'Firmalarımız amok koşucuları gibi, ölümüne ihracat yapıyor'

[Kéan aRs]

'Firmalarımız amok koşucuları gibi, ölümüne ihracat yapıyor'


Hükümet ile ihracatçı, rekabet gücünü artırmak için yapılması gerekenleri görüştü.
Başta kur ve faiz olmak üzere ihracatçıyı zor durumda bırakan sebeplerle ilgili ilginç benzetmelerde bulunan Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen, bu kez de ihracatçıyı 'amok koşucusu' yaptı.



Tüzmen, "Bu dönem, amok koşucuları gibi Türk ihracatçısı ölümüne ihracat yapıyor. Neden? Pazar kaybettiğiniz zaman bu pazarı tekrar almanız mümkün değil. Dolayısıyla bu, pazarlarda devamlılığımızı sağlayacak. Bu yüzden, kâr marjının hızla erimesine rağmen pazar kazanımlarına ağırlık veriyorlar." ifadesini kullandı. Kökeni Malezya'ya uzanan amok koşucularının, bir çeşit intihar komandosu olduğu ifade ediliyor. Kelime, farklı bir sinir hastalığının tanımı için de kullanılıyor. Amok krizi geçiren kişi, çılgınca koşmaya başlar ve önüne gelen herkesi öldürmeye çalışır. Durma hissini kaybeden koşucu, çatlayarak ölür.

TİM Genişletilmiş Sektörel Başkanlar Kurulu Toplantısı, Hilton Otel'de yapıldı. Başbakan Yardımcısı Nazım Ekren ile Dış Ticaret'ten sorumlu bakan Kürşad Tüzmen'in hükümeti temsilen katıldığı toplantıda, önümüzdeki dönemde ihracatçıların rekabet gücüne tesir edebilecek unsurlar çerçevesinde mevcut ve potansiyel sorunlara çözüm arandı. Konuşmasında ihracatçıları, Türkiye'nin milli takımı olarak adlandıran Tüzmen, "Şampiyonluklar yarınlar için son derece önemli. Onlar gol attıkça, maç kazandıkça Türkiye ekonomisi güçlenecektir. Onların rahat oynaması, sahada problemlerle karşılaşmaması için elimizden geleni yapmalıyız."

Tüzmen'in bu tanımına Başbakan Yardımcısı Nazım Ekren de destek verdi üretim, istihdam ve ihracat sağlayan her firmanın, her sektörün Türkiye'nin milli takımı durumunda olduğunu ve milli takımı olmayı da sürdüreceğini söyledi. Sürekli ve sürdürülebilir, küresel ölçekte mukayeseli rekabet avantajının kilit göstergesinin net ihracat performansı olduğuna dikkat çeken Ekren, "Bu toplantıda yeniden yapılandırma konusunda hangi adımları atacağımızı da belirlemeye çalışacağız." dedi. Ekonomik başarılara da atıfta bulunan Ekren, şunları söyledi: "Sağlıklı bir geleceğin inşası için uygun bir zemin var. YTL bazında, kişi başına düşen gelire oranla, kişi başına düşen toplam borç 2002 yılında 1,32 iken 0,82'ye düştü. Kişi başına düşen kamu borcunun kişi başına gelire oranı 0,93'ten 0,55'e geriledi. Kişi başına düşen yatırımın kişi başına gelire oranına baktığımızda 0,17 iken 0,22 olmuştur. Bu rakamlar, gelirin arttığını, kamu ve toplam borcun azaldığını ve kişi başına düşen yatırımların arttığını gösteriyor. Demokratik ve siyasi istikrar ekonominin imkan ve kaynaklarının daha ötesinde bir katkı sağlayacak ortamı da oluşturmuştur."

'Küçük şirketlere dönüşeceğiz'

İhracatçılar Meclisi Başkanı Oğuz Satıcı da kamuoyuna yansıyan olumlu rakamlara rağmen, üreticilerin, ihracatçıların ve reel sektörün hayatlarından pek memnun olmadığını vurguladı. Bu durumun dünyada, dolayısıyla Türkiye'de yaşanan değişimden ve gelişimden kaynaklandığını ifade eden Satıcı, bugüne kadar kârlarından fedakârlık ettiklerini belirterek, şu değerlendirmede bulundu: "Bütün mücadelemize rağmen fakirleştiren bir ihracata doğru sürükleniyoruz. Artık biz de yavaş yavaş kitlesel üretimden, bireyin buluşçuluğu ve bilgisiyle üretim yapan, küçük kadrolu şirketlere dönüşmek mecburiyetindeyiz. Küçük ama etkin, çabuk karar alabilen ve son derece innovatif şirket yapıları oluşturmaktan başka çaremiz yok. Dönem dönem siyasi birtakım konular Türkiye'nin gündemine zorla giriyor, sanki gizli bir el tarafından zorla getiriliyor. Halbuki bizim gündemimiz ekonomi olmalı, büyüme olmalı, ihracat olmalı, istihdam olmalı."