Tek Mesajı Görüntüle
Old 07-18-2007, 04:49 PM   #1
[FX][SOLDIER]
Bağımlı Üye
 
[FX][SOLDIER] Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Dec 2005
Konum: İst.
Mesajlar: 3,489
Teşekkür Etme: 22
Thanked 136 Times in 66 Posts
Üye No: 5863
İtibar Gücü: 2329
Rep Puanı : 20870
Rep Derecesi : [FX][SOLDIER] has a reputation beyond repute[FX][SOLDIER] has a reputation beyond repute[FX][SOLDIER] has a reputation beyond repute[FX][SOLDIER] has a reputation beyond repute[FX][SOLDIER] has a reputation beyond repute[FX][SOLDIER] has a reputation beyond repute[FX][SOLDIER] has a reputation beyond repute[FX][SOLDIER] has a reputation beyond repute[FX][SOLDIER] has a reputation beyond repute[FX][SOLDIER] has a reputation beyond repute[FX][SOLDIER] has a reputation beyond repute
Cinsiyet : Erkek
Post (A)sosyal psikoloji

(A)sosyal psikoloji: Carla’nın hikayesi ve kurtuluş yolları


Kuzey Amerikalı ortalama bir sosyal psikoloji kitabını okumak bir çok insan için sıkıntı verici bir şeydir. Genelde bu kitapların içinde insanların tutumlarını nasıl edindiklerinden, toplumsal algı süreçlerine, diğer insanlarla olan etkileşimlerine, nasıl ikna olduklarından nasıl sürüye katıldıklarına kadar bir çok husus yer alır. Hatta karşılıklı insan “gruplarının” ilişkilerinin doğası da tarif edilir bu kitaplarda.Fakat sosyolojiye, felsefeye ve siyasete meraklı bir okuyucuda her zaman rahatsızlık yaratan bir tat vardır bu okumalarda. “Nerede toplumsallık?” diye sorar tabii insan. Toplumsal ve insanları bütünleyen kavramlar ya geçiştirilmiş ya da sırf bir değişken ve bir gözlem nesnesi olarak diğer bazı kavramlar gibi sıradanlaştırılarak ele alınmıştır.

Sosyal psikolojinin metinlerine yansıyan bu niteliğinin arkasında şüphesiz en geniş anlamıyla tarihsel nedenler bulunmaktadır. Bu tarihsellilik sosyal psikolojideki “birey” algısını, kişi ve kişilik algısını, “deneyerek doğrulama” mantığını, amprisizmi, mekanik “özneyle” kurulmuş absürd bir takım araştırmaları beraberinde getirmiştir. Bu hastalığı ortaya koyabilmek için yazının sınırları elverdiği ölçüde önce sosyal psikolojik bilginin fena durumuna dair bir kaç örnekle başlayıp, sosyal psikolojinin tarihine, egemen bilimsel paradigmanın sorunlarına, birey algısına, sosyal psikolojinin bilimselliğine ve sosyal psikolojinin sosyolojisine değinmeye çalışacağım. Daha sonra postmodernizme, niteliksel çalışmaların öneminden bahsedip, Marksizm’in yarattığı olanakları açmaya çalışacağım. Son olarak tabii ki Türkiye’ye dair düşünmeye çalışacağım.



Sosyal psikolojiyi okumak

Sosyal psikolojik bilginin doğası, üretimi ve tüketimi en genel anlamıyla kapitalizmin ideolojik bağlamında oluşur. Zaten sosyal psikoloji kendi ideolojik doğasını açık açık ve cömertçe sergilemekten kaçınmıyor. Sosyal psikoloji kitaplarının konu ve kavram indekslerine bakıldığında ideoloji gibi sosyolojinin en önemli kavramlarından birisi zaten bulunmaz. İsçi sınıfı tabii ki yoktur ama sosyal sınıf ya sosyo-ekonomik statü kavramı da çoğu zaman bir araştırmanın içinde sıradan bir değişken olarak geçiştirilmiştir. Böyle bir şeyi ifade edecek olan psikoloji öğrencilerine hocalarının verecekleri cevap da söyle bir şey olur: “Bozuk plak gibi yıllardır ayni şeyi söylüyorsunuz, önce bir bunu öğren ondan sonra eleştirirsin…” Peki bizler neler öğreniriz sosyal psikoloji kitaplarından? Cem Yılmaz’ın
“bir tat, bir doku” dediği anlamda, nasıl bir tat alırız?

