www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee  

Geri Git   www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee > Forum > Eskiler (Arşiv)

Eskiler (Arşiv) Eski konular

CevaplaCevapla
 
Konu Araçları Görünüm Modları
Old 04-18-2008, 12:55 AM   #1
ÇaKıR-
Bağımlı Üye
 
Üyelik Tarihi: Feb 2008
Mesajlar: 3,823
Teşekkür Etme: 0
Thanked 93 Times in 80 Posts
Üye No: 45172
İtibar Gücü: 2082
Rep Puanı : 4660
Rep Derecesi : ÇaKıR- has a reputation beyond reputeÇaKıR- has a reputation beyond reputeÇaKıR- has a reputation beyond reputeÇaKıR- has a reputation beyond reputeÇaKıR- has a reputation beyond reputeÇaKıR- has a reputation beyond reputeÇaKıR- has a reputation beyond reputeÇaKıR- has a reputation beyond reputeÇaKıR- has a reputation beyond reputeÇaKıR- has a reputation beyond reputeÇaKıR- has a reputation beyond repute
Cinsiyet : Erkek
Varsayılan Belki de hiç gelmeyecek diğer yanım

..ayakkabılarımı çıkarıp terlikleri geçirdim ayağıma ardından. Durup ilk basamağın dibinde yükselişini seyrettim kanatsız, birkaç adım. Kırmızı, şarap bulaşığı halıyla kaplanmıştı yolun. Birkaç büyük kapı sığmıştı salona, sesini takip ediyordum... kapadım gözlerimi türküne, sazın telinde giz olanı aradım. Bulduğumda şafak atana kadar tutkun kalacaktım.
“köylü kızlar duygularını işlermiş” dedim, birkaç minder, yer minderi, yerli yerinde duygular... yokladım hala sol cebimde kalbim. Artık iyice yaklaştım. Neredeyse vardım diyebilirim. Bir ışık hızı ile yola çıkmak nasıldır bilmiyorum ama korktuğumu söyleyebilirim. Her şey çok hızlı geçti yanımdan ve içimden. Her yanım yanıyor. Bazı yanıklara anlam vermekte zorluk çekiyorum. Hatırlayamadığım bütün şarkıları söylemek istiyorum. Bildiklerim gökyüzüne baktığımda gördüklerim. Gördüklerim güneşle arama giremeyen bir çok yokluk. “bizim oralarda böyle bağdaş kurup otururlar.” Bizim oralar, hükümsüzdür. Kayıp bir kültüre yaklaşıyordum. Eğilirken bildik bir nefes... sahili köpükleyen okyanus kadar sonsuz bir bakış hapsinde yaklaştım bağdaşıma. Ellerim utangaç yapıştı dizlerime. Gözlerin...ne işi var gözlerimde?Acım çoğaldı şimdi. Soldan yükleniyor giderken ne yüklenecekse. Bu kadar yük ve bir ışık hızı yol...yol...yol...alıyorum.”sorumun cevabı...”diyebildin.”buldun mu? Çünkü kanıt değillerse cevaplar, önemsiz olmaya mahkumlar ve gerçekler böyle bir mahkumiyeti haketmezler. İşte hakettiğin cevap.” Beklediğim buydu ondan, şimdi okyanus pencerenin dışını dövüyordu ve her bakışım geri yansıyordu olanca. Sade bir gölgeydim. Birden ağaçların yeşiline verdim hala yaşamamı ve derin nefesler sunarak döndüm odaya. Çıkarıp cebimden attığım bir yaşamakla kıvrılıyordu alevi, odanın bu köşesindeki mumun. Dibime sığınıp, ışıtmazken, görmek istemediğim “yazmak”; duymak istemediğim kelimelerle çeliyordu aklımı. Laftan anlamıyordun. “İşte hakettiğin cevap... her zaman ki gibi tekrar sana getiriyorum, birçok kez açamadığın esmer zarfında.” Bir yanımda tüm sevdiğim çiçekler. Hepsi koparılmış yazık. Halbuki hepsini severim. Hem kopardığım bütün çiçekleri sevmiştim. Menekşe bir başka tabi. Ona bir şiir daha yazabilirim. Diğer yanımı göremedim. Birazdan gelir herhalde. Belki de bu yolculuğu tüm yanlarıyla bitiremez insan. Belki de hiç gelmeyecek diğer yanım. Canım... Canım... derin bir köy havasında akşamüstü yorgunluğu saçlarından, intiharında silahından usulca kayan bir el gibi ayrıldım. Çekildi tüm kanım. Sığındığım gökkuşağının az ötesinde tüm beyazlığıyla göz kamaştıran bir mevsimi karşılar misali içimi üşüten soğuğa yasladım sırtımı. Yalnızlığıma kirpiklerimin tutabileceği tüm okyanusları sığdırdım. Geçen zamana bakmaya cesaretim vardı, ansızın kalmadığını hatırladım. Ne de güzel el sallardım uzaklara, uzaklar yarın gibi güzeldi. İki yanı ormanlar ve şehirler kaplı uzaklar, yarınlar gibi güzeldi. Yersiz bir göçe hazırdı uzaklar...”maalesef” dedin son çocuksu isteğime düştüğüm gözlerinden. “maalesef” sürülünce çocuksu ağlayışların en yetimine, inanacak hangi Tanrı ibadeti hakeder ki, gözyaşı olup çıkar gönülden...korku biter ki sorma! Sormadın, sustun kalan vaktimizce.. cesur yanına tutunup sessizliğinin mavi bir boşluğa hükmettin. İçimi üşüten yüreğine yasladım sırtımı... yana yakıla sürdüğüm düş tarlalarında ürküttüğün sevda, yarınlar kadar güzel uzaklara kanatlandı hırçın bir başağın sırtında...rüzgara dayadım sırtımı,yüreğinde kıvrınıp duran esareti, sarhoş kederini korkutmadı mı? Yine sessizlikti payım. Yemeğin ardından sigar içmekten daha güzeldi yemekten sonra birlikte sigara içmek. Acemice zehir soluyordun. Ölmeyi bile beceremiyordun. Terimler sözlüğüyle yaklaşıyordum psikolojine, alıp söndürüyordum onu küllükte. Göz kapakların ya duman sızdırıyordu ya da düpedüz rotasındaydı gözlerin gemilerin
ÇaKıR- çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
CevaplaCevapla


Konuyu Görüntüleyen Aktif Kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 misafir)
 

Yayınlama Kuralları
Yeni konu açamazsınız
Cevap gönderemezsiniz
Eklenti ekleyemezsiniz
Mesajlarınızı düzenleyemezsiniz

Kodlama is Açık
Smilies are Açık
[IMG] code is Açık
HTML code is Kapalı


Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 04:44 AM

Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11   Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.