![]() |
![]() |
#1 |
ÇaKaL Üye
![]() Üyelik Tarihi: Jan 2006
Mesajlar: 1,791
Teşekkür Etme: 0 Thanked 88 Times in 15 Posts
Üye No: 26295
İtibar Gücü: 2551
Rep Puanı : 76884
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet :
|
![]() Yunan mitolojisindeki aşkla ilgili hikayeler her zaman çok renkli, yaratıcı ve entrika doludur (Homeros saolsun). Günümüzde kullandığımız kelimelerin birçoğu, özellikle Avrupa dillerindeki kelimeler, Yunan Mitolojisi'nden etkilenmiştir. Burada aşkla ilgili birkaç hikayeyi ve bunların günümüze yansımalarını göreceğiz. Platonik (karşılıksız) aşkı, aşkta güveni, ve ruh eşi konularını ele alan üç hikaye ile şekilleneceğiz.
İlk olarak, platonik aşk... Bu terim, Platon’dan gelmektedir(bu kısım mitoloji değil gerçektir, tabii ki). Kendisi okulunda bir öğrencisine aşık olmuştur ve o zamanlar kızlarla erkekler ayrı ayrı eğitim görmektedirler. Burdan anlıyoruz ki Platon bir erkek öğrencisine aşık olmuştur ve karşılık alamamıştır, bu tür aşka da adını vermiştir (ama platonik aşkın homoseksüellikle bir alakası yoktur). Karşılıksız aşkın yansıması olarak Echo’nun hikayesi bir örnektir... Echo’nun da kitaptan kitaba değişen hikayeleri bulunmaktadır. Pan, mitolojide çoban ve sürülerin yarı insan-yarı keçi tanrısıdır; flüt çalmaktadır ve yaptığı müzik, “panik” kelimesinin de kökenidir ve hareketli, neşeli, hatta gürültücüdür. Pan, bir gün küçük bir vadiden geçerken bir nenfin (nymph) şarkı söylediğini işitir. Bu bir orman perisi olan Echo’dur. Yalnızlığı seven, Zeus’un perileri olan "muse"lerden flüt çalmayı ve şarkı söylemeyi öğrenen bu genç kız Echo, insan topluluğundan ve tanrılardan kaçar, evlenmek istemezdi. Onun ahenkli ve berrak sesini duyan Pan, ona karşı vahşi bir sevgi duydu. Onun yeteneğini kıskanan ve onun güzelliğinden istifade edemeyen bu keçi sakallı mabut, etraftaki bütün çobanların yollarını şaşırttı. Bu şaşkınlıkla bir gün nenfe hücum ettiler, onu öldürdüler ve vücudunun parçalarını dağıttılar. O günden beri, her tarafa dağılmış olan Echo'nun kendine özel bir yeri yoktur. Gürültüyü duyduğu her yerdedir. Ölümden sonra da müzik hafızasını kaybetmemiştir. Kulağına çarpan sesleri tekrarlar. Diğer bir masala göre de Echo'nun felaketine sebep olan Pan değil, baş tanrı Zeus’tur. Bir gün Çapkın Zeus arza inerek bazı güzel nenfleri ziyaret etmişti. Evlilik tanrışası olan kıskanç karısı Hera onu yakalamak istediği zaman Echo onun dikkatini başka tarafa çekti ve uzun tutarak nenflerin saklanmaları için vakit kazandırdı; fakat Hera bu hileyi anlamıştı. Sözleriyle kendisini aldatmış olduğundan, ona ceza olarak söz söylemesini kısıtlayacağını bildirdi. Hera'nın emri yerine geldi. O zamandan beri Echo, hiçbir zaman ilk defa söze başlayamaz ve ona söz söylendiği zaman susamaz. Ancak durmadan işittiği seslerin son kısmını tekrar eder. Başka bir masala göre de (ki bu bence en güzelidir), Echo, geyikleri kovalıyan bir avcı gördü. Adı Narcisse olan bu genç avcıdan daha yakışıklı bir delikanlı az bulunurdu. Onu görür görmez Echo şiddetli bir aşka tutuldu. Gizlice onu takip ediyor, günden güne aşkı alevleniyordu. Derdini açığa vuramıyordu. Delikanlı da izlendiğini hissediyor ve rahatsız olup ormanlara kaçarak gizleniyordu. Ümitsizliğe kapılan Echo başarısızlığını saklamak için derin bir mağaraya kapandı. Artık dağlarda görünmez olmuştu. Beslediği aşk onu günden güne eritti. Bütün vücudu tükendi, kanı çekildi. Ondan geriye yalnız kemikleriyle sesi kaldı. Kemikleri kaya şeklini aldılar, sesi de her tarafta dolaşarak seslenenlere cevap verir oldu. Diğer taraftan Narcisse'in “narsist kişilik