Tek Mesajı Görüntüle
Old 12-18-2006, 01:04 AM   #6
Bostandere
Forum Aşığı
 
Üyelik Tarihi: Dec 2005
Mesajlar: 4,764
Teşekkür Etme: 111
Thanked 1,308 Times in 803 Posts
Üye No: 4863
İtibar Gücü: 3033
Rep Puanı : 65437
Rep Derecesi : Bostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond repute
Cinsiyet :
Varsayılan

ELIZABETH BATHORY 1560 – 1614 “Vampir Kontes“



600’den fazla kızın katili Elizabeth Bathory (Macarcada Erszebet Bathory) 1560 yılında, Vlad Tepes öldükten yaklaşık 100 sene sonra, Macaristan'ın en zengin ve köklü ailelerinden birinde doğmuştur. Atalarından Prens Steven Bathory,1546'da Vlad Tepes Eflâk’ta tacını geri isterken ona yardım etmiştir. Elisabeth doğduğu sıralar, ailesi Macaristan'ın en soylu ve zengin ailelerinden biriydi. Kuzeni Macaristan başbakanıydı. Amcası Stephan ise daha sonra Polonya kralı olmuştur. Bathory ailesi zengin ve soylu olmasının dışında, çok güçlü ilişkiler ve tanıdıklara sahipti.

Elizabeth Bathory daha 4–5 yaşındayken sara nöbetlerine katlanmak zorunda kalıyordu ve sorunlu bir çocuk olarak yetişti. Sorunlu ve çekingen yapısına rağmen genel olarak entelektüel, becerikli ve akıllı bir kadındı. 1575 sonbaharında,15 yaşındayken,25 yaşındaki Kont Ferencz Nasdasdy ile evlendi ve kendi soyadını devam ettirmek için soyadını ona verdi. Evlilikten sonra Csetjhe Kalesi'ne yerleştiler. Kale, Macaristan'ın kuzeybatısında, şehre yukarıdan bakan bir tepede yer alıyordu. Evlilik, aslında Nasdasdy ailesinin bir sınıf atlama çabasıydı. Çünkü daha güçlü olan Bathory ailesi onlardan daha üst bir statüde bulunuyordu. Evlilikten sonra birçok spekülasyonlar oluştu. Evlilik sonrası da Nasdasdy ailesi daha soylu bir konuma atlamış oldu. Evlilik, meyvesini ilk birkaç yıl içinde verdi ve birkaç çocuk dünyaya getirdiler. Kont Ferencz zamanının büyük bir kısmını, evinden uzakta, Türkler ile savaşarak geçiriyordu. Savaş alanında cesur ve güçlü bir askerdi ve hayatının son döneminde Macaristan'ın “Kara Kahramanı“ olarak anıldı. Evli oldukları 25 yıl içerisinde, kocası savaşa gittiği için yalnız kalan Elizabeth'in hayatı gittikçe sıkıcı bir hal alıyordu. Zaman öldürmek için saatlerce ayna karşısında güzelliğine bakıyordu ve genç erkeklerle birlikte oluyordu. Zaman zaman kalede, sado-mazoşist lezbiyen *** partileri veriyordu. Bir seferinde bir erkekle birlikteyken kocası tarafından yakalandı, ama kocası onu affetti.

20'li yaşlarında kölelere işkence yapmanın ona zevk verdiğini fark etti. Neden böyle olduğu hakkında bir bilgimiz olmasa da, tüm yaptıklarından, onun başkalarının acı çekmesinden zevk aldığını anlayabiliyoruz.

Anlatılan bir hikâyeye göre; bir gün, genç bir hizmetçi kız, Elizabeth'in saçını tararken yanlışlıkla biraz çeker, ardından çok sert bir tokat yer, burnundan akan kan Elizabeth'in eline gelir ve o, kızın güzelliğini aldığını düşünür. Ardından erkek uşağı Johannes Ujvary'e kızı soymasını söyler ve kızın kollarını bir fıçının üzerinde tutarken atar damarlarını kestirtir. Genç kız öldükten sonra Elizabeth bu kanla banyo yapar. Artık genç kalmanın yolunu bulduğunu ve vampirizm ile gelen bu kanın hayatı olduğunu düşünür... Bundan sonraki 10 yıl içerisinde Elizabeth Bathory'nin yardımcıları ona birçok güzel kız getirdiler. Sadece o çevreden değil birçok başka şehirden de köle adı altında getirilen kızlar, kanlarının banyo yapmak için kullanılacağını bilmeden kaleye gidiyorlardı.

Elizabeth, bir süre sonra Dorotha Szentes (Darko) adlı gerçek bir büyücüden büyü ile ilgili bilgiler almaya başladı. Bunun üzerine Darko Elizabeth'in sağ kolu oldu. Bunun dışında eski hemşiresi Ioona Joo, erkek uşağı Johannes Ujvary ve Anna Darvula adlı hizmetçi kız da ona yardım ediyordu. Onların da yardımı ile Csetjhe Kalesi tüm kötülüklerin merkezi olmaya başlamıştı. Elizabeth daha çok genç kızları seçiyordu. Kızları bağlayıp, ayak parmaklarının arasına yağlanmış kâğıtlar koyup önlerinde ateş yakıyordu. Bir şekilde ateşten kaçmak için kıvranan kızların ayakları alev almaya başlıyor ve sonra tüm vücutları yanmaya başlıyordu. Bilinen bir başka işkence yöntemi ise, kızların ağızlarını, çeneleri birbirinden ayrılana kadar çekmesi idi. Huyu iyi olduğu günlerinde kızları soyarak erkek misafirlerin önüne çıkartıyordu. 20'li yaşların sonuna doğru iki kızından ve bir oğlundan sıkılan Elizabeth, onları evlatlıktan reddetti ama onları bu işkence ortamının içine sokmadı.

