![]() |
![]() |
#1 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Jun 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 50,906
Teşekkür Etme: 70 Thanked 143 Times in 89 Posts
Üye No: 43266
İtibar Gücü: 12096
Rep Puanı : 59275
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Eğilip öpüyorum alnından
gözlerinde uyuyan nazlı bir sabahı dudağımı yakıyor o gül ateşin / incecik bir defne dalında uzuyor kirpiklerin yüzünün aydınlığına ak güvercinler konuyor utanıyor saksılarda çiçekler bir dal kırılıyor / körpeçik saatler akıp gidiyor bir ceylan iniyor sızının kıyılarına bütün ırmakların suyu çekiliyor ölüm kesiyor yolları / gencecik okşuyorum incitmeden yanağından süzülen damlacıkları utangaç bir mavi düşüyor gözlerinin içine boynunu büküyor yaşam yüreği parçalanıyor bakışı güvercin bir kızın bütün aynaları kırılıyor / sevincin hafiften bir rüzgar esiyor apansız ağıtlar düşüyor sesime korkunç ateşlere düşüyorum, uçurumlara alevden tomurçuklar patlıyor usumun gergefinde beyaz kefenlere sarılmış bir kar çölünde elimde çırılçıplak kalıyor yüreğim şimdi bir kıtada çocuklar güneşi öpüyor analar ağıt yakıyor bir başka kıtada yüzümde çiçekleri solmuş bir bahçenin hüznü dalıp dalıp uzaklara gidiyorum ve diyorumki, yaşamak ancak bu kadar haklı olabilir ancak bu kadar güzel ey kardeşim çirkin bir ölüm kervanında kırılsada papatyalar sen ki, bırakıp bir baharda nazlı özlemlerini uçup gittin nazlı bir kuş gibi bir sonsuz maviyi çizip yüreğime zaman acısını işlerken hayatın güldikenine.. |
![]() |
![]() |
![]() ![]() |
Konuyu Görüntüleyen Aktif Kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 misafir) | |
|
|