Çocuktum, ayıramazdım, ha aşk ha zeytin
Aşkı yazsam kâğıttan utanırdım, o benden mahcup
Zeytine uzansam dalından kırılırdım, benden de çocuk
ikisini de gözle toplamayı sonra öğrendim
Şimdi zeytin topluyorum kara
göğü çekiyorum mavi
kırdan geliyorum yeşil
göz akşamdan önce iniyor
eylülün kahverengi kasabasına
ve kahverengi bir sıkıntı gelişiyor taşrada,
“aşk bir kasaba kadar renklidir „ diyorum
göz inanıyor elin yazdığına da
kâğıttan şüpheliyim
kâğıt hâlâ çocukluğum kadar saf
elimse çocuklar gibi zalim
“elim kâğıda düşünce aşka da düşüyor“
şairim ya kâğıdı kandırmayı seviyorum
çünkü kâğıt benim!
(Ah birde kâğıt kadar ince o çocuğu kandırabilseydim…)
|