Travma yaşadım

[slipknot]

Biten evliliğiyle ilgili Elele'ye konuşan manken Ahu Yağtu, yaşadıklarını anlattı.


Biten evliliğiyle ilgili Elele'ye konuşan manken Ahu Yağtu, "Zor bir dönemdi ama biz arkadaş kalmayı başaranlardanız. Hâlâ en güvendiğim, en sevdiğim insanlardan biri. Tamamen saygı ve medeniyet çerçevesinde gerçekleşti, ki bu çok fazla görülen bir şey değil. Hele göz önünde olan insanlar için" dedi.

Türkiye’nin en iyi modellerinden biri Ahu Yağtu... Şimdi oyunculukta da zirveye koşmak istiyor ve yeni dizi projesi de kapıda. Yağtu, Elele dergisine biten evliliğini, mutluluklarını, üzüntülerini ve hayata bakışını anlattı.


Başarılı bir modelken onlarca dizinin olduğu, güzel projelerin reyting yüzünden bittiği kaygan bir zemine geçiş yaptınız. Bu sizi korkutmuyor mu?

- Modellikten tamamen koptum, artık hiçbir zaman modellik yapmayacağım demiyorum. Modayla ilişkim sürüyor; dükkanım, styling işlerim gibi. Dizi sektörü kaygan zemin, ama hangi zemin kaygan değil ki? Her sektörün kendine göre artıları, eksileri var.

Yeni bir diziye başlıyorsunuz. Biraz detay alalım mı sizden?

- Bir romantik komedi. Klasik hikaye aslında. Zengin çocuk, fakir bir kıza aşık olur, çocuğa aşık olan kötü, havalı, entrikacı bir kız vardır. İşte ben oyum! Hırslı bir karakteri canlandırıyorum. Dizi Dalaman’da çekilecek.

Türkiye’de modellikten oyunculuğa geçmek herkes için büyük ’dert’tir. Neden sizce?

- Kabullenmekle, medeni olmakla, mankenliği meslek olarak kabul etmekle ilgili bir şey bu. Hálá insanlar bu işe hobi olarak bakıyor. Ben 15 senedir bu sektör ile geçiniyorum.

Sizin oyunculukla ilgili bir eğitiminiz var mı?

- Akademi İstanbul Gösteri Sanatları bölümü mezunuyum, ondan önce de Şahika Tekand’ın oyunculuk kurslarına gitmiştim. Okuldan mezun olunca oyunculuk workshop’larına katıldım...

Bir süre sunuculuk da yaptınız...

- Sunuculuk da okulda aldığım eğitimin bir parçasıydı. İlk "Biri Bizi Gözetliyor" oldu... Daha sonra "Sing Your Song" geldi.

Vintage tutkunuzu sormak istiyorum, bu ’yaşanmışlık hissi’ ile olan ilişkiniz nasıl gelişti?

- Beni babaannem büyüttü. Nedeni babaanne faktörü yani! Direkt olarak "yaşanmış" hissi olan bir evde, kıyafetlerle, öyle bir hisle büyüdüm. Bunun şimdiki hayatıma da etkisi oldu tabii. Bu histen tamamen kurtulabilmeme imkan yok.

Babaannemle büyüdüm dediniz, anneniz ve babanız neredeydi siz çocukken?

- İkisi de çalıştığı için babaannem bakardı bana. 8 yaşıma kadar beraberlerdi, daha sonra boşandılar. Ben sonra annemle yaşamaya başladım. İki sene önce vefat etti.

Peki, nasıl bir çocukluktu bu? Genelde ince uzun kızlar "herhangi bir kız" değildir okulda, öyle değil mi?

- Evet kesinlikle! Hep lakap takarlardı, "Safinaz", "ıstaka" diye. Hem çok üşürdüm hem de sıskaydım. Doktorum vücudumda fazla yağ olmadığı için üşüdüğümü söylüyor.

n Aslında bu zayıflığınız şu anda birçok kadını kıskandıran bir durum. Fakat hatırlıyorum, zamanında "sağlıksız" yorumları aldığınız da olmuştu. Sizin kendinize bakışınız nasıl?


- Sağlıksız değilim elbette, bünyem bu. Spor da yapmamama rağmen çocukluğumdan beri ne yersem yiyeyim kilo almıyorum.

22 yaşında evlendiniz, 25 yaşında boşandınız. Travmatik bir dönem miydi bu?

- Elbette, neticede boşanma ölümden sonra en travmatik durum olarak söylenir. Zor bir dönemdi ama biz arkadaş kalmayı başaranlardanız. Hálá en güvendiğim, en sevdiğim insanlardan biri. Tamamen saygı ve medeniyet çerçevesinde gerçekleşti, ki bu çok fazla görülen bir şey değil. Hele göz önünde olan insanlar için.

Felaketle saadet arka arkaya gelir

- Mutlu musunuz?

Kesinlikle. Ama acı olmadan mutluluk da olmuyor. Bu bir döngü gibi. Tecrübe etmekle alakalı. Bazen çektiğiniz acılardan dolayı sert kabuklar oluşturabiliyorsunuz. Babaannemin bir sözü vardır; "Felaketle saadet arka arkaya gelir" derdi. Bu laf benim aklımdadır hep. Üzüntülü bir dönem yaşarken her zaman bunu düşünürüm, iyi bir dönemin geleceğini yani.