www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee  

Geri Git   www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee > Forum > Eskiler (Arşiv)

Eskiler (Arşiv) Eski konular

CevaplaCevapla
 
Konu Araçları Görünüm Modları
Old 09-27-2005, 06:52 PM   #1
Misyoner
Guest
 
Misyoner Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Sep 2005
Konum: düşünmeM lazıM
Yaş: 38
Mesajlar: 0
Teşekkür Etme: 30
Thanked 111 Times in 77 Posts
Üye No: 916
İtibar Gücü: 0
Rep Puanı : 5544
Rep Derecesi : Misyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond repute
Cinsiyet :
Varsayılan Padişahlar...


Osman GAZİ

Osmanlı Devleti'nin kurucusu olan Osman Gazi 1258'de Söğüt'te doğdu. Babası Ertuğrul Gazi, annesi Hayme Hatun'dur. Osman Gazi uzun boylu, yuvarlak yüzlü, esmer tenli, ela gözlü ve kalın kaşlıydı. Omuzları arası oldukça geniş, vücudunun belden yukarı kısmı aşağı kısmına oranla daha uzundu. Başına kırmızı çuhadan yapılmış Çağatay tarzında Horasan tacı giyerdi. İç ve dış elbiseleri geniş yenliydi.

Osman Gazi değerli bir devlet adamıydı. Dürüst, tedbirli, cesur, cömert ve adaletliydi. Fakirlere yedirip, giydirmeyi çok severdi. Üzerindeki elbiseye kim biraz dikkatlice baksa, hemen çıkartıp ona hediye ederdi. Her ikindi vakti kendi evinde kim varsa onlara ziyafet verirdi.

Osman Gazi, 1281 yılında Söğüt'te Kayı Boyu'nun yönetimine geçtiğinde henüz 23 yaşındaydı. Ata binmekte, kılıç kullanmakta ve savaşmakta çok ustaydı. Aşiretin ileri gelenlerinden Ömer Bey'in kızı Mal Hatun ile evlendi ve bu evlilikten ilerde Osmanlı Devleti'nin başına geçecek olan oğlu Orhan Gazi doğdu.

Osman Gazi, Ahi Şeyhlerinden Edebali'nin görüşlerine değer verir ve ona saygı duyardı. Sık sık Şeyh Edebali'nin Eskişehir Sultanönü'ndeki Dergahına gider ve misafir kalırdı.

Osman Gazi bir gece Şeyh Edebali'nin dergahında misafirken, bir rüya gördü. Sabah olunca hemen Şeyh Edebali'ye koşup, ona şöyle dedi:
"Şeyhim, rüyama girdiniz. Göğsünüzden bir ay çıktı. Yükseldi, yükseldi, sonra benim koynuma girdi. Göbeğimden bir ağaç büyümeye başladı. Büyüdü, yeşillendi. Dal, budak saldı. Dallarının gölgesi bütün dünyayı tuttu. Rüyam ne manaya gelir

Şeyh, bir süre sustuktan sonra ona şöyle dedi:
"Müjdeler olsun ey Osman! Hak Teala, sana ve senin evladına saltanat verdi. Bütün dünya, evladının himayesinde olacak, kızımda sana eş olacak."

Bu olaydan sonra Şeyh, kızı Bala Hatun'u Osman Bey'e verdi. Bu evlilikten de Alaeddin doğdu.

Anadolu'da kurulup, 600 yıllık bir tarih diliminde ve üç kıtada hüküm süren Osmanlı Devleti'nin kurucusu Osman Gazi, 1326'da Bursa'da Nikris hastalığından öldü. Vefat ettiğinde geriye bıraktığı mal varlığı şunlardı: Bir at zırhı, bir çift çizme, birkaç tane sancak, bir kılıç, bir mızrak, bir tirkeş, birkaç at, üç sürü koyun, tuzluk ve kaşıklık.

Erkek çocukları: Pazarlı Bey, Çoban Bey, Hamid Bey, Orhan Bey, Alaeddin Ali Bey, Melik Bey, Savcı Bey
Kız çocukları: Fatma Hatun


KURULUŞ
--------------------------------------------------------------------------------

Osman Gazi, siyasi ve askeri faaliyetlerine Bizans toprakları üzerinde başladı. 1281 yılında Kayı Boyu'nun Beyi olduğunda, ilk iş olarak birçok Türkmen boyunu etrafında topladı. Osmanlı tarihinin ilk savaşı, Bursa'nın İnegöl kazasına 10 km uzaklıkta bulunan Hamzabey köyünde gerçekleşen Ermeni-Beli savaşıdır (1284). Bu savaşta Osman Gazi'nin yeğeni Baykoca şehit düştü. Osmanlı tarihindeki ilk kale fethi olan Kulaca Hisar'ın fethi ise 1285 yılında gerçekleşti.

Bu sıralarda Selçuklu Sultanı Üçüncü Alaüddin Keykubad, Eskişehir ve İnönü taraflarını Osman Gazi'ye verdi. Osman Gazi 1291 yılında İnegöl Tekfuru ile savaşıp Karacahisar'ı aldı. Sakarya taraflarına akınlar düzenledi. Amcası Dündar Bey Bizans Tekfurları ile ilişki kurduğu için 1298 yılında öldürüldü. Osman Gazi'nin yoğun siyasi ve sosyal faaliyetlerinin devam ettiği bu yıllarda, İlhanlılar Anadolu Selçuklu Sultanı Üçüncü Alaüddin Keykubat'ı sürgüne göndermişler ve Selçuklu Devleti tahtsız kalmıştı. Osmanlı başkentinin Bilecik'e taşındığı, Selçuklu tahtının boş kaldığı 1299 yılında Osmanlı Devleti'nin kurulduğu kabul edilmektedir. (Bazı kaynaklarda Osmanlı Devleti'nin kuruluş tarihi 27 Temmuz 1301 olarak geçmektedir. Bu tarihte Osmanlı kuvvetleri Bizans ordusunu Bafeus Savaşı'nda yenilgiye uğratmış ve bağımsızlığını kazanmıştır). 1300'de fethedilen Yenişehir kalesi, bir yıl sonra Osmanlı Devleti'nin başkenti yapılacaktır.

Osman Gazi, eski Türk geleneklerine bağlı kalarak, elde edilmiş olan yerleri kardeşine, oğluna ve silah arkadaşlarına dirlik olarak bölüştürdü. Kardeşi Gündüz Bey'e Eskişehir'i, oğlu Orhan Gazi'ye Karacahisar'ı, Hasan Alp'e Yarhisar'ı, Turgut Alp'e İnegöl bölgesini verdi. Buralar Osmanlı'nın uç bölgeleriydi. Böylece sınırların genişletilmesi düşünüldü. Osman Gazi'in silah arkadaşlarından Abdurrahman Gazi, Akçakoca, Samsa Çavuş, Konuralp, Aykutalp gibi komutanların yeni yerlerin fethedilmesinde çok büyük hizmetleri oldu.

1302'de Bizans İmparatorluğu Ordusu'na karşı Koyunhisar'da yapılan savaştan Osmanlılar galip çıktı. 1303'de İznik kuşatıldı, Marmaracık kalesi fethedildi. Osmanlıların irili ufaklı fetihleri devam ediyordu. 1306'da yapılan Dinboz Savaşı sonunda Kestel, Kete ve Ulubad kaleleri fethedildi ve Osmanlı Tarihi'nin ilk askeri antlaşması imzalandı. 1308 yılında ise Karahisar fethedilip, bölgenin önemli ticari ve sosyal merkezlerinden olan İznik sıkıştırılmaya başlandı. Osman Gazi'nin siyasi dehasını gösteren önemli bir olay da, Bizans'ın ticari yollarına hakim olarak, Bizans'ı zor durumda bırakmasıydı. Zaman zaman Bizans halkından ve tekfurlarından müslüman olanlar vardı. Harmankaya tekfuru Köse Mihal de bunlardan biriydi. Müslüman olup, kalesiyle Osmanlılara katıldı. Lefke, Mekece ve Akhisar dolayları onun gayretleriyle ele geçirildi. Osman Gazi padişahlığı döneminde Bursa'yı da kuşattı (1315), Karatekin, Ebesuyu, Tuzpazarı, Kapucuk ve Keresteci kalelerini fethettip, Akçakoca ve Kocaeli diyarını Osmanlı topraklarına kattı (1317).

