![]() |
![]() |
#1 |
Bağımlı Üye
![]() Üyelik Tarihi: Feb 2008
Mesajlar: 3,823
Teşekkür Etme: 0 Thanked 93 Times in 80 Posts
Üye No: 45172
İtibar Gücü: 2080
Rep Puanı : 4660
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() DÖRT devlette YASAKLI SES
Taraf Gazetesi, DÖRT devlettin yasakladığı sanatçı ŞİVAN PERWER'le konuştu. 20 Mart 2008 / 16:41 ![]() Kürtler’in kadim sesi Şivan Perwer 1976’dan beri doğduğu topraklara dönemiyor. Türkiye’deki son konserini yıllar önce Urfa’da vermişti. “Dört devletin yasakladığı bir sanatçıyım” diyen Perwer’le Almanya’da konuştuk Şivan Perwer’le Bonn’daki Şivan Perwer Kültür ve Sanat Vakfı’nın merkezinde görüştük. Beş katlı merkezde hâlâ inşaat çalışmaları devam ediyor. Dört yıl önce kurulan vakıf, Alman devleti tarafından resmen tanınıyor. Şivan Perwer sorularımızı yanıtlamadan önce kısaca vakıf hakkında bilgi veriyor. Kürt müziği ve sanatıyla ilgili çalışmalar yapmak için oluşturulan vakfın bünyesinde bir müzik okulu, kayıt stüdyosu ve konser salonu da bulunacak. Hep yasaklı olan, Kürtlerin bu kadim sesine “yasak” sözcüğünün kendisi için ne ifade ettiğini sorarak başlıyoruz söyleşiye. Ben dört ülkede dinlenen, dört devletin yasakladığı bir sanatçıyım. Tabii Kürtler’in olduğu her yerde dinleniyorum. Başka uluslardan insanlar da beni seviyor, dinliyor. Ama en çok Kürtler’in yoğun olarak yaşadığı Türkiye, İran, Irak ve Suriye’de dinleniyorum. Bu dört devlet de beni yasakladı. Birkaç yıldır Irak Kürt Federe Yönetimi Bölgesi’nde bu yasak kalktı. Ama ondan önce en sıkı yasağı Saddam rejimi uyguluyordu bana. Benim kasetlerimi, albümlerimi dinledikleri için bir çok insanın başı belaya girdi. İşkence gördüler, hapse atıldılar hatta öldürüldüler. Bazı Kürt kadınları ağlayarak anlatıyordu bana; oğlunun ya da kocasının sadece benim türkülerimi dinlediği için asıldığını. “Yasak” sözcüğünün ne anlama geldiğini en iyi ben bilirim herhalde. ‘GECEYİ TARLADA GEÇİRDİM’ Kaç yıl oldu gurbet? 1976’nın haziranında çıktım Türkiye’den. O günden beri doğduğum topraklara ayak basmak nasip olmadı. İran Kürdistanı’na gidemedim henüz. Birkaç kez Suriye üzerinden güneye gittim. Suriye yetkilileri tutuklamıyorlardı beni ama hemen gönderiyorlardı. Orada uzun süre kalmamı istemiyorlardı. Hatta birkaç kez konser için başvurdum, kabul etmediler. Yurt dışına çıkışınız nasıl oldu? Kaç kaç çıktım desem yeridir. İlk kez 1976 yılında Ankara’da sahneye çıktım. O zaman Gazi Üniversitesi’nde matematik okuyordum. Kürt kökenli milletvekillerinin düzenlediği bir gecede spontane çıktım. İstanbul’da yaşayan Kürt kökenli bir türkücüyü davet etmişlerdi, Atakan Çelik. Sahneye çıktıktan sonra seyirci Kürtçe parçalar söylenmesini istedi. Çelik de, “xazale xazale” diye başladı ama Türkçe devam etti. Bu zoruma gitti. Arkadaşlara “Bana bir saz bulun, sahneye çıkmak