www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee  

Geri Git   www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee > Forum > Eskiler (Arşiv)

Eskiler (Arşiv) Eski konular

CevaplaCevapla
 
Konu Araçları Görünüm Modları
Old 04-18-2006, 07:31 PM   #1
Tathar Elanessé
ÇaKaL Üye
 
Tathar Elanessé Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Sep 2005
Konum: Lothlorien
Yaş: 43
Mesajlar: 1,424
Teşekkür Etme: 145
Thanked 408 Times in 212 Posts
Üye No: 602
İtibar Gücü: 2031
Rep Puanı : 29938
Rep Derecesi : Tathar Elanessé has a reputation beyond reputeTathar Elanessé has a reputation beyond reputeTathar Elanessé has a reputation beyond reputeTathar Elanessé has a reputation beyond reputeTathar Elanessé has a reputation beyond reputeTathar Elanessé has a reputation beyond reputeTathar Elanessé has a reputation beyond reputeTathar Elanessé has a reputation beyond reputeTathar Elanessé has a reputation beyond reputeTathar Elanessé has a reputation beyond reputeTathar Elanessé has a reputation beyond repute
Cinsiyet :
Varsayılan Türk savaşçıları dosyası peki kim bunlar?!!!!

Bazıları hâlâ Küba Körfezi"ndeki Guantanamo"da esaret günlerini yaşıyor. Bazıları Afganistan"daki Amerikan bombardımanı altında can verdi. Çeçenistan"daki Rus güçleri ile çatışmalarda ölmeye devam edenler var. Onlar 1980"lerin başından beri 20 yıldır dünyanın dört bir tarafındaki savaş bölgelerinde ortaya çıkan "Türk savaşçılar".
Peki kim bunlar?
Rus güvenlik güçlerinin geçtiğimiz ay Çeçenistan"da yaptığı operasyonlar sırasında, Rus ateşi altında ölen 12 savaşçıdan biri Yusuf Semek"ti. Rusya Federal Güçler Sözcüsü İlya Şabalkin, 21 Nisan 2004 günü yaptığı açıklamada, "Yusuf Semek Türk vatandaşı. Üzerinden Türk pasaportu ve Türkiye Tekvando Federasyonu"na ait belgeler çıktı" dedi.

Bu olaydan dört ay önce, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin"in yardımcısı Sergey Yastrejemski, Çeçenistan"da Rus güçleri ile çatışırken ölen 17 kişiden üçünün Türk olduğunu, basın toplantısında bu kişilerin pasaportlarını da gazetecilere göstererek dünyaya duyurdu. Putin"in yardımcısı, ölen bu üç Türk savaşçının üzerinden çıkan pasaportları eliyle havaya kaldırıp "İşte uluslararası terör" diye sinirli bir şekilde sesini yükseltirken, mesajın hedefi Ankara"ydı.

15 gün sonra, Amerika"nın önde gelen gazetelerinden Washington Post, 4 Mayıs 2004 günü yayınladığı haberde, Amerika Birleşik Devletleri"nin (ABD) halen Küba"daki Guantanamo üssündeki kampta tuttuğu 750 tutuklu arasında bulunan 10 Türk vatandaşının adını yayınladı. Gazete, El Kaide"nin ABD"ye yönelik 11 Eylül saldırılarından sonra ABD askerlerinin Afganistan"daki operasyonlarında ele geçirilen bu 10 Türk savaşçıdan ikisinin serbest bırakılıp Türkiye"ye gönderildiğini, sekizinin ise halen tutuklu olduğunu belirtti.

Guantanamo"daki esir Türk sayısı ondan fazla

Aslında ne Guantanamo"daki toplam tutuklu sayısı ne de orada kaç Türk savaşçı bulunduğu şu ana kadar kesinleşti. Çünkü hâlâ kendilerinden haber alınamayan ve nerede oldukları bilinmeyen bazı savaşçılar bulunuyor. Örneğin ABD"nin 11 Eylül"den sonra Afganistan"a yaptığı operasyon sırasında buradaki kamplarda olduğu bilinen Ahmet Cemal Buğdaycı"nın akıbeti bilinmiyor. Üstelik, ABD"nin Guantanamo"dan serbest bıraktığı Türk savaşçı sayısı Washington Post"un belirttiği gibi iki değil en az dört. Aksiyon"un isimlerine ulaştığı bu savaşçılar Yüksel Çelikgöğüs, İbrahim Şen, Nuri Mert ve Mustafa Ekşi.