Osman Gazi yaşlanıp hastalandığı için 1320 yılından sonraki faaliyetlere katılmadı. Yerine vekil olarak bıraktığı oğlu Orhan Gazi; 1321'de Mudanya ve Gemlik, 1323'de Akyazı ve Ayanköy, 1324'de Karamürsel ve Karacabey, 1325'de de Orhaneli'yi Osmanlı topraklarına dahil etti. Osman Gazi babası Ertuğrul Gazi'den 4800 km.kare olarak devraldığı toprakları oğluna 16000 km.kare olarak devretti.

Osman Gazi fetihlerle meşgul olmaya devam ettiği sıralarda, fethedilen yerlerin idareleri ve İslamlaştırılmaları için gerekli teşkilatları da kuruyordu. Osman Gazi ihtiyaçlara göre kanun mahiyetinde birtakım emirler veriyor, bu konuda Selçuklu kanunlarından da yararlanıyordu. İlk vergi Osman Gazi zamanında alındı. Pazara getirilen, toptan kabul edilen "yük" cinsinden mallar "Bac" denilen vergiye tabi tutulmuştu. Köylünün satmaya getirdiği bir iki tavuk, uç beş kilo yağ gibi mallardan Bac alınmazdı. Selçuklular zamanında geçerli olan tımar usulü Osman Gazi zamanından itibaren sürdürüldü. Kendisine Tımar verilen sipahi, bulunduğu köyün vergisini toplar, buna mukabil de savaş zamanı atı, zırhı ve yardımcısı ile birlikte sefere giderdi.


VASİYETİ
--------------------------------------------------------------------------------

OSMAN GAZİ'NİN, OĞLU ORHAN GAZİ'YE NASİHATİ (VASİYETİ)

Ey oğul! Her işten önce din işlerine dikkat et. Zira farizaya (farzlara) dikkat, din ve devletin güçlenmesine sebeptir. Din işlerini; dikkatli olmayan, itikadı bozuk ve doğru yoldan ayrılmaya yönelen, büyük günahlardan kaçınmayan, helala-harama dikkat etmeyen sefihlere ve ayrıca tecrübesiz kişilere bırakma, devlet idaresinde bu gibi kişilere iş verme!.. Zira yaratandan korkmayan, yaratılandan hiç korkmaz. Büyük günah işleyen ve bunu devam ettiren kimsede sadakat olmaz.

Böyle kişilerin sadakati olsa ümmeti olduğu Peygamber-i Zişan'ın sadık tebligatı üzere hareket eder de şer'i şerifin dışına çıkmazdı. Zulümden, bid'atten sakın. Zulme ve bid'ate teşvik edenleri devletinden uzaklaştır. Çünkü böyleleri seni zevale uğratmış olurlar. Daima cihad ile devletini genişletmeye çalış. Çünkü uzun zaman sefer olunmazsa askerin secaatine; reislerin ve kumandanların bilgi, tedbir ve malumatına ağırlık ve noksanlık gelir. Böyle sefer işlerini bilenler ölür gider de yerine tecrübesiz kimseler gelir, bu yüzden de bir çok hatalar meydana gelir ki, bundan da devlet büyük zararlar görür.

Beytü'l-mali koru! Devletin servetini çoğaltmaya çalış!.. Şer'i şerifin ölçüsüne göre sana ait olana kanaatle, ihtiyaçlarından ve gerekli olanlardan başka lüzumsuz yere telef etme, israftan kaçın. Askerinle, malınla gururlanma. Zira onlar Allah yolunda cihad için milletin işlerinin yerli yerinde görülmesi ve cihana adalet ve fazileti yayman için vasıtadırlar.

Sadakatle Allah rızası için çalışan devlet erkanını koru!..

Vefatlarından sonra böyle kimselerin çoluk-çocuğuna bak, ihtiyaçlarını karşıla.!..Halkından hiç kimsenin malına tecavüz etme!.. Hak edenlere yardım ile iltifat elini uzat, böylelerinin yakınlarını sıkıntıdan kurtar.

Askeri erkanı iyi koru!..

Alimler, fazıllar, sanatkarlar, edipler; devletin bedeninin gücüdür. Bunlara iltifat ve ikramda bulun.

Bir kemal sahibi işitince onunla yakınlık kur, dirlikler ver ve ihsan eyle!.. Hükümetinde ulema, fazıl kimseler, erbab-ı maarif çoğalsın, siyaset ve din işleri nizam bulsun!.. Benden ibret al ki, bu diyarlara zayıf bir bey olarak gelip haketmediğim halde bunca inayet-i celile-i Rabbaniye'ye mazhar oldum. Sen de benim yolumdan git ve bu Din-i Muhammedi'yi ve ashabını, başka sana tabi olanları koru.

Allah'ın (c.c.) hakkını ve kulların hukukunu gözet!.. Ve senden sonrakilere böyle nasihat etmekten geri durma. Ve adalet ve insafa riayet ile zulmü kaldırmaya devam ile her bir işe teşebbüs de Allah'ın yardımına güven.

Halkını düşman istilasından ve zulme uğratılmaktan koru!..

Haksız yere hiç bir ferde layık olmayan muamelede bulunma!..

Halkı taltif et, hepsinin rızasını kazan".
Misyoner çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 09-27-2005, 06:55 PM   #2
Misyoner
Guest
 
Misyoner Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Sep 2005
Konum: düşünmeM lazıM
Yaş: 38
Mesajlar: 0
Teşekkür Etme: 30
Thanked 111 Times in 77 Posts
Üye No: 916
İtibar Gücü: 0
Rep Puanı : 5544
Rep Derecesi : Misyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond repute
Cinsiyet :
Varsayılan Ynt: Padişahlar...

Orhan Gazi

HAYATI

Orhan Gazi 1281 yılında doğdu. Babası Osman Gazi, annesı Kayı aşiretinin ileri gelenlerinden Ömer Bey'in kızı Mal Hatundu. Orhan Gazi, sarı sakallı, uzunca boylu, mavi gözlüydü. Yumuşak huylu, merhametli, fakir halkı seven, ulemaya hürmetli, dindar, adaletli, hesabını bilen ve hiçbir zaman telaşa kapılmayan, halka kendisini sevdirmiş bir beydi. Sık sık halkın arasına karışır, onları ziyaret etmekten çok hoşlanırdı.

Orhan Gazi, babası Osman Gazi'nin 1326'da vefatı üzerine beyliğin başına geçti. Orhan Gazi 1346'da Bizans İmparatoru VI.Yoannis Kantakuzinos'un kızı Teodora ile evlendi.

Ayrıca, Yarhisar Tekfur'unun kızı Holofira, Bilecik tekfuruyla evlendirilirken, düğün basılıp Holofira esir alındı ve Orhan Gazi ile evlendirildi. Müslüman olduktan sonra adı Nilüfer Hatun olarak değiştirildi; bu evlilikten, ileride Osmanlı Devleti'nin üçüncü hükümdarı olacak Murad Hüdavendigar doğdu.