bozukluğu”na da isim veren yersiz gururu tanrıları kızdırmıştı. Onun bu anlamsız gururunu ve katı kalbini cezalandırmak için, ona garip bir heves verdiler. Bir gün av ve yaz sıcağının yorgunluğu ile sakin ve şeffaf bir pınarın başına geldi. Su ayna gibi parlaktı. Narcisse su içmek için eğildi ve berrak suya yansıyan yüzünü gördü. Suda aksini görüp büyülenen Narcisse hareketsiz kalmıştı. Adeta aşkla aksine bakıyordu, hiçbir kuvvet onu ordan ayıramıyordu. Yavaş yavaş, güneşin altındaki buz gibi, renginin solduğunu ve eridiğini gördü. Güneş onu yakarak bitirdiği zaman kızkardeşleri onun için ağladılar ve mezarının üstüne koymak için saçlarını kestiler. Cesedi götürmek için hazırlandıkları vakit, onun yerinde sarı ve beyaz bir çiçek buldular ki bu çiçek onun adını taşıyan nergistir. Son verirken, demek isterim ki, keşke “gerçeklik” dediğimiz bu ne idüğü belirsiz durum da Yunan Mitolojisi kadar adil olsaydı... |
![]() |
![]() |
![]() |
#2 |
ÇaKaL Üye
![]() Üyelik Tarihi: Jan 2006
Mesajlar: 1,791
Teşekkür Etme: 0 Thanked 88 Times in 15 Posts
Üye No: 26295
İtibar Gücü: 2551
Rep Puanı : 76884
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet :
|
![]() Aşkta güven... Aşk nasıl da kör olmaktır, karanlıkta sevgilinin yüzünü ancak dokunarak görebilmektir, onun istediklerini yapmak, bundan sonsuz mutluluk duymaktır, bu mutluluksa karşılık bekleyerek ya da içerde kuşkular (sinsi sinsi) taşıyarak olacak iş değildir...
Yunan mitolojisi ne de güzel sembollerle anlatmıştır “güven”i ve “teslimiyet”i... İşte Psyche’nin hikayesi bunun en içten anlatımıdır. Psyche, bir kralın üç kızından biriydi; fakat o kardeşlerinden farklı olarak o kadar büyüleyici bir güzelliğe sahipti ki herkes Afrodit’i bırakmış, ona tapınmaya başlamıştı. Afrodit tapınağının sunakları artık bomboştu ve herkes hediyelerini Psyche’ye götürüyordu. Bu durumdan aşk tanrıçası Afrodit küplere biniyor, kıskançlığından çatlıyordu. İntikam almak için iş başa düşünce oğlu Eros’a gitti ve onun için Psyche’ye cezasını vermesini istedi. Halk, Psyche’ye taparken babası ve Psyche bu durumdan hoşnut değillerdi, çünkü Psyche artık aşık olmak ve evlenmek istiyordu, fakat kimse bir kralın kızı olan bu büyüleyici kadına yaklaşmaya cesaret edemiyordu.. Halkın gözünde Psyche artık tanrıçalaştırılmıştı. Bu duruma üzülen kral, ailesini alıp geleceği sormak için bir kahine gitti. Kahin, Psyche’nin mutluluğu için onu alıp bir dağın tepesine çıkmaları gerektiğini, ordaki uçurumun kenarında bekleyen Psyche’yi dev bir kara yılanın gelip alacağını ve kocasına götüreceğini söyledi. Önce bu duruma çok üzülseler de başka çözümleri olmadığını anlayan aile, kızlarını uçurumun kenarına götürdüler ve o sırada pamuk gibi beyaz bir bulut geldi, Psyche’yi içine aldı ve kız derin, yumuşak ve ılık bir uykuya daldı. Bulut onu çok uzakta bir sırça saraya götürdü. Psyche gözlerini açtığında etrafında onun hizmetkarları olacak melekler vardı. Hizmetkarları Psyche’nin bir dediğini iki yapmıyorlardı ve Psyche günlerini sadece gece odası kapkaranlıkken gelen kocasını bekleyerek geçiriyordu. Eşinin Psyche’den sevgisi karşılığında tek istediği, onun yüzünü görmeye çalışmaması ve ona sonsuz güvenmesiydi. Psyche de bu durumdan memnundu, çünkü kocası da çevresindeki diğerleri de her istediğini yapıyorlar, onu çok seviyorlardı. Gel zaman git zaman, Psyche mutsuz olmaya başladı, çünkü kocası onu bu altın kafeste mutlu etse de ailesini özlüyordu, onları görmek için çıldırıyordu. Bir gün kocasına bu isteğinden bahsetti, kocasıysa bir şartla gidip onları görebileceğini söyledi; Psyche’den bir şey yapmasını isterlerse onu yapmayacaktı... Psyche’nin isteği karşılığında bu, çok kolay bir şarttı.. Ailesinin yanına gittiğinde hepsi onu özlemle karşıladılar. Hepsi birbirini çok özlemişti, onu çok merak etmişlerdi, bir sürü sorular soruyorlardı ve duyduklarıyla dehşete düşüyorlardı. Psyche, kocasını sadece geceleri yanında bulduğunu ve asla yüzünü göremediğini ama çok iyi kalpli bir insan olduğunu ve onu çok sevdiğini anlatınca kızkardeşleri kıskançlıktan çatlarken, gayet fesatça bir fikir ürettiler; belki de Psyche’nin kocası gerçekleri saklamaya çalışan bir canavardı ya da o kadar çirkindi ki bundan çok utanıyordu... Fesatça fikirlerinin ardından, Psyche’nin kafasını bir sürü sorularla doldurdular, ve ona bir gece kocası uyurken bir hançer alıp mum ışığında bakmasını söylediler. Psyche eve döndüğünde aklını bu sorular kemiriyordu ve akşam merakına yenik düştü, kocası uyumuşken eline bir mum, bir de canavarsa ve uyanıp saldırırsa diye hançer alıp kocasının yüzüne doğru eğildi. Güllerle kaplı bir yatakta yatan dünyanın en yakışıklı, en mükemmel erkeğini, kocaman beyaz kanatlarını ve yanında duran bir okla yayları gördü. Kocası aşk tanrısı, Eros’tu. Psyche adeta büyülenmişti ve kocasına bir kez daha aşık olmuştu. Bakarken, elindeki mumu unuttu, ve dalgınlığından mumdan kızgın bir damla Eros’un kanatlarına damladı. Damlanın verdiği sıcaklıkla uyanan Eros, ondan istediği tek şeyi de yapmayan Psyche’yi görünce hayalkırıklığına uğradı ve pencereden uçarak onu terk etti. Psyche ne yapacağını şaşırdı, teker teker tüm tanrılara gidip Eros’u ona geri dönmesi için ikna etmelerine yalvardı, fakat Eros Olimpos Dağı’nın tepesinden Psyche’yi sadece seyrediyordu, onu hala çok seviyordu fakat yaşattığı hayalkırıklığını unutamıyordu. Psyche, son şansı olarak kendisinden nefret ettiğini bildiği Afrodit’e yalvarmaya gitti. Afrodit ise onu soğuk ve düşmanca bir gülümseyişle karşıladı, ve onun iyi bir eş olup olamayacağını test edeceğini söyledi(kaynana). Psyche’ye yapmadığını bırakmadı, önce bir sürü tahılın içinden tane buğdayları ayırttı (neyse ki karıncalar yardımına koştu), sonra da gidip altın koyunların tüylerini kırpmasını istedi (bu vahşi koyunları kırpması ve yünlerini eğirmesi için çoban yardımcı oldu ve öğlen hepsini kavalıyla uyuttu), son olarak da Hades’in karısı Persephone’den büyülü makyaj kutusunu almasını ama ne olursa olsun kutunun içine bakmamasını söyledi. Malesef Psyche bir kez daha merakının gazabına uğradı ve zor da olsa alabildiği kutunun içini açıp baktı, kutunun içindeyse gözle görülebilir bir şey yoktu; sadece ölüm uykusu... Psyche orada uyuyakaldı ve nefes alışı durdu. Bunu gören Zeus daha fazla dayanamadı, Eros’u yanına çağırdı ve buna bir son vermesini, artık onu affetmesini söyledi. Eros, gidip Psyche’yi alıp Olimpos Dağı’na getirdi. Zeus’un önünde Psyche’ye önce ambrosia içirip ölümsüzlüğe kavuşturdular, sonra da Psyche ile Eros evlendi. Tanrı ve tanrıçaların arasında sonsuza dek mutlu yaşadılar. Ah.. Güven, aşk... "Aşk"ını bulmuş bir "ruh".. |
![]() |
![]() |
![]() ![]() |
Konuyu Görüntüleyen Aktif Kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 misafir) | |
|
|
![]() |
||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Troya Mitolojisi | KoJiRo | Eskiler (Arşiv) | 0 | 10-26-2007 07:00 PM |
İnka Mitolojisi | jockeя | Eskiler (Arşiv) | 0 | 08-20-2007 12:47 PM |
Roma Mitolojisi | Bostandere | Eskiler (Arşiv) | 4 | 03-19-2006 06:41 PM |
Misir Mitolojisi | Bostandere | Eskiler (Arşiv) | 2 | 03-19-2006 06:39 PM |
Sümer ve Babil Mitolojisi | Bostandere | Eskiler (Arşiv) | 1 | 03-18-2006 03:26 PM |