İstemek, inanmak

[Kéan aRs]

İstemek, inanmak

Zico bu tür şeylere müsade etmiyor. Futbolcular şampiyonluğu çok istiyor ve işi sıkı tutacaklar. Bu kadro ülkemizin en iyisi ve yenemeyecekleri takım yok.


FENERBAHÇE, Avrupa'da hatta dünyada artık çok ciddi şekilde konuşulmakta. Dünya kulübü olma yönünde konulan hedefe koşar adım gidiliyor. Hiç de medyatik olmamasına rağmen başkan Aziz Yıldırım en çok bahsedilen isim oluyor. Brezilya'da ciddi şekilde Fenerbahçe fanatikleri günden güne fazlalaşıyor. (Tabii burada Carlos,
Alex ve Zico'nun önemmi büyük.) Önümüzdeki sezon UEFA finalinin oynanacağı Şükrü Saracoğlu'na "büyülü stat'' yakıştırması yapılırken öve öve bitiremiyorlar. Sevilla Başkanı Del Nido da Fenerbahçe taraftarını işaret ederek "21 yıldır futbolun içindeyim. Ben böyle bir şey görmedim'' diyor. Düşünün ki bunları söyleyen, en ateşli taraftarlara sahip dediğimiz bir İspanyol takımının başkanı. Fenerbahçe bu arenada sadece futbol kulübü olmadığını kanıtladığı için de daha bir gururla dolaşabiliyor.

ZİCO KAFA YAPIYOR!
Şampiyon takımların organizasyonlarında Fenerbahçe Bayan Basket Takımı ilk 8'e kaldı. Futbol takımı çeyrek finali zorlarken, erkek basketbolcular Final-four'u hedefliyorlar. Masa tenisi ise şu anda finalde. Kazanırsa Avrupa şampiyonu olacak. Geçenlerde Boks Federasyonu Başkanı Sayın Caner Doğaneli, olimpiyatlara gidecek olan 3 boksörümüzün de Fenerbahçe Kulübü'nden geldiğini söyleyerek teşekkür ediyor. Yüzme ve atletizm dallarındaki sporcuların çoğunluğa da olimpiyatlara gene Fenerbahçe'den katılacaklar. Kısa ve küçük bilgilerle çizmeye çalıştığım şu resim bile Fenerbahçe Kulübü'nün nerelere doğru gittiğinin bir göstergesidir.

***
Peki bütün bunların ışığında dünya medyasının sürekli övdüğü Fenerbahçe ve Zico'ya biz gereken değeri veriyor muyuz? Bence kesinlikle hayır. Alınan güzel sonuçlardan sonra "lütfen'' ve "güya'' destek verenler var ama yetmez. Adamı da bıktırdılar. "Burada futbolu öğrenmeye çalışıyorum'' veya "Sevilla'dan korksam evimde otururdum'' ya da "35-0 yenemedik özür dilerim'' gibi sözlerle ince ince kafa yaparak futbol dersi vermeye devam ediyor. Ne yapsın, o da her şeyi oluruna bırakmış, sadece işine bakıyor. Fenerbahçe PSV'yi yenerken, Galatasaray'ın 3-2 yenildiği Helsingborg için "PSV'nin 5 katı iyi takım'' yakıştırması yapanlar vardı. Kafalarına göre Fenerbahçe'nin başarısını gölgeleyecekler ya!.. İşte gördük. PSV-Helsingborg eşleşti ve eleyen PSV oldu. İlahi adalet dediğimiz budur. Hatta Galatasaray'ın grubundan çıkanların hepsi elendi. Ama arkadaşları ortada görmek ne mümkün. Aslında yürünen bu yolda ufak tefek de olsa böyle olaylarla karşılaşılacak. Keşke ciddiye alınacak seviyeli eleştirileri getirseler de yol daha kısalsa. Ama bu tür komik, ipe saha gelmez, sözde fikirler sadece zaman kaybına yol açtığından haliyle değer de kazanmıyor.

***
Sevilla'yı 3-2 yenmek belki sevinmemizi gerektirecek başarıdır. Ama asla zafer kutlaması yapacağımız sonuç da değildir. Zafer ancak Sevilla'yı elediğimiz zaman kazanılacaktır. O yüzden çarşamba akşamı unutulmalı. İspanya'daki maç elbette çok önemli ama ondan önce düşünülmesi gereken üç maç daha var. Bu akşam puana şiddetle ihtiyacı olan Bursaspor'la oynanacak, arkadan Ali Sami Yen'de Galatasaray ile kupada, sonra da gene puana ihtiyacı olan Ankaragücü ile deplasmanda kapışılacak. Yani önümüzde alınacak yollar ve yapılacak işler var. Bugün için "Sevilla maçıyla rehavete kapılırlar mı? Bursaspor'a puan kaybederler mi'' kaygısını taşıyanlar var.

HELE Kİ KADIKÖY...
Tanıdığım kadarıyla Zico bu tür şeylere müsade etmiyor. Futbol elbette üç sonuca da açık bir oyun. Zaten güzelliği de çekiciliği de bu yüzden değil mi? Samet Aybaba takımına çok güveniyor. Yalnız benim de bildiğim Fenerbahçeli futbolcular (özellikle Carlos) şampiyonluğu çok istiyorlar ve işi sıkı tutacaklar. Carlos'un olmaması belki hadikap ama Vederson da orayı dolduracak bir isim. Bu kadro ülkemizin en iyi kadrosu. Zaten hep söylüyorum; yeter ki istesinler ve inansınlar. Yenemeyecekler tek takım yok, hele ki Kadıköy'de.