Erkek çocukları: Süleyman Paşa, Murad Hüdavendigar, İbrahim, Halil, Kasım
Kız çocukları: Fatma Hatun


ASKERİ BAŞARILAR
--------------------------------------------------------------------------------

Savaşlarda daima ordusunun başında bulunan Orhan Gazi'nin siyasi ve askeri en önemli başarısı, kuşkusuz Bursa'nın 6 Nisan 1326'da alınmasıydı. Alaüddin Ali Bey'i kendine vezir atayan Orhan Gazi, Orhaneli kazasını ele geçirerek, Bursa önlerine geldi ve şehri kuşattı. Şehir, ciddi bir çatışmaya girmeden teslim alındı. Devletin merkezi Bilecik'ten Bursa'ya nakledildi.

Akçakoca, Karamürsel, Abdurrahman Gazi gibi öncü komutanlar ise Kandıra, Aydos ve Semendire kalelerini aldılar. Böylece Osmanlı sınırları Karadeniz ve İstanbul Boğazı'na doğru genişletildi. 15 yaşından beri hayatı savaşlar ve zaferlerle geçen Orhan Gazi askeri bir düzenleme yaparak 1328 yılında "Yaya" ismini verdiği bir ordu kurdu.

Osmanlıların Kocaeli yarımadasındaki kaleleri alarak, İstanbul Boğazı'na kadar gelmeleri, Bizans İmparatorluğu'nu telaşlandırdı. İmparator III. Andronikos, hem fethedilen kaleleri geri almak, hem de kuşatılmış olan İznik'i kurtarmak için bir ordu hazırladı. Orhan Gazi İznik'te bir miktar kuvvet bırakarak Bizanslılara karşı harekete geçti. İki ordu Palekonon'da (Maltepe) karşılaştı, yapılan Palekonon Savaşı'nda Bizans ordusu yenildi (1329).

Kazanılan bu önemli zaferden sonra Orhan Gazi, İznik kuşatmasına devam etti. Bizans İmparatorluğundan ümidini kesen İznik kumandanı bazı şartlarla teslim olacağını bildirdi. Orhan Gazi ileri sürülen şartlara uyulacağına ve halka iyi davranılacağına dair söz verdi. Hıristiyanlığın en önemli kentlerinden biri olan İznik böylece Türk hakimiyetine girdi (1330).

Orhan Gazi fetihlere devam ederek; 1331'de Taraklı, Göynük ve Mudurnu'yu, 1333'de Gemlik'i Osmanlı topraklarına kattı. Orhan Gazi 1337'de önemli bir ticaret merkezi olan İzmit'i ve çevresini (Koyunhisar, Hereke, Yalova, Armutlu) fethetti ve buranın idaresini oğlu Süleyman Paşa'ya verdi.

1342 yılında Balıkesir yakınlarındaki Rumlara ait Kirmasti, Mihaliç ve Ulubat kaleleri fethedilince Karesioğulları Beyliği ile sınır komşusu olunmuştu. Orhan Gazi Karesioğulları beyliğindeki taht kavgalarından yararlanarak bu beyliğin topraklarını ele geçirdi (1345). Karesi Beylerinden Hacı İlbey ile Evrenos Gazi, Osmanlı hizmetine girdiği gibi, Beyliğin donanması da Osmanlı Devletine katıldı. Marmara Adaları, Üsküdar ve Kadıköy fethedildi(1352). 1354 yılında ise Gerede Beyliği ele geçirildi ve Ankara ilk kez fethedildi.


İDARİ DÜZENLEMELER
--------------------------------------------------------------------------------

Orhan Gazi, babası Osman Gazi'den 16.000 km.kare olarak aldığı devlet topraklarını oğlu Murad Hüdavendigar'a 95.000 km.kare olarak devretti. Orhan Gazi devletin bir idare sistemi olması gerektiğini düşünüyordu, bu amaçla teşkilat işini Alaeddin Paşa ile Şeyh Edebali'nin bacanağı Çandarlı Kara Halil Paşa'ya verdi.

Orhan Gazi devlet teşkilatı içinde üç önemli nokta üzerinde duruyordu; para, ordu ve kıyafet. Fethettiği yerlere adli ve idari işler için kadılar, askeri işler için subaşılar tayin etti. İlk Osmanlı parası, 1326 yılında Orhan Gazi tarafından basıldı.

Misyoner çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 09-27-2005, 06:56 PM   #3
Misyoner
Guest
 
Misyoner Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Sep 2005
Konum: düşünmeM lazıM
Yaş: 38
Mesajlar: 0
Teşekkür Etme: 30
Thanked 111 Times in 77 Posts
Üye No: 916
İtibar Gücü: 0
Rep Puanı : 5544
Rep Derecesi : Misyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond repute
Cinsiyet :
Varsayılan Ynt: Padişahlar...

I. Murad

HAYATI
--------------------------------------------------------------------------------

Sultan Birinci Murad 1326'da Bursa'da doğdu. Babası Orhan Gazi, annesi Bizans tekfurlarından birinin kızı olan Nilüfer Hatun'dur (Holofira). Sultan Birinci Murad uzun boylu, değirmi yüzlü ve iri burunluydu. Kalın ve adaleli bir vücuda sahipti.

Başına mevlevi sikkesi üzerine testar sarılı bir başlık giyerdi. Çok sade giyinir ve kırmızı zeminli beyaz elbiseden hoşlanırdı. İlk eğitimini annesi Nilüfer Hatun'dan aldı. Daha sonra tahsilini tamamlamak için gittiği Bursa Medreselerinde ilim ve sanat adamları ile beraber yaşadı.

Sultan Birinci Murad, gayet nazik, sevimli ve çok halim selimdi. Alim ve sanatkarlara hürmet gösterir, fakirlere ve kimsesizlere şefkatli davranırdı. Dahi bir asker ve devlet adamıydı. "Derviş Gazilerin Şeyhlerinin Kralı Murad Gazi" diye anılan Sultan Birinci Murad, bütün hayatı boyunca planlı ve programlı hareket etti.

Sultan Birinci Murad, Bizans Kilisesi'ne göre bir kafir ve İsa düşmanı olarak görülse de, fethettiği yerlerde yaşayan Hıristiyan halka Papa'dan daha iyi davrandığı için onların sevgisini kazanmıştı. 1382 yılından itibaren "Murad Hüdavendigar" diye anılan Sultan Birinci Murad, Birinci Kosova Savaşı'ndan sonra savaş alanını gezerken, Sırp Kralı Lazar'ın damadı tarafından haince hançerlenerek şehit oldu (1389).



Erkek çocukları: Yakub Çelebi, Yıldırım Bayezid, Savcı Bey ve İbrahim
Kız çocukları: Nefise ve Sultan Hatun


İDARİ DÜZENLEMELER
--------------------------------------------------------------------------------

İlk kazasker tayinleri Sultan Murad Hüdavendigar devrinde başladı. Çandarlı Kara Halil Paşa ilk kazasker, Lala Şahin Paşa da padişah ailesi dışından ilk beylerbeyi olarak tayin edildiler.

Sultan Murad Hüdavendigar'ın yaptığı önemli işlerden birisi de Tımar Kanunu'nu çıkarmasıydı. Buna göre 17. asıra kadar devam eden ve Osmanlı ordusunun belkemiğini teşkil eden eyalet askerleri de denilen tımarlı sipahiler oluşturuyordu. Sipahiler barış zamanı eyaletlerde, köylerinde oturarak taşrada asayişi temin ediyor, savaş zamanı ise hemen sefere çıkabilecek bir askeri kuvveti oluşturuyorlardı. Bunlar köylerindeki yapılan ziraattan aldıkları öşürle geçindiklerinden dolayı devlet de hiç masraf etmeden daimi bir orduyu elinde tutabiliyordu. Ayrıca Yeniçeri Ocağı'nın temeli sayılabilecek olan Pencik Kanunu, yine onun döneminde çıkartıldı (1361). Bu kanunla, fethedilen yerlerden esir alınan Hıristiyan çocukları, Osmanlı ordusuna "devşirme" olarak alınmaya başlandı. Çandarlı Kara Halil Paşa ve Kara Rüstem Paşa Osmanlı Devleti içindeki ilk mali düzenlemeleri onun devrinde yaptılar.

