www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee

www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee (https://www.cakal.net/index.php)
-   Eskiler (Arşiv) (https://www.cakal.net/forumdisplay.php?f=188)
-   -   Türk Öğer Koç (https://www.cakal.net/showthread.php?t=72225)

Spy_MasteR 06-24-2007 02:20 PM

Türk Öğer Koç
 
*Ecevit*

koparamadılar dalından yapraklarını
beslensin diye gün ışığında
kuytulara gömmedik filizlerini

halkının göz yaşlarıyla sunduk toprağa

gürbüz bir çınar gibi
Anadolu’nun ruhu olarak
salacaksın köklerini derinlere

dolaşacaksın damarlarımızda

Spy_MasteR 06-24-2007 02:21 PM

.Aşk

ölü olmak gülüm
dökülürken göz yaşlarının
omzuma değmediği gündür

Spy_MasteR 06-24-2007 02:21 PM

--------------------------------------------------------------------------------

Çelik

işlerken demiri
vida yapmak
geçerdi içinden
ama hep
bir kişi emrederdi
binlerden biri idi o
sonuçta
başka şekiller
çıkardı ortaya
trikotajda belkide
çalışmak isterdi
ilikler açmak
yada bir yan sanayide
cant kapakları yapmak
kurulamadığı koltuklarına
yanından geçerken
bakmak doyasıya
emeğinin ürününe
ama uyuyamıyordu
ürününü görmekten
korkuyordu
bilmediği yerlerde
bilmediği insanların
çocukları yetim kalırken
alın terini akıtıyordu
demire
şekil veriyordu

Spy_MasteR 06-24-2007 02:21 PM

El

el yabancı değil
bir kol boyu kadar
yakın omza

bir bilek
mesafesi kadar
uzak

nasıl bakmak istersen
düşüncelerinin ivmesini
o yöne çevirirsin

kökenine inersen
her şey kardeştir
her kes gibi
kardeşçe yaşamalı
öğrenmeye zaman kalmasa da
direnmeli kardeşçe yaşamaya
taş ve toprak gibi
su ve ağaç gibi
Ceyda ile Hüseyin gibi
yaşamalı
yabancı olmadan

Spy_MasteR 06-24-2007 02:21 PM

Erdem

ne ilaveten
bir söz söylemektir
erdem
ne de Nergisten doğma
Adem kuludur

suskunluğun günahını
yummaktır
cennet umudundan
insan ömrünün
son çeyreğinde
uzak kalarak

göze ala bilmektir
sevilme arzusunu
mezara
kendinden önceye alarak
takasa girmeden
uzatabilmektir elini
ne densiz
ve takısız
duygularda

Spy_MasteR 06-24-2007 02:21 PM

Garip

garip işte
yüzme bilmiyorum
bir sahil kentindeyim
sözüm ona şiir yazıyorum
doldurarak kelimelerin içini
aslına bakarsanız
gaza gelmiş cengaverler gibi
yel değirmeni arıyorum
adım çıkmış bir kere
sancağım delinse de
dikilmiş burçlara
istemediğimdendir
yüzmeyi bilmemem
sevmediğimden değil
nede laf olsun diye yazılmış
ne kadar çok şey
eksik kalıyor
doldurmak istedin mi zamanı
minyon tipli bir adam gibi
geçip gidiyor
bilmeden taşıdığını
hasbi halden uzak
garip sözlükte
bir çok anlamı taşıyor
takip ettin mi izini
karşına bildiğin şeyler çıkıyor
bursada olup
uludağa çıkmamak
denizlide görmemek pamuk kaleyi
sanki zaruri bir gereksinim gibi
hissetmek her şeyi
farkına vardığını sanmak
eksikliklerin
derecesini değiştirmek önemlerin
bir şiir akımı olmayan
çağrıştırıyor garip olmayı
gel sende gel
garip olalım biraz
masanın üzerinde duran
rakıya dokunmadan
tokuşturalım
şen kahkahalarımızı
neresi garip olurdu
atmanın kahkahayı
ajanslarda bahsedilmeseydi
kap kaçlar, özelleştirmeler
trafik kazaları ırak iran
küreselleşme filan
masanın üzerine
onun için konmasaydı kadehler
kadehlerin yanına konan
bir avuç leblebi
yansıtmasaydı
ülkenin ekonomisini
neresi garip olurdu
atmanın kahkahayı
kadehlere dokunmadan
garip
bir sahil kentinde yaşayıp
yüzmeyi bilmemek
köleliğin farkına varmadan
yaşayıp sessizce gitmek

