![]() |
![]() |
#1 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57905
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Hava soğuk!
Hava buz gibi! Eksi yirmi, Yâda eksi yirmi beş; En uç diyarda bir memleket… Dışarıda, saat yirmi üç otuz Üzerimde uzun bir parke, Belki içinde iki üç kat giysi hatırlamıyorum Sakallar o biçim uzamış Saçlar, tarak girmeyecek şekilde karman çorman Dolaşıyorum dışarıda yabancı bir duygu gibi Cebimde desen ya beş yâda on kuruş Gerçi harcayacak yerde bulamazsın ya o vakit de… Bir yandan; Tepemden yağan karın haddi hesabı yok Bir yandan da O gece gidip de sığınacak yerim yok Ne çare ki bu geceyi böyle geçirmek zorundayım… Her nefes alışımda Burnumun kıllarının don tutması yok mu? İnsanın nefesini kesiyor O anda Dışarıda ya eksi yirmi, ya da yirmi beş derece soğukluk, Duygular kör olmuş İnsanlık bir çöpe atılmış, Değeri olmadığını sandığımız; bir kar tanesi gibi, değersiz… Düşündürücü bir gece Bir bayi ileride Yüz metre ileride Işıkları yanıyor Hani yanıp sönen ışıklar yokmu? Kalp atışlarım gibi, atarak yanan! Ne zaman duracağı belli olmayan, Her an fişini çekeceklermiş gibi haykırırcasına yanıp sönen bir duygu gibi; asmışlar bayi nin panosuna, bana gülümsercesine yanıyor yüz metre ileride bir tekel bayisinde sanırım açık ilerlemeye başladım usulca gülümsemeye karşı her tarafım buz kesilmişti artık titreyen vücudumu ısıtacak ne sıcak bir çorba nede bir şişe kanyağım var gerçi cebimde de birkaç kuruş var istediğim olsa da alamıyacagım ama içimi ısıtacak bir şeyler bulmak zorundayım… Tekel bayi kapalı içerisi güzelliklerle dolu bir cennet yuvası gibi ne ararsan var. Usulca etrafı gözetlemeye başladım etrafta benden başka bir canlı varlık yok yerden aldığım bir taşla tekel bayi nin camını en sessiz şekilde kırdım içeride sabaha kadar yetecek… Kanyak, çerez cıgara tarzı bir poşet alıp usulca uzaklaştım oradan. Hızlıca yürümeye başladım… Sığına bileceğim yıkık dökük Tahminim terkedilmiş bir ev içinde sadece Islak, Islaklığıyla buz tutmuş bir koltuk Yolda gelirken bir şişe kanyağı hemen hemen içmiştim İçim o anda bir ateş parçası gibi yanıyordu Çok iyi gelmişti bana ayakta duramıyordum o üzeri buz tutmuş koltuğa oturman gerekiyordu; ama üzerine oturulacak hali kalmamıştı Karşıda duran kasayı kırıp koltuğun üzerine koyup o şekilde oturdum o anda üşümüyordum içtiğim kanyak içimi yakıyordu vücudumun sıcaklığı bir buzu eritecek derecede sıcaktı öglece etrafı izleyip düşüncelere dalmaya başladım isteksiz. Niye ben? Niye ben burada oturuyorum? Neden kaçıyorum? Niye? Niye? Diye Düşündüm sessiz sessiz Ben buraya dağdan hayvanlardan İnsanın değerini bilmeyenlerden kaçıp da geldim Bir iş bulur, ya da birisi bu halimi görürde Sen kimsin, niye böylesin Nerden geldin, nereye gidiyorsun diye sorar düşündüm Hâlbuki beni bu halde birçok insan birçok duygular gördü Ya birisi acıdı Ya da pisliğin teki dedi geçti Hele biri yokmu; o daha çocuktu Ne olduğunu bile bilmiyordu Bana öğle masum masum baktı Ve sonra korkup kaçtı Neyse! Düşündüm o buz tutmuş koltuğun üstünde Kanyak lar birbiri ne bitmeye başladı Yanıyorum bir yandan, kafam bir milyon olmuş bir yandan Sonra bir sığara yaktım Dumanı açlığımı giderecek en güzel nimetti şu anda Oturduğum yerde hem içiyor Hem düşünüyor Hem de isyan ediyordum Bir an sızıp kalmışım iki büklüm oturduğum yerde Düşüncelerimin, duygularımın bıraktığı hisleri Sızdığımda gördüğüm rüyayla bütünleştirmiştim Gördüğüm rüya bana hiç yabancı gelmiyordu Düşüncelerimin fener tutulmuş haliydi… Yalnız… Tek başına Bir ateşin içinde dolaşan insan değildim ben Bir düşünceydim sadece O ateşin içinde dolaşan Düşüncelerim, duygularımdı Benliğimin bana bıraktığı bir mirasıydı O gördüğüm rüya. Yine aynıydı tek ve korkutucu bir görsellik Bir anda irkilerek uyandım Korku bastırdı üzerime O anda kaçacak bir yer bulamadım Bir yerlere sığınmak istedim Ama gidecek