Yıllar geçtikçe masum kızların kanına olan ihtiyacı gittikçe artıyordu. Yeni işkence yöntemleri geliştirmişti. Mesela kızları tamamen bal ile kaplayıp onları böceklerin ve arıların önüne atıyordu. Bir başka işkence yöntemi ise soğuk su yöntemi idi. Esir aldığı kızları çıplak olarak 0 derecenin altında, soğukta, buz gibi suyla, donarak ölene kadar yıkıyordu. Kocasının ölümünden sonra, kendisiyle ve güzelliğiyle daha fazla ilgilenmeye başladı. Ardından onu gençleştirdiğini düşündüğü kan banyoları başladı. Kaleye getirilen kızların kanlarını emiyor, açılan yaralarındaki etleri yiyordu. Kontes, Alman saatçilerinden ve demircilerinden işkence aleti sipariş ediyordu.

Bir süre sonra Csetjhe Kalesi tamamıyla bir işkence merkezi haline gelmişti. Çivili kafeslerde kızları öldürüyor, onun için özel yapılmış bu kafeslerin altına girip, kanın akması için yapılan delikten banyo yapıyordu. Elizabeth bazen iç güzelliği için onların kanlarını da içiyordu. Bir süre sonra artık bu basit köle kızların kanlarının bir işe yaramadığını düşünen Kontes, daha asil ailelerden köleler almaya başladı.

Elizabeth iyi eğitim görmüş, akıllı bir kadın olmasına rağmen çok acımasız ve zalim bir kişiliğe sahipti. Anlaşılan kocasının ölümünden sonra ortaya çıkan ölüm korkusuyla, uşaklarına ve kölelerine karşı sadist davranışlar içersine girmişti. Sonsuzluk ya da uzun hayat olmazsa bile en azından kan banyosu yaparak genç görünümlü bir ten elde etme çabasındaydı. Kocası bir asker olarak, savaşta esir düşmüş Türk askerlerine duygusuzca işkence ederdi ve Elizabeth aslında, nasıl zulmedileceği hakkında bilgileri kocasından almıştı.
Elizabeth'in terörü uzun yıllar devam etti. Kurban listesi gün geçtikçe artıyordu. Kontes kurbanların isimlerini çalışma masasındaki defterine yazıyordu. Cesetler kalenin koridorları altında yakılıyor veya ormana atılıyordu. Genç kızlar eğitim veya çalıştırma adı altında kandırılarak kaleye getiriliyorlardı.

40 yaşına yaklaşmıştı ve yavaş yavaş yaşlandığının belirtileri ortaya çıkıyordu. Ne yaparsa yapsın bunları ortadan kaldırmıyor ve güzelliğini kaybetmeye başlıyordu. Bununla beraber Elizabeth yavaş yavaş çevre köylerde de konuşulmaya başlanmıştı. Hakkındaki ve Csetjhe kalesi hakkındaki dedikodular Macaristan imparatoruna kadar ulaşmıştı. Bunun üzerine imparator tarafından, Elizabeth'in başbakan olan kuzeni Kont Cuyorgy Thurzo'ya kaleye baskın düzenleme görevi verildi. 30 Aralık 1610'da Elizabeth'in kuzeni tarafından yönetilen bir grup asker Csetjhe kalesi'ni gece bastılar.

Hepsi kaledeki korkunç görüntüden şaşkına döndü. Ana holde yatan bir kız cesedinin kanının emildiği anlaşıldı. Bir başka tarafta vücudu delinmiş ve hala canlı olan bir kız yatmaktaydı. Daha sonra keşfedilen zindanda ise bazısı işkence görmüş birçok kız hücrelerde beklemekteydi. Kalenin altında yaklaşık 50 ölü kızın cesedi bulundu... Kale basıldıktan sonra Elizabeth'in yardımcıları da cezalandırıldı. Parmakları kesilerek ateşe atıldılar ve kazığa bağlanarak yakıldılar. Elizabeth cezasını da ağır bir şekilde çekti. Hayatı boyunca kendi kalesinde neredeyse tamamı duvarlarla çevrili bir odada kalacaktı. Odada sadece bir delik açılmıştı, o da yemek vermek ve hava almasını sağlamak içindi. Bir gün yemek vermeye gelen görevlilerden biri Elizabeth'e verdiği yemeğin hala aynı yerde olduğunu ve dokunulmamış olduğunu fark etti. 21 Ağustos 1614'de, 54 yaşındaki Elizabeth Bathory ölü olarak bulundu...

Elizabeth Bathory'nin kapatıldığı kule şu anki Slovakya'da bulunmaktadır. Tüm yaptıkları ve suçları da Macaristan devlet arşivinde yer almaktadır. Elizabeth Bathory'nin ölümünün ardından kale boşaldı ve terk edildi. Kontes Bathory ailesinin mezarlığına yerleştirildi. Elizabeth Bathory tüm bu yaptıklarıyla iler ki zamanların da ilham kaynağı oldu. 1970'lerde çekilen “Drakula Kontes” adlı filmin hikâyesi Elizabeth'in hikâyesini anlatıyordu ve filmdeki ana karakterin adı Mathory idi. Söylenenlere göre Bram Stoker'ın Dracula'yı yazmasında da Elizabeth Bathory büyük ilham kaynağı olmuştur.

