![]() |
![]() |
#1 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57909
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() -Yıkık Ağustos-
I Üzerine düşen - iri ela gözlerin gölgesinde Bir avuç su -küçük kasede- içinde birkaç yasemin bayılırdı bu kokuya küçük kız Kaybettiği ablasını hatırlatırdı II Karşısında daha da iri bakışlarla Güçlü duruşunun altında Bitmiş bir kadın...pencerede Çeşme’nin sert rüzgarında Beyaz beyaz yuvarlanıyor Şiir yazdığı kağıtlar Yelkenliyle süzülüyor hayalleri Anılarda kurumuş Ege’nin tuzu Kurağında acı Umutları boğuluyor mavisinde III Elleri değiyor -mum kokulu bedenine- Gözlerindeki dikenli tellerden Süzülüyor kuduz yalnızlığın salyaları Arsızca boy gösteriyor saçlarında Kaç kabuslu gecenin mezarcısı -yıllar- IV Küçük kız seyrediyor Her zamanki gibi sessizce -Anne Hadi deniz kıyısına inelim Dalgalara bırakmak istiyorum Küçük kırmızı sandalımı – diyecek ama Boğazında düğümleniyor her seferinde Boyu ile aynı tekerlekli sandalyeyi itmeye Gücü yok Annesinin kalkmaya gücü olsa keşke. V Zorlanarak attığı birkaç adımdan sonra Ellerini tutuyor annesinin Gözlerine bakmıyor-bakamıyor- Biliyor çünkü Altı yıldır aynı yaşlar düşer yüreğine Ve altı yıldır aynı sessizlik VI Dalıp gidiyor annesinin kilitlendiği pencereden Martılar nasıl da dans ediyor Kıskansa da yüzünde küçük güller açıyor VII -Anne, Ablamla, babam da görüyor mudur kuşları? Bu deniz gidiyor ya taa uzaklara Bak hani orda bulutlarla birleşiyor Oraya kadar gitsem Yaseminleri toplayıp bahçeden Görür müyüm onları? Babam denizi, ablam yaseminleri severdi Ben Ağustos’u sevmiyorum artık anne Keşke gitmeseydik İstanbul’a O zaman hala yanımızda olurlardı değil mi? VIII Gözlerini yumar küçük kız Siyahında kanlı bir film seyreder Çatlak duvarlar Yıkık binadan çıkartılan çocuklar Gözü yaşlı, şaşkın bakışlar Durduğu yerde sallanır Korkar ve basar çığlığı -Anneeee deprem oluyor – sarılır annesinin dizlerine IX Sıcak ve titrek elleri okşar saçını Korkma kızım, sadece kalbin hızlı atıyor Çatımız yerinde duruyor, aç gözlerini bak. X Bir küçük kız Bir de büyük kadın Sesleri hala çatlak Soluklarında yıkık duvarların tozu Anılarında yıkık bir Ağustos XI Sahi sizler nasıl unuttunuz? ____ Bugün doğum günün.. ben yıkık anılar altında ezik de olsa gülüşüm yine de söndüreceğim mumlarını can dostum....ela gözlerin ve gülüşüne toz değdirmedim ama çok özledim...rahat uyu. Arzu Altınçiçek |
![]() |
![]() |
![]() |
#2 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57909
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Zaman Uyuyor
Issız, dört duvar arasında ki karanlık Sessizlikte bir çığlık Zehirini akıtıyor akrep yelkovana Tik taklarla susuyor şarkılar Suskunluk ninnisini söylüyor Uyuyor yaşam. Kendi varlığını bile unutmuş zil Çalsa da sesini tanımaz Bam teli...gam teli olmuş Çoktandır kapı çalınmaz Birikmiş eski gazetelerde Hayat katlı duruyor Örümcek ağı tutmuş pencereden Uğurlanacak can görünmüyor. Gözetliyor koca şehri Gecenin bekçisi uykusuzluk Şafak bekliyor Yıldızların ıslığını susturun Güneşin göğsünde, zaman uyuyor. 14/5/o4 Arzu Altınçiçek |
![]() |
![]() |
![]() |
#3 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57909
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() (ya) Saklı Kent
Kendimi bildim bileli, aralar güneş siyah perdemi ve kapatırken, takılır yorgun kanatlarına serçelerin bulutlar. Ardı sıra bakarım sarı saçlarının. Kâh yıldızları toplarım, kâh sularıma çekerim…çekilirim. Akşamdayım... Boğazımda sular. Kesiklerim olur kör bıçaklar sonrası…kudurur içimde isyan, köpürürüm beyaz beyaz. Kuş bakışı düşer caddelere karanlık. Boş kalmış banklara bakar durur ay; ben gibi. Kaç özgürlük yarası varsa uğruma dikilen bayrakların ve saramamış kaç kadın varsa tenine, aynasında kanar geçmişim yarına hep yüzüm ak. Sınırlarımı bilmem, kaç millet vardı kapımdan giren. Kaç dilde yaşadım sevdaları, acıları. Kaç renkte aktı gözyaşım ve kaç yaşındaydı açlıktan uzanan eller? Kaç mezar taşsız kaldı toprağımda ya da kaç ölü, mezarsız savaşlarım sonrası. Kaç çeşitti ölüm? Hepsi, hepsi ben içindi de, ne oldu? Neydi uğruma dökülen kanlar, arzulu bir beden için miydi? onca kırmızı! ... Bir semt pazarının bitişi gibi içimdeki ruhum. Çürük, kokmuş ama yine de üşüşmüştür üzerime eller… avuç avuç koparırlar bedenimi. Bir denizin mavisi hop oturur hop kalkardı, bir de ben. Ayaza teslim morarmış bedenlere göz açar kuytu köşelerim. Sokak kadınları acıtır canımı, utanırım heybetimden. Çöplük karıştırır yaşlı adam, derin çizgili elleriyle bir kadın küflü ekmeği koparmaya çalışır ve paylaşır nefesi gibi kokan uyuz köpekle. Kendime küfürler savurduğum rüzgârı sustururum …susarım. Gecedeyim… Tek tabanca saatlerin gümüş kurşunu vurur yalnızlığı. Uzarken daralan sokakta büyür bir sokak kedisinin gölgesi ve ırzındadır sessizliğin zarında ayağı aksak bekçinin düdüğü. Uzaklardan, ta karşı kıyılardan görünür ışıklarım. Kale taşlarımın yıkıntısında kalmış anılar. Sesim yok, sıcağım da! neden hala bana açılır kapılar, neden yastığa düşen düşlerde bana uzanır yollar. Bir kez gelmeden, bir kez olsun göğsüne çekmeden nefesimi, rengarenk duvar örerler düş kentleri sınırlarına. Her taşında beni çıkarlar, her pencerede bana bakarlar ve yol bitimi mavi bir tabelada ismime ses olur bakışlar. Gölgeler uzar, caddeler uzar, gece uzar… Harita üzerinde kırmızı bir çarpıda, ya da mavi bir dairedeyimdir. Belki sandalye üzerindeki pantolon cebinde katlı bir otobüs biletiyim ya da kapı ağzında tıka basa dolmuş bir bavulun kilidindeyim. Bakışlarının en son noktasındayım ya da kara tahtada bitmiş bir tebeşirin beyazındaki hayaliyim köy öğrencisinin. Ağaya başlık parası ödemek için ekmek kapısıyım bıyığı terleyenlerin. Yüksek bina görmeyen, okuma yazma bilmeyen, elleri toprak kokan ırgatın avucundaki duayım, ya yavrusu bendedir ya eri, ya namusu... Karanlığı yırtan deniz fenerlerini kıskanır ezanlarım. Minareden düşer ses, bir kilisede yakılır mumum. Yorgun düşlerin ardında aralanan gözlerde gerinir eski ağaçlarımın dalları. Sabahında çığlık çığlığadır güneş…gurbet türküsüyümdür yaprağa sarılan tütünde…Ağlarım… ağlatırım çiçekleri Sabahtayım… Dökülür soğuk terleri yolculuğun. Serinliğinde titrer yürekler, dudaklar ama içinde gümbür gümbürdür ayak sesleri. Tahta bir kapı gıcırdar, bir el uğurlar, su dökülür ayak izlerine…. İşte bilmediğim bir yerden daha gelir Ayşe, Fatma, Ahmet Mehmet, güneşi sırtlanmış, sıcak hayalleriyle. Ben şimdiden yanarım, yakacağımı bildiğimden belki de... Bilseler o kadar kolay değil bu kentte yaşam. Kaç hükümdarlık yıkıldı, kaç sultanın parmağında değişti kaderi. Kaç devrim battı, kaç parti oynadı. Depremler vurdu, terör vurdu, kardeş kardeşi vurdu çıkarlar uğruna.Her devrimde yenilendi yüzüm. Her başkanda yollarımdan söküldü parkeler, asfaltlandı utançlar sözüm ona. Kiralarım arttı, arabalarım çoğaldı. Sadece havlıyorlar diye katledildi sokak köpekleri. Her yanımda onca el… kaç parmak izi var bilmiyorum darağacımdaki ipte. Yükseldikçe yükseldi binalarım, insanlarım küçüldü, insanlıksa şimdi sadece gölge… Şimdi anılardaki yolculuğunuzda keşkeyim, belki de pişmanlığınız… Belki de çocukluğunuzda mavi çizgili defterinizden kopan kağıtta, altı sütunlu oyunun en zoruyum… İsim – şehir – bitki –hayvan – not-artist Söyleyin acaba ben neresiyim? Kudsiyyetin neresindeyim? *Korza tematik çalışmasına yazılmıştır. Arzu Altınçiçek |
![]() |
![]() |
![]() |
#4 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57909
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Zamansız Yalnızlık
Ellerin titrer dudakların gibi Gözlerin tedirgin, kirpiklerin nemli Sözlerin şüpheci, tavrın ürkek Yıkık bir sevdadan çıkmışsın besbelli Parçalanan bir yürek var bedeninde Bedenin kırmızı.. Yüreğinde kan. İhanetin parçaları kanından damlayan Gözyaşı değil, Yitirdiğin sevdandır yanağından akan. Boğazına takılan hıçkırık Tükenen sabır Yine zamansızdır yalnızlık. Zamansızdır akşamları hüznün Kederin, isyanın, haykırışın Zamansızdır zamana teslimin. Gözlerin boşluktadır Belkide asılı kalan bir çerçevede Hıçkırığındır kulağına gelen Yansıtmıştır dört duvar üstüne. Yalnızlığın, dalgınlığın, isyanların Yitip giden yıkık sevdanla birlikte Zamansız yalnızlığın düşmüş üstüne. Arzu Altınçiçek |
![]() |
![]() |
![]() |
#5 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57909
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Zevk noktası
sus... duymasın Kıskanır boynu bükük virgüller Şiirlerde Ünlem sen G/noktasında ben sonra üst üste iki nokta kulaktan kulağa Aç parantez tenim Kapa parantez tenin Üç nokta koy yan yana orgazm olsun şiirin Ellerini yıka! Arzu Altınçiçek |
![]() |
![]() |
![]() |
#6 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57909
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Yezit aşk
Küllerin arasında Alev alev ayak izlerim Oysa koca bir mevsim geçti Yangınından Aşk; tutuşturup geceyi, kan ter içinde uykusuzlukla kavgaya düşürür gözlerimi. Yatağın yarısı soğuk duvar, yarısı depremde. Saç diplerimden boncuk boncuk düşer yalnızlık ve dizilir penceremde siyah ipe. Sabır mı çeker boncuklar, zincirleşir de boynuma mı dolanır sensizlik, çözülmez! Sessizliğin ıslığı vurur altı duvara. Sokak lambasının ışığına yakalanır küçük saksıdaki fesleğen, kokusu çoktandır avucumda uykuda, o bilmiyor! Tenimde karıncalar dolanıyor, bir yanım uyuşuk. Ellerimi sürüyorum dudaklarıma...dudaklarım çatlak! Boynuma dokunuyorum, nefesini düşünüp, izlerinde diken diken anılar. Her ayrılıkta ölüp, yeni bir seste, yeni isimlerle doğmak güzel. Hele ki yeni dokunuşlar tende, baharı bulan kelebekler gibi, özgürce... Aslında, mevsimlerde tutuklu o kadar çok büyüyen yanım var ki... Nisan sancıları sonrası, inadına her bahar yeniden doğar içimdeki çocuk. Bedensiz, cinsiyetsiz, hatta isimsiz. Herkes bir isim takar nasılsa! ! ! Önemi var mı? – yok. Çocuk işte, bahar çocuğu....Anası yaz, babası kış. Karanlıklarda uzar gölgem, kısalır ellerim, ayaklarım – ki boyum zaten kısa. Yirmi dördünde bir nokta koyar kara kalemi günün. Bir noktada daha bırakırım bir günlük büyümüşlüğü. Dün bugünden gençtim deyince eğilir ünlemlerim! Tütüne sararlar da efkarları, peki ya