hiçbir yer yoktu Bir ara dışarıya gözümü çevirdim dışarıda kırmızı bir aydınlık. Güneş doğmak üzereydi buradan uzaklaşmam gerekiyordu güneş tam doğana kadar orada takıldım son iki şişe kanyak iki buçuk paket sığara birde buz tutmuş çerez, yenecek hali kalmamış kanyağın birini açtım yudumlamaya başladım peşinden bir cıgara yaktım bir yudum kanyak bir yudum cıgara arada birde buz tutmuş çerez artık oradan uzaklaşmam gerekiyordu karnım da bir hayli açtı cebimdeki para duruyordu ama hala açık bir yer yoktu… sokaklarda gezinmeye başladım kirli ve ayyaş görünümümle ileride bir bakkalın önüne bir kasa ekmek bırakmışlardı içinden iki tane aldım ve koştum uzaklaştım üç yüz dürt yüz metre ileride bir köşede çömelip o ekmeği yemeye başladım o açlıkla ekmeği yemem beş dakikamı almamıştı artık karnım tok ısınmam için kanyağımda var sigaramda cabası yavaş yavaş insanlar uykularından uyanıyor herkes işinin başına gelmeye başlıyordu.. Bense yine dolaşmaya başladım Sessiz kendi halimde ne yapacağımı bile bilmiyordum Bu halle bana ne işveren olur nede yatacak soğukta olsa fark etmez yatak, bu böyle olmayacaktı artık sokaklarda insanlar çoğalmaya başladı bir sürü insan; kimi okula, kimi işe gidiyordu beni görenler hiç fark etmiyor, benden kaçmaya çalışıyorlardı suratıma bakanlar, suratını çeviriyor ekşimsi bir ifade sergiliyorlardı kimse gelip sormuyor, sen kimsin? nereden geldin? Bu halin ne diye. Dediğim gibi herkes benden kaçıyordu İsyan etmeye başladım Haykırmaya etrafa tükürmeye Duygularıma hakim olamayıp gülmeye başladım Kendi kendime konuşuyor gülüyor etrafa haykırıyordum. Ben bile inanamıyordum bunları yapanın ben olduğuma cebimdeki kanyağı çıkartıp içmeye başladım peşinden birde cıgara oturdum bir köşeye içmeye başladım yoldan gelen insanlar bana bakıp, bakıp geçmeye başladılar onlarda şaşırmıştı bu adam ne yapıyor bu saat de içilir mi diye mırıldanıp geçiyorlardı ileride kemale ermiş iki genç çift birbirlerine sarılmış bana doğru geliyorlar kız bana baktı zavallı diye mırıldandı çocuk; bırak bu ayyaşı kim bilir ne yaptı da bu hallere düştü diye mırıldandı ve bana korkuyla karışık tekme atmaya çalışıyor ayağı boşa gidince küfür etmeye başladı yüzüne baktım gözlerine umursamaz bir tebessüm bıraktım kızdı tekrar küfür etmeye başladı ve yürümeye başladı dayanamadım o küfürleri delirtmişti beni elimdeki kanyak şişesini kırıp çocuğun peşinden koşup yaraladım onu! Sonra kaçmaya başladım Kaçtıkça kaçıyordum Pişmandım ama bunu yapmalıydım Sonra Sonrası yok Çocuk hastaneye Görevini yapması gereken iki kişi alıp götürdü Ben dağdan iki üç puştun elinden kaçıp buralara geldim O perişan halimle Ama ne düşüncelerle ne duygularla gelmiştim. Sonradan söylendim kendime Ben dağdan o puşt ların elinden kaçıp buralara geldim İnsan olduğumun burada farkına varırlar diye Halbuki Oradakiler değil buradakiler puşt muş da benim haberim yokmuş… Şu anda cezaevindeyim Bir süre hapis yedim işlediğim yaralamadan, Şimdi özgürüm Bazı duyguları hayatı kaleme dökmeye Düşüncelerimi insanlarla paylaşmaya çalışıyorum, Haa bu arada evlendim İhtiyacımı görmek işçin gittiğim genelevinde Hayata küsmüş birini hayatla barıştırmak için evlendim Mutluyum! Mutluyum! İnşallah iki ay sonra erkek çocuğum olacak Adını özgür koyacağım Her zaman adı gibi özgür olacak. İşte ben İşte yaşadığım ben Aslında ben bu vatanda yaşanması gereken Görünmesi gereken bazı hatalardan yanlışlardan biriyim Ama ne çare ki bu hatayı da yanlışı da Kimse de görüp düzeltmiyor Kim düzeltecek bu yanlışları…
__________________
Buraya Kadarmış .. ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
#n/a |
Bot
![]()
Giriş Tarihi: Ocak 2005
Yaş: 0
Mesaj : 0
Üye No: 0
Rep Power: Çok
|
serseri_waynakh (01-21-2008) bu konu için teşekkür ettiler...
|
![]() ![]() ![]() |
Konuyu Görüntüleyen Aktif Kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 misafir) | |
|
|