![]() |
![]() |
#1 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57908
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Çığlıklar saplandı geceye
Derin uykulardan uyandılar Uzun yollarda tay gibi Soluk soluğaydılar Günebakan türküler söylüyorlardı Altlarında kilimler El emeği göz nuru Alın teriyle dokunmuş ilmekler Haram lokma geçmemişti boğazlarından Sofraları yerde gönülleri darda Derin uykulardan uyandılar kıl çadırlarda Toprak gebeydi Koynunda sızlayan sancısıyla yakıyordu ayakları Sonra yılan, çıyan, börtüböcek Hiç konuşmuyorlardı o sabah Güneş kan rengi doğuyordu Kızıl aleviyle boyuyordu kenti Ve ağaçlar Binlerce yaprağıyla titriyorlardı Rüzgar Kehribar peteklere bal taşır gibi İhaneti, yalanı ve bütün rezilliğini ölümün Toprakta çürüyen ten gibi Ağır ağır dağıtıyordu semaya Ve kuşlar Korkunç bir depremden kaçarcasına Sarı, kurşuni kanatlarını çırparak En derin yeşili gibi kör bir kuyunun Gökyüzünü kendi renklerine boyayarak Göçüyorlardı kuzeye... Sen uyuyordun... Rüyanda en güzelinde cennet bahçelerinin Ebedi bir huzura dalmışçasına Yanağında gülüşün Zümrüt yapraklarıyla süslenmiş saçların Ve baş ucunda meleklerin beklediği bir yatakta Çırılçıplak, saf ve el değmemiş çiçekler gibi tertemizdin... Bense gece vardiyalarında Boş bir tren istasyonunda Emekli bir şimendiferin hüznü gözlerimde Bedenimde dolaştığım şehirlerin yorgunluğu Ağır, aşınmış ve pas tutmuş yüreğimle Üzerinde yol aldığım raylara hasret Yanağıma vuran dallardan ayrı Bir başıma ve alabildiğine yorgun Gelen sabahı karşılıyordum Ayak sesleriyle aralanıyordu sabah Yanakları ıslak, Makyajı akmış bir kadın Ağlamış Belli kırık kalplerle dolu valizi Yürüyordu istasyonun soğuk yolunda Dudaklarında yalan sevişmelerin izi Gözlerinde hüzün bulutları Ve ardından koşup gelecek birini beklercesine Ya da “gitme” diyecek bir ses duymak için Sessizce atıyordu adımlarını... Geceden yıldız yağıyordu sabaha Sen uyuyordun... Ilık bir Çukurova gecesinde İki yataklı bir otel odasında Bambaşka bir kentin rüyalarına dalıyordun Bense çok uzak bir ülkede hayal ediyordum aşkı Prag’da Bir son bahar yaprağı gibi düşüyordum sevdaya Taş binaların koridorlarında uyuyordum Vitava’nın iki yakası gibiydik Sen Nove Mesto’da bir katedral Ben Stare Mesto’da üçüncü sınıf bir otel odası Ellerimi umudunla ısıtıyordum... Hiç bir köprünün kaldıramayacağı hasretler Nehirler boyunca ayırıyordu ikimizi Kendi yüreğine küsmüş şehirler gibiydim Karanlık yağmurlar altında gri duvarlara çiziyordum aşkı Adım başı bir tanıdığa rastlıyordum Ama hepsiyle küstüm Sessiz merhabaları içime gömüyordum Yüreğim yarım kalmış sevdalarla dolu Yüreğim şehir dışında kimsesizler mezarlığı Ve sen bu derde düştün düşeli Bütün dermanları bilsen bile Bulutlarda mavi bir bakışa sarılmış Ateşler içinde günün güneşin Çaren aynalarda ince bir gülüş Öylece uyuyordun... Ve ne kadar sızlıyorsa gülüşün Bir o kadar yanıyordun...
__________________
Buraya Kadarmış .. ![]() |
![]() |
![]() |
![]() ![]() |
Konuyu Görüntüleyen Aktif Kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 misafir) | |
|
|