www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee  

Geri Git   www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee > Forum > Eskiler (Arşiv)

Eskiler (Arşiv) Eski konular

CevaplaCevapla
 
Konu Araçları Görünüm Modları
Old 07-17-2007, 11:27 PM   #1
Seager
Forum Müdavimi
 
Seager Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Jun 2007
Yaş: 40
Mesajlar: 2,424
Teşekkür Etme: 11
Thanked 4 Times in 4 Posts
Üye No: 43347
İtibar Gücü: 1854
Rep Puanı : 5050
Rep Derecesi : Seager has a reputation beyond reputeSeager has a reputation beyond reputeSeager has a reputation beyond reputeSeager has a reputation beyond reputeSeager has a reputation beyond reputeSeager has a reputation beyond reputeSeager has a reputation beyond reputeSeager has a reputation beyond reputeSeager has a reputation beyond reputeSeager has a reputation beyond reputeSeager has a reputation beyond repute
Cinsiyet : Erkek
Varsayılan IV Murat dönemine ait gelenekçi bir ıslahat teklifi

Osmanli devletinin klasik kurumlarinin nicin ve nasil degistigi meselesi uzun zamandir Osmanli tarihi arastirmalarinin ilgi cekici bir yanini teskil eder. Bu arastirmalarin gelismesine paralel olarak, burada derinligine tartisacagimiz cesitli faktorlerin tesiriyle, soz konusu degisimin mahiyeti hakkindaki anlayisinda degistigi gozleniyor. Kisaca belirtmek gerekirse, 1970 li yillara kadar 16.asrin ikinci yarisinda basladigi varsayilan bir "Osmanli Cozulmesi" nden bahseden tarihciler gidarek bu donemi ifade etmek uzere buhran, donusum degisim tabirlerini kullanmaktadirlar. (1)

Osmanli devlet ve toplum yapisinin 16.yy'in ikinci yarisindan baslayarak "klasik" duzenden farkli olarak bir yone evrildigi tespiti ,esas itibariyle, bizzat donemin Osmanli aydinlari tarafindanyapilmistr. Burada "klasik duzen" tabirinin kullanisi ,Osmanli sosyopolitik duzenin 16.yyn ikinci yarisina kadar ¦quot;duragan¦quot;bir mahiyet arzettigi dusuncesini akla getirebilir. Aralarinda S. Fraqhi, H. Islamoglu-Inan ve R. Abou-el Hajj'in da bulundugu bazi tarihciler Osmanli "klasik" duzenin duragan oldugu yonundeki bu zihni anlayisi hakli olarak tenkit etmislerdir. Mamafih, bizim kastetdigimiz husus timar sisteminin etkinlikle uygulandigi 15 ve 16.yy.lar Osmanli nizaminin duraginligi degil, belli bir yonde gelismesidir.16.yy. sonlarinda vuku bulan gelismeler bu yonde ayrilmayi ifade ettigi icin yeni bir olguyla karsilasiyoruz. Osmanli devlet adamlari ve ulemasi ,ozellikle 16.yy'in son ceyreginden itibaren kendi devlet ve toplum duzenlerinin bir bozulmaya yuz tuttugunun, onlarin ifadesiyle "nizam-i aleme ihtilal ve reaya ve berayaya infial "geldiginin farkindaydilar. Onlar karsilastiklari bu gelismeyi daire-i adliye ve ererkan-i erbaa gibi ilkelere dayanan Osmsnli devlet ve toplum anlayisi cercevesinde izaha calistilar. Kisaca ifade etmek gerekirse, kokleri Hind-Iran geleneklerine kadar uzanan, musluman dusunurler tarafindan Islamin ilkeleriyle meccedilen nasihat name ve siyaset name turunden eserlerden (2) tevarus edilen bu dusturlara gore:

Hukumdarin (ve devletin)guclu olmasi icin para ve mala ,para ve mali elde edebilmek icin reayanln zenginligine (rahat olmasina) ihtiyac vardir. Bu ise ancak adeletle mumkundur. (3)

Basinda hukumdarin bulundugu sosyal yapi dort ana unsurdan ,yani askeriler (yoneticiler ve ordu mensublari), ulema, esnaf, zenaatkarlar ve reayadan olusur; toplum nizaminin veya nizam-i alemin devami bunlarin her birinin kendi yerinde almasi ve bu guruplar arasinda gayri mesru gecislerin vuku bulmasina baglidir.