Sultan Murad Hüdavendigar'ın bütün hayatı sınır boylarında ve savaş meydanlarında geçti. Rumeli'den Anadolu'ya, Anadolu'dan Rumeli'ye durmadan dinlenmeden seferler yapan Sultan Murad Hüdavendigar, bizzat katıldığı 37 savaşın hepsini kazandı. Emrindeki kumandan ve valilerle uyum içinde çalıştı.

Sultan Murad Hüdavendigar, 1360 yılında Karadeniz Ereğlisi'ni fethetti. Taht değişikliği sırasında elden çıkan Ankara ve Sultanönü'nü de 1361 yılında Ahilerden geri aldı. Komşu devletlerle dostluğa önem veren, ama fırsatlardan yararlanmasını da iyi bilen Murad Hüdavendigar, aynı yıl içinde Çorlu, Keşan, Dimetoka, Pınarhisar, Babaeski, Lüleburgaz kalelerini ve Gümülcine, Eski Zağra ile Yenice dolaylarını fethetti.

Sultan Murad Hüdavendigar'ın Trakya'daki asıl hedefi, stratejik bir öneme sahip olan Edirne'yi almaktı. Trakya'da daha önce yaptığı fetihler sayesinde Edirne'ye yapılabilecek bir Bizans yardımı engellenmiş oluyordu. Lala Şahin Paşa komutasındaki Türk birlikleri Edirne'yi kuşattı. Rum ve Bulgar kuvvetleri yapılan çatışmada yenildiler. Bir süre yardım gelmesini bekleyen şehir, umudunu kesince teslim olmak zorunda kaldı (1362).




Misyoner çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 09-27-2005, 06:57 PM   #4
Misyoner
Guest
 
Misyoner Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Sep 2005
Konum: düşünmeM lazıM
Yaş: 38
Mesajlar: 0
Teşekkür Etme: 30
Thanked 111 Times in 77 Posts
Üye No: 916
İtibar Gücü: 0
Rep Puanı : 5544
Rep Derecesi : Misyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond repute
Cinsiyet :
Varsayılan Ynt: Padişahlar...

Yıldırım Bayezid

HAYATI
--------------------------------------------------------------------------------

Yıldırım Bayezid 1360 yılında Edirne'de doğdu. Babası Murad Hüdavendigar, annesi Gülçiçek Hatundur. Gülçiçek Hatun Rum'dur. Yıldırım Bayezid yuvarlak yüzlü, beyaz tenli, koç burunlu, ela gözlü, kumral saçlı, sık sakallı ve geniş omuzluydu. Girdiği savaşlarda gösterdiği cesaretten dolayı ona 'Yıldırım' lakabı takılmıştı.

Çocukluğunu Bursa Sarayı'nda kardeşleriyle birlikte geçirdi. İyi bir eğitim gördü. Devrin en büyük alimlerinden dersler aldı. Gençliğinde Kütahya sancağında valilik yaptı. Sultan Murad Hüdavendigar'ın vasiyeti gereği 1389 yılında padişahlığa getirildi. Tahta çıktığında 29 yaşındaydı.

Sırbistan'ın başında, Kosova savaşında ölen Kral Lazar'ın oğlu Stefan Lazaroeviç vardı. Barış antlaşması için geldiği Edirne'de kız kardeşi Maria'yı Bayezid'e verdi. Bu evlenme sayesinde Osmanlı-Sırp dostluğu kuruldu. Yıldırım Bayezid Timur'la yaptığı Ankara Savaşı'nda yenildi ve esir düştü. 13 yıl süren saltanatı sonunda esaretinin başlamasından 7 ay 12 gün sonra vefat etti.

Erkek Çocukları: Musa Çelebi, Süleyman Çelebi, Mustafa Çelebi, İsa Çelebi, Mehmed Çelebi, Ertuğrul Çelebi, Kasım Çelebi
Kız Çocukları: Fatma Sultan


BEYLİKLERLE MÜCADELE
--------------------------------------------------------------------------------

1389 yılında Bulgaristan ve Bosna'nın fethi gerçekleştirildikten sonra, Anadolu'da durumun karıştığını haber alan Yıldırım Bayezid, Balkan devletleriyle açık antlaşmalar imzaladı. Yıldırım, Sultan Murad'ın ölümünü fırsat bilip Osmanlılara karşı güç birliği yapan Anadolu Beyliklerine karşı mücadeleye girişti.

Karamanoğulları hem Beyşehir'i işgal etmişler, hem de Saruhan, Menteşe, Aydın ve Germiyan Beyliklerini kışkırtmışlardı. Yıldırım Bayezid beraberindeki Sırp kuvvetleriyle birlikte Anadolu'ya girdi ve başkaldıran bu beyliklerin topraklarını tek tek ele geçirdi.

Ayrıca Çandaroğlu İsfendiyar Bey'de Osmanlı hakimiyetini kabul etti.


İLK İSTANBUL KUŞATMASI
--------------------------------------------------------------------------------

Karaman Seferi'nde Yıldırım Bayezid ile birlikte bulunan,Sırp İmparatoru Yoannes'in oğlu Manuel Bursa'ya geldikten sonra izinsiz bir şekilde İstanbul'a gitti. Bu olay üzerine, Yıldırım Bayezid bu gidişin gizli bir amacı olduğunu düşünerek, daha önceden planlanmış Macaristan seferini iptal etti ve İstanbul'u kuşatma kararı aldı.

İstanbul karadan ve denizden kuşatıldı (1391). Büyük ve kuvvetli toplar olmadığından, kuşatma abluka niteliğinde oldu. Macarların Türk topraklarına girmesiyle kuşatma kaldırıldı. Bu kuşatma Osmanlılar tarafından yapılan ilk İstanbul kuşatmasıdır.

Boş durmayan Macarlar kuzeyden Osmanlı topraklarına girmişlerdi. Üzerlerine gönderilen Türk Akıncıları, Kral Sigismund komutasındaki Macar Ordusunu yendiler (1392). Tuna-Eflak Seferinden dönüldüğünde Selanik ve çevresi de Osmanlı topraklarına katıldı (1394).


Yıldırım Bayezid 1395 yılında İstanbul'u ikinci kez kuşattı. Fakat Haçlıların harekete geçtiğini haber alınca bu kuşatma da birincisi gibi başarıya ulaşmadan kaldırıldı.

Misyoner çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 09-27-2005, 06:59 PM   #5
Misyoner
Guest
 
Misyoner Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Sep 2005
Konum: düşünmeM lazıM
Yaş: 38
Mesajlar: 0
Teşekkür Etme: 30
Thanked 111 Times in 77 Posts
Üye No: 916
İtibar Gücü: 0
Rep Puanı : 5544
Rep Derecesi : Misyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond repute
Cinsiyet :
Varsayılan Ynt: Padişahlar...

