Günler son sürat tükeniyor avuçlarımızda. Yeni bir yıla girerken geçmişten
bize gülümseyen anıları, dostları, dostlukları anımsıyoruz. Okula ilk
başlayışımız, birinden ilk hediye alışımız, ilk defa hayal kırıklığına
uğrayışımız ve belki de ilk defa hayatı bir kenara savurarak ağlayışımız...
Geçmişimizde kaç insan bıraktık? Geçen her günle kaç sevgiyi gömdük
günlüğümüzün yıllardır el değmemiş sayfalarına? Hayatın karmaşasında bir
müddet el ele tutuşup birlikte yol aldığımız insanlar şimdi nerde?
Bazen bir simidi, bazen bir sırayı, bazen bir odayı bazen de bir hayatı
paylaştığınız o insanlardan söz ediyorum. Oturup sabaha kadar hiç sıkılmadan
sohbet ettiğiniz, birlikte hayaller kurduğunuz dostlar... Sevincinizi soluk
soluğa anlattığınız, sırlarınızı mezara dek saklasın diye, sıkıntılarınızı
sizi rahatlatsın diye açtığınız o can yoldaşlarını hatırlayın.
Okul çıkışlarında dışarıdaki soğuk havaya aldırış etmeden kar topu
oynadığınız bir çocukluk arkadaşı.. Gecenin bir vaktinde sığınacak bir liman
bulma ümidiyle telefon edip dertleştiğiniz vazgeçilmez dost... ‘Acaba yalnız
mıdır, yalnızlıktan şikayeti var mıdır?’ diye düşünmediğiniz bir büyükanne,
bir amca.. Ya da kilometrelerce uzakta yaşayan bir kuzen..
Herkes geçmişinizde kaldı, öyle değil mi? Hayatınıza giren her ismin,
geçmişin silik sayfalarında kalmasına izin verdiniz, başardınız işte!
Unuttukça unutuldunuz.
Günler avuçlarımızda son sürat tükeniyor....ve ben yeni yıla girerken
gelecek her yeni yılla birlikte dostlarımın kalbinde ve hayatında geleceğe
taşınmayı, geçmişte kalmamayı, paylaşılan tüm güzel şeyler adına
unutulmamayı diliyorum.
Gelen yılı, yazılıp çizilmemiş bembeyaz bir sayfa gibi görüp o beyaz
sayfaya tüm dostlarımın adını yazıyorum sevgiden ve vefadan harflerle...
Evet, dostlarım! Bu mektup size... Bu mektup, geçmişimde kalmayan,
kaybolmayan, geleceğimde daima yeri olan sizlere...
|