Bu geleneksel ve gelenekci anlayisi benimseyen Osmanli aydinlari devletin "gitgide kotulesen" durumunu duzeltmeye matuf tedbirleri devletin basindakilere bildirmek uzere ana fikri kanun,i kadimi yani onceki padisahlar tarafindan vaz edilmis kanun ve kaideleri ihya etmek olan bazi layihalar ve risaleler kaleme aldilar. Bazen bizzat bu yonetiler bu raporlari kaleme aldilar. (4) Bunlari siyasetnamelerden ayiran en onemli husus siyasetnamelerden daha ziyade teorik bir mahiyet tasimalerina karsilik bunlarin pratige donuk islahat teklifleri olmasidir.

Buyazinin konusunu teskil eden "Kanunnamei Sultanili Aziz Efendi" iste bu turun orneklerinden birisidir. Eserin Bati Berlin Devlet Kutuphanesinde bulunan tek nushasi, bu alandaki calismalariyla taninan Rhouds Murphey tarafindan transkripsiyonu ve ingilizce tercumesi yapilarak yayinlanmistir. (5) Murphey in bu tenkitli ve izahli nesri gercekten ovguye layiktir.

Aziz Efendinin kimligi hakkinda pek bir bilgimiz yok. Kalemiyeye mensub oldugunu belki de divan katipligi yaptigini gosteren isaretler var(risalesindeki ferman modelleri). Yine onun, eserini yazdigi donemde IV.Murad'in musahibi olduguda anlasilmaktadir. Murphey'in belirttigi gibi, yazarin sozunu sakinmadan hukumet ve toplumun butun yonlerini tenkidi bir sekilde degerlendirmesi bu eserin (ve benzerlerinin)sadece okunmak icin degil, yapilacak islahat rehberi olarak hazirlandiklarini gosterir ki ,boylece bizde Osmanli devlet politikalarini olusturan mesele ve dusunceleri ogrenmis oluruz.

Eser Murphey'in tespit ettigi uzere, dort ana kisim ve sonuctan olusur. Birinci bolumde vezirlerle ilgili eski kanunlar, ikinci bolumde ulefali kapi kullarinin durumu ve gerekli islahat, ucuncu bolumde Ekrad(Kurd)beylerininguclu devirleri ve bu devirde yaptiklari hizmetler, sonraki zayifliklari ve bunu duzeltmelerinin careleri, dorduncu bolumde sahte seyyidlerin artyisi bunu onlemenin yolleri ve sonuctada bahsedilen konularda yapilacak islahatin faydalari anlatilir. Son olarak da sir saklamanin devlet islerindeki ehemmiyetini vurguluyan bir kisim yer alir.

Eserin girisinde Aziz efendi padisaha hitap ediyor. Donemin siyasi anlayisini oldugu kadar, Osmanli duzeninde padisahin merkezi yerini anlamak bakimindan da onemli olan bu kisimda yazar su gorusu ileri surer: Eger Allah bir ulke halkina merhametle bakarsa oranin hukumdarinin kalbini isikla doldurur; bunun sonucunda da o padisah ulkesindeki yoneticilere ve halka adaletli davranir ve boylece o ulke mamur olur, dusmanlara daima ustunluk saglar. Eger Allah o ulkeye ofkeli bir gozle bakarsa zulum ve baskidan o ulke halki perisan olur. Bu sekilde, bir toplumun kaderinde Ilahi iradenin rolu vurgulanmaktadir. Burada zimmen, tanrinin bir ulke halkina mer hamet yada ofke nazariyla bakmasinin altinda, o ulke yoneticilerinin ve halkinin tanriya karsi tutumlarinin yattigi kabul edilmis olmalidir.