Sosyal psikoloji kitapları Amerikalı laboratuar “deneklerinin”(subjects) yaşantı biçimini, içine düştükleri çelişkili durumları tarif eder. İnsanin aklına meşhur “Friends” dizisindeki gençlerin hayati gelir. Toplumsal sorunlar, dünyanın fena hali bir yana, Amerika bir yana. Zira sosyal psikolojinin uzun zamandır temel ilgi odağı insanin içsel-bilişsel (intrapersonal-cognitive) süreçleridir. Diğer yandan başka insanların da içsel süreçleri bulunmaktadır. Bu durumda sosyal psikoloji bu insanlar arasında basitçe bir karşıtlık kurgulamaktadır. Misal olarak, bir Amerikalı hapse düşerse, sosyal psikolojiye göre oyun teorisinin paradigmaları ile düşünmesi uygundur. Bu oyunun iki tarafı bulunmaktadır. Eğer birinci kişi arkadaşına güvenir ve sessiz kalırsa, ve arkadaşı da onunla dayanışma içinde ayni şekilde sessiz kalırsa ikisi de 6’sar ay yatıp çıkarlar. Ama böyle bir dünyada insanlara güvenmek zor olabilir; arkadaşının sucu onun üzerine atması durumunda birinci kişi 20 yıl içerde yatabilir. İnsanların arasındaki ilişkinin bu hali alttan alta karşılıklı hesapçılığı ya da gerçek hayatta görmekte zorlanacağınız biçimlerle bir tur rasyonel zihin tarifini barındırır. Bunu söylerken insanların rasyonel olmadıklarını savunuyor değilim ama altta yatan vurgu çok acık: “Basının çaresine bak, dünya kotu, kolla kendini…” Ya da “insanların çıkarcılığı ve bencilliği evrenseldir” vs.

Buna benzer bir şekilde insan davranışlarının rasyonel temellerini resmetmek için insanin aklını zorlayan baksa örnekler bulmak da mümkün: Bakın, Carla Cumartesi günleri patenle kaymaya bayılmaktadır, ama Tommy’i orada görmek istememektedir. Eğer Tommy de oraya kaymaya gelirse ve Carla da giderse, Carla'nin –85 puanı olacak (nasıl olacaksa) ve sıfırın altına inecektir! Ama buna karşılık karla evde çalışarak zaman geçirebilir ve bu ona +20’de tutar. Eğer Tommy kaymaya gitmez de, Carla giderse, bu Carla’yı +75 puan gibi süper bir noktaya çıkaracaktır. Tommy’nin kaymaya gitmemesine rağmen eğer Carla da gitmeyip evde çalışırsa sadece +5 puanı olacaktır… Uzatmaya gerek yok, bunlar bir üniversite kitabinin içerisinde yer alıyor ve psikolog olmaya çalısan insanlar bunları da okuyorlar. Eğer bu insanın bilgi dağarcığına bir katmıyorsa, cidden ne işe yarıyor?

İlginç bir örnek de gruplar arası ilişkilere dair. Muzafer Sherif’in meşhur gruplar arası çatışma ve dayanışma üzerine yaptığı alan çalışmaları daha çok gruplarüstü hedeflerin mucizevi birleştiriciliği üzerinden, mutlu sonla tarif edilir. Oysa Sherif’in kimi deneyleri her vakit bu sonuçları vermez ve o çalışmaları da sosyal psikoloji kitaplarına aktarılmaz (Cherry, 1995). “Nice person” (hoş-cazip kişi) ve onun arkadaşları ile ilgilenen sosyal psikoloji (Moscovici’den aktaran Ian Lubek, 1997) onların diğer gruplara mutlu bir sona ulaşmalarını da sağlıyor. Son bir örnek daha vermek gerekirse, mesela sosyal psikoloji literatüründe agresyon kavramı son derece dar bir çerçevede ele alınmakta ve “kavga eden iki adama” indirgenmektedir. Doğal olarak araştırmalarda kadınlar kullanılmamakta, agresyonun siyasal-toplumsal ve antropolojik temelleri göz ardı edilmektedir (Lubek, 1997). Bu esnada dünyada askeri ve etnik katliamlar devam etmekte, kadınlar kitlesel olarak tecavüze uğramakta ve hatta öldürülmektedir. Diğer yandan, sosyal psikolojinin agresyon kavramı git gide homojenleşen ve steril deney ortamlarına sabitlenen, bir kaç kişinin arasında gecen bir hususa dönüşmektedir, tabii ki bilimsel olmak adına. Daha fazla örnekler verilebilir ama kısaca sorun sosyal psikolojinin gayet güdük, miyop bir disiplin olmasında düğümlenmektedir.
[FX][SOLDIER] çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla