![]() |
|
Eskiler (Arşiv) Eski konular |
![]() ![]() |
|
Konu Araçları | Görünüm Modları |
![]() |
#1 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Dec 2006
Konum: KoCaELi
Yaş: 40
Mesajlar: 34,356
Teşekkür Etme: 21 Thanked 162 Times in 97 Posts
Üye No: 23848
İtibar Gücü: 8772
Rep Puanı : 54700
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() İSLAM ÖNCESİ TÜRK EDEBİYATI
Genel Özellikler a)İslamın doğuşundan ve Türk Boylarının Müslümanlığı kabul edişlerinden önceki zamanlarda olmuştur. Eski Türk dini (Gök Tanrı dini) ile yer yer Budizm, Maniheizm gibi Asya dinlerinin inanç esaslarından etkilenmiştir. b)Yabancı etkilerden oldukça uzaktır. Üç ana dönemin, “yerlilik” ve “millilik” açısından en önde olanıdır. c)Dil Türkçe’dir. Yabancı sözcük yok gibidir. “Halk dili-seçkinlerin dili” biçiminde bir bölünme yoktur. Dönemin sonlarına doğru Göktürk ve Uygur şiveleri birbirinden ayrılmaya yüz tutmuştur. d)Genellikle sözlüdür. Yazılı eser azdır. e)Genellikle anonimdir. Pek az eserin sahibi bellidir. f)Genellikle manzumdur. Düzyazı daha az kullanılmıştır. g)Türk nazmının geleneksel biçim özellikleri, bu dönemde belirginleşmiş görünür. Hece ölçüsü, dörtlük birimi, yarım uyak ve redif kullanılmıştır. h)Şiir ve edebiyat, müzikle iç içedir. Genellikle kopuz eşliğinde uygulanır. i)Atlı göçebe hayatının izlerini taşır. j)Yiğitlik, yurt sevgisi, doğa sevgisi, ölüm, töreler ve inançlar, işlenen başlıca tema ve konuları ve temaları oluşturur. k)“Şaman, baksı, oyun, ozan, kam” adı verilen din adamları yanı zamanda şair, edebiyatçı ve müzisyendir. l)En çok rastlanan ürünler; destanlar sagular, koşuklar ve savlardır. “Destan” çok yaygın olduğundan bu döneme Destan Devri Türk Edebiyatı adı da verilir. NOT Alp Er Tunga Destanı: İran kaynaklarında adı “Afrasiyab” olarak geçen Saka Hakanı Alp Er Tunga’nın hayatı ve savaş-ları etrafında düzenlenmiş bir destandır. Şu Destanı: Saka Türklerinin Hakanı Şu’nun hayatı, Büyük İskender ile savaşması konusunda düzenlenmiş bir destandır. Oğuz Kağan Destanı: (Hun Türklerine ait.) Büyük Hun kağan’ı “Mete” olduğu sanılan Oğuz Kağan’ın hayatını, savaşlarını, ülkesini oğulları arasında pay edişini anlatır. Diğer Türk destanları üzerinde etkisi vardır. İslami dönemde de değişerek, Oğuzname adıyla devam etmiştir. (Hunlar MÖ VI. yüzyıl ile MS III. Yüzyıl arasında devlet kurdular.) Bozkurt Destanı: (Göktürklere ait.) Göktürklerin, bir savaşta yenilip yok edildikten sonra, bir dişi kurttan yeniden türediklerini anlatır. Ergenekon Destanı: (Göktürklere ait.) Düşmanlarına yenilip bir dağa (Ergenekon’a) sığınan Göktürklerin burada çoğalıp, demirden bir dağı eriterek yol açıp dışarı çıkışlarını, eski yurtlarını ele geçirişlerini anlatır. (MS VI-VII. yüzyıllar) Türeyiş Destanı: (Uygur