Devrin padisahinin ,yani,IV.Murad'in, yoneticileri yakindan takip ettegi ve halkin himayesi ile ilgilendini belirten Aziz Efendi;ulkenin ihyasindan umitlidir. Bunun icin yazarin ilk degindigi husus, kahramanca savaslar sonunda elde edilen timar ve zeametlerin altmis yildir ducar oldugu kesmekesten kurtulmamalaridir. Bu noktada Aziz Efendi kendisinden once veya ayni donemde yazan risalecilerle ayni gorustedir: Mahlul yani sahibsiz kalmis timar ve zeametler ekabir sepetine girmis; yani hak sahibine dagitilacak yerde bunlarin gelirleri usulsuz bir sekilde adamlarina tahsis edilmistir. (6) Aziz Efendi, yeni padisahin bu hususu duzelttigini ve timarlarin hak sahiblerine dagitildiginibelirtir.

Eserin ilk kisminda vezirlerle ilgili kanun'ikadim uzerinde duruluyor. Padisahin cennetlik ve buyuk ecdadi zamaninda dort vezirin gorevlendirildigi; bunlarin haslarinin belirli ve icmal defterlerinde kayitli oldugu; vezirlerin has gelirlerini toplayan voyvodalari gorevlendirdikleri (ber-vech-i emanet) (7) ve nihayet voyvadalarin reayaya adaletle davrandiklari icin vezirlerin mallarina haram karismadigi belirtilir. Haram karismayan bu gelirleriyle vezirler cami, mescid, medrese vb. hayir kurumlari tesis ettirmisler;ayrica veziriazam bini askin, diger vezirlerin her biri de bes alti yuz kisilikp kapi halkina sahiptirler ki, bu durumda kimse fitne cikaramiyordu.

Ne varki III. Murad zamanindan beri vezir sayisinin kanunda belirtilen sayiyi astigi defterde muayyen haslari olmayan bu vezirlere havass-i humayun padisah haslarindan gelir tahsis edildigi, vezirlerin de bu gelirleri iltizam yoluyla kapi kullarina verdikleri, multezimlerinse iltizami ellerinde bulundurduklari sene icinde odedikleri kira bedelini kat kat cikarmak istemeleri yuzunden reayanin perisanligina yol actiklari vurgulanir. Bu durum fasit bir daire halini almis,padisah haslari hem ekonomik hemde askeri acidan verimsiz bir kullanima terk edilmistir. IV.Murad'in vezirlerinin islerinide yoluna koydugunu belirten Aziz Efendi: sultanin vezir sayisini azaltmasi beklenirken 8'den 11'e cikarmasini tenkid ettiler. Bu da ilgi cekici bir nokta, zira islahat teklif eden kisikerin, genelde devrin sultanini dogrudan tenkit etmekten ziyade, daha dogrusu onon gerekli islati yapmamasi durumunda kiyamet gununde sorumlu tutulacagi ikazini yapmakla beraber, daha once sultanlardan bazilarini Murad'i veya veziriazamlari elestirdiklerini biliyoruz.

Vezir sayisinin artmasi hazineden milyonlarca akcenin heba edilmesi demekti: zira bu vezirlerin varligi devlete yarar saglamazken kendilerine haslar tahsis edilmesi gerektiyinde mali yuk getiriyordu. Buna son vermek icin, her biri bes alti yuz kula sahip dort olgun vezir secilmelidir. Veziriazam mustakil olmali, yani islerine mudahale edilmemelidir (8)

Diger risalejiler gibi Aziz Efendi de kanun ve seriata aykiri temlik lerden sikayetcidir. Haketmeyen kisilere temlik edilen koylerin, bu kisilerin insa ettirdiyi cami, medrese vb. ye vakfedildiyini, masraflardan artan gelirinse evlad-i vakifa gelir tahsis edildiyini belirten yazar, boyle haksiz bir sekilde elde edilen mulklerin vakfedilmesinden sevap hasil olmayacagi kanaatindedir. Bu sekilde temlik edilen koyler geri alinmali ve bunlarin gelirleri, vakfedildikleri cami vb. kuruluslarin masrafine yetecek kismin disinde,ise yarar timar sahiplerine tevzi edilmelidir.

Miri arazinin devlet buyuklerine temlik edilmesi,onlarin da kendilerine temlik edilen koylerin gelirlerini vakfetmeleri Osmanlilarda yaygin bir uygulama olarak gorulur (9) Fatih'in bu tur vakflari ilga ettiyini, ancak tepkiler uzerine oglu II. Bayezid devrinde bunlarin onemli bir kisminin yeniden eski statulerini kazandigini biliyoruz.(10) Daha sonraki yillarda da bu tur temlikler yapilmistir.Islahat risalecileri devlet gelirlerinin boylece kemirildiyini,timar ve zeamete verilmesi gereken yerlerin mulk ve sonra da vakif yapilmasinin timarli sayisinin azalmasine yol actigini belirtirler. (11)

Bu bolumdeki sikayet konularinden biri de saraya kul cinsinden olmayan ise yaramaz kisilerin ve sehir oglanlarinin dolmasidir: bunlarin saraydan cikarilmasi ve yerlerine Arnabut ve Bosnali kul cinsinin alinmasi teklif edilir.

Kapikullarinin durumunu anlatan ikinci kisimde,diger risalelerde de sikca vurgulanan bir husus dile getirilir: yenicerilerin sayilerinin Kanun-i kadime aykiri olarak artmasi (III.Murad'in culusu zamaninde yeniceri sayisi 13.500, alti boluk alki mevcudu ise 6200 idi; mevacib olan; yani ulufeli kullarin toplam sayisi III.Murad zamaninde 36.400 iken esrin yazildigi sirada, yetmis bini yeniceri ve alti boluk mensubu olmak uzere, yuzbini asmistir). (12) Sayileri artan kapikullarinin kalitelerinin dusduyu kanaati hakimdi. Kul taifesinin "az,oz,muti ve munkad" olmasi istenilen durumdur (13); ancak 17.yuzyil sartlarinda yeniceri sayisinin azaltilmak istenmesi. Katip Celebi gibi aydinlarin da farkettigi uzere beyhude bir cebeydi (14)

Aziz Efendi ve benzerlerinin temel endisesi, devlete ek yuk getiren bu kisilerin gayrimesru yollerla kul taifesine karismasi, bunlarin arasinde raiyyet kokenliler de yer aldigindan onlarin uzerine yazili vergileri raiyyet olatak kalan kisilerin odemek zorunda kalmasidir. Iste bu, reayanin perisan olmasina sebebiyet vermektedir. Yazar, bu isin nasil duzeltileceyini ve bu konuda ilgililere gonderilmesi gerektiyini dusunduyu emirleri ayrintili bir sekilde sultana bildiriyor (ss.30-33)

Eserin en ilginc kismi, onu simdiye kadar yayinlanan diger risalelerden belirgin bir sekilde ayiran "umera-i ekrad" yani Osmanli doneminde Dogu ve Guneydogu Anadoludaki bazi yerlerde yonetim hakkini irsi bir bicimde ellerinde bulunduran Kurt beylerine dair bolumdur. "Umera-i ekradin kuvvetve kudretleri (ve)zamaninda vuku a gelen hizmetlri beyanindedir" baslikli kisimde Diyarbekir,Van ve Musul eyaletlerinr tabi Kurt beylerinin durumu islah edilmesi gereken en muhim isler arasinde mutalaa edilir. Sunni mezhebine mensup bu beylerin, zamaninda "Kizilbas" yani Iran sahine karsi yapilansavaslarda gosterdikleri yararliklardan ovguyle soz eden Aziz Efendi, bu hizmetlere mukabil Yavuz Sultan Selimin bunlardan vergi istenmeden ocak ve yurtlarini kendilerine, nesilden nesile gecmek uzere, "maktu'ul-kadem ve mefruzu'l-kalem" olarak, yani buralarin tahrire tabi olmamasi ve buranin ic islerine devlet gorevlilerinin karismamasi esas alinarak tevcih ettiyini belirtir (15)

Ancak, seferler Macaristan tarafina dondukden sonra (burada, 1590'da sona eren Iran seferlerinden sonra, 1593'de baslayip 1606 Zitvatoruk anlasmasiyle sona eren Osmanli-Habsburg Savaslari kastediliyor)Dogo ve Guneydogu Anadoludaki beylerbeyileri Kurt beylerinin islerine karissmaya baslamislar, istediklerinin azl ve nasb etmislerdir.Bunun sonucunda bu beylerin yanlarinda besledikleri adam sayisi azalmis ve safarlarde yararlik gosteremez olmuslardir.

Ekrad beylerinin "tahsisi" ile ilgili olarak Diyarbekir Beylerbeyisine gonderilmesi gerekli fermanin taslagini eserine derc eden yazar burada sultanin agzindan ozetle sunlari belirtiyor:

Buyuk ecdadim devrinden beri saltanata ve devlete turlu hizmetler yapmis olan sadik Kurt beylerinin korunmasi arzumdur.Bundan sonra bu beylerden biri oldugunde yerine gececek ogul veya kardesleri bizzat sarayima gelecek ve hukumetleri (yani beylikleri) tarafimdan tevcih olunacakdir. Sakin ola ki Kurt beylerinin icislerine karisma, yeniceri ve sipahilerin karismesine da izin verme (s.37).

Yazar bundan baska sultanin Kurt beylerine gondermesi gereken fermani anlatiyor. Diyarbekir beylerbeyisine gonderilmesi mutasavver fermandaki hususlarin onlara hitaben yazilan fermanda teyid edildiyini goruyoruz.Yukarida da belirttiyimiz gibi bu risaleyi benzerlerinden ayiran ozellik Ekrad beyleriyle ilgili kismidir. Murphey bunda, 1624 yilinda Bagdadin Safevilerin eline dusmesinin muessir oldugu kanaatindedir. (Giris, s.viii). Gercekden de eserin yazildigi yildan bir kac yil once Bagdadi geri almak amaciyle duzenlenen bir seferin basarisizlikla sonuclandigine isaret ediliyor (s.36) Dolayisiyle yazarin, 16.yuzyil boyunca Osmanlilarin Safevilere karsi savaslarinde rol oynayan Ekrad beylerinin durumunun duzeltilmesi ve klasik istimalet siyasetinin ihyasinin talep etmesi objektif bazi sartlara dayanmaktadir.

Eserin diger bir ilgilc kismi sahte seyyidler (muteseyyidler) hakkindadir. Diger risalelerden yalnizca Hirzu'l-muluk'de seyyid ve seriflerin durumu ayrintili bir sekilde islenmisdir.Bununla beraber,Aziz Efendi'nin eseri muteseyyidler uzerindeki vurgusuyla Hirzu'l-muluk'dan ayrilir. Hirzu'l-muluk da once peygamber torunu olan seyyid ve seriflere iyi davranilmasi gereyi uzun uzun anlatilir,daha sonra sahte seyyidlerle ilgili meseleler ele alinir. (16) Oysa ki Aziz Efendi, hemen hemen yalnizca muteseyyidler uzerinde durur. Ona gore hazine gelirlerinin azalmasinin bir sebebi de aslen raiyyet olup vergi yukumlulugunden kurtulmak amaciyla seyyidlik iddiasinda bulunan ve bir sekilde-yani rusvetle-kendini seyyid yazdiranlarin sayisinin inanilmaz bir sekilde artmasidir. Yazar bu konuda ilgi cekici bir misal zikreder. Zamaninda (muhtemelen 16.asir sonlarinda) ilyazicisi tarafindan tahrir edilen Nigbolu sancagi'nin Sumnu kazasina bagli Topuzlar Koyunde 172 raiyyette karsilik hic bir seyyid yazilmamisken, eserin yazildigi devirde bu 172 raiyyetin cocuklarinin ellerinde seyyidlik hucceti bulunmakdadir. Bu durumu duzeltmek icin durust, adil ve rusvet yemeyen bir gorevli gonderilmelidir. Bu takdirde Rumeli'nde sadece 200 kadar seyyid cikar (halbuki o sirada akrabalariyla birlikte 30-40 bin kadardirler).

Muteakip kisimda Aziz Efendi timar ve zeamatlerin islahi hakkinda Rumeli ve Anadolu beylerbeyilerine yazilacak fermanlari ele aliyor. Yoklama zamaninda sepet timar ve zeametlerinin atadan ve dededen (kadimi) ocak oglu olanlara ve ulufeli kul taifesinden uygun olanlara verilmesi gerektigine dikkat cekiliyor.

Eserin "sonuc" kisminda ise bahsedilen dort ana konudaki,yani vezir sayisinin azaltilmasi, ulufeli kul taifesinin islahi, Kurt Beylerinin durumunun duzeltilmesi ve muteseyyidlerin ortaya cikarilmasi hakkindaki islahatin faydalari ozetle belirtiliyor.

Sonuc

Aziz Efendi'nin eserine yakindan bakildiginda birbiriyle baglantili iki temel endisenin varligini tespit etmek mumkun:Hazine gelirlerinin erozyona ugramasinin onune gecilmesi ve ordunu eski kudretinin kazanmasi.Tabiatiyla bu iki unsur da "din u devlet" in eski ihtisamina kavusmasinin on sartlariydi.

Son yillarda,islahat layihasi yazarlarinin Osmanli devlet ve toplum yapisinin yozlasmasine dair fikirlerinin tenkidi bir bakis acisiyla ele alinmasi ve onlarin yansittigi "cozulme-curune-cokus" imajinin duzeltilmeye muhtac oldugu hususu bilhassa vurgulanmaktadir(17) Bu yaklasime gore, islahat projelerinde ileri surulen fikirlerin tarihi baglamina konulmasi, varligi iddia edilen olay ve olgularin tarihen sabit olup olmadiginin arastirilmasidir (18) Mesela, onlarin zamaninda tam bir anlasma saglanmamakla beraber-varligindan emin olduklari Osmanli altin cagi ve bu cagda var oldugunu ileri surdukleri duzenin gercekte kafalarindeki ideal duzenin gecmise yansitilmis halinden baska bir sey olmadigi savunulmusdur (19) Gercekten de layihalarda cizilen statik,siniflararasi gecislere yani sosyal hareketlilige kapali toplum modeli,sadece teoride var olmusdur; gorunurdeki bazi kanuni kisitlamalara ragmen,mesela raiyyet ogullarinin medrese egitim yoluyla ulema, savaslarda gosterdikleri yararliklar sonucu timarli sipahi zumrelerine katilmalari kanun-i kadim'in siki sikiya uygulandigi varsayilan donemde de mumkundu.

Bu durumda 16.asrin sonlarindaki degisimin niteligi hakkinda islahat risalecilarinin goruslerinin anlami nedir? sorusu akla gelebilir. Bu soruya cevaben sunlari soyleyebiliriz: Bu islahat projeleri sayesinde bizzat Osmanli yonetiji tabakasinin, ya da bu tabaka icindeki bazi gruplarin karsilastiklari durum hakkindaki degerlendirmelerini ogrenmekteyiz. Tarihi gercekligin bazan carpitildigi muhakkak; ama yine de Osmanli merkezi yonetimini ilgilendiren temel meselelerin neler oldugunu anlamamiz mumkun.