Diğer taraftan bu savaşçıların hepsi çatışmalar sırasında ABD askerlerince yakalanmadı. Bazıları Afgan kabileleri ve Pakistanlı köylüler tarafından yakalanıp ABD askerlerine para karşılığı teslim edildi. ABD"nin, "terörizmle savaşta" ele geçirildikleri gerekçesiyle tutuklulara "savaş esiri" muamelesi yapmadığı ve onları her türlü haktan mahrum bıraktığı Guantanamo cehenneminden kurtulan dört kişiden biri olan Nuri Mert"in, "Orada soyadını bilmediğim Mahsup isminde bir Türk daha vardı" sözleri de burada esarette olan Türklerin sayısının on kişiden fazla olduğunu gösteriyor. Çünkü Mert"in ismini verdiği Mahsup, Washington Post"un yazdığı 10 kişilik Türkler listesinde yoktu. Ama, en azından hâlâ Guantanamo"da tutuklu bulunan Türklerden sekizinin ismi artık biliniyor. Ve bu sekiz kişiden biri olan Murat Kurnaz"ın Almanya"da yaşayan annesi Rabia Kurnaz, iki ay önce Birleşmiş Milletler"de yapılan basın toplantısında, Amerikan hükümetine çağrıda bulundu ve "Oğlum iki yıldır tutuklu. Bir kez bile kendisiyle konuşamadım. Varsa hakkındaki suçlamaları açıklayın, yoksa serbest bırakın" dedi.

Peki bazıları Çeçenistan"da Rusların yaptığı operasyonlarda, bazıları Afganistan"daki Amerikan bombardımanı altında can veren, bazıları da hâlâ Guantanamo"daki esir kampında tutuklu olan bu insanlar kimlerdi? 1980"lerin başından beri 20 yıldır Afganistan"da, ardından Bosna Hersek, Çeçenistan, Keşmir ve Ogadin"de (Etiyopya) savaşan, şimdi de Irak"ı savaş alanı olarak gören bu kişileri oralara sürükleyen şartlar neydi? Toplam sayıları 1500 civarında tahmin edilen bu insanların bazıları, nasıl oldu da Türkiye"ye dönmelerinden sonra İstanbul"daki Swis Otel baskını, 15-20 Kasım bombalama olayları, bazı Musevi işadamlarının öldürülmesi (ve kaçırılması), Mason Derneği saldırısı gibi olaylara karıştı?

Guantanamo"dan kurtulduğu kesinleşen dört isimden biri olan Mustafa Ekşi, Ankara"da uçaktan indikten sonra sorguya alındığında Afganistan"dan Guantanamo"ya uzanan hikayesini şöyle anlattı: "Ali Soytekin isimli arkadaşım Afganistan"daki kamplardan döndükten sonra, Çeçenistan"a gitmek için Gürcistan"a gitti. 3-4 ay sonra döndüğünde Gürcistan"dan Çeçenistan"a geçemediğini söyledi. O ve arkadaşı Yüksel Çelikgöğüs ile aramızda cihad etmek için Afganistan"da eğitim almayı, sonra cihad için Çeçenistan"a gitmeyi kararlaştırdık. 30 Mart 2001 tarihinde Pakistan"a hareket ettik. Afganistan"a geçtiğimizde burada kampa katıldık. Kamp sorumlusu Ali Üzüm"dü. 11 Eylül 2001 tarihinde Amerika"daki ikiz kulelere yapılan saldırıdan sonra savaşmak için Afganistan"da kaldık. Savaşırken yaralanıp esir düştüm."

