www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee - Beğenmiyorsan İzleme Kardeşim

Hayatı boyunca "hürriyet" kelimesini ağzına sürmemiş bir kısım televizyon erbabı, şimdi birden "zaping hürriyeti" diye bir kavramı keşfetti: "Memlekette hürriyet var. Bizi seyretmek istemeyen zap yapar öbür kanala geçer" diyorlar. İyi ama, öbür kanalda da onlar var...

Düşünün; bir uyuşturucu kaçakçısı yakalanıyor. Polis sorguya alıyor. "Yaptığın işin insanları ne hale ge*tirdiğini biliyorsun değil mi" diye soru*yor. Kaçakçı gayet pişkin yanıtlıyor:

"Fakat amirim; ben kimseyi bu me*reti almaya zorlamıyorum ki, o hale gel*mek istemiyorlarsa almasın onlar da..."

Son zamanlarda televizyondaki çerçöpü savunanların geliştirdikleri "Be*ğenmeyen izlemesin" söylemi aynı man*tığa dayanmıyor mu?

Son sekiz yıldır adım adım, kana, gözyaşına, boş lafa, sansasyona, şiddete alıştırdılar seyirciyi...

Ekranı, gözünü daya*yıp insanların yatak odalarını dikizlemeye yarayan bir anahtar deliğine çevirdiler. Haber bültenlerini "seçme saçmalar" lis*tesine, spor program*larını geyik muhabbetine, reality show'ları korku filmine dönüştürdü*ler. Sohbeti yorgan altından açmayı, konuğa belden aşağı soru çakmayı marifet saydılar.

Yıllar yılı cinsel açlığa terkedil*miş seyirci, damardan enjekte edilen bu afişteliğe müptela olup "Aç... aç..." diye bağırmaya başlayınca da kabahati onlara atıyor, "Onlar isti*yor, biz de açıyoruz" diyorlar. "Memlekette zaping hürriyeti var. Beğenmeyen zaplasın" diye akıl veri*yorlar.

iyi de, zaplanan kanalda da onlar var; kaçış yok ki...

* * *

Peki hiç düşünüyor musunuz; "10 yıl öncesine kadar ekranda kan görmeye dayanamayan seyirci şimdi ne oldu da, sıradan bir ev kadınının, kocasını nasıl yatağa bağlayıp kaç yerinden bıçakladığını izleyebilmek için ekran karşısına mıhlandı" diye...

Yanıt, basit bir ekonomi kuralında...

Bu talep yaratıldı. Bilinçsiz bir arz politikasıyla... daha çok izlemek... daha çok reklam almak... kendinden sözettirmek uğru*na...

Bir kısım televizyon pazarlamacı*sı, karpuz satıcısı edasıyla program yaparken "Kan çıkmazsa para yok" dediler. Herkes birbirinin ensesini dişleye dişleye, kan görmeden yaşaya*mayan bir vampirler ülkesi yaratıldı.

Şimdi de kendi sorumluluklarını unutturmak için topu halka atıyorlar.

"Bunlar gerçekten izleniyor mu" tartışmasını bir kenara bırakıyorum. İzleniyorsa bile herhalde burada en son suçlanacak kesim seyircilerdir...

* * *

İki:

"Ratingim yüksek, demek ki be*ğeniliyorum" zannı da boş bir hayal*dir. Genelevlerin de müşterisi çok. Bu iyi olduklarını göstermez ki!

Kimi program, bir "Aç... aç... show" gibi... Ne kadar açarsan, o kadar yükseliyor ratingin... Bu hesapla bir gün tüm çamaşırlarından (ve de*ğer yargılarından) feragat edebilen sunucunun en yük*sek ratinge ulaşabileceğini söylemek de mümkün.

"Eh bak, bundan sözettiğine göre sen de seyrediyor, beğeniyorsun" ithamına gelince... Bu da doğru değil. Çoğu televizyon şahsiyetinin mevcut muvaffakiyetini, şahıslarına müteveccih nefrete borçlu oldukları bilin*meyen bir şey değil. Kaldı ki, mesela bunların çoğunu ben de izliyorum; üstelik sadece izlemiyor, aynı zaman*da da kaydediyorum; sırf bir utancı belgeleyebilmek, ilerde insanlara, bir dönem ülkelerinde nasıl yayın ya*pıldığını gösterebilmek için...

* * *

Üç:

Diyelim ki, herkes bu tuhaflığı bayıla bayıla izliyor...

Öyle bile olsa bir yayıncı (bırakın yayıncıyı bir in*san) hiç "Ben ne yapıyorum" diye düşünmez mi? Oku*duğu haberi, sunduğu programı, sorduğu soruyu, yaptı*ğı yayını izlemez mi hiç?

"Neden ratingim yükseldikçe ben alçalıyorum" diye düşünmez mi?

Bu tahterevalliden inmek istemez mi?

Kuralı unutmayalım.

Uyuşturucuyla mücadele için, uyuşturulanın tedavisi yetmez; asıl uyuşturanı halletmemiz lazım...