istiyorum” dedim. Bazı arkadaşlar çok sevindi, bazıları Kürtçe söylemenin tehlikeleri için beni uyardı. Dedim ne olursa olsun, getirin sazı! Şivan Perwer diye beni anons ettiler. Ben sahneye çıktım ve dedim ki “Size gerçek ‘xazale’yi söyleyeceğim. “Xazale” Kürtçe bir türküdür. Beş-altı Kürtçe parça okudum, salon coşkudan ve heyecandan yıkıldı. Polis beni almak istedi ama arkadaşlar beni arka kapıdan çıkardılar. Kaçırdılar yani. Sonra Viranşehir gecesi yapıldı, sonra bir Hakkari gecesi oldu. Rahmetli Ahmet Arif de katılmıştı; Rahmi Saltuk vardı. Aynı durum yaşandı. Polis tertip komitesini zorluyor, beni istiyor. Sahnenin önünü arkadaşlar tuttu, polisin beni almasına engel oldular. Bazı arkadaşlar gözaltına alındı, beni yine kaçırdılar. Son konserim Urfa Suruç’ta oldu. Jandarma polis bütün kapıları tuttu. Rahmetli Muhterem Biçimli de vardı. O konser dolayısıyla tutuklandı ve uzun yıllar hapisanede kaldı. Bu sefer beni kaçırmak istemiyorlardı. Çare kalmayınca, arkadaşlar sinemanın bir duvarını yıktılar, bir gedik açtılar; oradan kaçtım. Geceyi tarlaların arasında geçirdik. Hem biz kimsenin başını belaya sokmak istemiyorduk hem insanlar baskılardan dolayı korkuyorlardı. Ertesi sabah bir akrabama haber verdim, belediye fen işleri müdürüydü; geldi, beni arabasıyla aldı, sınıra götürdü. Sonra mayınlı tarlalardan geçip Suriye’ye çıktım. Oradan Almanya’ya geldim. ‘SANATÇI HERKESE SÖYLER’ Sesinizin bu kadar etkili olduğunu ne zaman fark ettiniz? Benim ailem yoksul bir çiftçi ailesi. Babam da dayılarım da çok güzel türkü söylerdi. Benim sesim daha çok dayıma benziyor. Büyük kardeşimden de çok şey aldım, çok türkü öğretti bana. Dengbejler gelirdi bizim eve, babam onları severdi. Gece yarılarına kadar oturur türkü söylerlerdi, hikâye anlatırlardı, çiğ köfte yoğururlardı. O hikâyeler anlatılırken sanki hikâyelerin kahramanlarından biri olurdum. Babamın kucağına sığınır, dinlerdim. Ertesi gün onların söylediği türküleri, destanları ben söylerdim. Herkes şaşırırdı. O hikâyeleri dinlerken bir duygu oluşuyordu. Zaten yazı olmadığı için, Kürtler her şeyi türküyle anlatmışlar. Birinin dişi ağrısa, dişinden başlayarak bir hikâye, bir türkü yaratmış. İlkokuldan sonra babam beni okula göndermek istemedi. Medresede eğitim görmemi istiyordu. İsyan ettim. Çok asi bir çocuktum, haksızlığa dayanamazdım. Annemin zoruyla devam edebildim öğrenimime. İki anneden 14 kardeşiz. Benim annemden yedi kardeşiz. Annem çok genç vefat etti, babam sonra tekrar evlendi, ondan da yedi kardeşimiz oldu. Ben daha Avrupa’ya çıkmadan annem ölmüştü. Onun da sesi güzeldi, lorileri hâlâ kulağımda. Yurt dışına çıktıktan sonra nasıl bir süreç yaşadınız? Önce Heidilberg’de dil öğrenimi gördüm. Sonra Bonn Üniversitesi’nde müzik bilimleri bölümüne kaydımı yaptırdım. O zaman bir grup profesör, Kürt müziğiyle ilgili