Spy_MasteR 06-24-2007 02:21 PM

Kolay Değil

söylemek aklıma geleni
katkı sağlamıyor
bir adım daha ileri gitmeye
hava puslu değil kirlenmiş
düşünce artıkları ile

gül güzeldir
ve büyük bir çoğunluk ile
mutabakata varsak ta
saçılınca yaprakları
bir oryantalin ayakları altına
yaratsa da kişide şah saha
çatlar mutabakatın halkası
ve gecenin sonunda
toplarken garsonlar ortalığı
ayaklar altındaki ezilen
gül yaprakları
güzellikte yaratmaz
aynı mutabakatı
kirlenmiştir düşünce
ki daha doğrusu kirletilmiştir

oysa ne kadar çok
kendinden emindir sevgili
dalından kopardığı gülün
kopardığı yapraklarının
bir yüreği alabileceğinden

bir gariplik var bu işte
kopukluğundan olsa gerek
hani karnınız ne kadar aç
olursa olsun koparılırken ekmeğin
yere dökülen kırıntılarının
akla gelse bile toplanıp
yenemeyeceği gibi
düşünce kırıntılarının da
saçılırken çevreye
onlardan da beslenecek
yaşam çeşitliliğinin
bazen sağlasa da yararı
bazen de karşında bir duvar olacağını
bilmeden akıntıya bırakmış
somut gerçeklerden uzak
sözlerle beslenmek
bir gariplik var
biliyorum büyük bir çoğunluk ile
hem fikir gibi görünsem de
detaylara girdiğimizde
ayrı ayrı düşündüğümüzü

işte bu konu garip değil
soyuta soyut bakmak
yada somutu görmek
tüm söylevlerin dumanında
işe bu garip değil
kolayda

Spy_MasteR 06-24-2007 02:22 PM

--------------------------------------------------------------------------------

“Basından-Bilirkişi Raporu”

sessiz
sevdalara gömüldü gözyaşları
başında mezar taşı bulunmayan

soluğu kesilecek gibi
kavalı üfleyen çobanın

bir sevdadır
serçenin yavrusuna öğrettiği
özgürlüğe kanat çırpıntısının

“Basından-Bilirkişi Raporu”
“çocuğunuz öldü, ilerde yapılacak masraftan kurtuldunuz”

merhaba demek için Dünyaya
tüm tohumlar yırtıyorlar zarlarını
kolay değil kabuğunu delmek
bakmak ala bildiğine çevreye
yaşaya bilmek onurunla

utanıyorum
filizler boy verirken
sevdalar serpilirken
ezilmelerine

birazda kabahat bende diyorum
sessizliğime gömülmüş
onurdan bahsediyorum

Spy_MasteR 06-24-2007 02:22 PM

10 Kasım

mavi idi bakışları duru gökyüzünü andıran
içine bakıldığında sonsuz huzur bulunan
dalıyordu karanlığın içerisine mızrak gibi
her bir kıvılcımı yeni ateşler yakarak
direniyordu ölüme
bıraktığı emanet için

Spy_MasteR 06-24-2007 02:22 PM

29 Ekim

1-)
Çocuktum, okulun dışında yaşadığım anlarda, öylesine benzemezdi bu günlere, küçücük ellerim vardı bir silahın kabzasını kavrayamayacak…iplerini tutardım uçurtmamın…

annem
kuzinemizin
küllüğünde
köze yatırırdı
patatesleri

pek fazla
şeyimiz yoktu
yapacak

beklerdik

2-)
Bir kıpırtı başlardı ağabeylerimizin ablalarımızın yüreğinde, en güzel okul elbiseleri ile çıkarlardı o gün okul yoluna…


dışarıda
gün doğardı
sessizliğe

3-)
Büyüdük hep öyle kalmadık, kıpırtılar sardı bizleri de, açtık her şeye, kolay değildi öğrenmek, kolay değildi o günlerde… dışarıda güneş batmak üzere…

iki gün
sonra gelen
gazetelerden
okurduk tefrikaları
iki gün geç
başlardık her şeye

