minibüs diyalogları.....!
Minibüs Diyalogları
İstanbul'da toplu taşıma araçlarında yaşanan geyiklerden bazıları...
* Mecidiyeköy-İ.Ü Avcılar kampüsü otobüsüne ara
duraklarda yaşlı bir teyze bindi.
Yaşlı teyze:-Evladım biletim yok bir sonraki durakta
inip bilet alabilir miyim? Şoför:
-Tamam ama önce içeriye bir sorun.
Teyze arkasını döner ve arkaya doğru yüksek
sesle:
-Pardon acaba bundan sonraki durakta inip bilet
alabilir miyim?
* Şaşkın Motor Yolcusu
Mevzu, Kadıköy - Eminönü - Karaköy çalışan yolcu
motorunda geçiyor.Motorun önünde takılıyorum,
kahramanımız kalkmak üzere olan motora biniyor ve
teknenin nereye gittiğini soruyor. "Eminönü ve
Karaköy" deyince vatandaş, "Ne taraf Karakoy'e
gidiyor?" diye gayet ciddi ve bir o kadar dumur bir
soru daha soruyor. Daha inanılmazı;
"Alt kat Eminönü, üst kat Karaköy’e yanıtını alınca
teşekkür ederek üst kata doğru ilerliyor.
* Al Götür
Rumeli - Hisarüstü otobüsüyle Taksim'e doğru
gidiyoruz. Adamın biri Beşiktaş dolaylarında gayet
aceleci bir tavırla "Kaptan orta kapıyı rica edebilir
miyim?". Bizim şoför olaya hakim: "Tabi abi ayıp
ettin. Al götür.
Senden kıymetli mi?
* GSM
Bir gün arkadaşımla evimin yakınındaki bir duraktan
minibüse bindik. Minibüsünün camında kocaman
puntolarla şoförün cep numarası yazıyordu, fazla
umursamadık ama göze batıyordu; beni ara, diye
bağırıyordu resmen. İneceğim yere yaklaşınca şoförün
numarasını cevirdim, "Müsait bir yerde bırakır misin
abi?" dedim. Adam afalladı, asıldı frene.
Minibüs yarıldı gülmekten.
* Meşhur Boğa Heykeli
Arkadaşım Caddebostan'dan Kadıköy’e gitmek üzere
dolmuşa biniyor. Malumunuz Altıyol'daki boğanın orada
inecek.Altıyol'a vardıklarında yanındaki hanım da
inmek üzere hamle yapıyor ve şoföre:
- Kardeş, öküzün orda ineceeedim" diyor!
Otobüsteki ilginç diyalog...
"Adam günün yorgunluğu üzerinde, perişan bir vaziyette İETT durağında otobüs
beklemektedir. Nihayet uzun bir zaman sonra beklediği güzergahın aracı gelir
ve biletini attıktan sonra arka taraflara doğru ilerlemeye başlar.
Bir-iki adım ilerisindeki çift kişilik koltuğun boş olanına doğru ilerler; tam oturacağı sırada engelleyici bir ses tonu onu durdurur:
- Buraya oturamazsın! Ben kimim biliyor musun?
- Kim olduğunuzu bilmeli miyim?
- Ben Yrd. Doç. falan kişiyim.
- Evet?
- Benim gibi kıdemli birinin yanına oturamazsın!
- Size bir soru sormak istiyorum. Siz Yrd. Doçentlik ünvanınızdan sonra ne olacaksınız?
- Doçent.
- Peki sonra?
- Şayet başımıza bir şey gelmezse Profesör.
- Daha sonra?
- Belki zor ama, Ordünaryus Profesör.
- Evet... Peki bu dereceden sonra?
- Hiiç...
- Ben şimdiden 'hiç'im; lütfen müsade edin yanınıza oturayım...
- !!?
Otobüste dümur...
Bir gün İzmir’de Belediye otobüsünde gidiyoruz arkadaşlarla. Bizim arkadaş boş yer buldu ve oturdu. Sonraki durakta da eli bastonlu
yaşlı bir amca geldi. Arkadaş da kıllığına adama yer vermedi. Adam o arkadaşın oturduğu koltuğun yanına geldi ve ayakta arkadaşın
yer vermesini bekliyor. Fakat arkadaş yerini vermedi. Neyse adamcağızın da yazık bastonu otobüs hareket ettikçe bir o tarafa bir bu
tarafa kayıyor. Arkadaş dayanamadı ve yaşlı amcaya 'Amca bastonun ucuna lastik takarsan kaymaz' dedi. Adam söyle baktı sonra 'o
lastiği zamanında baban taksaydı simdi sen olmazdın, ben de orda oturuyor olurdum' deyince bütün otobüs koptu. Arkadaş o gün bu
gündür belediye otobüsüne binmez.
Rumeli - Hisarüstü otobüsüyle Taksim'e dogru gidiyoruz.Adamın biri Beşiktaş dolaylarında gayet aceleci bir tavırla:
-Kaptan orta kapıyı rica edebilir miyim?.
Bizim şoför olaya hakim:
-Tabi abi ayıp ettin. Al götür. Senden kıymetli mi?
