Konu: Ahmet Yozgat
Tek Mesajı Görüntüle
Old 07-25-2008, 08:10 AM   #7
GooD aNd EvıL
Aşmış Üye
 
GooD aNd EvıL Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98
Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57937
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi : GooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond repute
Cinsiyet : Erkek
Varsayılan

Karanlık Anıları Azgın Leylalar Yalar
Apostol'la Seksen Birinci Sayfanın Kendisi

1/:
Desem inanır mısın(ız) ?
Demesem gizem sanırsın(ız) .
Şu ölü dağların da bir yüreği vardır,
Ve damarlarında ateş dolanır şahım,
Karanlık anılarının cidarını azgın leylalar yalar,
Ki o yalayanlar zavallı Mecnuncuğu çölde sanarlar.
***
Şu ölü dağların yüreğinde dolanan,
Bidayetten bu yana kızgın lavlar,
Aslında kendilerini yakarlar,
Ya da kayaları parçalanan koyaklar,
Beynini balyozlayan Ferhat’ın anılarına kan olur,
Sevdayı zorlayan aşıkınsa sonu pek yaman olur.
***
Dedik ya dağların da bir yüreği vardır,
Eteğinde yaşanan zorbalıklar,
En yufka yerinden yaralar zavallı dağları,
Derelere zirvelerden litrelerce ne iner, bilir misin?
İnen kandır arzın ölümcül öfkesi ya da.
***
Öyle ya şu dağların da bir yüreği vardır,
Severler hiç umulmadık zamanda,
Umulmadık dilberleri yada yiğitleri,
Umulmadık hız ile...
Ol nedenle...
Yeşil kına yakan avucudur yamaçlar gelin dağların,
Gurup kızıllığında bir gizli suskunluk vardır ya,
O da dağların utanmasıdır...
2/:
Ey şiir ve doğa sever dağoğulları...
Böyle bir hikayet işte benimkisi de zirvelerin üstüne:
Susun ve dinleyin işte. Burası bir meyhane. İçerde... Kısa bir sessizlik oluyordu... Ardından Şarlman şiire giriyordu barsakları elinde. 'Apostol! ' diye bağırıyordu ve sesi yaman mı yamandı. Mavi baranisinin yakası kızıl kandı. Tam o anda benim cephemde.. Tam yağlı bir uzak anı şekilleniyordu şiirde.
3/:
Ve sen şahım... Aman Allah’ım! Bu ne hal? Ücretini ödemek için davrandığım köpek öldüren şarap silme ağzımdan boşalıyordu Kızıldeniz dalgası gibi. Hatta gide gide Umman denizine karışıyordu Kızılırmak. Oysa Karadeniz'de son bulur diye belletilmiştik hamsilerin göçünü. Öcünü almalıyım bu halin. Ama nasıl? Tabii ki şiire abanarak...
***
Berbattım,
Şah ise daha berbat...
'Lan Barba,” demdeydim.
Sayın ki Kutsal Roma Cermen’deydim,
Öyle bir celalliydim ki,
“İkiletme de doldur! ” deyişim bir şövalye narası gibi çıktı,
Ben kendimden korktum,
Yaşlı barba benden korktu:
“Sükuneti bile çıldırtan şıradan olsun itin ölümü,
Rahvan atın ölümü ise şeytan suyundan...'
Ne çıkar sanki?
***
Ve ey şiir ve aşk sever insoğulları...
Böyle bir hikayet benimkisi de işte,
Aşk ve ölüm üstüne...


Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla