Sunay Akın'dan Şiirler
62 TAVŞANI
Denize düşen bir oyuncaktır Kız Kulesi
Soruyorum berber koltuğundan
İki ayna arasında akıp giden görüntüme
Şair olanımız hangisi?
Pencere tüllerine gelinlik diye sarılan
O küçük kız nerede şimdi?
Gemim battı çoktan
Denize inen tüm filikalarıma erkekler bindi
Duvardaki yangın düğmesini örten cam parçasıyım
Kurtuluşun olacaksa hiç düşünme ayakkabının topuğu ile kır beni
İnanmıyorum uzaylılara duymalıyım birilerinden
Yıldızlardan nasıl görünürdü diye mahallemizdeki yazlık sinema
Öğrendim saat kulelerini kibrit kutularından
Bağışla beni iki dünya savaşının yaşandığı yüzyılda
Nüfus cüzdanımdaki 62'den yaptığım tavşan
AYRILIK ŞİİRİ Her satırı
Mendireğe dizili karabataklara benzeyen
Bir mektup bırakarak
balıkçı koyundan
sisler icinde uzaklaşan kayık gibi
bir sabah usulca ayrıldın
koynumdan
Bütün yolcularını
Boğaz köprüsünün çaldıgı
Araba vapurunun
boş seferleri
gibi yanlızca rüzgâr
gezinir sensiz
yüreğimde
Durgun bir sudur aslında deniz
ki çocukların acemi oltalarını denedikleri
kuytu bir iskelenin
tahtaları altına yazdıgım
ayrılık siirini okudukca
dalgalanır...
ÇOCUK VE HÜZÜN
I
Ne zaman bir çocuk ölse
gözü evlerinde
annesinin kavurduğu
helvada
kalır
II
Yoksul bir çocuk görsem
yağmur altında üşüyen
köprü olmak geçer
hiç değilse
içimden
III
Her akşamüstü oyuncakçı
camekanından
çocuk ellerinin
izlerini
siler
GİTME KAL
Batan güneşe doğru
Sürerken atımı
'Gitme kal'
Demeni bekliyorum
Ama yalnızca
Rüzgar çekiştiriyor
atkımı
GÖZYAŞI
Ödünsüz bir sobanın
yanında titreyen
çocuğu görse yağmur
gözyaşlarını odaya
tavanarasındaki delikten
usulca bırakır
KAĞIT GEMİ
Deniz kıyısında
bir martıyla konuşurken görüyormuş
dostlarım beni sürekli
bir kaptanım çünkü
kağıt gemilerden
emekli
Kılları uzadıkça ellerimin
unuttum kağıtlardan
nasıl gemi yapıldığını
ki yaşlılığa uzanan
birer iskeledir parmaklarım
çözüldü uçlarından
nice kağıt geminin
palamarı
Çocukluğumun tahta atını
bozarak yaptığım iskeleye
küçük bir kağıt gemi
yanaşır mı dersiniz
kazısam ellerimdeki
bütün kılları ! ...
KÜL KEDİSİ
Beyoğlu'nda gezinen tramvay Kürtür
deniz görünmez çünkü penceresinden
insanların öldürüldüğü dağlarda
inanıyorum yine de
dikkat ceylan cıkabilir uyarısına
bir orman yolundan geçerken
Savaş ki ülkemde
bütün bardakları kırılan
birer sürahi gibi
çocuklarını gözyaşlarıyla bekleyen
nice anneler bırakmaktadır
pencere önlerinde
Tutuşunca Madımak Oteli'nin perdesi
bir kez daha kondaklandı umudumuz
yürümeyi öğreteceğiz ona
sonra yeniden koşmasını
masal olmadığını söylüyor güzel günlerin
Sivas sokaklarında doğuran kül kedisi
Denize doğru inen bir sokaktır ülkem
düz değildir taşları
ayakkabılarını bağlamadan
peşinden koşarken bir martının
ipe takılıp düşer
özgürlüğün eve avluya sığmaz çocukları
Başımızdaki şapka bireysel
şemsiye sosyalist yanımızdır
ve tek şartı
ters dönen bir şemsiyeyi düzeltmenin
zor da olsa yürümektir
rüzgara karşı
ÖLÜ ASKER
Zeynep ve Derviş'e
Nasıl da çok istemiştim
savaşa gitmeden
sevgilimle evlenmeyi
ama nereden bilebilirdim
ki silahın
demirine çarpıp
saklandığım yeri belli edeceğini
parmağımdaki yüzüğün...
SEVMEK
Saçak altına sığınmış
göçmen kuşun
kar tanecikleri arasında
düşen beyaz tüyünü de
görebilmek
İşte
sevmek
YALNIZLIK
Şemsiye yapımcıları
ıslanmaktan
tek kişiyi koruyacak genişlikte
kesince kumaşları
yağmur değil
yalnızlıktır yağan
Daha da hüzünlendirir her gece
kentin sokaklarını
bekçinin nefesiyle
düdüğün içinde dönen
nohut taneciğinin
yalnızlığı
Ne çok sevinirim bilseniz
bir yılan
mezarıma girerde
göğüs kafesimin kemikleri içinde
kış uykusuna
yatarsa
YARA BANDI
Nasıl unutursun
ilk günleriydi İstanbul'a taşındığınızın
usulca dokunmuştun hanımeli kokan
bir duvara yaslı beyaz bisiklete
-Binmek ister misin
diye bir sesle irkilip
ayrılmıştın hayal dünyasından
Annenin dizlerine yatırıp
sarı saçlarını
saatlerce taramayı düşlediği Ömercik
duruyordu işte tam karşında
ki yaramazlık yaptığında
az mı dua ederdi
onun gibi uslu olmana
Kalır mıydın hiç altında
böylesi sıcak bir davranışın
sen de cebinde taşıdığın
kolonya kapağını uzatmıştın ona
ve başlamıştı bir arkadaşlık
çatılarına martıların konduğu
Çiçekçi sokaklarında
Evlerin arasından
bakmak isterken Kız Kulesi'ne
acemisi olduğun bisikletten düşmüştün
gitmiyor gözünün önünden
filmlerdeki gibi yardımına koşması
üstelik o gün ilk kez
yara bandıyla tanışmıştın
Kaybettin Ömerciği
şoförlük yaptığını duymuştın bir ara
ama bu şehirde
taşradan gelen bir çocuğa
bisikletini verecek insanların
yaşadığına inanıyorsun yine de
siyah ve kıvırcık saçlarınla
__________________
Beni affet,
Kaybetmek için erken
Sevmek için çok geç....
|