Türklerine ait.) Uygurların türeyiş inancını işler. Göç Destanı: (Uygur Türklerine ait.) Uygurların, Tanrı’nın buyruğuyla yurtlarından göç edip bugün yaşadıkları Doğu Türkistan’a yerleşmelerini anlatır. İslâmiyetlin Kabulünden Önceki Dönemde Yazılı Edebiyat Çeşitli Türk boylarının milattan önceki dönem-lerde de yazı kullandıklarına dair bilgiler varsa da, bu yazıların örnekleri bulunamamıştır. Bilinen ilk “yazılı Türkçe metin”, Kazakistan’ın başkenti Almatı (Alma Ata) yakınlarında bulunmuş, MÖ V. ya da VI. yüzyıla ait olduğu sanılan bir mezardan çıkmış tek satırlık bir yazıttır. MS IV. ve V. yüzyıllarda Yenisey Irmağı dolaylarında Kırgız Türklerinin diktikleri “Yenisey Yazıtları’nda da benzer bir yazının kullanıldığı görülür. Bu yazının daha gelişmiş biçiminin Göktürkler tarafından, MS VIII. yüzyılda dikilmiş Göktürk Kitabelerinde (Orhun Anıtları) kullanıldığını görüyoruz. Genellikle sözlü olduğunu belirttiğimiz İslam Öncesi Türk Edebiyatı’nın yazılı dönemi, bu kitabelerle başlar. Göktürk (Orhun) Kitabeleri (MS VIII. yüzyıl) Doğu Göktürk (Kutluk Kağan’ı Bilge Kağan ve veziri Bilge Tonyukuk tarafından diktirilen bu anıtlar, Türk edebiyatının ilk yazılı metni kabul edilir. Türk buluşu olan 38 harfli Göktürk alfa-besi ile yazılmış, gelişmiş bir edebiyat dili niteliği taşıyan Göktürk Türkçesi ile yazılmış bu anıtlar Türk tarihine, Türk töre ve inançlarına, toplum ve devlet yapısına da ışık tutar. Anıtlarda benzetmeler, aliterasyonlar, deyimler ve ata-sözleri ile dikkat çeken gelişmiş bir edebiyat dili kullanılmıştır. Söylev ve anı türlerinin edebiyatımızdaki ilk örneKleri olmaları açısından da önem taşırlar. Orhun Irmağı bölgesinde Göktürkler tarafından dikilmiş pek çok yazıt bulunmakla birlikte bunlardan üçü önemlidir: Bilge Tonyukuk Anıtı: (MS 720-725) Yazarı,Göktürk Başveziri Bilge Tonyukuk’tur. Kendi adına hazırlayıp diktirdiği bu taşta II. Göktürk (Kutluk) Kağanlığı’nın kuruluşunu ve gelişmesini bir tarihçi uslubuyla anlatır. Kendi anılarını da sunar. Tür olarak tarih ve anı özellikleri taşır. Bilge Tonyukuk, bilinen ilk Türk yazarı, tarihçisi, ilk Türk anı yazarı sayılabilir. Dil yönünden sadedir. Atasözleri ile dikkati çeker. Kültekin Anıtı: (MS 732) Kutluk Kağanlığı ordularının komutanı Gültekin (Kül Tigin)in ölümünden bir yıl sonra, ağabeyi Bilge Kağan tarafından diktirilmiştir. Yazarı Yolluğ Tigin (Uluğtekin)dir. Söylev türündedir. Bilge Kağan’ın ağzından, dönemin tarih olaylarını, Kül Tigin’in seferlerini ve kahramanlıklarını da zaman belirterek anlatır. Tonyukuk anıtına göre daha sanatlı bir anlatımı vardır. Bilge Kağan Anıtı: (MS 735) Bilge Kağan’ın ölümünden sonra onun adına di-kilmiştir. Yazarı Yolluğ Tigin’dir. Konu, tür ve anlatım yönünden Kül Tigin anıtının tekrarı gibidir. NOT 13. yüzyıldan beri, Orhun Irmağı bölgesinde birtakım yazılı taşlar bulunduğu bilinmekle birlikte, bilim dünyası bu anıtları 18. Yüzyıldan itibaren tanımaya başlamıştır. 