| 
				  
 Bitmeyen Şiir
 merhaba baba
 evimden yazıyorum sana
 
 biraz mutlu muyum ne sanırım
 sanmıyorum yorgunum. karım
 geçen  ayın yirmisinde
 saat onaltıotuzbeşte
 bir dolunay doğurdu bana
 
 dolunay'ın doğduğu gökte
 doğduğu gece sen mi istenmiştin ne
 melekler bir dolunay yerleştirdiler gökyüzüne
 kızım çatık kaşlı ve  çıkarken ana rahminden
 gözleri açık ve gülümsüyormuş büyücüye öcüye
 
 sanki bu sevi götüresi dünyaya
 mutlulukmuş gibi gelmek
 
 kızma  bana e mi koca zeytindağ'lı
 seni birdenbire özledim
 ihtiyacın olursa bak  ha
 'önce bana yazacaksın'
 demiştin ya
 
 senin koynuna, kucağına
 yüreğine ve kafana ihtiyacım var
 
 köydeki o duvar
 hani o doğduğun  beyaz yüzlü
 evin kerpiç beyaz dumandan duvarı
 yıkılıyordu az daha  seninle beraber
 saçakları ağlıyordu hafif oynak kalçalarıyla
 yağmur  dallarını çıkarıp çırılçıplak öylece
 yıkanıyordu ki o gece bütün bunları  gördüm
 
 o güzel babacan fransızcan
 o şarkıyı dinlediğimde her  seferinde
 yüreğimde bir kıpırtı bir fırtına
 yüklü kalyonlarımla sana  geliyorum
 
 gözlerini yum
 gözlerini gençliğim
 
 o kadar açık ve  gerçek ki
 o akşam tutamamış olmam ellerini
 
 anlatılamayan, hissedilen  şeyler de vardır
 diyordun ve genellikle suskun ve bir zeytin
 tanesini  çatlatırcasına gururluydun. şimdi de
 suskunsun. ya da ben göremiyorum. körüm  belki
 
 çandarlı ovası, aç öldüren kimsesiz
 yöresi artık aç öldürmüyor  kimseyi
 hayır, muhakkak görmelisin buğdayı
 öyle güzel ki ve öylesine  hayatın
 kan damarlarından dolaşan o güzel
 sevdayı ve tutkusunu yaşatıyor  ki
 
 sanırsın bu yazın hüzün
 nazlı bir kızın hazin
 gözleridir  dolunay
 
 senden sonra köyün küçük bir sokağın adını
 biliyor musun  yazıcı sokağı koydu köylüler
 küçük temiz bir de tabela astılar beyaz
 hani kahveyle kasabın arasındaki sokak
 hani çay içip, tekrar çay içip  tekrar
 yağmurun altında tarlaya gittiğimiz
 o sokak şimdi beni görünce  korkak
 ve yapayalnız adımlarla gözlüyor
 ellerini arkasına bağlamış
 taklit edercesine seni
 arkamdan dolaşıyor
 köy boyunca
 usulca
 
 ve ben farkında değilmişim de
 bu fırtınanın, tarlaların ve usul
 güzel kimsesiz yoksullukların
 daracık çatıları çatık kaşlı
 sokakları  geçerek getirdim
 onu tuttum oturttum
 dolunay'ın kucağına
 
 malum  oyuncaklar
 pahalı mı pahalı
 ben de bir sokak
 hediye ettim ona
 
 koca zeytindağ'lı
 sana hasretiz
 yüreğine.
 |