Mazinin telvesi kalmış gövdesinde
“Yanında götürdüğün bir karaağaç vardı,
eskiyen bir fotoğraf karesine sığdırdığın!
budaklandı yıllar sonra,
rengarenk çiçekler koklanıyor şimdi, dallarında.”
Dikenlerini budadım, gövdesini acıtan.
Gâh sevinçle karıştırdım toprağını.
Köklerini çapaladım, suladım gözyaşımla.
Ellerimle okşadım, solmuş yapraklarını.
Kabuklanmış yaralarını temizledim, pansuman yaparcasına.
Gömleğimin eteğiyle sildim, sızan kanlarını.
Çevresine dolanan ayrık otlarını,
Sarmalanan yabani sarmaşığı, kopardım attım.
Salıncağına ise hiç, dokunamadım.
Uzaktan bir kırlangıç izliyordu çabalarımı.
Süzülerek yaklaştı, bir iki daire çizerek uzaklaştı.
Kanat çırpıyordu geleceğe, belli ki ürkmüştü.
Belli ki; o da görmüştü!
Beni de götür bilmediğim, görmediğim o diyara.
Gün görmemiş kaderim, taçlansın bucaksız semada.
Her geçen dakika, bir kazma daha vuruyor anılara.
Şen kahkahalar canlanıyor, acıtarak düşen damlalarda.
Mazinin telvesi kalmış, taşıdığı kara gövdesinde.
Rahmet diliyorum Yaratan’dan, diz çöküp gölgesinde.
Muzari hayallerim delleniyor, uğramasın yine vuslat;
Kırılmış dalında asılı duruyor, merhametli sinesinde.
Seyrelmiş ışınları süzülüyor, yapraklar arasından güneşin.
Virane yarama bir ilaç, kulaklarımda çınlayan gülüşlerin.
06.07.2007 22.00
Kamil Çağlar
__________________
Buraya Kadarmış ..
|