Yasak Bir Gönül Hikayesi
Birgün bana birisi şöyle demişti;
hayat yaşandığı kadar vardır
gerisi ya hafızalardaki hatıra
yada hayallerdeki ümittir
hüsranı ise tek yerde görüyorum
yaşamak mümkünken
yaşamamış olmakta....
Ve bu andan sonra alacakaranlık kuşağına dönen* tamamen değişen yaşamım adına.....
Kahrına gelin teli bağladığım gönlümün adak ağacı!...
*******ime güneş doğdurmaya çalışarak daha ne kadar ümitleri ile can çekişerek yaşayacak..Hastalıklı geçen günlerimin dermanı gene düşünmelerden köşe bucak kaçan zehir beynimin mantık çabaları olacak...
Biliyorum kahretsin! Biliyorum neyin doğru* neyin yanlış olduğunu biliyorum... Sevdiklerini kurban etmemek için* iribaş bir kurbanım...
Ama sakince değil* asice* bağıra çağıra gidiyorum...
Sessizliğimde ki çığlıklara gebe gidiyorum... Düşünmek istemiyorum. Düşününce kim tutabilir ki beni* biliyorum ki tutulmak istemiyorum. Yok sayacağım tüm değerleri* değersizlikleri ve sadece ben olacağım biliyorum. Özgürlüğüme esir ettiğim ben deliler gibi coşacak biliyorum. Hem de o kadar yakın ve büyük...
Herkes olsun derken kimsesizliğe hazır mıyım.?
Haklarım kendimden doğuyor. Bunları değiştirsem* başkasının hakkında* hakkım olur muyum....Ben bende ölmeliyim* ki ölümün dayanılmaz lezzetinde ki çağrısına kulaklarımı tıkayıp* ben kendimce ölmeliyim.
Biliyorum derken* bilinmezlerde oynadığım sahil çocuğu* enginlere acılamayan kendine acıyası ben....
|