Bazı savaşçılar, bu şekilde ABD birliklerinin eline düşerken, bazıları da Amerikan bombardımanı altında kaldı. Buna rağmen, Afganistan"a yönelik savaşçı akını, 11 Eylül saldırılarından sonra da kesilmedi. 11 Eylül"den sonra Gaziantep"ten Afganistan"a giden 15 kişilik savaşçı grubu içinde yer alan Ahmet Kaya, orada yaşadıklarını şöyle anlatıyor: "ABD bombardımanında aracımız isabet aldı. Arkadaşımız Bülent Gül öldü. Mehmet Korkmaz iki bacağını kaybetti. 1,5 ay kadar sonra Pakistan üzerinden Türkiye"ye döndük."

"Türk savaşçılar"ın tarihinde, Guantanamo esaretini yaşamış olan Mustafa Ekşi"nin anlatımlarında ismi geçen Ali Üzüm"ün çok özel bir yeri bulunuyor. Çünkü Ali Üzüm, 1984"te Afganistan"daki savaş bölgesine ilk giden isimlerin başında geliyor. Şu sözler, 1960 yılında Amasya"nın Hamamözü ilçesi Alan köyünde dünyaya gelen, lise birinci sınıftan terk Ali Üzüm"e ait: "Uzun yıllar Afganistan"da kaldım ve cihada katıldım. Hangi milletten olursa olsun, ezilen, zulüm gören dünyadaki tüm Müslümanları korumak için her türlü mücadeleyi yapmamız gerektiğine inanıyorum. 1984 yılından beri cihada girmemdeki amaç budur. Bu süre zarfında Afganistan"daki devleti yıkmaya çalışan Rusya ve daha sonra Kuzey İttifakına karşı, son olarak da Amerika"ya karşı savaştım. Bu savaşlara katılmak için kamplarda adam eğittim. Kampta eğittiğim şahıslardan kimisi Çeçenistan"da, kimisi Afganistan"da savaşa katıldı. Aynı şartlar doğarsa tekrar katılmaktan çekinmem."

Penşir Vadisi"nin kıdemli savaşçısı

Ali Üzüm, İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi"ndeki dava dosyasında yer alan ifadelerinde Amasya"nın Alan köyünden savaş alanlarına uzanan hikayesini anlatırken, "Henüz birinci sınıfta iken maddi imkansızlıklardan dolayı okuldan ayrıldım. Sonra çalışmak için 1978 yılında İstanbul"a geldim" diyor. İstanbul"da çalışırken 1984 yılında otobüs ile İran üzerinden Afganistan"a geçtiğini belirten Üzüm, katıldığı askeri kampta 100-150 kişi içinde kendisi hariç iki Türk savaşçı daha bulunduğunu belirtiyor: "Ahmet ve Muhammed kod adlı bu arkadaşlarım, daha sonra Ruslarla girdikleri çatışma sırasında vefat etmişlerdir." Burada bir yıl kaldıktan sonra Ahmet Şah Mesut güçlerinin yanında Ruslara karşı savaşmak üzere Penşir Vadisi"ne geçtiğini anlatan Üzüm şöyle devam ediyor:

"Burada Ahmet Şah grubunun yanında Ruslara karşı cihada katıldım. Benim Afganistan"da katıldığım savaşlar 1993 yılına kadar devam etti. 1993 yılında Afganistan"dan ayrılıp Pakistan"a geçtim. 1994 yılında Rusların Çeçenistan"a karşı başlattığı savaş gündemdeydi. O yıllarda Çeçenistan"a cihad için gidecek olanların belli bir süre Afganistan"daki askeri kamplara eğitim almak için geldiklerini görüyordum. Bu dönemde Afganistan"daki gruplar arasında çatışmalar başlamıştı. Biz bu çatışmalara katılmadık. Bu yüzden Çeçenistan"a geçme kararı aldık. Rus pasaportu ile 1996 yılı ramazan bayramı içerisinde Pakistan"dan Tahran"a, oradan Azerbaycan"a geçtim. Daha sonra araba tutup Rus pasaportu ile Gürcistan"a geçerken diğer arkadaşlarla birlikte 35 kişilik bir grup olmuştuk. Ancak buradan geçişi sağlayamadık ve polis tarafından yakalandıktan sonra sınır dışı edildik. Bakü"den havayoluyla İstanbul"a döndüm. İstanbul"a dönüşümüzde 17 kişilik bir gruptuk."

