www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee  

Geri Git   www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee > Forum > Eskiler (Arşiv)

Eskiler (Arşiv) Eski konular

CevaplaCevapla
 
Konu Araçları Görünüm Modları
Old 11-20-2006, 12:18 PM   #1
CaKaLBoT
ÇaKaL Üye
 
Üyelik Tarihi: Jan 2006
Mesajlar: 1,791
Teşekkür Etme: 0
Thanked 88 Times in 15 Posts
Üye No: 26295
İtibar Gücü: 2552
Rep Puanı : 76884
Rep Derecesi : CaKaLBoT has a reputation beyond reputeCaKaLBoT has a reputation beyond reputeCaKaLBoT has a reputation beyond reputeCaKaLBoT has a reputation beyond reputeCaKaLBoT has a reputation beyond reputeCaKaLBoT has a reputation beyond reputeCaKaLBoT has a reputation beyond reputeCaKaLBoT has a reputation beyond reputeCaKaLBoT has a reputation beyond reputeCaKaLBoT has a reputation beyond reputeCaKaLBoT has a reputation beyond repute
Cinsiyet :
Varsayılan Kadın'da sanatın ve aşkın ölümü


- "Kendileri ne derlerse desinler, bence Fransız kadınlarının ruhuna İngiliz kadınlarının mantıklı, hesaplı aşkına rağmen bu kadar üstünlük veren başkalık, Protestanlıkla Katoliklik arasındaki farkla açıklanabilir. Protestanlık inançlardan kuşkulanır, onları inceler ve öldürür. Protestanlık, sanatın ve aşkın ölümüdür."

Balzac'ın ünlü "Vadideki Zambak" adlı -otobiyografik- romanının kahramanı Félix, âşığı olduğu iki kadının özelliklerinden hareketle Fransız ve İngiliz kadınlarını uzun uzun karşılaştırır ve İngiliz kadınını zekî ve fakat duygudan yoksun, dolayısıyla maddiyatçı ve hesapçı olarak tanımlarken, Fransız kadınını tamamıyla karşıt bir konuma yerleştirmekten çekinmez.

Yazar ilkini uzaktan beğenir ve sever, onu tek boyutlu/tek renkli, tutkusuz olarak algılar; ikincisine ise âdeta ilahî bir aşkla bağlanır, Katolik kadını kristalize etmekten ve onda doğasının yaydığı ışığın muazzam çeşitliliğini görmekten kendini alamaz. Nitekim "Beşerî Komedya"nın ünlü 'Önsöz'ünde aşağıdaki satırları karalarken, bir vizyon ustasının, garip bir biçimde, sadece kendi müşahedesinin değil, kendi muhayyilesinin de sınırlarınca kısıtlanabileceğini hiç umursamazmış gibi görünmektedir:

- "Protestan kadının ideali yoktur. Namuslu, saf, erdemli olabilir; fakat açılımdan yoksun aşkı, bitirilmiş bir ödev gibi her zaman dingin ve düzenli olacaktır. (...) Protestanlıkta, günah işledikten sonra kadının yapabileceği hiçbir şey yoktur. Oysa Katolik Kilisesi'nde, bağışlanma umudu onu yüce kılar. Dolayısıyla da Protestan yazar için tek bir kadın vardır; oysa Katolik yazar, her durumda yeni bir kadın bulur. (...) Tutku, başlıbaşına insanlığın kendisidir. Onsuz, din de, tarih de, roman da, sanat da gereksiz olurdu."

Sessiz kalmak yerine, Balzac'ın Protestanlıkla ve İngilizlerle 'kadın' üzerinden hesaplaştığını ve ister istemez yanlı davranmaktan kaçınamadığını söylersek, bu XIX. yüzyıl romantizminin büyük ustasını tahfif ettiğimiz düşünülmemeli de modernliğin -erkek veya kadın- 'insan' üzerindeki dönüştürücü etkisini dehşet içinde gözlemleyen bir sanatçının izlenimlerine işaret parmağımızın ucunu değdirmeye çalıştığımız dikkate alınmalı!

Hâl böyle olmakla birlikte, "Yok daha neler ?!.." türünden bir tepkiyle karşılanmayı göze alarak söylemeliyim ki, bir süredir -Cemil Meriç'in 60 yıllık çevirileri sebebiyle- meşgul olduğum Balzac'ın bu "Katolik kadın-Protestan kadın" ayrımıyla, PhiloSophiaLoren'in bıkkınlıkla keskinleştirdiği "Müslüman kadın-İslâmcı kadın" ayrımı arasında müşterek-çağrışımlar bulmaktan kendimi alamıyorum.

Muhatabları, hangi dinden, hangi mezhebden olursa olsun, bilgili bir kadınla kültürlü bir kadın arasındaki ayrımın, sanırım, ancak çıkardıkları gürültü oranında farkına varabilirler.