4-)
Büyüdük, büyüdük sürekli, anlamasak ta bir şeyleri, içimizden akan çağlayanların yürüdük gözüne doğru, korkularımızla tanışarak, sarılacak bir şeyler arayarak…

huzur bulurduk
koruyacaktı bizi
uzun şapkalı
şapkasında yıldızlar kaplı
şeytan suratlı ak sakalı
sam amca
tüm korkaklığımıza karşı

fırtınalara
karışırdı söylentiler
tereyağları kavurmaları
ne varsa
savaş artıklarından kalma
bastırırdı korkularımızı
ak sakallı uzun şapkalı

kursaklarımızda
bir düğüm misali
basılırdı çocuk düşlerimize

5-)
Kimse sormazdı bizlere, sever misiniz kavurmayı, tozdan sütü, midelerimizin isyanına karışırdı bir şeyler, sormamışlardı… bizde sormamıştık miadını kursağımıza tıktıklarının…

hiç kavurma sevmedim
süt sevmezdi bizim kuşak

anaforlarda kaybettik
masum çocukluklarımızı
ellerimiz büyüdü
ellerimiz büyüdü

6-)
Verdiler hep istemeden, verdiler durmadan, dilenmeler alışkanlıklara dönüşene kadar, çocuk olamadık isyanlarımızda, kuru bir ekmeği kemiremedik doyasıya…onurumuzla yaşayamadık…

bir kızın saçına dokunmadan
çektiyse tetiği parmaklarımız
bilir misiniz kaç hüzün
koynuna almıştır bizi

kaç tefrikada
eritmişizdir coşkularımızı
kaç sevdayı bitirmişizdir
acılarla dağlanarak

7-)
Onun içindir ki unuttuk zamanın yaşını, yaşayamadan yaşlarımızı büyüdük, yürüdük hedeflere…ellerimiz büyüdü, ellerimiz,ellerimiz…

yapacak
pek fazla şeyimiz yoktu
düşünmekten başka

çocuktuk
masumduk
kurtlar sofrasında
kuzu yaptılar bizi
koyun olup
sürüye
saydırmadık kendimizi

8-)
Düşünemedik bir çok şeyi, tadamadık bir çok yaşı, ne uzun uzadıya birdir birle oynayabildik, ne çelik çomağı tutabildik elimizde…erken tanıştık çelikle, erken tanıştık soğuk duvarla, kör kapı ile…

aya
bakarken
düşünmezdik
ay yüzlü sevgilileri

ay yarılacaktı
aya ayak basılırken
bize öyle söylenmişti

çocuktu yüreklerimiz
hiç yalan söyler miydi
bilgelerimiz
çok masallara
meze ettik
masum *******imizi

9-)
Öğrendik her yaşın altında ezdirerek kendimizi, her nakaratı attık içimize şiar gibi, namluya sürülen şavkı gibi vurmak için karanlıkları…

doğruyduk
çalışkandık
on yılda çelik ağlarla
kuşatmışlardı memleketi

10-)
Bir şeyler oluyordu hissediyorduk, Bilmesek de bir şeyleri, bir şeylerle gizleseler de bir şeyleri, Cumhuriyetin çocuklarıydık, açtık bilgiye…

yorulmuşlardı
belkide

belkide
unutmuşlardı
bizleri

anaforlara
kapıldı düşlerimiz
büyüdük
büyüdü ellerimiz
dolduracak kadar kelepçeleri

11-)

Pek fazla bir şeyimiz yoktu yapacak o yıllar büyüdük, ellerimiz soğuk demirleri kavradı, Demirler yürekleri yaktı…

kuzinenin külleri
arasından çıkarırdı
annem
patatesleri

iki gün
sonra gelirdi
haberler
iki gün sonra
başlardık her şeye

közlenmiş
düşüncelere
yatırdım
düşlerimi

yirmi dokuz ekimi
bir bayram bilirdim
öyle öğretmişlerdi
dedelerimiz


Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 06:51 AM

Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11   Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.