bir araştırma yürütüyorlardı. Onlar özellikle benim Bonn Üniversitesi’ne kaydolmamı istediler. Araştırmalarında onlara yardım etmemi istiyorlardı. Bir süre birlikte çalıştık. Sonra kaydımı Köln Üniversitesi’ne aldım. Üç yıl orada okudum, ama konserler yoğunlaşınca ayrılmak zorunda kaldım. Yurt dışında ilk konseriniz nerede gerçekleşti? İlk konserimi Berlin’de verdim. Gelmeden önce verdiğim konserler ses getirmişti. Yani ben gelmeden adım buralara gelmişti. O zaman burada birçok Kürt siyasi grubu vardı. DDKO’nun Avrupa’daki yan örgütü Burusk vardı, Sosyalist Parti’nin yan örgütü Hevra vardı, PKK’nın yan örgütü Bahoz vardı, bir de yeni oluşan Kava’nın sempatizanları vardı, Rizgari’nin sempatizanları vardı. Her grup beni yanına çekmek istiyordu; sen bir ozansın partili olmalısın gibi söylemlerle geliyorlardı. Bazı haksız eleştirilere, baskılara uğradım. Ve bir türküyle bu baskılara yanıt verdim: “Hevalê bar giran im, hevalê şoreşger im. Ozanê gelê bindest... Emekçinin ve devrimcinin yoldaşıyım, ezilen halkın ozanıyım...” Çok şey ifade etti bu türkü. Bir sanatçı herkese söyler. Birlik istiyordum, tamam örgütlerin olması gerekiyor ama bu kadar birbirlerine karşı olmaları gerekmiyordu. Ben yeni gelmiştim, geldiğim ülkeyi biraz tanımak istiyordum, insanları biraz tanımak istiyordum, hemen bir gruba katılmak istemiyordum. Her şeye rağmen Berlin’de tarafsız arkadaşların da desteğiyle ilk konseri gerçekleştirdim. ‘BEN ÇOCUK RUHLUYUM’ Nasıl geçti bu ilk konser? Biraz Suriyeli Kürtler vardı, biraz Türkiyeli Kürtler. Konser çok coşkuluydu ve ilgi çok yüksekti. Sonra diğer konserler oldu, değişik ülkelerde sayısız konser verdim. Halkım beni çok seviyor. Ben de onları. Bazı Kürtler, “Sen sadece yaşa, şahsın gözümüzün önünde olsun yeter. Artık türkü söylemesen de olur, senden alacağımız kadar aldık” diyorlar. Ben çocuk ruhlu bir insanım. İnsanlar bana tapsın, kendilerini parçalasınlar istemem. Çok basit ve sade yaşamak istiyorum. Benim için her insanın bir değeri vardır. Her insanın sevgiye ihtiyacı vardır. Beni seven her insanın da, benim sevgime ihtiyacı vardır. Birçok arkadaşım, “O kadar ortada görünme, insanlarla muhatap olma” diyor. Ama insanlar beni yıllardır dinliyor ve seviyor. Ben ona beş dakika ayırsam ne olur? Türkiye’deyken bir albüm çalışmanız oldu mu? İstanbul’a gittim. Plak yapmak, kaset çıkarmak istiyordum. Ama kimse yanaşmadı Kürtçe kasete. Korkuyorlardı. Ben geldikten sonra, kayda aldıkları birkaç türküyle plak yaptılar. Galiba onlar da toplatıldı ve ceza aldılar. Basit teyplerle kayıt yapıyorduk, onlar yayılıyordu. Kaç albüm yaptınız bugüne kadar? Hepsini toplasan 30-32 eder. TARAF |
![]() |
![]() |
![]() ![]() |
Konuyu Görüntüleyen Aktif Kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 misafir) | |
Konu Araçları | |
Görünüm Modları | |
|
|