Çelebi Mehmed

HAYATI
--------------------------------------------------------------------------------
* *
Sultan Mehmed Çelebi, 1389 yılında Edirne'de doğdu. Babası Yıldırım Bayezid, annesi de Germiyanoğullarından Devlet Hatun'dur. Orta boylu, yuvarlak yüzlü, beyaz tenli, kırmızı yanaklı ve geniş göğüslüydü. Kuvvetli bir vücuda sahipti. Gayet hareketli ve cesurdu. Güreş yapar ve çok kuvvetli yay kirişlerini bile çekebilirdi. Padişahlığı süresince bizzat 24 savaşa katılan Mehmed Çelebi, bu savaşlarda kırka yakın yara aldı. Başında kullanmış olduğu sarık, altın işlemeli kavuğu ile gayet güzel görünürdü. İçi kürklü ve yakası dik olan bir kaftan giyinirdi.

Sultan Mehmed Çelebi Müslümanlara karşı göstermiş olduğu adaleti, aynı zamanda Hıristiyan topluluklara karşı da gösterirdi. İyi bir idareci ve politikacıydı. Tahsilini Bursa Sarayı'nda tamamladı. Daha sonra babası tarafından Amasya sancakbeyliğine tayin edildi ve bu sırada devlet işlerini öğrendi.

Fetret Devri'nden sonra Anadolu'daki beylikleri tekrar bir araya toplamayı başaran Sultan Mehmed Çelebi'ye Osmanlı İmparatorluğu'nun ikinci kurucusu gözüyle de bakılabilir.

Sultan Mehmed Çelebi 26 Mayıs 1421 de Edirne'de vefat etti. Ölüm haberi gizlendi. Osmanlı Padişahları arasında ölümü gizlenen ilk padişah o oldu. Cenazesi Bursa'ya getirilerek Yeşil Türbe'ye defnedildi.

Erkek Çocukları: Mustafa Çelebi, İkinci Murad, Ahmed, Yusuf, Mahmud.
Kız Çocukları: Fatma ve Selçuk Hatun.


FETRET DEVRİ
--------------------------------------------------------------------------------
* *
Ankara Savaşı sonunda Anadolu'da Türk birliği bozulmuş ve Osmanlı Devleti dağılma tehlikesi ile karşılaşmıştı. Yıldırım Bayezid'in oğulları, babalarının ölümünden sonra taht mücadelesine başladılar. Osmanlı tarihindeki en büyük kargaşa dönemi böylece başlamış oldu. Fetret Devri adı verilen bu dönemdeki taht mücadeleleri, Timur'un Anadolu'da kuvvetli bir devlet bırakmak istememesi ve Bizans'ın entrikalarıyla daha da arttı.

Süleyman Çelebi Edirne'de, İsa Çelebi Bursa'da, Mehmed Çelebi Amasya'da, Musa Çelebi Balıkesir'de padişahlıklarını ilan ettiler.

Mehmed Çelebi ile Musa Çelebi aralarında anlaştılar ve Bursa'da vali bulunan İsa Çelebi'yi ortadan kaldırdılar. Mehmed Çelebi, Süleyman Çelebi'nin de ortadan kalkması gerektiğini biliyordu. Bu amaçla Musa Çelebi'yi Edirne'ye Süleyman Çelebi'nin üzerine gönderdi. Musa Çelebi, kardeşi Süleyman Çelebi'yi yenerek, Edirne'yi ele geçirdi. Ancak Mehmed Çelebi'ye verdiği sözü tutmayarak Edirne'de kendini padişah ilan etti. 1413 yılında, son olarak Musa Çelebi'yi de saf dışı bırakan Mehmed Çelebi Fetret Devrine son verdi.



BİRLİK MÜCADELESİ
--------------------------------------------------------------------------------
* *
Osmanlı Devleti'ni tekrar bir araya toplayan ve bir bakıma Anadolu'da ki Türk birliğini tekrar sağlayan Mehmed Çelebi, Osmanlı Devletinin tek hakimi olarak padişahlığını ilan etti. Bu dönemde Anadolu'daki toprakların bir çoğu kaybedilmiş durumdaydı. Mehmed Çelebi bu toprakların tekrar geri alınması için harekete geçti.

1414 yılında Aydınoğlu Cüneyd Bey'den İzmir'i geri aldı. Saruhan ve Menteşoğlu beylikleri yeniden Osmanlı Devleti'ne bağlandı. Bursa'ya saldıran Karamanoğulları üzerine bir sefer düzenlendi.

Yenilen Karamanoğlu Mehmed Bey af diledi. Mehmed Çelebi de onu bağışladı ve ülkesinde yaşamasına izin verdi.

Aynı şekilde, Fetret Devri sırasında tekrar kurulmuş olan Candaroğulları Beyliği'de Osmanlı topraklarına bağlandı.


RUMELİ FAALİYETLERİ
--------------------------------------------------------------------------------
* *
Bu faaliyetlerden sonra Mehmed Çelebi tekrar Rumeli'ye yöneldi. Osmanlılara karşı düşmanca davranışlar sergileyen Eflak Beyliği'nin üzerine gidildi ve Eflaklılar vergiye bağlandı.

Mehmed Çelebi, babası Yıldırım Bayezid zamanında kurulan fakat pek güçlü olmayan deniz kuvvetlerini güçlendirdi ve Venediklilerle ilk deniz savaşları yapıldı (1416).

Misyoner çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 09-27-2005, 07:01 PM   #6
Misyoner
Guest
 
Misyoner Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Sep 2005
Konum: düşünmeM lazıM
Yaş: 38
Mesajlar: 0
Teşekkür Etme: 30
Thanked 111 Times in 77 Posts
Üye No: 916
İtibar Gücü: 0
Rep Puanı : 5544
Rep Derecesi : Misyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond repute
Cinsiyet :
Varsayılan Ynt: Padişahlar...

II. Murad

HAYATI
--------------------------------------------------------------------------------

Sultan İkinci Murad 1402 yılında doğdu. Babası Mehmed Çelebi, annesi Dulkadiroğulları beyliğinden Emine Hatun'dur. Uzun boylu, beyaz tenli, doğan burunlu ve güzel yüzlü bir padişahtı. Çok güzel konuşurdu. Kendisinin en büyük mutluluğu, Fatih Sultan Mehmed gibi eşine az rastlanacak bir insanın babası olmaktı.

Sultan İkinci Murad sakin ve huzurlu bir hayat yaşamayı arzu eden, fakat gerektiği takdirde çok hareketli, cesur ve hiçbir şeyden yılmayan bir kişiliğe sahipti. Otuz yıllık saltanatı süresince, ülkesini çok büyük bir şan ve şerefle idare ederek, emri altında bulunan herkesin sevgisini kazandı.

Dindar, adil ve lütufkar bir padişahtı. Çocukluğu Amasya'da geçen Sultan İkinci Murad, tahta çıktığında 19 yaşındaydı.

Erkek çocukları: Fatih Sultan Mehmed, Ahmed,Alaaddin, Orhan, Hasan, Ahmed.
Kız çocukları: Şehzade ve Fatma Hatun.


DÜZMECE MUSTAFA OLAYI
--------------------------------------------------------------------------------

Sultan İkinci Murad'ın tahta çıkışından yararlanmak isteyen Bizanslılar, Mehmed Çelebi zamanında hapsettikleri Mustafa Çelebi'yi serbest bırakıp ayaklanması için desteklediler.


Amaçları Osmanlı Devleti'nde taht kavgası yaratmaktı. Anadolu beyliklerinden de Mustafa Çelebi'yi destekleyenler oldu. Osmanlı yönetimine küskün olan bir takım komutanlar ve askerler de Mustafa Çelebi'yi padişah olarak görmek istiyorlardı.