Özellikle Elizabeth Bathory'nin hikâyesine yabancı olanlar için , “nasıl” ve “neden“, soruları merak uyandırıcı olabilir. Bizler kuralların olduğu, kötü davranışların engellenmeye çalışıldığı bir zamanda ve toplumda büyüdük ve yaşıyoruz. Hepimizin, kimsenin haklarını engellemediğimiz sürece, özgür yaşama hakkı vardır. Elizabeth Bathory, soylu ve zengin bir ailede doğduğu ve büyüdüğü için herhangi bir kaygısı yoktu. Zamanın dünyasında kriminoloji kavramı yeterli derecede bulunmamaktaydı. Elizabeth, küçüklüğünde yaşadığı bazı olaylardan dolayı, öldürmenin serbest bir davranış olduğunu sanıyordu.

Kafasında oluşan bu vahşi düşünce ve zihinsel sorunları, onu bu hale getirmişti. Güzellik onun en değer verdiği kavramdı ve yaşının ilerlemesiyle bu özelliğini kaybedeceği gerçeği, onun bu vahşi yanının oluşmasının önemli bir sebebiydi. Senelerce, hiç bir engele takılmadan terörü devam etmişti. Bathory'nin zamanlarında yerleşen aristokrasi, topraklardaki kanunları yönetme görevinden sorumluydu ve suçlu kişileri cezalandırmak görevini de kendilerinde görüyorlardı. Elizabeth Bathory'nin kanunları çiğnediği dönemlerde ise zaten kanunlar kendi ailesine aitti. Birçok kaynağa göre Elizabeth'in yakalanışının bu kadar uzun sürmesi, onun ailesinin soylu olmasından kaynaklanıyordu. Kontes Elizabeth Bathory, kendini beğenmiş, zihinsel açıdan dengesiz bir insandı ve koşullar onun içindeki şeytanın ortaya çıkmasını sağlamıştı. Ama tüm bunlara rağmen, zamanının kanunları eğer onu durdurmaya yönelik olabilseydi, bu kadar kızı öldürebilir miydi, bilemeyiz...





GERARD SCHAEFER (The Killer Cop)



1973 yılında Florida da şerif yardımcısı Gerard Schaefer otostop yapan iki genç kıza tecavüz etmekten tutuklanır. Kızları yardım bahanesiyle kaçırıp tecavüz etmiştir.6 ay hapiste yattıktan sonra iyi halden serbest bırakılır. Hapisten çıktıktan sonrada cinayetlerine devam eder ve yakalanana kadar 34 genç kızı daha öldürür.(Schaefer’ın iddialarına göre bu sayı 80)

Schaefer kurbanlarını ikişer kaçırmaktan hoşlanıyordu. Kurbanları otostop yapan kızlardı. Yöntemi ise hep aynıydı, kızlara yardım bahanesiyle yaklaşıyor, rozetinin de yardımı ile kurbanlarının güvenini kazanıyordu. Onları ormanın kuytu yerlerine yâda ıssız yerlere götürüp, tecavüz ediyor, işkence ediyor, kurbanlarını kötürüm bırakıyor ve sonra öldürüyordu. Kurbanlarını bağlı bir şekilde günlerce aç ve susuz bırakıyor. Aklına estikçe geri dönüp işkence ve tecavüze devam ediyordu. Bunları yaparken de kurbanlarına, onları nasıl öldüreceğini en ince ayrıntısına kadar anlatıyordu.

En büyük zevki ise kızları birbirine düşürüp 'Önce arkadaşımı öldür' diye yalvartmaktı. Yakalandıktan sonra evinin çatı katında kurbanlarına ait diş, kol ve bacak parçaları ile yine kurbanlarına ait mücevherler bulunmuştur. Hapisteyken 'KATİLİN KURGUSU' isminde bir kitap yazmıştır. Kitap Schaefer’ın cezaevindeki cinayet ve tecavüz fantezilerini içerir.

Gerard Schaefer 3 Aralık 1995 yılında hücresinde ölü bulundu. Vücudu delik deşik edilmiş ve boğazına bir bıçak saplanmıştı. Hücresinin duvarları kan içindeydi, otopsi sonucu Schaefer’ın 42 yerinden bıçaklandığı anlaşıldı.




GILLES DE RAIS 1404 – 1440 (Baron Mavi Sakal)



Gilles de Rais,1404 yılında İngiltere’de ki Machecoul şatosunda doğdu. Ailesi, köklü ve soylu bir aileydi.9 yaşında babasını kaybeden Gilles, dedesi Jean de Crao’nun yanına gönderildi. Gilles kadınlardan uzak sırf erkeklerin yaşadığı bir ortamda büyütüldü. Genç yaşta kuzeni Roger de Brigueville ile eşcinsel bir ilişkiye girdi. Sonraki yaşamına egemen olacak sapkınlık ve sadizm yavaş yavaş ortaya çıkmaya başlamıştı.16 yaşında İngiltere’nin en zengin mirasçısı olan kuzeni Catherine de Thouars ile evlendi. Fransa kralının oğlu İngiltere kralı 5.Henry’e savaş açmıştı. Büyükbabasının isteği üzerine 1426’da Rais yedi arkadaşıyla prensin ordusuna katıldı. İki yıl savaşın en şiddetli safhalarında savaşan Gilles yiğit bir asker ve yetenekli bir komutan olarak çevresine nam saldı.

Savaş Raisin sadist yanını da gün ışığına çıkarttı. Cesetleri görmek ve kan kokusunu içine çekmek onu mutlu ediyordu.
1432’de büyükbabası ölmüş ve mirasını ona bırakmıştı. Gilles mal varlığının başına geçmek için doğduğu kente geri dönmüştü. Savaştan yorulmuş, zayıf kralından sıkılmıştı.28 yaşında hayattan soğuyan Gilles, çözümü zevki sefaya dalmakta bulmuştu.

