Öksüz Benliğime Ağıt
Sana geldiğim zamanlarım vardı
Çelik çomak oynadığım yerlerde
Kaybettiğim bir şeyleri arar/ bulamazdım...
Bitti sürgünüm huzur beldesinde
Kan kırmızı güllere ak benizli can gömdüm
Şımarık dalların ham meyveleri
Mihricanla açılan çiçeklerde ağrı var
Mevsim kış ortası
gelip gider/ yalancı bahar.
Şu bahçede/ ölmüş ağaçlardayım
Kuruyan otlarda yitik hatıralar
Şu çatlayan havuzdaki harareti yaşarım
Şu kuru çeşmedeyim
Sorma; o çeşme de kim.
Koskoca dünyada tek o çeşme var/ bildiğim.
Köstebekler dolaşmış bu bahçede
Çamurlaşan topraklarda tanınmadık izler
Karşı bağda silahlar ses verir
Ölen dilsizdir, ya öldüren/ dinsizler.
O bahçenin ortasında ölen/ kimse benim.
Sorma; o kimse de kim.
Boynunda asılı duran benim kimliğim...
Kapalı yüzler edebinden mi sanırsın
Ellerindeki silahları uzatanlar
O silahları oku da bak/ üzerinde ne yazar
Bir köy mescidinde secde mahalli
Kur’an sesine isyan eder silahlar.
Ve semayı titreten ahhhhlar.
Şeytanların semerli beygirleri kişner
O sesten deli olan ruh benim/ can benim
Sorma; o can da kim?
Oydu oy diyerek kahpelere/ verdiğim
Oyyy dedikçe oyyy dedirten kudurur
Bana vuran el benim, tekme benim
Bağrıma değer tekmelerim.
Öldüğüm zoruma gitmez benim gardaşım
Vadesi gelmişse borcun.
Kahpelere verilen fırsat/ imkan benim
Sorma; o imkan da kimin
O imkan soframdaki ekmek,
Ülkemdeki toprak
Kışlamdaki silah
Ve kendini bilmeyen satılmış/birkaç uşak.
Mektebin kapısında ölen kuzu/ benim
Sorma; o kuzu da kim.
O kuzu hayatta en çok sevdiğim
Ülkesinde esir, işgalcilerin zulmüyle
Ağlayanım, inleyenim.
Şerefsizce o zulme suskun kalan benim...
|