Çankaya devletle kavga yeri değildir.. 15 Ağustos 2007
Çankaya devletle kavga yeri değildir..
15 Ağustos 2007 Çarşamba
Abdullah Gül, en geç 28 Ağustos"ta Türkiye"nin 11. Cumhurbaşkanı olarak Çankaya"ya çıkmış olacak. Ancak, aralarında Türk Silahlı Kuvvetleri, yüksek yargı ve üniversitelerin de bulunduğu çok sayıdaki devlet kurumuyla yaşanan gerilim ortadan kalkmayacak.
Gül"ün kendisi de bunun farkında..
Dün, TBMM Başkanlığı"na adaylık başvurusunu yaptıktan sonra düzenlediği basın toplantısında bu konuya odaklandı. Cumhuriyetin temel ilkeleri, özellikle de laiklik konusundaki eleştiri ve kaygıları “normal” gördüğünü, “açık toplumun gereği” olduğunu söyledi. “Benim için hepsi geride kalacak” dedi.
“Tarafsız olacağının, devlet organlarının uyum içinde çalışmasını sağlayacağının ” sözünü verdi. Bunun için “siyasi kimliğini bırakacağını” kaydetti.
Laiklik konusunda da, “Kimse kuşku duymasın, laiklik bu ülkenin değişmez bir ilkesidir. Bu ilkeden geri dönülmeyeceğine dair teminat veriyorum” diye konuştu.
* * *
Bugüne kadar hiç bir Cumhurbaşkanı adayı, benzeri bir açıklama yapmak durumunda kalmamıştı. Hiç bir Cumhurbaşkanı adayı, devlet kurumlarına ve geniş toplum kesimlerine böylesi güvenceler verme gereksinimi duymamıştı.
Bunu yapması Abdullah Gül"den de istenmemişti.
Peki ne oldu? Gül bu açıklamayı yapma ihtiyacını niçin hissetti?
AKP"nin Cumhurbaşkanı adayı Gül"ün, kendisiyle ilgili eleştiri ve kaygıların sadece farkında olduğu, aynı zamanda bunları ciddiye aldığı ve güvence vererek aşmaya çalıştığı söylenebilir. Konuşmasında öncelikle kendisinden kaygılı çevreleri muhatap alması ve “Kurumların hassasiyetlerini biliyorum” vurgusunu yapması, bu yargıyı doğrulamaktadır.
Dileriz Gül"ün verdiği güvenceler sözde kalmaz, görevi süresince bir yaşam gerçeğine dönüşür, biz de yanılmış oluruz..
* * *
Abdullah Gül hakkında dile getirilen kaygılar temelsiz değildir.
Devlet kurumları ile geniş toplum kesimlerinin hassasiyetleri, Gül"ün dünden bugüne sergilediği Cumhuriyet değerleriyle kavgalı tutumundan kaynaklanmakdır. Bu, eşi Hayrünisa hanımın türbanının çok ötesindeki bir hassasiyettir.
Abdullah Gül, bugüne kadarki eylemleriyle türbana bir inanç olgusu olmanın ötesinde, siyasi bir kavga malzemesi olarak yaklaştığını da ortaya koymuştur.
Örneğin, üniversiteye türbanla kayıt yaptıramayan eşinin bu konuyu AİHM"ye taşımasına öncülük yapmıştır.
Ne var bunda denilebilir. AİHM"ye başvurmanın Türkiye"de haksızlığa uğradığına inanan ve iç hukuk yollarını tüketen her yurttaşın hakkı olduğu söylenebilir.
Ancak unutmamak gerekir ki, Bayan Gül, Abdullah Bey Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı iken dahi bu davayı geri çekmemiştir. AİHM"deki dava, Abdullah Beyin Dışişleri Bakanlığı sırasında da uzun süre devam etmiştir.
Dava emsal davaların kaybedileceği belli olunca geri çekilmiştir.
Abdullah Gül, türban nedeniyle uluslararsı bir mahkemede ülkesiyle davalı bir Başbakan ve Dışişleri Bakanı olarak tarihe geçmiştir. Böyle bir emsal dünyada yoktur.
Bir diğer örnek de Bilkent Ünversitesi"de 4 yıl perukla okuyan kızının mezuniyet töreninde yaşanmıştır.
Gül, bu törende kızının yanında peruklu olarak değil, türbanlı olarak katılmasını sağlamıştır. Bunu da hiç kuşkusuz siyasi ağırlığı sayesinde gerçekleştirmiştir.
Her iki olay da, Gül"ün yumuşak görünümünün arkasında sert ve kararlı bir militan kimliği olduğunu, kaygıların temelinde de bu kimliğin bulunduğunu ortaya koymaktadır.
* * *
Abdullah Gül"ün, Cumhurbaşkanı seçilirsen bırakacağım dediği “siyasi kimliği” yanında geçmişine damgasını vuran militan kimliğini de terketmek zorundadır.
Bunu yapabilir mi?
Bu sorunun yanıtı, devlet kurumlarının gerginlikten kurtarılıp uyumlu çalışabilmesi için kritik önemdedir. Örneğin, Gül Cumhurbaşkanı olarak önüne gelecek YAŞ kararlarını onaylayacak mıdır? Bu uyumu gösterecek midir?
Umarız Gül bu sorunun yanıtını kendi iç dünyasında, “Çankaya devletle kavga edilecek bir yer değildir” biçiminde verebilir.
|