Gilles sonu gelmeyen eğlenceler ve ters ilişkilerin yaşandığı âlemler düzenliyordu. Şatoları onun doğal olmayan isteklerini karşılayan gençlerle dolup taşıyordu.

Aşırı harcamalar yüzünden Baron mali sıkıntının içine düştü. Aşırılıklarına devam edebilmek için şatolarını ipotek yaptırdı, topraklarının bazılarını sattı.

Çaresizlik içinde kalan Gilles, kara büyüye geri döndü. Ajanları tüm Avrupa da taşı altına çeviren sözde Filazof taşını bulmaya yardımcı olabilecek büyücüleri aradılar. Sonunda 1435 yılında ölülerin vasıtasıyla ruhlarla temas eden büyücü Prelati ve üç asistanı Gilles’in şatosuna geldi. Büyücü şeytanı dünyaya çağıracağına ve Filazof taşının sırrını ondan öğreneceğine dair teminat verdi. Geceler boyunca Prelati bildiği tüm yolları simgeleri ve duaları denedi. Ama hiçbir işe yaramadı. Yenilgiyi sindiremeyen Gilles kendini kütüphanesine kilitledi. Günlerce hiç ara vermeden büyü ile ilgili kitapları inceledi.
Sonunda harap düşmüş beyni bir karar verdi. Şeytana onun kayıtsız şartsız kölesi olabileceğini ispat etmeliydi ve bunu yapmanın tek bir yolu vardı, insan kurban etmek.

5 yıl boyunca batı Fransa da tanımlamayan bir terör kol gezdi. Dışarıda görülmeyen, duyulmayan doğaüstü bir tehlike vardı. Geçtiği yerde çocuklar kayboluyordu.

Bazen küçük bir kızın kaybolduğu duyuluyordu. Ama genellikle kaybolanlar küçük oğlanlardı. Küçük çobanlar, koruda oynayan oğlanlar, evde tek başına bırakılmış çocuklar kayıplara karışıyordu. Hiç kimse onlara ne olduğunu bilmiyordu. Ne şeytan Gilles’in çağrılarına cevap verdi. Nede Gilles taşı altına çevirmenin sırrını bulabildi.

Buna rağmen gençler ortadan kaybolmaya devam etti.

Gilles bir türlü doymak bilmiyordu. Sadistçe işkenceler etmek ve küçük çocukların acı çeke çeke ölmesini seyretmekten başka hiçbir şey onu cinsel tatmine ve mutluluğa ulaştırmıyordu. Yavaş yavaş ölmesini istediği kurbanın ensesini keserdi.

Bu onu daha da heyecanlandırırdı. Kan kaybından ölmek üzere olan çocukla o ölene kadar ilişkiye girerdi. Kendini tatmin ettikten sonra çocuğun boğazını kesip kafasını gövdesinden ayırırdı. İşkence edip öldürdüğü çocukların kafasını dizip güzellik yarışması düzenlerdi.

Çocuğu kaybolmuş ailelerin şikâyetleri Gilles de raisin şeytani ününün uzak diyarlarda dahi duyulmasına neden olmuştu, ama şikâyetlere rağmen bir soruşturma başlatmamışlardı. Baron de Rais birkaç köylü çocuğun kaçırılması ile rahatsız edilemeyecek kadar güçlü biriydi, buna rağmen birçok soylu Raisin servetine göz dikmişti.

Dük Jean Gilles’in ipotek ettirdiği birkaç şatoyu satın aldı.1438’de Dük Jean Chantoce şatosunu aldı. Bu toplu cinayetler işleyen katili endişeye düşürdü. Yoğun bir çaba sonucunda, Rais Dük Jean şatoya varmadan tüm delilleri ortadan kaldırmayı başardı. Zindanlara sinmiş çürümüş ceset kokusundan korunmak için maske takan uşakları,140 tan fazla cesedi sandıklara yükleyip Loire nehrinden Machecoul şatosuna taşıdılar. Şatoda tüm sandıklar dev bir ateşle yakıldı.1440’da İngiltere’nin mali işler sorumlusu Geoffaoi de Feron, Gilles’in ipotek ettirdiği St Etienne Le Malemort şatosunu satın aldı ve kardeşi Jean’ı mülkiyeti devralmak için şatoya gönderdi.

Gilles şatoyu vermeyi reddetti. Çıkan tartışma sonucunda Gilles, Jean le Ferronu yakalatıp hapsettirdi. Jean bir papaz olmasaydı, olay bu kadar büyümezdi. Papazı hapsetmekle kutsal değerlere saygısızlık edip kiliseye karşı gelmişti.

Gilles’i tutuklamak için gelen okçular. Şatoyu araştırıp ocaktaki insan kemiklerini yatak odasındaki kanlı çocuk elbiselerini buldu.
Gilles 47 farklı suçtan tutuklandı. Gilles iki farklı mahkemeye çıkarıldı.110 şahit dinlendi. Artık mahkemenin elinde Gilles’i hapse atmaya yetecek kadar kanıt vardı.

ama Gilles her şeyi reddetmeye devam ediyordu. Bunun üzerine mahkeme onu işkence ile konuşturmaya karar verdi. İşkence odasına alınan Gilles işkence aletlerini; ustura kayışı, beden gerici, parmak sıkıcı ve ezme makinesini görünce dizlerinin üzerine çöküp yalvarmaya başladı.'Kutsal İsa adına. Bana düşünmem için biraz zaman verin.'İki saatlik bir sürenin sonunda Gilles her şeyi itiraf etti.
27 Ekim 1440'da Nantesda Gilles de Rais ve iki yardımcısı büyük bir kalabalığın önünde asıldı.