Sultan İkinci Murad'ın üzerine gönderdiği birlikleri Rumeli taraflarında yenen Şehzade Mustafa Çelebi, Edirne'ye gelerek hükümdarlığını ilan etti. Ancak daha sonra Ulubat civarında karşılaştığı Sultan İkinci Murad'ın ordusu karşısında direnemedi ve kaçmaya çalıştı. Edirne'de yakalanan Mustafa Çelebi (Düzmece Mustafa) idam edildi.



1421 yılında Azeb ismiyle yeni bir askeri sınıf kurduran Sultan İkinci Murad, Mustafa Çelebi ayaklanmasında baş rol oynayan Bizans'ın üstüne yürüyerek İstanbul'u kuşattı.

Misyoner çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 09-27-2005, 07:02 PM   #7
Misyoner
Guest
 
Misyoner Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Sep 2005
Konum: düşünmeM lazıM
Yaş: 38
Mesajlar: 0
Teşekkür Etme: 30
Thanked 111 Times in 77 Posts
Üye No: 916
İtibar Gücü: 0
Rep Puanı : 5544
Rep Derecesi : Misyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond repute
Cinsiyet :
Varsayılan Ynt: Padişahlar...

Yavuz S. Selim

HAYATI
--------------------------------------------------------------------------------

Yavuz Sultan Selim 10 Ekim 1470 günü doğdu. Babası Sultan İkinci Bayezid, annesi Gülbahar Hatun'dur. Gülbahar Hatun Dulkadiroğulları beyliğindendir. Yavuz Sultan Selim, uzun boylu, geniş omuzlu, kalın kemikli, omuzlarının arası geniş, yuvarlak başlı, kırmızı yüzlü, uzun bıyıklı ve yiğit bir padişahtı. Sert tabiatlı ve cesurdu. Kuvvetli bir ilim tahsili yapmıştı.

Babası Sultan İkinci Bayezid padişah olduktan sonra, askeri sevk ve devlet idareciliğini öğrenmesi için, Şehzade Selim'i Trabzon Sancağı'na tayin etti.

Şehzade Selim, Trabzon'da devlet işlerinin yanında ilimle uğraşır ve büyük alim Mevlana Abdülhalim Efendi'nin derslerini takip ederdi. Trabzon'u çok güzel idare eden Şehzade Selim'in bu arada komşu devletlerle de ilişkisi oldu.

Valiliği sırasında Trabzon halkını rahat bırakmayan Gürcüler üzerine üç sefer yaptı. En önemlisi olan Kütayis seferinde Kars, Erzurum, Artvin illeri ile birçok yeri fethederek Osmanlı topraklarına kattı (1508). Buralarda yaşayan Gürcülerin hepsi müslüman oldular.

Çok güzel ata biniyor, devrin en meşhur silahşörlerini alt edecek kadar iyi kılıç kullanıyordu. Güreşmekte, ok ve yay yapmada üstüne yoktu. Harpten hoşlanmakla beraber çok ince bir ruha da sahipti. Mütevazi bir kişiliğe sahip olan Yavuz Sultan Selim, her öğün yemekte tek çeşit yemek yerdi ve ağaçtan tabaklar kullanırdı.

Gösterişten hoşlanmaz, devlet malını israf etmezdi. Babasından devraldığı tatminkar hazineyi ağzına kadar doldurdu. Hazinenin kapısını mühürledikten sonra, söyle vasiyet etti:

"Benim altınla doldurduğum hazineyi, torunlarımdan her kim doldurabilirse kendi mührü ile mühürlesin, aksi halde Hazine-i Humayun benim mührümle mühürlensin."

Bu vasiyet tutuldu. O tarihten sonra gelen padişahların hiçbiri hazineyi dolduramadığından, hazinenin kapısı daima Yavuz'un mührüyle mühürlendi.

Yavuz Sultan Selim, ataları hep sakal uzattıkları halde sakalını keserdi. Bunun sebebini soranlara "Sakalımı ele vermemek için kesiyorum" dediği rivayet edilir. Bir kulağına da küpe takardı. 22 Eylül 1520'de "Aslan Pençesi" denilen bir çıban yüzünden henüz 50 yaşında iken vefat etti.

Hayatının son dakikalarında Yasin-i Şerif okuyordu. Kanuni Sultan Süleyman, Fatih Camii'nde babasının cenaze namazını kıldıktan sonra, onu Sultan Selim Camii avlusundaki türbeye defnettirdi. Tarihçiler, Yavuz Sultan Selim'i sekiz yıla seksen yıllık iş sığdırmış büyük bir padişah olarak değerlendirdiler.

Erkek çocukları: Kanuni Sultan Süleyman
Kız çocukları: Hatice Sultan, Fatma Sultan, Hafsa Sultan, Şah Sultan




İLK HALİFE YAVUZ SULTAN SELİM
--------------------------------------------------------------------------------

24 Ocak 1517'de Kahire alındı. 4 Şubat 1517'de Yavuz büyük bir törenle Kahire'ye girdi ve Mısır Memlükleri'ne bağlı Abbasi halifeliğine son verdi. Yakalanan Tumanbay idam edildi.

Mısır Seferi sonunda Suriye, Filistin ve Mısır Osmanlı hakimiyetine girdi. Ayrıca Hicaz ve yöresi de Osmanlı topraklarına katıldı. Doğu ticaret yolları tamamen Osmanlıların eline geçti. Elde edilen ganimetler ve alınan vergilerle Osmanlı Hazinesi doldu.

6 Temmuz 1517'de Emanet-i Mukaddese (Mukaddes Emanetler) denilen ve aralarında Hz.Muhammed'in (S.A.V) hırkası, dişi, sancağı ve kılıcı da bulunan eşyaları, Hicaz'dan Yavuz Sultan Selim'e gönderildi. 29 Ağustos 1516'da Hilafet Abbasi soyundan Osmanlı Soyuna geçti.

Yavuz Sultan Selim, Ayasofya Camii'nde yapılan bir törenle, son Abbasi halifesi Üçüncü Mütevekkil'den (kendi deyimiyle Hadim-i Haremeyn-i Şerifeyn) Haremeyn-i Şerifeyn, yani Mekke ve Medine'nin hizmetkarı ünvanını devraldı ve böylece bütün Müslümanlar'ın dini ve siyasi lideri oldu.

Rivayete göre, Üçüncü Mütevekkil kürsüye çıkıp, Halifeliği Osmanlı Padişahı Sultan Selim Han'a devrettiğini açıkladı. Sırtındaki cübbeyi Yavuz'a elleriyle giydirdi. Halifelik nişanlarından sayılan kılıcı elleriyle Yavuz'un beline bağladı. Yavuz Sultan Selim, o andan itibaren Müslümanlar'ın dini ve dünyevi lideri oldu. Artık yalnız padişah olarak değil, "halife" olarak da anılacaktı ve ondan sonra gelen tüm padişahlar da aynı zamanda halife olacaklardı.

Yavuz Sultan Selim, tahtı devraldığında 2.375.000 km.kare olan Osmanlı topraklarını sekiz yıl gibi kısa bir sürede 6.557.000 km.kareye çıkarmayı başardı. Devletin gelişmesi için de bir çok faaliyeti oldu. Çok düzenli çalışan bir casus teşkilatı vardı. Bu sayede ülke içinden ve dışından istediği bilgileri alan Yavuz Sultan Selim'in adam seçiminde büyük bir isabet yeteneği vardı.

Misyoner çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 09-27-2005, 07:03 PM   #8
Misyoner
Guest
 
Misyoner Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Sep 2005
Konum: düşünmeM lazıM
Yaş: 38
Mesajlar: 0
Teşekkür Etme: 30
Thanked 111 Times in 77 Posts
Üye No: 916
İtibar Gücü: 0
Rep Puanı : 5544
Rep Derecesi : Misyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond repute
Cinsiyet :
Varsayılan Ynt: Padişahlar...