Yukaride Aziz Efendinin eserinin ana temasinin hazine gelirlerini arttirmak (ki vezir sayisinin azaltilmasi, muteseyyidlerin ortaya cikarilmasi ekabir sepetindeki timarlarin ulufeli kullara tevcihi bu baglamda ele alinabilir) ve orduyu eski kudretine kavusturmak (yeniceri ve timarlarin islahi, Kurt beylerinin eski statulerine kavusturulmasi ve bu cercevede degerlendirilebilir) oldugunu belirtmistik. Bu hususlar bize Mehmet Gencin Osmanli iktisadi dusuncesinin temel ilkelerine dair fikirlerini hatirlatmaktadir. M. Gence gore uc temel ilke soz konusudur: iase provizyonu, yani sarayin, Istanbulun ve ulkenin ihtiyaclarinin karsilanmai), gelenekcilik (varolan dengeleri muhafaza ve ne getirecegi bilinmedigi icin degisimi engellemek) ve fiskalizm (hazine gelirlerini mumkun mertebe arttirmak ve ulastigi seviyyenin altina dusmesini onlemege calismak). Butun bunlarin temelelinde de uretim faktorleri uzerinde Devlet konturulunu saglamak fikri yatmaktadir (20)

Yine, ozelde Aziz Efendinin eserine, genelde de islahat projelerine donersek, Gencin fiskalizm olarak belirledigi ilkenin agirligi hemen goze carpacaktir.Ayrica,hemen butun layihalari da-bazi bakimlardan Kitabu Mesahili-Muslimin ve Menafi'i'l-Mu'minin mustesna-gelenekci bir nitelik tasirlar; yani kanun-i kadimin ihyasini savunurlar. Degisimin varligini teslim etmekle beraber temelde her turlu deyisime supheyle bakarlar. 17.asrin ortalarinda yazan Katip Celebi ise Ibn Haldun'dan mulhem fikirleriyle degisimin mukedder oldugu inancindadir. Organik bir toplum modeli(dogum-gelisme-olum)ne dayanan bu fikirlerin Osmanli Devletinin yasadigi degisimi aciklamak bakimindan yaniltici bir mahiyet arzettigi belirtilmelidir.

Sonuc olarak,islahat layihalarinin tenkidi bir sekilde ele alinmalari gorusune istirak etmekle beraber bunlarin incelenmesinin 17.asir Osmanli tarihinin anlasilmasina onemli katkilar saglayacagina ve en onemlisi de Turkiye'deki islahatcilik geleneyinin tarihi temellerini aydinlatacagina inaniyoruz. Tanzimat'a tekaddum eden Nizam-i Cedid reformlari oncesinde hazirlanan layihalarin onemli bir kisminin gelenekci islahati savunmasi Oamanli fikir tarihindeki bu devamliligin bir gostergesi olarak alinabibilir. Ancak, yeni devirde kanun-i kadimin ihyasi cabalari, yerini yavas yavas nizami cedidin tesisine (yonelik islahatlara) terkedecektir...
__________________
Komik Fıkralar

K.İ.T.S.

CAKAL.NET



Seager çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
CevaplaCevapla


Konuyu Görüntüleyen Aktif Kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 misafir)
 

Yayınlama Kuralları
Yeni konu açamazsınız
Cevap gönderemezsiniz
Eklenti ekleyemezsiniz
Mesajlarınızı düzenleyemezsiniz

Kodlama is Açık
Smilies are Açık
[IMG] code is Açık
HTML code is Kapalı


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
ismail yk mı murat boz mu? Kéan aRs Eskiler (Arşiv) 0 02-07-2008 10:51 PM
Menopoz dönemine özel egzersizler WrAtBoY Eskiler (Arşiv) 0 02-01-2008 06:42 PM
Dönemine göre sigara tüttürdük 06.01.08 F@sTaLaFisT@ Eskiler (Arşiv) 0 01-06-2008 04:39 PM
İsrail'de Hz. İsa dönemine ait tünel F@sTaLaFisT@ Eskiler (Arşiv) 0 10-07-2007 11:31 AM
murat 131 (+18) yakamoz4444 Adult eski arşiv 1 12-17-2006 08:32 PM

Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 12:06 AM

Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11   Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.