RIZA TEVFİK ve CENAP ŞAHABETTİN
Bu sırada, devrin bazı müderrisleri de (üniversite hocaları) işgalci emperyalistlere yaranmaya çalışır bir şekilde Türk kimliğini inkâr ederek, millîci vatanseverlere karşı duruşlarını açıkça gösterirler. Meselâ, 30 Mart 1922 günü İstanbul Darülfünununda (=üniversite) düzenlenen bir konferansta Rıza Tevfik, Türklüğe karşı nefretini şu şekilde açıkça söyler:
"Fuzulî Türk değil, Acemdir. Türkün yüzyıllar boyu bileğinde salladığı kılıcından başka ne var? Hâlâ İstanbul'da oturabiliyorsanız bunu Büyük Devletlerin İslâm âlemine karşı hürmetine borçluyuz." (55)
Öğrencilerin protestoları üzerine onları tehdit edercesine bağırır ve işgalcilerin emniyetine dayandığını belli eder. Bundan sonra Rıza Tevfik, kürsüden inmek zorunda kalır. Hürriyet ve İtilaf taraftarlarının koruması altında salondan çıkarılır. Bu konferans sırasında Rıza Tevfik'in bu konuşmaları büyük bir tepkiye yol açar. Öğrenciler, okul yönetimine verdikleri dilekçeyle Hüseyin Daniş, Rıza Tevfik, Ali Kemâl, Cenap Şahabettin ve Barsamyan'ı millî hisleri encide edecek harekâtta bulunduklarını belirterek şikayet ederler (56).
Bu kişilerden, Cenap Şahabettin, meselâ, Bursa'nın düşüşünden sonra 8 Temmuz 1920'de yazdığı yazıda şunları söyler:
"Neden üzülüyorsunuz? Yunanlılar bizim menfaatimize çalışıyorlar: Memleketi eşkıyadan kurtarıyorlar!.." (57)
Yine Cenap Şahabettin, 1 Mart 1922 tarihli Revue de Deux Mondes dergisinde yayınlanan demecinde Türklük aleyhinde şunları söyler:
"Türkler bilim ve medeniyet alanında hiçbir şey yapmamışlar, hiçbir eser vücuda getirmemişlerdir. Ne bir mezhep, ne bir felsefe, ne bir sanat yaratmamışlardır. İslamiyet'te yetmiş iki tarikat vardır, bunlardan hiç biri bir Türk tarafından kurulmamıştır. Tefsircilerimiz bir takım naslar etrafına ekler yapmakla yetinmişlerdir. Bunların eserleri tamamıyla skolastiktir. Bu edebiyat dört yüzyıl durmadan Arap ve Acem kaldı, sonra birdenbire batılılaştı, daha doğrusu Fransızlaştı. Her ne kadar halk türkülerimizde bazı güzel eserlere rastlanabilirse de bunlar da o derece önemli değildir." (58)
Mütareke basınının bu terbiyesizce çıkış ve inkârlarına karşı, millîci basın elbette susmaz ve her zaman gerekli cevapları verirler. Meselâ, Cenap Şahabettin'in bu açıklamasına karşı, Yakup Kadri, 25 Mart 1922 tarihli "Bir Züppenin Tekâmülü" başlıklı yazısıyla şöyle yazar:
"İşte bunlardan (züppelerden) birisi geçenlerde büyük bir Fransız dergisine maneviyatındaki züppelik çıbanının bütün irinlerini dökmüştür….. Evet Türk milletine karşı bu iftiralarda bulunan bir züppe azmanıdır. Züppeliği ilk defa olarak Türk edebiyatına sokmak suretiyle Türk'ün millî kültürüne saldırmış Türk düşmanı bir Türk edibidir ve onun bu sözleri büyük bir Fransız dergisinde Türklerin gerçek mahiyetini ve değersizliğini gösterir bir vesika, bir tanık olarak yayınlanıyor." (59)
|