BARON DE RAIS: "Anneler ve babalar gençlerin hısımları ve akrabaları beni dinleyin. Gençlere göz kulak olun. Onları ahlaki değerlerle büyütün. Şayet benim büyüdüğüm tarzda yetişirlerse, onlarda benim düştüğüm uçuruma düşerler."



JOHN WAYNE GACY 1942 – 1994 (Katil Palyaço)





John Wayne Gacy 17 Mart 1942’de Chicago da doğdu.11 yaşında kafasına salıncak çarptı. Gençliğinin geri kalanını sara nöbetleriyle geçirdi, üniversitede işletme eğitimi aldı. Ünlü Nunn-Bush ayakkabı şirketinde başarılı bir ayakkabı satıcısı oldu.1964’de iş arkadaşı Marilyn Mayers’a âşık oldu ve evlendi. Ama evliliği hapse girmesiyle sona erdi.1972’de Carol Hoff’la ikinci evliliğini yaptı. Bu sırada onarım mühendisliği şirketi kurdu. İşlerindeki başarısını evliliğinde gösteremedi ve ikinci kez boşandı.

1 Aralık 1978 akşam saat 19.00 suları.15 yaşındaki Robert Piest, Des Planies kasabasındaki kimyasal malzeme satan dükkândan içeri girdi. Annesinin doğum günü partisi için bütün aile bir aradaydı ve küçük Robert’ de bir an önce onlara katılmak istiyordu. Ama Robert eve dönmedi. Saat 23.00 sularında Elisabeth Piest ve kocası durumu polise bildirdi. Robert’i en son John Wayne Gacy görmüştü. Bu isim polise hiç yabancı gelmedi. Hemen Gacy’i araştırmaya başlayan polisler onun Iowa eyaletinin Waterloo kentinde bir akıl hastanesinde 10 yıl kaldığını,1971’de bir çocuğa tecavüz etmeye çalışırken yakalandığını öğrendiler.8213 West Summerdale caddesinde bulunan Gacy’in evi. Kapıdan içeri giren ilk dedektif gerilemek zorunda kaldı. Çünkü içerinin kokusu berbattı. Kokunun geldiği bodrumda 7 ceset ve başka cesetlere ait parçalar bulundu. Bahçe ve garajda yapılan kazılar sonucu 7 cesede daha ulaşıldı. Günlerce süren kazılar sonunda Gacy’in evinin tam 28 kişiye mezar olduğu anlaşıldı. Bunlar sadece evin çevresinde bulunanlardı. Gacy 5 cesedi de Des Planies nehrine atmıştı. Gacy’in kurbanı genç erkeklerin kemiklerini arayan uzmanlar, ezilmiş bir tava, parlak bir mermer, beton yığınları ve 75 cm uzunluğunda bir tel buldular. Kazıyı denetleyen polis amiri John Thomas, ‘‘Çıkanların cesetlerle ilgisi yok. Bölgedeki heyecan artık son bulmalı ve mahalle eski olağan yaşamına dönmeli’’ diye gazetecileri bilgilendirdi.

Çevresinde iyi kalpli, sevecen, alçakgönüllü bir insan olarak tanınan Gacy 1972'den itibaren 6 yıl süreyle delikanlıları kandırıp evine götürmüş, birlikte olduktan sonra işkence yapmış ve boğarak öldürmüştü. 33 cinayetten sorumlu tutulan Gacy, idam cezasına çarptırıldığında jüri üyelerine sadece ‘‘Disneyland'da görüşürüz’’ demişti

Sorgusu sırasında 33 erkek çocuğunu öldürdüğünü itiraf etti. Hepsiyle seks yapmıştı, ama ne zaman öldürdüğünü birbirine karıştırıyordu. Seksten öncemi, seksten sonramı?
Soruşturma sırasındaki itiraflarına rağmen dava sırasında kendini hiç savunmadı.12 Mart 1980’de jüri akıl hastalığı savunmasını reddetti.14 yıl boyunca, idam edildiği 10 Mayıs 1994’e kadar hapiste ölümü bekledi.14 yılını geçirdiği cezaevinde, Pamuk Prenses ve Yedi Cücelerle, ünlü seri katil Jeffrey Dahmer’in resimlerini çizdi. Resimleri ABD’nin ünlü sanat galerilerinde sergilendi.

10 Mayıs 1994,Chicago Hapishanesinin idam odası. John Wayne Gacy bir şov yıldızı edasıyla infaz hücresine girdi. İdam edilirken yüzünde garip bir gülümsemeyle gardiyana döndü ve “Kıçımı Öpebilirsin“ dedi. Gacy’in ölümü 18 dakika sürdü. Normalin en az iki katı.



RANDY KRAFT 1945 – 1983 (Score-Cart Killer)

1983 yazı, devriye polisi zikzaklar çizerek giden bir arabayı durdurur. Şoför 38 yaşındaki Randy Kraft’dır ve aşırı alkollüdür. Arabadan inen Kraft’ın garip davranışlarından şüphelenen polisler arabasının bagajında Terry Gambrel’ın cesedini bulur. Arabada yapılan aramalarda, genç erkeklere ait 47 resim bulunur. Kimi ölmüş, kimi çıplak kimide baygın bir haldedir. Ayrıca arabada bir de not defteri ve 9 çeşit uyku ilacı bulurlar. Bunların içinde VALIUM (sakinleştirici hap) ve çeşitli ağrı kesicilerde vardır. Sürücü Randy Kraft tutuklanır.

