www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee  

Geri Git   www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee > Forum > Eskiler (Arşiv)

Eskiler (Arşiv) Eski konular

CevaplaCevapla
 
Konu Araçları Görünüm Modları
Old 04-20-2007, 09:36 AM   #1
KaPGaN
Daimi Üye
 
KaPGaN Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Mar 2007
Konum: Uşak-Bozüyük
Yaş: 38
Mesajlar: 467
Teşekkür Etme: 14
Thanked 39 Times in 30 Posts
Üye No: 36062
İtibar Gücü: 1453
Rep Puanı : 1960
Rep Derecesi : KaPGaN has much to be proud ofKaPGaN has much to be proud ofKaPGaN has much to be proud ofKaPGaN has much to be proud ofKaPGaN has much to be proud ofKaPGaN has much to be proud ofKaPGaN has much to be proud ofKaPGaN has much to be proud ofKaPGaN has much to be proud ofKaPGaN has much to be proud ofKaPGaN has much to be proud of
Cinsiyet : Erkek
Varsayılan Yarım Asırdır Kudüs'te Nöbet Tutan Şanlı Askerimiz!!

Osmanlı’nın Büyüklüğünü Bir Daha Görün Diye

İsrail’in yaklaşık 1 aydır dünyanın gözü önünde başlattığı saldırı hız kesmeden devam ediyor. Lübnan, Filistin kan ağlıyor. Acı üzerine acı yaşanıyor. Bize gelince… Dua ve yardım eli uzatmanın dışında bir şey yapamıyoruz.
Osmanlı’nın bölgedeki etkinliğini kaybetmesinin ardından Ortadoğu’da kan ve gözyaşı hiç eksik olmadı. Bölge, Osmanlı’nın kuşatıcılığını ve emniyetini arıyor…
Size burada anlatacağım yaşanmış gerçek bir hikaye. Devleti Aliye’nin büyüklüğünü bir kez daha görün diye.
2004 yılında Frankfurt’ta hayatını kaybeden Merhum İlhan Bardakçı’nın Kudüs’te yaşadığı bir hatıra hakikaten ilginç ve bir o kadar da ibret verici. Okurken çok etkilendim. Ve bu satırlarda sizlerle paylaşmak istedim.
‘‘Mevki Kudüs. Mekân Mescid ül Aksa, Tarih 21 Mayıs 1972 Cuma. Ben ve gazeteci arkadaşım rahmetli Said Terzioğlu, İsrail Dışişleri rehberlerinin yardımı ile bu mübarek makamı dolaşıyoruz.
Kudüs Kapalı Çarşısı’nda rüzgâr gibi dolanan entarili kahvecilerin ellerindeki askılara çarpmadan biraz yürüdünüz mü, önünüze çıkan kapı sizi Mescid ül Aksa’nın önüne kavuşturur. Mirac mucizesinin soluklanıldığı ilk Kıble’mize yani... Hemen oracıkta, ilk avlu vardır ki, hâlâ bizim lâkabımızla anılır. “12 bin şamdanlı avlu” derler oraya. Yavuz Selim 30 Aralık 1517 Salı günü Kudüs’ü devlete katmıştır da, ortalık kararmıştır. Yatsı namazını o avluda kılar. Kendisi ve bütün ordu beraber. Şamdanları yakarlar. Tam 12 bin şamdan... O isim oradan kalmadır. Sekiz on basamaklı geniş merdiveni adımladınız mı, o mukaddes Mescid’in bağdaş kurduğu ikinci avluya ulaşırsınız.
Onu o merdivenin başında gördüm. İki metreye yakın bir boy... İskeletleşmiş vücudu üzerinde bir garip giysi... Palto?.. Hayır, kaput, pardösü veya kaftan?.. Değil. Öyle bir şey, işte.
Başındaki kalpak mı, takke mi, fes mi? Hiçbsirisi değil. Oraya dimdik, dikilmiş. Yüzüne baktım da, ürktüm. Hasadı yeni kaldırılmış kıraç toprak gibi. Yüz binlerce çizgi, kırışık ve kavruk bir deri kalıntısı.
Yanımda İsrail Dışişleri Bakanlığı Daire Başkanı Yusuf var. Bizim eski vatandaşımız. İstanbullu. “Kim bu adam?” dedim.
Lâkaydi ile omuz silkti. “Bilmem.” diye cevap verdi. “Bir meczup işte. Ben bildim bileli, yıllardır burada dururmuş. Çakılı gibi, hâlâ duruyor ya... Kimseye bir şey sormaz. Kimseye bakmaz, kimseyi görmez.”
Kan mı çekti nedir?
Nasıl, neden, niçin hâlâ bilmiyorum. Yanına vardım. Türkçe “Selâmünaleyküm baba.” dedim.
Torbalanmış göz kapaklarının ardında sütrelenmiş gibi jiletle çizilmişçesine donuk gözlerini araladı. Yüzü gerildi. Bana, bizim o canım Anadolu Türkçemizle cevap verdi:
- Aleykümüsselâm oğul...
Donakaldım. Ellerine sarıldım, öptüm öptüm...
- Kimsin sen, baba? dedim.
Anlattı ki, ben de size anlatacağım.
Ama evvelâ biliniz. O canım Devlet (Osmanlı) çökerken, biz Kudüs’ü 401 yıl 3 ay 6 günlük bir hakimiyetten sonra bırakırız. Günlerden 9 Aralık 1917 Pazar günüdür. Tutmaya imkân yok. Ordu bozulmuş, çekiliyor, Devlet, zevalin kapısında. İngiliz girinceye kadar geçen zaman içinde yağmalanmasın diye oraya bir artçı bölük bırakırız. Âdet odur ki kenti zapteden galip, asayiş görevi yapan yenik ordu askerlerine esir muamelesi yapmaz.
Anlattı, dedim ya. Gerisini tamamlayayım.
- Ben, dedi, Kudüs’ü kaybettiğimiz gün buraya bırakılan artçı bölüğünden...
Sustu. Sonra, elindeki silahın namlusuna sürdüğü fişekleri ateşler gibi zımbaladı:
- Ben, o gün buraya bırakılmış 20. Kolordu, 36. Tabur, 8. Bölük, 11. Ağır Makineli Tüfek Takım Komutanı Onbaşı Hasan’ım...
Yarabbi. Baktım, bir minare şerefesi gibi gergin omuzları üzerindeki başı, öpülesi sancak gibiydi...
Ellerine bir kerre daha uzandım. Gürler gibi mırıldandı:
- Sana, bir emanetim var oğul. Nice yıldır saklarım. Emaneti yerine teslim eden mi?
- Elbette, dedim, buyur hele...
Konuştu:
- Memlekete avdetinde (dönüşünde) yolun Tokat Sancağı’na düşerse... Git, burayı bana emanet eden kumandanım Kolağası (Önyüzbaşı) Musa Efendi’yi bul. Ellerinden benim için bus et (öp). Ona de ki...
Sonra, kumandanı olduğu takımın makinelisi gibi gürledi:
- O’na de ki, gönül komasın. Ona de ki, “11. Makineli Takım Komutanı Iğdırlı Onbaşı Hasan, o günden bu yana, bıraktığın yerde nöbetinin başındadır. Tekmilim tamamdır kumandanım. dedi” dersin...
Öleyazdım.
Sonra yine dineldi. Taş kesildi. Bir kez daha baktım. Kapalı gözleri ardından, dört bin yıllık Peygamber Ocağı ordumuzun serhat nöbetçisi gibiydi. Ufukları gözlüyordu. Nöbetinin başında idi. Tam 55 yıl kendisini unutuşumuzdaki nadanlığımıza rağmen devletine küsmemişti.’’
__________________
Yeniden Doğuş
KaPGaN çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
CevaplaCevapla


Konuyu Görüntüleyen Aktif Kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 misafir)
 

Yayınlama Kuralları
Yeni konu açamazsınız
Cevap gönderemezsiniz
Eklenti ekleyemezsiniz
Mesajlarınızı düzenleyemezsiniz

Kodlama is Açık
Smilies are Açık
[IMG] code is Açık
HTML code is Kapalı


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Bir Asırdır Ağlar Şairler GooD aNd EvıL Eskiler (Arşiv) 0 01-16-2008 06:16 PM
Nöbet vakti! catlax7 Eskiler (Arşiv) 0 09-23-2007 11:19 AM
Bir Asırdır Ağlar Şairler вσυя∂¢αη Eskiler (Arşiv) 0 08-19-2007 07:18 PM
Acil yarım arkadaşlar lütfen yarım edin! wetgam Eskiler (Arşiv) 4 07-15-2007 11:28 PM
Nöbet tutan eri Kanas'la vurdular bluekeys™ Eskiler (Arşiv) 0 07-02-2006 06:34 AM

Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 08:37 PM

Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11   Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.