Bu açıdan bakıldıkta, gerçekten de müslüman kadının etrafında uyandırdığı sessiz saygı ile İslâmcı kadının hırçınlığı ve asabiliği arasında ne de büyük bir fark var!

Huşû, ilkinde bulunabilecek tüm özellikleri bir araya toplamaya muktedir bir sözcükken, ikincisi bağırmadan, çağırmadan, gürültü çıkarmadan mevcudiyetini isbat etmeyi beceremiyor.

Batı dillerinde 'kadın' (femine) sözcüğünün "fides-minos"tan geldiği söylenir. Böylesi bir türetme işleminin ne denli 'bilimsel' bir temele sahip olduğundan emin değiliz ama kelime-be-kelime çevirmeye kalkışacak olsaydık, bu terkibe herhalde "inancı az" veya "az inançlı" gibi bir mânâ vermemiz gerekirdi.

Akılları sıra, kadının istikrarsız, gayr-ı sabit ve (hissîlikleri sanısıyla) değişken olduğunu îma etmeye çalışmışlar. 'Akd' kökünden türüyen 'itikad'ı (fides) tamamiyle kadına yakıştıramayan bir zihniyetin ürünü olmalı bu tanım; yani "her an anlaşmayı bozmaya eğilimli olan..."

Günümüzde bu, hem pek insafsız, hem de gerçeğe aykırı bir 'itham' olarak algılanacaktır hiç kuşkusuz! Hele hele bir de kadının o muazzam 'inanma' yetisi nazar-ı itibara alınırsa...

O halde "Müslüman kadın" ile "İslâmcı kadın" arasında yaptığımız ayrımın -her ayrım gibi- itibarî olduğunu reddedemeyiz; tıpkı akıl ile zekâ, duyu ile duygu, birey ile toplum, ben ile sen arasındaki ayrımın itibarî olduğunu reddedemeyeceğimiz gibi. Oysa itibar edenin olmadığı yerde itibar da olmaz ve pek tabii ki itibar edilen de!

İtibarî'nin biricik koşulu itibardır. İtibar ise, unutulmamalı ki
hakikatin sadece bir yüzünü, kendisi için muteber kılabilir.
__________________
CaKaLBot Banlanmış ve üyeliği iptal edilmiş üyelerin mesajlarını tek nickte toplayan bir bottur.
CaKaLBoT çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 12-06-2006, 03:57 PM   #2
blAcksmith
Bağımlı Üye
 
blAcksmith Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Mesajlar: 3,412
Teşekkür Etme: 278
Thanked 713 Times in 478 Posts
Üye No: 8785
İtibar Gücü: 2461
Rep Puanı : 36043
Rep Derecesi : blAcksmith has a reputation beyond reputeblAcksmith has a reputation beyond reputeblAcksmith has a reputation beyond reputeblAcksmith has a reputation beyond reputeblAcksmith has a reputation beyond reputeblAcksmith has a reputation beyond reputeblAcksmith has a reputation beyond reputeblAcksmith has a reputation beyond reputeblAcksmith has a reputation beyond reputeblAcksmith has a reputation beyond reputeblAcksmith has a reputation beyond repute
Cinsiyet :
Varsayılan

ingilizler kadın olarak değil genelde insan olarak çok soğuk ve vurdumduymazlardır.fakat fransızlar değil genelde akdeniz insanında bir sıcaklık vardır.bence aşkı en iyi yaşayan türkler ve fransızlar.ama aşkına en sadık derlerse kesinlikle türkler derim...
__________________
Beşiktaşlı olmak Gözyaşı Değildir akıp Gitsin,
Bir Mevsim Değildir Zamanı Gelince Bitsin,
Bir Heves Değildir Gelip Geçsin ve
"BEŞİKTAŞ" Ömür Değil Ölünce Bitsin..


BeşiktAşımız ile ilgili son haberler




Moderator başvurusu için tıklayın
blAcksmith çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
CevaplaCevapla


Konuyu Görüntüleyen Aktif Kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 misafir)
 

Yayınlama Kuralları
Yeni konu açamazsınız
Cevap gönderemezsiniz
Eklenti ekleyemezsiniz
Mesajlarınızı düzenleyemezsiniz

Kodlama is Açık
Smilies are Açık
[IMG] code is Açık
HTML code is Kapalı


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
sanatın ta kendisi (pasta sanatı) GhencThurk Eskiler (Arşiv) 2 10-12-2008 01:12 PM
Aşkın Ölümü Hep Yavaştır GhencThurk Eskiler (Arşiv) 0 03-18-2008 05:09 PM
Ölümü çekiyor canım ölümü GooD aNd EvıL Eskiler (Arşiv) 0 02-13-2008 01:07 PM
SerÇe'nİn ÖlÜmÜ CaKaLBoT Eskiler (Arşiv) 0 10-30-2006 07:46 PM
Video sanatın kurucusu öldü Misyoner Eskiler (Arşiv) 3 02-12-2006 12:02 AM

Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 02:37 AM

Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11   Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.