Olay Kadiköy - Pendik hattının güzide bir minibüsünde geldi başıma. Miraç Kandili'nin olduğu günün akşamüstü minibüste sakin sakin
otururken bıyıklı, gözlüklü, zayıf bir adam bindi. Adam bu mübarek günde bizleri güldürmek için gönderilmişti, o seçilmiş kişiydi.
İneceği yere yaklaştığında ayağa kalktı,
-Kaptan, mübarek bir yerde indirir misin? dedi.
Yaşlı bir teyze benden kendisini karşıya geçirmemi istedi, ben de tamam dedim. Trafik baya yoğundu, biraz uzun sürdü geçmemiz,
neyse geçtik karşıya sağ salim. Kadın karşıya geçtiğimizde demez mi:
-Çucuuum benim pazar torbalarım karşıda kaldı, onları getirir misin?
Ben de kös kös karşıya tekrar geçtim, aldım eşyaları geri döndüm. Bi baktım kadın yok! Allah allah, derken meğersem kadın biraz
ilerideki eve gitmiş, Balkondan bana sesleniyor;
-Burdayım çucuuum
Ben Lise 3'teydim o zamanlar. Acıbadem-Kadıköy dolmuşuna binmiş, hareket etmek için son bir kişiyi beklerken bi sahıs dolmuşa biner
gibi yapıp, sonra hemen önümüzde müşteri toplayan ve bu konuda dolmuştan kesinlikle çok daha başarılı olan minibüse yöneldi. O
güzergah üzerinde oturanlar dolmusçularla minibüsçülerin nasıl birbirlerine kıl gittiklerini hatırlayacaklardır. Her neyse, bizim
eleman minibüse yetişemeden minibüs gazladı gitti, adam dolmuşa binmeye niyetlendiğinde de şöförle aralarında aynen şöyle bi diyalog geçti:
Şoför:
-Hayır kardeşim doldu.
Yolcu:
- Ama bi kişilik yer var!
Şoför:
- Sen git minibüse bin, ********!
Sonuç: Yolcu dumur, ben iptal.
Birgün şehirlerarası otobüsteyim, ön koltuktaki velet mamak çöplüğü gibi otobüsü metan gazına boğuyo. bitişikte burun sinirleri felç olmak üzere olan kadın hostu çağırıp bişeyler söyledi, host da şoföre... şoförümüz mikrofondan şöyle bi anons yapmıştı:
-çocuu osuran sayın yolcumuz lütfen çocuunuzun şeyine mukayyet olunuz.
Akabinde veledin anası:
-naapsın çocuk tıpa mı taksın?
Arkalardan bi bey nazikçe:
-taksın efenim.
Geçenlerde Kadıköy'de salakça bir yere parketmiş olan bir arabaya, polis aynen şöyle bir anons yapmıştı:
-"34 ... ..., kardeşim, sen parkettiğin yeri beğeniyor musun?"
Birgün böle 3-4 arkadaş Ankaray (Ankara Metrosu) istasyonundayız, bekliyoruz metroyu. Tam da okulların çıkış saati filan, etraf hınca hınç dolu. Neyse 2-3 dk. sonra metro geldi herkes hücum etti. Biz baktık "alet çok doldu bi sonrakine binelim" dedik ve gittik ordaki banklardan birine oturduk. Daha tren gitmemiş bir ding-dong ve anons:
"Istasyonlarımızda gereksiz bekleme yapmak yasaktır"
Biz sallamadık nolcak filan derken bir ding-dong daha ve ikinci anons:
"Şişt gençler size söylüyorum binin lan trene"
Avcılar yolu üzerinde Şükrübey durağı vardır. Bizim yurtta Şükrü diye bir eleman vardı, yeni gelmişti okula. Amcam minübüse biniyo, oturuyo şoförün arkasındaki koltuğa. Bi süre sonra yolcular para uzatıyo Hacışerif, Avcılar diye. Adamın biri de bizim elemanın omuzuna dokunup "Şükrübey uzatır mısın?" diyo. Bizimki dumur dönüyo arkasını adama bakıyo manalı manalı ama herifi bi türlü çıkaramıyo. "Nerden tanıyo bu herif beni." diye yol boyunca kurt döküyo. Adama bakıyo arada bir. Adam da kıllanıyo. Neyse konuşmamış adamla yurda gelip anlattığında kopmuştuk. Öğrendi sonra durak ismi olduğunu.
Hazır Trafik Polisi ve megafon geyiğine girmişken tanık olduğum bir olayı anlatayım: Kadıköy'de akşam saatleri. Bir araba çekmiş
kenara, içeride bir kız ve bir erkek araba kenara çekildiğinde ne yapılırsa onu yapıyorlar. Trafik Polisi megafonla:
-Gençler yiyişmeyin, devam edin bakiyim
__________________
Tanıdıktı yalnızlık oysa
Haklısın belki yanımda
Hazırdım bu kez mutluluğa
Nerden çıktı şimdi bu ayrılık
Öyle boş öyle boş ki bu dünya
Güneşim sandım seni oysa
Girdabın içinde yaşarken
Yakamoz yakamoz çakar aklıma
Susadım sana tek bir nefeste
Yaşadım aşkımı bir heveste
Gözümün önünde durma n''olur
Yaşamak öyle zor ki bu bedende
Hadi yoluna eyvallah
Mutlu ol gülüm işallah
Sen geçen günün ardından
Bi başına kalma inşallah
|