![]() |
![]() |
#1 |
Daimi Üye
![]() Üyelik Tarihi: Nov 2005
Yaş: 53
Mesajlar: 400
Teşekkür Etme: 51 Thanked 123 Times in 46 Posts
Üye No: 2971
İtibar Gücü: 1576
Rep Puanı : 5912
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet :
|
![]() Liderler tarihine baktığımızda görülmektedir ki 20.yy karizmatik lider tiplerinin hakim olduğu bir dönemdir. Şüphesiz bu liderlerden dünya siyasetinde öne çıkanlarının başında ulu önder Gazi Mustafa Kemal gelmektedir. Çünkü kendisi diğer liderlerden farklı olarak yıkılan bir devletten yeni bir devlet meydana getirmiştir. Ötekileri ise zaten var olan devletlerini iyi bir şekilde yönetmişlerdir.
Değerli okuyucular, Atatürk’ün yetiştiği ortam dağılan bir imparatorluk dönemidir. Dolayısıyla bu dönemde herkesin içinde bulunduğu psikoloji “bu devlet nasıl kurtarılır?!” psikolojisidir. Bu sebepledir ki dönemin gençleri ve Gazi Mustafa Kemal’de bir idealizm mevcuttu ve söz konusu idealizm devleti kurtarma idealizmiydi. İdealizmin olduğu yerde üretme ve kendini geliştirme vardır. Binaenaleyh bu dönem gençlerinin bu surette iyi eğitim alarak kendilerini her noktada yetiştirdikleri görülmektedir. Nitekim Atatürk’ün, dönemin kültür dili olan Fransızcayı bildiğini, savaş zamanında dahi kitap okuyarak o kitaplardan notlar çıkardığı bilinmektedir. Tabii şunu belirtmekte fayda görüyorum: Atatürk kadar onun silah arkadaşlarının da aynı eğitime sahip, aynı yaşta hatta bazılarının aileden gelen bir nüfuz gücü olmasına rağmen Atatürk’ün hepsinden öne çıkması kendisindeki devlet adamı zihniyetinin üstünlüğünü göstermesi açısından önemlidir. Buna binaen İstiklal Savaşı’nın yapıldığı döneme rastlayan Atatürk’ün liderliğinin, arkadaşları tarafından hemen benimsenmesi, kişisel güç kavgasına dönüştürülmemesi savaşın kazanılmasında büyük rol oynamıştır. Vatanın kurtarılmasının her şeyden elzem görülmesi açışından bu olay çok önemlidir. Devlet adamı olmak ve hayatını bu düsturda yaşamak herkesin yapabileceği bir husus değildir. Fakat Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün hayatını incelediğimizde kendisinin hayatının her döneminde bu düsturda yaşadığı anlaşılmaktadır. Mesela; Kurtuluş Savaşı esnasında bir taraftan düşmanları yurttan atma mücadelesi devam ederken, bir taraftan da işgal devletlerine mensup gazetecilerle görüşme yapıp kendi davası için karşı taraftan kamuoyu yaratmak istemesi devlet adamı kimliğinin göstergelerinden biridir. Gazi’nin devlet adamı kimliğinin temel direklerinden biri olayları mantık çerçevesinde ele almasıdır. Şurası da muhakkak ki iktidar ortak kabul etmez. İşte bu iki noktayı, daha sonra bizzat kendi arkadaşları tarafından yayınlanan anılarda eleştirilse de, devlet yönetiminin, hele yeni bir sistem kurmanın gereği olarak kimlerden yararlanacağını, ayrıca kimleri yeri geldiğinde sistemden uzaklaştırmak gerektiğini çok iyi tespit edebilmesinde görmekteyiz. Şu anda gündeme oturan ve hakkında birçok eserler yayınlanmaya başlayan Atatürk’ün evliliği meselesini de yukarıda izah etmeye çalıştığım devlet adamı zihniyetiyle ele almak lazımdır. Çünkü o dönemde özellikle dış ülkelerin en çok merak ettikleri nokta Osmanlı’dan sonra kurulan yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin kendini nasıl şekillendireceğiydi. Atatürk’ün bu konuya açıklık getirmek babında seçtiği eş, dışarıya ve içeriye bir model teşkil etmektedir. Zira Latife Hanım fiziki yapısıyla tam bir doğulu olmasına karşın aldığı eğitim ve hayat biçimi batılıdır. Yani kendisinde bir sentez mevcuttur. Kısaca ülkemizde de yaratmak istediği bu sentezdir. Ancak Latife Hanım ve Gazi’nin karakterlerinin güçlülüğü, ikisinin de otoriter olmaları, bir süre sonra Gazi’nin iktidar otoritesiyle çakışmaya başlayınca ayrılık kararı alınmıştır. Son olarak ifade etmek isterim ki Gazi Mustafa Kemal Atatürk Türklüğe de çok büyük değer kazandırmıştır. Gerek vatandaşlığın sloganı olarak söylediği “Ne Mutlu Türküm Diyene” ifadesi, gerekse Türk tarihini 600 yıldan çok öteye, beş bin yıla kadar götürmesi, yani Osmanlı’dan önceki Türk tarihini de inceletmesi ve resmi tarih haline dönüştürmesi, bu anlamda kazandırdığı değerlerden sadece bir kaçıdır. Türk tarihinde kurulan on yedi devletten sadece Göktürklerde devletin adında “Türk” kelimesi geçerken, ikinci olarak son kurulan devletimiz olan Türkiye Cumhuriyetinin isminde Türk kelimesinin geçmesi, halkına verdiği değeri göstermesi açısından çok önemlidir. Kendisine altmış sekizinci ölüm yıl dönümünde Cenab-ı Haktan gani gani rahmet diliyorum. Saygılarımla!... |
![]() |
![]() |
![]() |
#2 |
Guest
Mesajlar: n/a
Üye No:
Cinsiyet :
|
![]() Emeğine sağlık kanka
|
![]() |
![]() ![]() |
Konuyu Görüntüleyen Aktif Kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 misafir) | |
|
|
![]() |
||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Dün Gecenin Anısına Aygül | bulva | Türk Adult Resimler | 1 | 07-17-2009 01:13 PM |
Barış anısına | F.S.Mehmet1453 | Eskiler (Arşiv) | 0 | 02-21-2009 06:17 PM |
Yol anısına okul yaptırdı | slipknot | Eskiler (Arşiv) | 0 | 01-10-2009 02:55 PM |
-Kemal Sunal'ın Anısına | GooD aNd EvıL | Eskiler (Arşiv) | 0 | 02-13-2008 01:12 PM |
Şehitlerin Anısına | uyuzsultan | Eskiler (Arşiv) | 3 | 10-29-2007 11:24 AM |