Kanuni S. Süleyman

HAYATI
--------------------------------------------------------------------------------

Kanûnî Sultan Süleyman 27 Nisan 1495 Pazartesi günü Trabzon'da doğdu. Babası Yavuz Sultan Selim, annesi Hafsa Hatun'dur. Hafsa Hatun Osmanlı ya da Çerkezdir. Kanûnî Sultan Süleyman yuvarlak yüzlü, ela gözlü, geniş alınlı, uzun boylu ve seyrek sakallıydı.

Kanûnî Sultan Süleyman devri, Türk hakimiyetinin doruk noktasına ulaştığı bir devir olmuştur. Babası Yavuz Sultan Selim, onu küçük yaşlardan itibaren çok titiz bir şekilde yetiştirmeye başladı. Benzeri görülmemiş bir terbiye ve tahsil gördü. İlk eğitimini annesinden ve ninesi Gülbahar Hatun'dan (Yavuz Sultan Selim'in annesi) aldı. Yedi yaşına gelince tahsil için İstanbul'a, dedesi Sultan İkinci Bayezid'in yanına gönderildi. Şehzade Süleyman, burada Karakızoğlu Hayreddin Hızır Efendi'den tarih, fen, edebiyat ve din dersleri alırken, savaş teknikleri konusunda da öğrenim görüyordu.

15 yaşına kadar babası Yavuz Sultan Selim'in yanında kalan Şehzade Süleyman, kanunlar gereği sancak istemesi üzerine, önce Şarki Karahisar'a oradan da Bolu, kısa bir süre sonra da Kefe sancakbeyliğine tayin edildi (1509).

Yavuz Sultan Selim'in 1512 de tahta geçmesi üzerine İstanbul'a çağırılan Şehzade Süleyman, babasının kardeşleriyle mücadeleleri sırasında İstanbul'da kalarak babasına vekalet etti. Bu sırada Saruhan sancakbeyliğinde de bulundu. Babası Yavuz Sultan Selim'in ölümü üzerine, 30 Eylül 1520'de 25 yaşındayken Osmanlı tahtına geçti.

Kendisinden başka erkek kardeşi olmadığı için tahta geçişi kolay ve çatışmasız oldu. Çok ciddi ve kendinden emin bir padişah olan Kanûnî Sultan Süleyman, azim ve irade sahibiydi. Yapacağı işlerde hiç acele etmez, gayet geniş düşünür ve verdiği emirden asla geri dönmezdi. İş başına getireceği adamlara, kabiliyet derecelerine göre görev verirdi. Zigetvar kuşatmasını idare ederken, 7 Eylül 1566 yılında 71 yaşında vefat etti.

Kendisine "Kanûnî" denmesi, yeni kanunlar icad etmesinden değil, mevcut kanunları yazdırtıp çok sıkı bir şekilde tatbik etmesinden dolayıdır. Kanûnî Sultan Süleyman adaleti seven bir padişahtı. Mısır'dan gelen vergiyi haddinden fazla bulup, yaptırdığı araştırma sonunda halkın zulme uğradığını düşünmesi ve Mısır Valisini değiştirmesi bunun açık kanıtıdır.

Kanûnî Sultan Süleyman, tahta çıktığı sırada Osmanlı Devleti dünyanın en zengin ve en güçlü devleti konumundaydı. Babasının ölümü ve kendisinin padişah olması, "Arslan öldü, yerine kuzu geçti" diye düşünen Avrupalıları sevindiriyordu. Ancak Avrupalılar, çok geçmeden hayal kırıklığına uğradılar.

Büyük bir devlet adamı olan Kanûnî Sultan Süleyman aynı zamanda ünlü bir şairdi. Meşhur şiirlerinden birisi şudur:

"Halk içinde muteber bir şey yok devlet gibi,
Olmaya devlet cihanda, bir nefes sihhat gibi.
Saltanat dedikleri bir cihan kavgasıdır,
Olmaya baht ü saadet dünyada vahdet gibi".

Erkek çocukları: İkinci Selim, Bayezid, Abdullah, Murad, Mehmed, Mahmud, Cihangir, Mustafa
Kız Çocukları: Mihrimah Sultan, Raziye Sultan

Misyoner çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 09-27-2005, 07:04 PM   #9
Misyoner
Guest
 
Misyoner Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Sep 2005
Konum: düşünmeM lazıM
Yaş: 38
Mesajlar: 0
Teşekkür Etme: 30
Thanked 111 Times in 77 Posts
Üye No: 916
İtibar Gücü: 0
Rep Puanı : 5544
Rep Derecesi : Misyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond repute
Cinsiyet :
Varsayılan Ynt: Padişahlar...


II. Selim

HAYATI
--------------------------------------------------------------------------------

Sultan Dördüncü Murad 26 Temmuz 1612 yılında İstanbul'da doğdu. Babası Sultan Birinci Ahmed, annesi Mahpeyker Kösem Sultan'dır. Annesi Rumdur. Sultan Dördüncü Murad, uzun boylu, iri cüsseli, yuvarlak yüzlü ve heybetli bir padişahtı. Osmanlı Sultanlarının en kudretlilerinden biri olarak tarihe geçti. Son derece zeki, gözü pek, cesur, kuvvetli ve enerjik bir insandı.

Sultan Dördüncü Murad çok iyi cirit ve ok atardı. Bu gücünü katıldığı savaşlarda da gösterdi. Dinin hükümlerini çok iyi bilir Şeyhülislam Yahya Efendi'ye "Baba" diye hitap ederdi. İçki ve tütünü yasakladı. Gece sokağa çıkma yasağı koydu. Arapça'yı ve Batı dillerini çok iyi bilirdi. İlmi ve ilim adamlarını çok sever, fırsat buldukça ilim meclislerine gider, onları yeni çalışmalar yapmaları için teşvik ederdi. Sultan Dördüncü Murad döneminin önemli olaylarından biri de, Hazerfan Ahmed Çelebi'nin kanat takarak Galata Kulesi'nden Üsküdar'a uçmasıydı.

Sultan Dördüncü Murad, çevresinde olup bitenleri dikkatle takip eder, inisiyatifini kullanmakta asla tereddüt etmezdi. Hükümdarlığının ilk yıllarında annesinin etkisinde kaldıysa da daha sonra kadınların saltanatına son verdi, hain ve hilekar sadrazamları şiddetle cezalandırdı. Memleket meselelerini yakından takip edip, çözümler üretmeye çalıştı. 17 yıl hükümdarlık yaptıktan sonra, Niksir hastalığından dolayı henüz 28 yaşında vefat etti.

Sultan Dördüncü Murad'ın saltanatını 2 devreye ayırmak mümkündür. Henüz 11 yaşında iken tahta geçtiğinden devlet işleri büyük ölçüde annesi Kösem Sultan'ın elinde yürümekteydi. Onunla birlikte olan vezirler, gözünün önünde Hafız Ahmed Paşa'yı askere parçalatmışlar, genç padişahı da korkuyla dehşete düşürmüşlerdir.Osmanlı memleketlerinde asayiş ve huzur kalmamış, zorbalar şehirleri ele geçirmişleridir. Delikanlılık çağında idareyi bizzat ele aldıktan sonradır ki Sultan Dördüncü Murad, biraz da şiddet yolu ile bütün zorbaları bastırmış, tekrar devlet hakimiyetini kurmuştur. Tütün yasağı bahanesiyle kahvehanelerde toplanan işsiz güçsüz zorba takımını sindirmiş, şiddetli ceza ve hatta idamlarla tekrar idari ve adli nizamı kurabilmiştir.