Ali Üzüm, İstanbul"a döndükten sonra bu sefer Kosova"daki savaşa katılmaya karar veriyor. 1999 yılı başlarında Kosova meselesi çıkınca, uçakla Arnavutluk"a gidiyor; ancak Kosova"ya giremeyince Arnavutluk"ta iki ay kampta kalıp geri dönüyor. Aynı yıl mayıs ayında yine Arnavutluk"a gidiyor, ama bir ay kadar uğraşmasına rağmen yine Kosova"ya geçemiyor. Üzüm, "Aynı yıl ekim ayında yine Kosova"ya gitmek amacıyla kara yolu ile Makedonya"ya gittim. Buradan Kosova"ya girdiğimizde NATO oradaki duruma el koyduğundan herhangi bir çatışmaya girmeden geri döndüm" diyor. 2001 yılına geldiğimizde, 11 Eylül günü dört uçak Amerika"daki hedeflerine vurduğunda, Ali Üzüm"ün Afganistan"daki bir kampta komutan yardımcısı olduğunu görüyoruz: "2000 yılı ağustos ayında Kabil"in 40-50 kilometre uzağındaki Karabağ bölgesinde bulunan ve Türklerin kampı olarak bilinen kampa gittim. Burada kamp komutan yardımcısı oldum. Bulunduğumuz kampa genellikle Türkler gelirdi. 11 Eylül saldırılarından bir süre sonra Amerika"nın bölgeye yaptığı hava saldırısıyla Kuzey İttifakı Kabil"e doğru ilerlemeye başladı. Kuzey İttifakı (ABD birliklerinin yanında savaşan gruplar) bulunduğumuz bölgeye yaklaşınca kampı boşalttık. Pakistan"a geçtikten sonra İran sınırını geçerek Türkiye"ye geldik."

"Esir Ali" lakaplı savaşçı

"Türk savaşçılar" içinde, Ali Üzüm gibi ün kazanmış iki önemli isim daha bulunuyor. Bunlardan biri Seyit Ertul, diğeri "Esir Ali" lakaplı Ali Yaman. Konya"da çay bahçesi işletmeciliği yapan ve pek çok kişiyi Afganistan"daki kamplara gönderdiği belirtilen 56 yaşındaki Seyit Ertul, savaş bölgelerindeki günlerini anlatırken, "1987-88 yıllarında Afganistan"a giderek Rus işgaline karşı direnen savaşçılara katıldım. 1992-93 yılları arasında Bosna"da yapılan iç savaşa katılıp burada Bosnalı güçlerin yanında yeraldım" diyor.

1967 yılında Sivas"ta dünyaya gelen ilkokul mezunu Ali Yaman ise, Çeçenistan"da Rusların eline düşüp 10 ay esaret hayatı yaşadığı savaş macerasının nasıl başladığını şöyle anlatıyor: "1995 yılı içerisinde Sırpların Boşnaklara yapmış olduğu toplu katliamı televizyondan seyrediyordum. Bu olaydan çok etkilendim ve Bosna"ya gitmeye karar verdim. İHH Derneğinin gazetelerde yayınlanan reklamlarını gördüm. Derneğe gidip Bosna"ya nasıl gidilebileceğini sordum. Bana yolu tarif ettiler. Bu tarif üzerine bir arkadaşımla uçakla Slovenya"ya gittim. Slovenya havalimanında polis tarafından tutulduk. Bir gece kaldıktan sonra Türkiye"ye geri gönderildik. 10 gün sonra uçakla Hırvatistan"a gittim, oradan otobüsle Bosna"ya geçtim. Bosna"da 4-5 ay kaldım. Ancak kimseye yardım edemeden geri döndüm. 1997 yılında Afganistan"a gitmeye karar verdik. Afganistan"ın Host şehrinde bulunan Halden kampına geldik. Kampta yaklaşık 30-40 kişi vardı. Özbek, Arap, Doğu Türkistanlı ve biz Türklerden oluşan bir topluluk vardı. Burada 10 kadar Türk vardı."

Ali Yaman, 1999 yazında İstanbul"dan Çeçenistan"a geçtiğini, Grozni"de bulunan Şamil Basayev"in yanına gittiklerini belirtip şöyle devam ediyor: "Yaklaşık 6 ay Grozni"de kaldıktan sonra Ruslar Grozni"ye saldırdılar. Şehir boşaltılıyordu. Bu kargaşa sırasında bacağımdan ve kolumdan yaralandım, Rus askerleri tarafından yakalandım. Ruslar beni İnguşetya"ya, daha sonra da Moskova"ya götürdüler. Cezaevinde 10 ay kaldıktan sonra mahkemeye çıkartıldım. Beni Türk konsolosluğuna teslim ettiler, Türk konsolosluğu da Türkiye"ye gönderdi. 3-4 ay Türkiye"de tedavi gördüm. 2001 yılı nisan ayında Afganistan"a gitmeye karar verdim. Kabil"de ev tuttum. Türkiye"ye dönerek ailemi de yanıma alarak Afganistan"a gittim ve oraya yerleştim. Afganistan"a yerleştikten 3-4 ay sonra 11 Eylül hadisesi oldu, Amerika Afganistan"a girdi. Ben de bunun üzerine ailemi alarak Türkiye"ye döndüm. Dönüşümün akabinde Rusya"da yaralanmamdan dolayı diz kapağımda kalan şarapnel parçalarını aldırmak için ameliyat oldum. Yaklaşık 3-4 ay yürüyemedim. İyileştikten sonra 2002 yılı mayıs ayında Çeçenistan"a gitmeye karar verdim. Gürcistan vizesi aldık ve ilk olarak otobüsle Gürcistan"a gittik. Gürcistan"dan Çeçenistan"a geçtik. Çeçenistan"da insani yardım işleri ile uğraştım. Yaklaşık 1,5 yıl kadar kaldıktan sonra Gürcistan üzerinden tekrar Türkiye"ye geldim."

Neden savaş bölgelerine gittiler?

Savaş bölgelerine gidip oralarda savaşan Türklere bakıldığında hepsinin ortak paydası olarak karşımıza, "saldırı altında kalıp zulüm gören insanlara ulaşıp onlara yardım etme" içgüdüsü çıkıyor. Esir Ali lakaplı savaşçı Ali Yaman"ın, "Sırpların Boşnaklara yapmış olduğu toplu katliamı televizyondan seyrettim, çok etkilendim" sözleri bunu gösteriyor. 9 Mart günü İstanbul"da Mason Derneğine yapılan canlı bomba saldırısının faillerinden biri olan Engin Vural da, yaralı olarak kurtulduktan sonra polise verdiği ifadede, "Seyrettiğim filmlerden ve okuduğum kitaplardan etkilenerek, o sırada devam etmekte olan Bosna Savaşına katılıp Müslümanlarla birlikte savaşmak istedim" diyor.

1993"te BMW arabasını satıp Bosna"ya giden ve isminin yazılmamasını isteyen 35 yaşındaki Z.Y., "O zamanlar çok gençtim; medyada, tecavüze uğramış, öldürülmüş çoluk-çocuk Boşnakları görünce uykum kaçıyordu. Tüm malvarlığımı satarak savaşa katıldım. Eğer çok gençseniz, gazetelerde, televizyonlarda sürekli tecavüze uğramış genç kızları, sniperlarla kafasından vurulmuş çocukları ve toplu mezarları görürseniz günün birinde dayanamayıp yola çıkarsınız" diyor. Kendisi gibi Bosna Savaşına katılan kardeşinin çatışmalarda öldüğünü belirten bu savaşçı şöyle devam ediyor: "Kardeşimi o topraklarda şehit verdim. Savaş bitince Bosna"da bize pasaport ve gayrimenkul teklif ettiler. Ancak biz sadece zulme karşı durmak için savaşmıştık. Başka hiçbir şeyin peşinde değildik."

Yine 1993"te Bosna Savaşına katılmış olan kişilerden A.F. de "Sırp zulmüne dayanamadığı için" savaşmaya gittiğini belirtiyor. Bosna'nın Tuzla bölgesinde Türkiye"den gelen 75 kişilik bir birlik olduklarını dile getiren A.F. "Zulme dayanamadık ve Bosna"ya geldik. O birlikten 71 kişi şehit oldu, 4 kişi kaldık" diyor. A.F. bugün Bosna"da yaşıyor.

Özellikle Çeçenistan"a giden savaşçılara baktığımızda bunların önemli bir kısmının Türkiye"deki Abhaz ve Çeçen kökenli kişiler oldukları anlaşılıyor. Bunlardan biri olan ve Avrasya Feribotu"nun kaçırılması ve Swis Otel baskınıyla ismini duyuran Muhammed Tokcan, "1991 yılı mayıs ayında Abhazya ile Gürcistan"ın savaşa girmesi üzerine anavatanım olan Abhazya"daki soydaşlarıma ve arkadaşlarıma yardımda bulunmak için Abhazya"ya gittim. Daha sonra Çeçenistan"da, Şamil Basayev komutasındaki orduda bizzat görev alarak Videno ve Argun kasabalarına Ruslar tarafından yapılan saldırılara karşı savaştım" diyor.

Bazı savaşçılar da Keşmir ve Afganistan"dan sonra Çeçenistan"ı "ikinci savaş bölgesi" olarak görüyordu. Keşmir"e giden savaşçılardan Engin Vural, Bosna"ya ve Çeçenistan"a gitme arayışındayken, Bosna Savaşına katılmış kişilerden biri olan Birol Kayaalp"in tavsiyesi üzerine 2000 yılı başında Pakistan"ın Keşmir bölgesindeki askeri kampa gidip burada 45 gün eğitim gördükten sonra, aynı yılın haziran ayında Gürcistan üzerinden Çeçenistan"a gidişini şöyle anlatıyor: "İnguşetya bölgesindeki dağ kampında Hamza Gulayev isimli komutanın birliğine katıldık. Burada bulunan Türklerden birlik oluşturdular. Türkiye"den gelen 18 kişiydik." Hemen belirtelim, bu on sekiz kişi arasında, Engin Vural haricinde, mason derneği saldırısının ölen canlı bombası Nihat Doğruel de vardı.

Keşmir"deki kampta Engin Vural ile birlikte bulunan savaşçılardan biri de Adem Çetinkaya"ydı. Türkiye"ye dönmesinden sonra mason derneği saldırısının bombalarını hazırlayan ve Musevi diş hekimi Yasef Yahya"yı öldüren Çetinkaya, kampta gördüğü eğitimden sonra Hintli güçlere karşı savaşmak üzere cepheye geçtiğini anlatıp "Benimle beraber cepheye gelen arkadaşlar şehit oldular" diyor.

Afganistan, Çeçenistan, Bosna, Kosova, Keşmir dışında Türk savaşçıların yolu Ogadin"e de düştü. Ogadin deyince savaş muhabirleri ve gezginler gibi insanlar dışında kimsenin hafızasında hiçbir şey canlanmaz. Ogadin, Afrika kıtasında Somali"nin kuzeyi ile Etiyopya"nın güneyinde bulunan coğrafi bölgenin ismi. Osmanlıların 1885"te Habeşistan"dan çekilmesinden sonra buradaki Müslümanların Portekiz, İngiliz ve Hıristiyan Habeşlilere karşı başlayan bağımsızlık savaşı günümüze kadar sürdü. 1977"de Müslümanlar bölgenin yüzde 95"ini ele geçirdi, ancak Sovyetler Birliği"nin de desteğiyle burası Müslümanlardan alındı ve Etiyopya"ya bağlandı. Bu tarihten sonra, Ogadin"de savaşan İslami gruplar, 1990"da "İttihad-ı İslam Hareketi" ismiyle birleşip Somali"yi üs edinerek buradaki Hıristiyan yönetimlere karşı savaşıyor. Türk savaşçılar, Ogadin"de de ortaya çıktılar ve buradaki savaşlara da katıldılar.

Türkiye"de suça karışan savaşçı sayısı yüzde beş

Emniyet ve istihbarat birimlerinin tahminlerine göre, 20 yıldan beri dünyanın dört bir tarafındaki savaş alanlarına giden Türk savaşçı sayısı ortalama bin 500 civarında. Bu bin 500 savaşçının hayat hikayelerine bakıldığında, çok az bir kısmının Türkiye"ye döndükten sonra İstanbul"daki Mason Derneği saldırısı ve 15-20 Kasım bombalama eylemleri gibi olaylara karıştıklarını görüyoruz. 20 yıl içinde bunlardan yaklaşık 150-200 tanesi Türkiye"de çeşitli suçlara ve olaylara karışmış. Bunlardan üçü Mason Derneği saldırısına katılırken, 30-40 kadarı da İstanbul"daki 15-20 Kasım bombalama eylemlerinin faili durumunda. Bombalama eylemlerinden sonra tutuklanan 50 kişinin çoğunluğunu onlar oluşturuyor.

"Türk savaşçılar"ın tamamını El Kaide ideolojisi doğrultusundaki kişiler olarak görmek yanlış. Kaldı ki, ilk Türk savaşçılar Afganistan"a gittiğinde henüz Usame Bin Ladin buraya gitmemişti. Bin Ladin"den önce Afganistan"a gitmiş olan Ali Üzüm ve Fatih Sultan Çalış"a İstanbul"daki bombalama eylemleri sorulduğunda, bu eylemlere şiddetle karşı çıktıklarını görüyoruz. Fatih Sultan Çalış, "Türkiye"de ABD ve İsrail kurumlarına ya da vatandaşlarına karşı bir eylem hazırlığınız var mıydı?" sorusuna, "Böyle bir eyleme gerek yok. Yapılması gereken birşey varsa yerine, yani Afganistan"a, İsrail"e, Filistin"e gitmelidir. Oralarda mücadele verilmesi daha mantıklıdır" cevabını veriyor. Fatih Sultan Çalış"ın, İstanbul"da 15-20 Kasım bombalarını patlatan ekibin lideri Habib Aktaş"ın, "Gel Türkiye"de birlikte cihad başlatalım" önerisini reddederek, "Türkiye darü"l harp değil, darü"l İslam"dır" diyor.

İstanbul"daki bombalar öncesinde tartışma

İstanbul"daki bombalama eylemleri öncesinde, bombacıların lideri konumundaki Habib Aktaş, "Türkiye de artık bir savaş alanıdır. Türkiye"de de cihat başlatılmalıdır" gerekçesiyle birçok savaşçının kapısını çaldı. Pek çok savaşçının Habib Aktaş"ın bu görüşlerine şiddetle karşı çıktığı görülüyor. İstanbul"daki bombalama eylemlerine karşı çıkan savaşçılardan biri olan 1969 Sivas doğumlu İrfan Kavak, "İnsan canına yönelik olarak yapılan eylemler benim düşünce tarzıma terstir. Tüm diğer insanlar gibi ben de yapılan bu eylemleri kınıyorum" dedikten sonra, Habib Aktaş ile aralarında geçen sert tartışmayı şöyle aktarıyor:

"1999 yılında, Habib Aktaş dört-beş ay görünmedi. Bu süre içerisinde yurtdışına mı çıktı, Türkiye"de başka bir yere mi gitti bilmiyorum. Dört-beş ay sonra tekrar geldiğinde, benimle yaptığı birebir görüşmelerde Türkiye"nin darü"l harp olduğunu, Türkiye"de bir cihad hareketinin başlatılması gerektiğini belirtip, "Bu hareket içerisinde senin de yer alman lazım. Bir organizasyon kurmamız lazım. Allah katında bu iş bir sorumluluktur" diyerek beni ikna etmeye çalışıyordu. Bu konuşmalar sırasında ben, Türkiye"nin darü"l harp değil darü"l İslam olduğunu, Türkiye"de yaşayan insanların çoğunun Müslüman olduğunu, Türkiye"nin darü"l harp olarak görülüp burada bir cihad hareketi başlatılmasının Müslümanlara büyük zarar vereceğini söyledim. Bu sözlerim üzerine bana çeşitli ayetlerden ve hadislerden örnekler vererek kendisini haklı çıkarmak için uğraşmaya başladı. Bu konuşmalar yaklaşık üç dört ay kadar devam etti. Diğer arkadaşlara Habib Aktaş"ın bu görüşlere sahip olduğunu bildirip, ondan uzak durmalarını söyledim. Habib Aktaş"ın bizim devamlı gittiğimiz çay ocağından uzaklaştırılması gerekir dedim. Onlar da benim bu fikrimi kabul ettiler. Habib Aktaş ve onunla aynı görüşlere sahip arkadaşı Adnan Ersöz"e, bir daha bu çay ocağına gelmemelerini söyledim. Her ikisine de, sizin de tanıdığınız benim de tanıyıp ilmine güvendiğim birisine gidip sizin fikirlerinizi ona açalım ve onun görüşünü alalım dedim. Birlikte, Mısır El Ezher Üniversitesi mezunu olup ilmine güvendiğimiz H.K. isimli şahsın yanına gittik. Bu konuları anlatıp görüşlerini istedik. H.K. bize ayetlerden ve hadislerden örnekler vererek Türkiye"de bir cihad hareketi başlatılmasının dinen caiz olmadığını anlatmaya çalıştı. Ancak onlara dinletemedi. Onlar bu fikirleri üzerinde sabitleşmişti. Bir iki gün sonra benim evimde buluştuk ve bu konularda son bir konuşma yaptık. Onlar yine aynı fikirleri savununca, bu şekildeki bir hareketin Müslümanlara zarar vereceğini belirtip, "Benimle tüm irtibatınızı kesin, işyerime de gelmeyin" diyerek onlarla olan ilişkilerimi koparttım. Bu konuşmamızdan sonra Habib Aktaş ve Adnan Ersöz eşlerini de alarak Pakistan"a gittiler."
Tathar Elanessé çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 10-29-2006, 11:33 AM   #2
hakanallica
Daimi Üye
 
hakanallica Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Nov 2005
Yaş: 25
Mesajlar: 467
Teşekkür Etme: 18
Thanked 82 Times in 53 Posts
Üye No: 3919
İtibar Gücü: 1571
Rep Puanı : 4577
Rep Derecesi : hakanallica has a reputation beyond reputehakanallica has a reputation beyond reputehakanallica has a reputation beyond reputehakanallica has a reputation beyond reputehakanallica has a reputation beyond reputehakanallica has a reputation beyond reputehakanallica has a reputation beyond reputehakanallica has a reputation beyond reputehakanallica has a reputation beyond reputehakanallica has a reputation beyond reputehakanallica has a reputation beyond repute
Cinsiyet :
Varsayılan

ellerine sağlık kardes
__________________
imzanız by_bluekeys tarafından editlenmiştir..
hakanallica çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
CevaplaCevapla


Konuyu Görüntüleyen Aktif Kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 misafir)
 

Yayınlama Kuralları
Yeni konu açamazsınız
Cevap gönderemezsiniz
Eklenti ekleyemezsiniz
Mesajlarınızı düzenleyemezsiniz

Kodlama is Açık
Smilies are Açık
[IMG] code is Açık
HTML code is Kapalı


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Antepli Türk Amatör'ler Grup Denemesi Yapıyorlar Aşmış Artık Bunlar is-for-you Adult eski arşiv 0 12-27-2008 01:10 AM
Aşk bitti, peki ya şimdi? ayten Eskiler (Arşiv) 3 09-25-2006 12:30 AM
Peki sen kimsin? Angel of death Eskiler (Arşiv) 7 07-23-2006 09:54 PM
buyrun bunlar wav dosyası bluekeys™ Eskiler (Arşiv) 4 02-13-2006 07:07 PM

Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 03:17 PM

Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11   Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.