1893’te Dani-markalı Thomsen, anıtlardaki yazıyı çözmüş, Alman bilgini Radloff, çevirisini yaparak metinleri dünyaya tanıtmıştır 8. yüzyıldan itibaren İslamiyet, Türk boyları arasında yayılmaya başlamış, 10. yüzyılda Türklerin büyük çoğunluğu bu dini kabul etmiştir. Bu inanç ve kültür değişimi, edebiyatı da etkilemişti 11. yüzyıldan itibaren İslâmlık etkisinde ilk büyük eserler verilmeye başlanmıştır. 19. yüzyılda Batılılaşma hareketinin, edebiyatı da etkileyecek boyuta ulaşmasına kadar ki bu dönem “İslam Etkisindeki Türk Edebiyatı Dönemi” olarak bilinir. Genel Özellikler a)İslam inançlarıyla, Müslüman Araplar ve İranlıların oluşturduğu ortak kültür ve ede-biyatın etkisindedir. b)Dilde gittikçe yoğunlaşan bir Arapça-Farsça etkisi görülür. Bu dillerden alınmış kavram, sözcük ve tamlamalar kullanıldığı gibi, tamamen Arapça ve Farsça ile yazılmış eserler de vardır. c)Genellikle yazılıdır. Sözlü edebiyat da İsla-mi etkiler altında,halk arasında yaşamış ve gelişmiştir. d)Yazılı eserlerin sahipleri bellidir. Anonim ürün yok denebilecek kadar azdır. e)Düzyazı da yaygınlaşmış olmakla birlikte, nazım türlerinin ağırlığı devam eder. f)Nazımda; aruz ölçüsü, Arap ve İran edebi-yatlarından girmiş nazım tür ve biçimleri, tam ve zengin uyak ön plana çıkmıştır. “Beyit”, en çok kullanılan birimdir. Halk arasında dörtlük birimi ve hece ölçüsü kullanılmaya devam edilmiştir. g)Müzik eşliği hayli zayıflamıştır. h)Şiirde daha çok bireysel duygular işlen-mekle birlikte düzyazıda toplumsal konu-lara yönelme de görülür. i)“Aşk” teması ön plana geçer. ”Kahramanlık” teması az işlenir. Dini konular da hem şiirde hem de düzyazıda önemli ölçüde yer alır. Tabiat teması araç olarak kullanılır. j)Halk tabakalarıyla seçkinlerin dilleri, şiir ve edebiyat anlayışları farklıdır. Türkçede çeşitli bölge farklılıkları ortaya çıkar. Bölgeler, uzak yurtlar arasında farklı gelişmeler yaşanır. Halkın edebiyatı ile seçkinlerin edebiyatı ayrımı kendini gösterir. KUTADGU BİLİG İslami Dönem‘in bilinen ilk eseridir. Yusuf Has Hacip tarafından 1069-1070 yıllarında yazıl-mış, Karahanlı Hükümdarı Tabgaç Buğra Karahan’a sunulmuştur. Hakaniye (Doğu) Türk-çesiyle yazılmıştır. Dili sadedir. Türkçe olmayan sözcük sayısı azdır. Aruz ölçüsüyle ve beyit nazım birimiyleyazılmıştır. İçerisinde dörtlüklerde vardır. Mesnevi nazım biçimindedir. Alegorik (simgesel-sembolik) bir kurguyla oluşturul-muştur. Kişilere ve topluma ahlak öğütleri verir. Yazarın asıl amacı devlet ve toplum yönetiminin nasıl olması gerektiğini anlatmaktır. (Adının Türkçe anlamı: Saadet-Kut-Veren-Bilgi) Tür yönünden bir siyasetname örneği sayılır. Türk kültürünün ana kitaplarındandır. DİVÂN Ü LUGATİ’T-TÜRK Türkçenin bilinen ilk sözlüğüdür. 1072-1074 yılları arasında Kaşkarlı Mahmut tarafından yazılmış ve Bağdat’ta Abbası Halifesine sunul-muştur. Araplara Türkçeyi öğretmek amacıyla yazıldığından, açıklamaları Arapçadır. Ancak Türkçenin söz varlığını göstermesi dolayısıyla edebiyatımız açısından da önemlidir. Koşuk, sagu, sav, bilmece gibi folklor-edebiyat ürün-lerinden örnekler içerir. Türk yurtları, Türk tarihi ve toplum yapısı hakkında bilgiler verir. Hatta kitaba bir “Türk yurtları haritası” eklenmiştir. Bu özellikleriyle ansiklopedik sözlük sayılabilir. Türk dili ve kültürü açısından olduğu kadar “grammer (dilbilgisi) yöntemleri” yönünden de önemlidir. “Türk kültürü ve uygarlığının temel kitabı” olarak nitelenebilir. Atabetü’l Hakayık XII. yüzyılda Edip Ahmet tarafından yazılıp bir Türk beyine sunulmuştur, öğretici nitelikte bir eserdir. Dini, ahlaki öğütler verir. Dilinde yaban-cı (Arapça-Farsça) sözcük Kutadgu Bilig’e göre daha fazladır. Asıl metin; (aaxa düzeninde) 101 dörtlükten oluşur. Başta gazel biçiminde, birbirine bağlı birkaç şiir daha vardır. Tamamı aruz ölçüsüyle ve Doğu (Hakaniye) Türkçe’siyle yazılmıştır. Divan-ı Hikmet: 12. yüzyılda Türk tasavvufununkurucularından Hoca Ahmet Yesevi’nin “Hikmet” adını ver-diği tasavvuf şiirlerinden oluşur. Hikmetler, ila-hilere de kaynaklık eden, ilk Türkçe tasavvuf şiirleridir. 12’li (bazıları 7’li) hece kalıbıyla yazılmışlardır. İlahi aşkı ve tasavvufun diğer bazı temalarını işleyen canlı ve didaktik bir üslupla yazılmış şiirlerdir. Kitap, tasavvufun olduğu kadar 12. yüzyıl Türkçesinin de temel eserlerindendir. BAŞKA BAZI TEMEL ESERLER MUHAKEMETÜ’L-LUGATEYN 15. yüzyıl Çağatay şairi ve bilgini Ali Şir Nevai tarafından, Türkçe’nin Farsça’dan üstün bir dil olduğunu göstermek amacıyla yazılmış bir eserdir. BABURNÂME Hindistan’da bir Türk devleti kuran Babur Şah tarafından yazılmış bir tarih ve anı eseridir. Çağatay Türkçesi ile yazılmıştır. ŞECERE-İ TÜRK 17. yüzyılın Türk hükümdarlarının Ebü’l gazi Bahadır Han’ın “Türk Tarihi” konulu eseridir. Destan ve anı özellikleri de taşır. (Aynı yazarın Türkmen Boyları hakkında yazılmış Şecere-i Terakime adlı bir esri daha vardır) NOT İslam Etkisindeki Dönem de Türkçe; Doğu Türkçesi (Hakaniye Türkçesi) ve Batı Türkçesi (Oğuzca) olarak ikiye ayrılmıştır. Batı Türkçesi de zamanla Anadolu Türkçesi ve Azeri Türkçesi olarak ayrılır. Bazı dilciler. Kuzey-Batı Türkçesi (Kıpçak Türkçesi) adını taşıyan üçüncü bir kolun varlığını kabul ederler. Bu kolda Doğu Türkçesi (ve daha eskiye gidilirse Uygurca) ile ortak özellikler taşır. |
![]() |
![]() |
![]() ![]() |
Konuyu Görüntüleyen Aktif Kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 misafir) | |
|
|