İRAN SEFERLERİ
--------------------------------------------------------------------------------

Sultan Dördüncü Murad tahta geçtiğinde ülkede siyasi ve ekonomik sorunlar çok ağırlaşmış, Anadolu'da ve Rumeli'de isyancılar etkin duruma geçmişti. Bu dönemde Bağdat valisi Yusuf Paşa idi. Ancak bu bölgenin idaresi zenginliği ile ünlü Subaşı Bekir'in elindeydi. İdareyi zorla ele geçirmeye çalışan Subaşı Bekir ve Abaza Mehmed Paşa ayaklandı. Vali olmak istediğini bildiren Bekir Subaşı'ya Osmanlı Devleti vali olduğuna ilişkin emirnameyi gönderdi.

Safevi Devleti'nden de daha önce yardım isteyen Bekir Subaşı, Osmanlı Devleti tarafından vali atanınca kendisine yardım etmek amacıyla çağırdığı İran askerlerini kovdu. Bu durumdan yararlanmaya çalışan Şah Abbas Bağdat'ı işgal etti. (1624)

17 yıl sürecek savaş başladığında Sultan Dördüncü Murad daha çocuk yaşlardaydı. Bu sebeple savaşın ilk yıllarında İran büyük başarılar elde etti. Sultan Dördüncü Murad, ilerleyen yıllarda iç isyanları nispeten kontrol altına aldı ve saray içinde düzenlemeler yaptı. İran meselesine de büyük önem veriyordu. Sultan Dördüncü Murad, Revan Seferine çıkma kararı aldı ve Üsküdar'daki ordugaha geçti. Öteden beri bozulmuş olan sefer düzenini tekrar eski haline döndürmek için çok dikkatli davranıyor, askerin kanunsuz hiçbir hareketini hoş karşılamıyor, anında cezasını veriyordu. Sefere çıkan Sultan Dördüncü Murad, Konya'da bulunan Mevlana Celalleddin-i Rumi'nin türbesini ziyaret etti.

Bayburt'a geldiğinde Sadrazam tarafında karşılandı. Sultan Dördüncü Murad, Erzurum'da 30 bin asker bıraktıktan sonra 100 bin askerle Revan üzerine yürüdü. İran ordusu hızla geri çekilmeye başlamıştı. Revan'ı geri alan Osmanlı kuvvetleri, Aras nehri boyunca ilerleyerek, Eylül 1635'de 32 yıl önce İran'ın eline geçen Tebriz'i geri aldı. Bu fetih Tebriz'in Osmanlılarca altıncı fethedilişi idi. Ancak kış mevsimine girilmesi ve Sultan'ın hastalığı dolayısıyla İstanbul'a geri dönüldü. Bundan yararlanan İran bölgede yeni işgallere başladı.

Misyoner çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 09-27-2005, 07:08 PM   #10
Misyoner
Guest
 
Misyoner Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Sep 2005
Konum: düşünmeM lazıM
Yaş: 38
Mesajlar: 0
Teşekkür Etme: 30
Thanked 111 Times in 77 Posts
Üye No: 916
İtibar Gücü: 0
Rep Puanı : 5544
Rep Derecesi : Misyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond repute
Cinsiyet :
Varsayılan Ynt: Padişahlar...

III. Murad


HAYATI
--------------------------------------------------------------------------------

Sultan Üçüncü Murad 4 Temmuz 1546 günü Manisa'nın Bozdağ yaylasında dünyaya geldi. Babası, Sultan İkinci Selim, annesi Afife Nur Banu Sultan'dur. Annesi Venediklidir. Sultan Üçüncü Murad orta boylu, değirmi yüzlü, kumral sakallı, ela gözlü ve beyaz tenli bir padişahtı. Çok cömertti ve insanlara yardım etmeyi çok severdi.

Merhametli bir kişiliğe sahip olan Sultan Üçüncü Murad, Arapça ve Farsçayı çok iyi konuşurdu. Babasının 1558 yılında, Manisa sancak beyliğinden Karaman valiliğine tayin edilmesi üzerine, dedesi Kanuni Sultan Süleyman tarafından Alaşehir sancakbeyliğine tayin edildi. Babası Sultan İkinci Selim padişah olduktan sonra da tekrar Manisa sancakbeyliğine atandı.

Şehzadeliği sırasında bulunduğu Manisa'da devrin en değerli ulemasından dersler aldı. Osmanlı padişahları içinde en alim padişahlardan birisidir. Babası Sultan İkinci Selim'in vefatı üzerine Manisa'dan İstanbul'a gelerek 22 Aralık 1574 tarihinde tahta geçti. Ancak o da babası Sultan İkinci Selim gibi devlet işlerine fazla müdahil olmadı. Bürokrasi ve hükümet daha ziyade Sokullu Mehmed Paşa tarafından idare edildi. Bunda Sokullu'nun tecrübe ve dirayeti ile Sultan İkinci Murad'ın idare tarzı büyük rol oynamıştır.

İçkiye ve eğlence meclislerine düşkün olan Sultan Üçüncü Murad, saltanatı boyunca İstanbul'dan hiç çıkmadı ve saraydaki kadınların etkisinde kaldı. Daha sonraki yıllarda Osmanlı İmparatorluğunun bir devrini etkileyecek olan kadınlar saltanatı onun devrinde başladı. 29 yaşında çıktığı tahtta 20 yıl kalan Sultan Üçüncü Murad 16 Ocak 1595 tarihinde felç geçirdi ve vefat etti. Ayasofya Camii'nin avlusuna defnedildi.

Sokullu Mehmed Paşa'nın ağırlığını hissettirdiği III. Murad döneminde, Osmanlı toprakları en geniş sınırlarına ulaştı. Babası İkinci Selim'den devraldığı 15. 162.151 km kare ülke toprağını, 19.902.000 km kareye çıkardı.

İngilizlerle de dostane ilişkiler geliştirildi. İlk İngiliz Kapitülasyonunun verilmesiyle İstanbul'a daimi İngiliz elçisi gönderildi. Papa'nın Katolik Avrupa'da kurabileceği haçlı ittifakına karşı Protestan İngiltere ile ilişkiler geliştirildi. Daha sonra bu ittifaka Hollanda da dahil edilecektir. Devlet işlerini Sokullu'ya devreden Sultan Üçüncü Murad zamanında, sarayda kadınlar devlet işlerine çokça karışmaya başladılar ve bu durum Sokullu'nun ölümünden sonra da artarak devam etti.

Erkek Çocukları: Üçüncü Mehmed, Selim Bayezid, Mustafa, Osman, Cihangir, Abdullah, Abdurrahman, Abdullah, Hasan, Ahmed, Yakub, Alemşah, Yusuf, Hüseryin , Korkud, Ali, İshak, Ömer, Alaüddin, Davud.
Kız Çocukları: Ayşe Sultan, Fatma Sultan, Mihrimah Sultan, Fahriye Sultan.

Misyoner çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
CevaplaCevapla


Konuyu Görüntüleyen Aktif Kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 misafir)
 

Yayınlama Kuralları
Yeni konu açamazsınız
Cevap gönderemezsiniz
Eklenti ekleyemezsiniz
Mesajlarınızı düzenleyemezsiniz

Kodlama is Açık
Smilies are Açık
[IMG] code is Açık
HTML code is Kapalı


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Çağdaş padişahlar görevde TυяKѕ™ Eskiler (Arşiv) 0 03-23-2008 12:43 PM
Sporcu Padişahlar M@D_VIPer Eskiler (Arşiv) 0 05-12-2007 02:07 PM
Osmanlı Tarihimiz!(Dönemler-Padişahlar-Savaşlar-Antlaşmalar-Önemli Olaylar vs Bostandere Eskiler (Arşiv) 5 03-21-2006 02:57 PM

Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 08:03 PM

Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11   Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.