Kraft’ın evinde ve garajında yapılan aramalarda kurbanlarını öldürmekte kullandığı kemer, kayış, zincir ile kurbanlarına ait iç çamaşır ve yine kurbanlarına ait giysiler bulundu. Örn, bulunan ceketlerden biri Michigan’da ki kurbanlarından birine ait.

Randy Kraft 19 Mart 1945 yılında Long Beach California’da doğdu. Ailenin 4. ve tek erkek çocuğuydu.1948 aile aşırı derecede muhafazakâr olan Westminster'a taşındı. Haziran 1963’de liseden mezun olan Kraft California’da ki Claremont College’ine gider.1966’da erkek arkadaşı ile Huntington Beach'e yerleşke den uzağa taşınır ve zamanın çoğunu Gay barlarda geçirmeye başlar.1969’da okulu derece ile bitirir ve hava kuvvetlerine katılır.1 sene sonra eşcinsel davranışları nedeni ile ordudan atılır.5 Ekim 1971’de polis Orange Country’nin güneyinde bir erkek cesedi bulur. Wayne Joseph Dukette 30 yaşında ve gay’dir.3 haftadan beri kayıptır, ölüm tarihinin 5 Eylül olduğu tespit edilir. Dukette’nin kişisel eşyaları ve elbiseleri bulunamaz. Bu Kraft’ın bilinen ilk cinayetidir. Kraft seri cinayet kariyerine başlamıştır.

1972 Noel’in de Edward Daniel Moore;6 hafta sonra 6 Şubat’ta 18 yaşında kimliği belirlenemeyen biri bulunur. İşkence edilerek öldürülmüş. Ve çorapları anüsüne sokulmuştur.

Cumartesi Hauntin Beach’te başka bir ceset bulunur. Ertesi yıl parçalanmış bir ceset bulunur, kafası Longbeach, gövdesi, sağ bacağı ve kolları San Pedro, sol bacağı Sunset Beach'e bırakılmıştır.

28 Temmuz 1973’de 20 yaşındaki Ron Wiebe, ölü bulunur. İşkence edilmiş karnı ve penisi parçalanmıştır. Çoraplarından biride anüsüne sokulmuştur.

1973’de ki son kurban 23 yaşındaki Vincent Cruz Mestas 29 Aralık 1973’de bulunmuştur. Elbiseleri çıkarılmamış ama ayakları çıplaktır, çoraplardan biri anüsüne sokulmuştur. Ve penisi kesilmiştir.

Katil bir süre mola verir.1974 1 Haziran’da tekrar işbaşı yapacaktır.20 yaşındaki Malcolm Eugene Salton Sea Imperial Countyde ölü bulunur. Katil cinsel organını parçalamıştır.
Sonraki kurban 3 ağustos 1974 25 yaşındaki Thomas Paxton Lee’dir.9 gün sonra 23 yaşındaki Gary Wayne Cordova ölü bulunur, yüksek seviyede alkol ve Valium almıştır.
17 Ocak 1975’de, 21 yaşındaki Craig Victor Jonaites bulunur, boğularak öldürülmüştür.
29 Mart 1975’de 19 yaşındaki Keith Daven Crotwell Long Beach’te ölü bulunur. Görgü tanıkları çevrede beyaz bir Mustang gördüklerini söylerler. Kraft açık vermeye başlamıştır.
1976 yılı Kraft için çok kötü geçmiştir. Kraft’ın kronik migreni ve şiddetli mide ağrıları vardır ve daha da kötüleşmektedir. Buna insomnia (uykusuzluk)’da eklenmiştir.
1976’da ki bilinen ilk kurbanı Larry Gene Walters’dır.

İki ay sonra Mark Hall bir parti dönüşü kaçırılır. Cesedi 3 Ocak 1976’da Cleveland National Forest’de bulunur. Çıplaktır ve işkence edilmiştir. Ayakları bıçakla kesilmiş, gözleri, yüzü, göğsü sigara ile yakılmıştı. Penisi kesilmiş ve anüsüne sokulmuştu.
1976-77’de 8 kişi daha vahşice öldürüldü.

13 yaşındaki Oliver Peter Molitor
13 Nisan’da 17 yaşındaki Kenneth Eugene Buchanan
19 Nisan’da 14 yaşındaki Larry Armendariz
Nisanda 13 yaşındaki Michael Craig McGhee
Ekimde 16 yaşındaki Randall Lawrence Moore
10 Aralıkta 19 yaşındaki Paul Fuchs

Ayrıca kimlikleri saptanamayan iki kişide Calexico yakınlarındaki çöplüğe atılmıştı.

1978’in bilinen ilk kurbanı 19 yaşındaki Scott Michael Hughes, elbiseleri kana bulanmıştı, penisi kesilmişti. Kanında yüksek oranda Valium tespit edildi.11 Haziranda 23 yaşındaki Roland Young,19 Haziranda 23 yaşındaki Richard Keith, ayak bileği sigara ile yakılmıştı. Kanında yüksek seviyede alkol ve Tylenol tespit edildi.

Bir sonraki kurban 18 Kasım 1978’de 21 yaşındaki Michael Joseph Inderbeiten’di. Göz kapakları ve vücudunun birçok yeri sigara ile yakılmıştı.
16 Haziran,1979’da Donald Harold Crisel
28 Haziran’da13 yaşındaki Thomas Lundgren ölü bulundu, boğazı ve penisi kesilmişti
5 Ağustos’ta 17 yaşındaki Marcus Grabbsın cesedi bulundu. Katil durmak bilmiyordu.
27 Ağustos’ta 15 yaşındaki Donald Hayden
9 Eylülde 17 yaşındaki David Murillo, sopa ile dövülerek öldürülmüştü. Tecavüze uğramış, gözleri ve ayak bilekleri yakılmıştı.
17 Temmuz 1980’de Michael Sean O’Fallon ölü bulundu, kanında öldürücü derecede alkol ve Valium tespit edildi.
22 Ağustos 1980’de 19 yaşındaki Wyatt Loggins
17 yaşındaki Michael Duane Cluck, Kraft'ın 1981 yılındaki bilinen ilk kurbanı. Seattle’den Francisco’ya otostop yapıyordu. Tekmelenerek öldürülmüştü.
Tesadüfe bakın ki cesedinin bulunduğu günlerde Kraft’da ayağını incittiği için hastaneye gitmişti...
29 Temmuzda 13 yaşındaki Raymond Davis, bir kaç hafta sonrada 16 yaşındaki Robert Avila'nın cesetleri bulunur.20 ağustos 1981’de,17 yaşındaki Christopher Williams
26 Kasım1982’de Brian Whitche, cinayetler 1983’de iyice arttı.
19 yaşındaki Lance Trenton Taggs
29 yaşındaki Anthony Jose Silveira
21 yaşındaki Eric Church,
24 yaşındaki Mikeal Lâine,
18 yaşındaki Geoffrey Nelson
20 yaşındaki Rodger DeVaul Jr.

Öldürülenlerin çoğu otostopçulardı. Randy Kraft’ın hedefi otostop yapan genç erkeklerdi. Kurbanlarını önce ilaçla uyuşturuyor, sonra onları ormana götürüp tecavüz ediyordu. Kraft amerikanın gördüğü en hasta ruhlu seri katillerden biridir. Kurbanlarını bağlayıp kemerle, zincirle dövüyor, tecavüz ediyor, ayaklarından ağaca asarak derilerini yüzüyor ve tüm bu yaptıklarını not defterine en ince ayrıntısına kadar yazıyordu. Bu yüzden 'SCORE-CARD KILLER' ismini almıştı.

Kraft çalıştığı bilgisayar firmasının işleri gereği sürekli seyahat ediyordu. Bu yüzden de yakalanmadan uzun süre cinayetlerine devam edebilmiştir. Haziran 1974–1983 Ocak arası Oregon ve Michigan arasında birçok çözülemeyen cinayet işlenmiştir. Bunları Kraft’ın işlediği sanılıyor. Temmuz 1983’de mahkeme Randy Kraft’ı 16 cinayetten idam cezasına çarptırdı. Kanıtlanabilen cinayet sayısı 16,ama polisler Kraft’ın 67 cinayetle ilgisi olduğunu düşünüyor.




8 kişinin katili “Şen Surat“ Keith Jesperson ile hapishanede yapılmış röportaj.

— Kaç yaşındasın?
KHJ: 42 yaşındayım. Nisanda 43 olacağım.

— Kaç kişiyi öldürdün?
KHJ: 5 eyalette toplam 8 kişiyi öldürdüm. Bu kadarı da yeterli. Zaten onun için buradayım.

— Nerede doğdun?
KHJ: Chiliwack British Columbia, Vancouver’ın 64 mil doğusunda.

— Hapishane hayatı hakkında ne düşünüyorsun?
KHJ: Burada olmaktan nefret ediyorum.

— Takma ismin neden 'ŞEN SURAT'? (Burada yüzünde bir gülümseme belirir.)
KHJ: Neden şen surat? Şimdiye kadar senin gazetende hep öyle yazılıp çizildi. Bundan sonra nasıl şeyler yazdığına dikkat et.

— Çocuğun var mı?
KHJ: 3 çocuğum var, iki kız 15–18 ve birde erkek 17

— Babalarının bir seri katil olması hakkında neler düşünüyorlar?
KHJ: Çocuklarım tüm bu olanlar yüzünden harap oldu.

— Ömür boyu mahkûmiyetimi tercih edersin yoksa idam cezasını mı?
KHJ: Ölüm cezası ile yüz yüze gelmeyi tercih ederim.

— Niçin bu insanları öldürdün?
KHJ: Her biri değişik vakaydı. Fakat çoğunlukla depresyon,ani öfke yüzünden uykusuzluk.

— Öldürmek nasıl bir şey?
KHJ: Kimsenin başına gelmesini istemeyeceğim bir şey. Panik maksimumdu. Öldürmeyi hayal et ama asla deneme. Onu gerçekleştirene kadar anlayabileceğiniz bir şey değil.

— Pişmanlık duyuyor musun?
KHJ: Pişmanlık? Her şeyi geri döndürmeyi isterdim. Ama ne yapabilirim ki? Çok üzgünüm. Kurbanların ailelerinin beni asla affetmeyeceklerini biliyorum. Her sabah vicdan azabı ile uyanıyorum. Fakat toplum anlamıyor yâda vicdan azabı çektiğime inanmıyor.
İnsanlar bizim soğukkanlı katiller olduğumuza inanıyor. Bize inansınlar biz vicdansız değiliz.

— Bu cinayetleri işleyeceğini tahmin etseydin, kendine engel olur muydun?
KHJ: Her şey öylesine çabuk oldu ki. Kendim de dâhil herhangi birinin beni durdurup durduramayacağını bilmiyorum.




WILLIAM HEIRENS




3 Haziran 1945'de 43 yaşında bir kadın yatağında ölü bulundu. Kurbanın adı Josephine Ross’du. Katil kurbanın boynunu kırmızı bir etek ve külotlu çorapla bağlamıştı. Kurbanın boynundakileri çözen polis, yüz ve boyun çevresinde çeşitli bıçak izleriyle karşılaştı. Katil kadının boğazını kesmiş ve onu ölüme terk etmişti.

4 ay sonra 19 yaşındaki Veronika Hudzinski saldırıya uğradı. Saldırgan Hudzinskiy’e ateş etmişti. Kadın omzundan yaralandı.4 gün sonra 'Çılgın Köpek' başka bir kadına saldırdı. Bu seferki kurbanı Evelyn Pekerson’du.

Saldırgan kadının kafasına ağır bir metalle vurmuştu. Kadın olaydan yaralı kurtulmuştu.
5 Kasım günü Bayan Caldwel evinde, dışarıdan gelen bir kurşunla yaralandı. Saldırgan karşı caddedeki evin çatısından ateş etmişti.

5 gün sonra 10 Kasımda Pinecrest Otelinde bir kadın cesedi bulundu. Öldürülen kadının ismi Frances Brown’du. Boynuna bir bıçak saplanmıştı. Bıçak boğazın bir tarafından girmiş öbür taraftan çıkmıştı. Herkesi şaşırtan şey ise katilin kırmızı rujla duvara yazdığı yazıydı.

TANRI AŞKINA
DAHA FAZLA ÖLDÜRMEDEN
YAKALAYIN BENİ
KENDİMİ ARTIK KONTROL EDEMİYORUM

Ertesi ay James Degnan'ın 6 yaşındaki kızı Suzanne evinden kaçırıldı. Olay yerine gelen polis kızın odasında bir kâğıt buldu. Kâğıtta ”20.000 dolar hazırla ve haber bekle FBİ yâda polis yok. Para 5lik ve 10luk olsun. Kızın sağlığı için bu kâğıdı hemen yak” yazılıydı.6 ay boyunca yüzlerce polis Degnan olayıyla ilgilendi ama hiçbir sonuç çıkmadı. Aynı yıl 26 Haziranda bir genç bir evi soyarken yakalandı. Polis hırsızın cebinde bulduğu kimlikten, hırsızın William Heirens isminde 17 yaşında Chicago üniversitesinde okuyan bir öğrenci olduğunu tespit etti. Polis kısa sürede, yakaladığı gencin zararsız bir hırsız olmadığını anladı. Hırsızın yurttaki odasında yapılan aramalarda son iki yıldır çözülemeyen cinayetlerin ganimetleri (Heirens kurbanlarının mücevher saat gibi eşyalarını da çalıyordu) bulundu. Yakalandıktan bir gün sonra, yapılan parmak izi incelemelerinden Heirens'in sol serçe parmağının Degnanların notundaki parmak iziyle uyuştuğu tespit edildi. Yapılan aramalardan sonra bir lağım çukurunda Suzanne Degana’nın Kafası bulundu. Bunun üzerine polis çevredeki tüm kanalizasyon çukurlarını incelemeye başladı. Her delikten Suzanne’nin parçalanmış cesedinin bir parçası çıkar. Sonunda polis küçük kızın kolları hariç tüm vücudunu birleştirmeyi başarır. William Heirens’in duruşması 4 Eylül 1946 başladı. Suçlamalar 2 gün sürdü. Heirens tüm suçlamaları kabul etti. Mahkeme onu işlediği suçlardan ömür boyu hapse mahkûm etti. Yapılan testler sonunda doktorlar Heirens'in çift kişilikli olduğunu söyledi. Yakalandıktan 3 gün sonra doktorlar Heirens'e sodyum Penothal serumu şırınga etti. (Bu ilaç geçici olarak beyin hücrelerini felç ediyor ve insanın direncini kırıyordu. Böylece ilacı alan kimse, sorulan her soruyu, hiçbir şey saklamadan cevaplıyordu).10 dakika sonra ilaç etkisini gösterdi ve Heirens her soruya cevap verecek duruma geldi. Yakalandığından beri ilk defa konuşuyordu.

Doktor Grinker: Suzanne Degnan'ı sen mi öldürdün?
Heirens: Onu George kesti.
Doktor Grinker: George bunu nasıl yaptı?
Heirens: George bir adamın evini soymak istiyordu. Dışarıdaki merdiveni gördü. Onu alıp duvara dayadı ve yukarı çıktı. Pencereden içeri girdi. Yataktaki küçük kızı boğdu ve onu dışarı çıkarttı. Sonra kızı küçük parçalara ayırdı ve her parçayı farklı bir lağıma attı. Bir not yazdı ve eve geri dönüp notu içeri attı. George kötü bir çocuk. Onun kiliseye gitmesi için çok uğraştım.
Doktor Grinker: George'un soyadı ne?
Heirens: Murman
Doktor Grinker: Neye benziyor
Heirens: Benden 5 yaş büyük. Daha uzun ve daha ağır. Esmer ve briyantinli uzun saçları var.
Doktor Grinker: erede yaşıyor?
Heirens: hicago'da Bir otelde yaşıyordu. Ama Meksika'ya gitti.

Sorgulama bitince Dr Grinker polislere ilacın suçlunun direncini kıramadığını ama bilinçaltına ulaştığını söyledi. Nasıl Doktor Jekyll, MR: Hyde'a dönüşüyorsa, Heirens’de George'a dönüşüyordu.

WILLIAM HEIRENS: "Yaptıklarım için üzgünüm. Aslında ben bile yaptıklarıma şaşırıyorum
__________________




Bostandere çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla