Gidiyorsun...
Mutluluklarımızın, uzun çizgiler arasında bağ oluşturan minik noktalar olduğunu unutmuşcasına, çizgilerimdeki tüm minik noktalarımı senin çizgilerine dizmeye çalıştığımı görmeyerek, görmezden gelerek, görmek istemeyerek, senin
“mutsuz” geçirdiğin bir gün için hayatımda ki tüm günlerimi vereceğimi bilmezden gelerek,
“mutsuzum” diyerek,
“mutluluğumu” alıp, gidiyorsun.
Gidiyorsun...
Nefes alamıyorum. Boğazım acıyor. Genzim yanıyor. Göz kapaklarımı kapatamıyorum, ellerim yaşlarımı silecek güçte değil.
Nefes alamıyorum. Hayatta “tek kalır” dediğin yolda, tek yönlü biletinle,en ufak bir kararsızlık olmadan adımlarında, ceplerine umutlarımı koyup, ellerime keşkelerini sıkıştırıp, kendine ait
“acınla”,bana
“bizim” acımızı bırakıp, gidiyorsun.
Gidiyorsun...
Yüreğinin getirdiği yoldan gelmiştin bana, aklının gösterdiği yol ile gidiyorsun benden..
Seni sardığımda vücudunu kaplayan huzurla daldığın derin uykudan, zihninin acımasız kabuslarıyla sıçrayıp,“
şans bitti” diyerek, gidiyorsun.
Gidiyorsun...
Susun artık keşkeler, bitmesini istediğiniz umutlar bitti, ayrılsın dediğiniz yollar ayrıldı.
Susun artık keşkeler,“
O” sizi işitmez artık,
Doğma aşkımızın şahidi dolunay, dava düştü..
Gitmelerin üstünü çizdiğim halde gene de..
Gidiyorsun!...
Hoş-ça-kal...