çıktığını kabul ederler. Kendini gerçekleştirmeyi, psikolojik gelişmenin temelinde görürler, Bireyin şu andaki öznel yaşantısına ve bu yaşantının ne kadar farkında olduğuna önem verirler. Humanist terapiler, kişilerin gerçek benlikleriyle temas halinde olmaları halinde olmalarına, kendi yaşamları ve davranışları hakkında bilinçli seçimler yapmalarına yardımcı olmaya çalışır. Hasta, kendi olma yeteneğini olabildiğince artırmalıdır. Terapistler, kendilerine davranışsal sorunlarından dolayı başvuran kişiye yaklaşımlarında, bir insanla ilişki kurduklarının ve kendilerinin de bir insan olduklarının farkında olmalıdır. Kişiye geçmişten çok, burda ve şimdi yaşamakta olduğu vurgulanır. Amaç, kişinin kendi düşünce ve duygularını keşfetmesini kolaylaştırmak ve kendi çözümlerine ulaşmasına yardımcı olmaktır.
• Danışan Merkezli Terapi
Carl Rogers tarafından 1940 larda geliştirilen danışan merkezli tedavi, kişinin kendisi için en iyi uzman olduğunu ve insanların kendi sorunlarını çözebilecek yetenekte olduklarını varsayar. Terapist, danışan (hasta yerine danışan demeyi tercih eder) kendi gereksinimi ve duyguları hakkında anlattıklarından hareket ederek içgörü geliştirmesine yardımcı olur. Böylece danışanın duyguları açıklığa kavuşmaya başlar. Terapist sorunları danışanın gördüğü biçimde görmeye çalışmalı sıcak ve onaylayıcı olmalıdır. Empati, içtenlik ve gerçekçilik olması gereken en öneli niteliklerdir.
Danışan merkezli terapi haftada bir kez yer alır. Zamanla kişi terapiste gerçekten güvenir ve bu özgür ortamda yavaş yavaş bastırmış olduğu duygu ve düşüncelerinin farkına varır, yarıda kalmış olan kendini gerçekleştirme sürecine yeniden başlamaya girişir, kendini olduğu gibi kabul etmesini öğrenir ve kendi kendisiyle iyi bir iletişim kurar.

GooD aNd EvıL 04-25-2009 12:35 PM

CARL ROGERS

Carl Rogers insan doğasına iyimser bakan psikologların başında gelir. Gelişme ve iyiye doğru değişme insanın doğasında vardır. Rogers benlik bilincine önemli verir. Benlik bilinci iyi kötü ya da ortada olabilir, kişinin kendisiyle ilgili düşünceleri içerir. Herkes daha olumlu bir benlik geliştirmek ister. Bunun için Koşulsuz Sevgi içinde yetişmek gerekir. Yanlış bir şey yapıldığından sevilmeyen, beğenilmeyen bu yanlış davranış olmalı, birey her zaman için sevilmeli ve sayılmalıdır. Bazı davranışlar yanlış olabilir fakat kişi hataların ötesinde olmalıdır. Koşulsuz sevgi içinde büyüyen kişilerin benlik bilinci güçlü ve olumludur.Kendi kendimizi koşulsuz sevmemiz ve hatalarımızı affedebilmemiz bizim gelişmemizin temel ilkesidir.Rogers’a göre terapist danışanın sorunlarını onun gördüğü gibi görmeye çalışmalı,karşısındakini derin bir şekilde onaylamalı rol yapmamalı,açık ve dürüst olmalıdır.Rogers psikolojik buluşlardan insanlığın gelişiminde yararlanılabileceğinin inancındadır,ancak bunun,insan davranışlarını kontrol altına alarak değil de,tersine psikolojik ilkelerden yararlanılarak insanların daha çok özgürlüğe spantanlığa ve yaratıcılığa doğru gelişmelerine yardım etmekle mümkün olabileceğini ileri sürer.

Rogers’a göre;
-Milyarlarca yıllık bir evrimin ürünü olan insan,yalnız dünyada değil,belki de evrende en değerli varlıktır.Bütün canlılar arasında yalnzca o “bilinç”denilen yetiye sahiptir.
-Her insan gücünü içinden alan dinamik bir varlıktır.İnsan kendinden,edimlerinden nasıl bir insan olarak oluşacağından kendisi sorumludur.Hayatı anlamlı bir hale getirmek kişinin kendisine düşer,kişi seçmek ve tercihlerde bulunabilmek yetisine sahiptir ancak bu yetiyi çevresel koşullar sınırlar.
-İçinden yaşanılan alem bir gelişim,değişim ve oluşum süreci içindedir.Duruk değil dinamik olan bu yaşamda evrimin hedefi,yeni anlam ve değerlere doğru ilerlemektedir.
-İnsan olumludur.Her insan kendine özgü nitelikleri ile bu dünyada yanlızca bir kere yaşar onun için yaşanılan zaman ve olaylar derinlemesine değerlendirilmelidir.
-Geçmiş yada gelecek değil,içinde yaşanılan an önemlidir.Yaşanılan an “ŞİMDİ” dediğimiz içinde bulunulan zaman ,bir gerçektir.
Rogers psikolojiye insanı iç açıdan inceleme gibi yeni bir görüş ve metod geliştirmiştir.

MASLOW

Maslow güdüleri mertebeli bir yapı içinde görür ve insanların alt basamaktaki gereksinimleri giderir gidermez,üst basamaktakileri doyurmaya yöneleceğini kabul eder.En sonunda birey en yüksek yere” kendini gerçekleştirme noktasına “ulaşır.Kendini gerçekleştirmiş bir kişinin özellikleri şunlardır:


Maslow’un Kendini Gerçekleştirmiş bir Kişide Gördüğü Bazı Özellikler

Gerçeğin bilinebilecek yönlerini doğru olarak algılar.
Bilinemeyecek olanların bilinemeyeceğini doğru olarak algılar.
Gerçeği olduğu gibi kabul eder.
Kendini olduğu gibi kabul eder.
Başkalarını olduğu gibi kabul eder.
Yaşamın getirdiği olayları tam anlamıyla yaşayarak tadını çıkarma eğilimindedir.
Kendiliğinden hareket eder.
Yaratıcı bir biçimde hareket eder.
Kendine ve yaşama gülebilir.
İnsanlığa değer verir ve onun sorunlarını ciddiye alır.
Son derece yakın ve derin birkaç dostu vardır.
Yaşamı bir çocuğun gözü ve kalbiyle görüp yaşayabilir.
Gerektiğinde çok çalışır ve sorumluluğunun farkındadır.
Dürüsttür.
Çevresinin farkındadır,sürekli çevresini araştırır ve yeni şeyler dener.
Savunucu değildir.

GESTALT YAKLAŞIMI
Watson,Amerika’da davranışçılığı yaydığı sıralarda (1912-1913)Almanya da “Gestalt Psikolojisi” adı altında psişik olayları değişik bir açıdan ele alan yeni bir görüş beliriyordu Frıtz Peils adlı psikiyatrist bu terapi türünü oluşturmuştur.Önce Almanya da başlamış olan bu akım daha sonra Karl Koffka ve Wolfgong Köhler’in A.B.D ‘ye gidip yerleşmeleri ve orada yayımlarda bulunmaları ile (1924-1940)Amerika ya atlamış ve orada gelişmeye başlamıştır.
Gestaltçılara göre yaşantılar bütün ve karmaşık olaylardır.Bunlar fiziksel ve psişik,çevresel ve içsel birçok etmenlerin belli biçimlerde örgütlenmesinden meydana gelmektedir.Böylece meydana gelen “bütün”içindeki öğelerin toplamından daha fazla bir şey olup ,kendine özgü nitelikler gösterir.Bir davranışı parçalarına bilmek onun bütünlüğünü bozar,anlam ve niteliğini değiştirir.Doğadaki nesneler ve olaylar en küçük parçaları değil,büyükçe parçaları ve bütünü incelendiği zaman daha iyi anlaşılabilir.Gestalt psikolojisine göre,ayrıca hiçbir şey boşlukta cereyan etmez,herşey bir zaman ve uzay ortamı içinde geçer ve o ortamın etkisi altında bir anlam kazanır.Örneğin,sıcak sudan çıkan elimize ılık su ,soğuk su gibi geldiği halde,buzlu sudan çıkan elimize aynı derecedeki ılık su sıcak gibi gelir.
Gestaltçiler davranışların bütünüyle ve içinde geçtikleri fiziksel ve sosyal koşullar dikkate alınarak incelenmesi gereğini savunmuşlardır,önce durum yada nesnenin tümünü görerek ilişkileri kavramanın önemini belirtmişler;kavrayış,sevgi,ve içgörü yoluyla öğrenmenin önemine dikkati çekmişlerdir.Deneğin birşeyi nasıl gördüğü ve kendisi için ne anlam ifade ettiğini sorgulamak önemlidir.Hafıza ve problem çözme konuları algı merkezli yorumlanmalıdır.Gestalt terapisini izleyen psikologlar formel bir kuramsal yapıdan kaçınırlar,çünkü bunun terapiyi sıkı ve dar bir çerçeve içine sokacağına inanırlar.Gestatlçilerde aynı Rogers gibi,insanın kendini gerçekleştirme eğilimiyle doğduğunu,ancak bu eğilimin değişik sosyal baskılar altında herzaman gerçekleşemediğini,sürekli ket vurulduğunu söylerler.Toplumla uyum içinde yaşayabilmek için insanlar kendi iç dünyalarında neler olup bittiğinin ve dış çevrenin kendilerinin nasıl etkilediğinin farkında olmamayı öğrenirler terapinin amacı bilinç düzeyine düşünceleri çıkarmaktır.Farkında akış Gestalt terapinin ana kavramıdır.İnsanlar ne istediklerinin,ne gibi duygular içinde bulunduklarının,ne yaptıklarının farkında olmalıdır.

EKLETİK YAKLAŞIM

Ekletik yaklaşım uygulayan psikologlar,her yaklaşımdan,tedavi olan kişinin davranış sorununun türüne göre,gerektiğince yararlanmak isterler Onlar terapi yöntemini değil,tedavi olan kişinin gereksinimini ön planda tutarlar
Ancak belli bir yöntemi uygulayan terapistler ,değişik terapi yöntemlerinde aynı derecede uzlaşmanın olanaksız olduğunu hatırlatırlar.


Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 05:29 AM

Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11   Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.