ben? Hiç başlayamadığım sigara dumanına şekiller yüklemek isterim, her defasında ateşini çalar küçük böcekler... Bahçendeki ateş böceklerine kanma, hepsi hırsız. Kaç kıvılcımımı çaldılar karanlığı yakmak için. Bardaklar sıralanır masamda ve şişelerdir kavalyelerim. Güzel bir tangodur sarhoşluğum. Her kirpiğime mum diker duvardaki gölgem, mum kokar altı duvarım. Kırmızı kostümüyle dudaklarım çıkar ortaya, titrer sesimde şarkısı aşkın...sahi duyuyor musun? Kimsesiz saatlerdeki kalabalıklar iyi tanır beni. Hep onların arasından süzülürüm rıhtımsız kıyılara. Dalgalar sokulur, kayalar fısıldar – işte yine geldi- (m) Gece ıslanır, zamansa boğulur bu sularda... bir ben yangındayım, bir ben... Oysa kaç dalgada yıkandı Düş kumsalların Denizlerde esen masalmış aşk. Lacivert çarşaf altında oynaşan gizli ayıplar belki de. Açıldıkça üstü, bekaretini bırakmış. Şimdi yüreksiz bedenlerde, çatısız duvarlar arasında işini yapan, süslü kaldırım kadını gibi –bin bir surat! Bir çırpınış ki sorma gitsin. Serilip, sevdirip, süzülsün gitsin....en iyi yaptığı da bu değil mi zaten. Yaşlı bir martının sesinde, akşamın bitmeyen şarkısı. Yorgun keman sesi kadar hüzünlü. Yükseldikçe çığlığı, tam şurama batar yalnızlığın mührü ve damgalanır tenimde yokluğun. Bağırır martı, bağırır kadın ve inadına susar ıslahsız yalnlızlık. Ezanla başlar şehirde sabah. Bilir misin, her sabah ezanında ağladığımı? Sanki Tanrı’nın dizi dibindeyim de, hissederim saçlarımı okşadığını. Günahlarımdan arınırım. Cennetten çaldığım yağmurla, dudağımdasın işte....Tuana. Katık ederim güneşi, zifiri ve zemheri akşamlar için. Kumlarda silinen kalpler gelir gözümün önüne, bir de sözde aşkların baş harfleri. Deniz kestanelerinden noktalar kalır, isimler silinir, kalpler silinir... aşk mı? ihanetleri kusar denize. Bir sandala yükler huzuru, kürek çekerim doğan güne. Oysa hep tersine akar, gün yerine ayadır kulaçlarım. Sular çekilir, gün çekilir ve gerilir hüzün bulutlarım rüzgarda. Yelkenlerimdir hazan gülleri, savurur taaa uzaklara, sanma ki ulaşılmazdır adresim, gözlerini yum bak, tam o karanlıkta demirlerim. Ne kadar yakınmış değil mi? Bir olta ucunda lokmadır hayatla ölüm. Ya kapar kaçar yaşar balıklar, ya da kapılır eşlik eder masamda. Bense her halde yaşayan ölü... Bu suları seviyorum biliyor musun, o kadar çok yıldız var ki bir ayağı kırık... Kör topal gittiğim çıkmaz yollarda yoldaşlarım. Hani benim için toplayacaktın ya sağlamlarını, bırak kalsın! Işığım olsun sana... Bu sahiller iyi tanır beni. Kaç taşta, kaç kez sektirirdim küfürlerimi. Kaç şeytan minaresine ağlardım masumca, onlar bile bıraktı şeytanlığı. Küçük bir rüzgar çıkardı dalların arasından, büyüyerek gelir dalgalarda. Tenimde esendir mevsim, terimde eserdir gidişin...Hangi bulut sürükler bizi... Bir ben miyim esen, bir ben mi? Oysa yüreğim yangın yeri, isidir alnıma çalınan... Bir hiçmiş AŞK... Ne yangında büyür Ne denizde çoğalır Ne rüzgarda dolaşır Aşk var ya aşk Tam şuramda Tende mühür Terde şavk Bir hiçmiş Aşk İstediğinde doğar İstediğinde batar Bitkin canıma Aşk var ya aşk Haydi kop da gel Bekliyor seni Tam şuramda... Hoş aşka inanmam da Hani derler ya -ya tutarsa! Hayaller ülkesi, 2005 Arzu Altınçiçek |
![]() |
![]() |
![]() |
#7 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57909
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Yorgun ve küçük adımlarıyla
Köşesine çekildi Bildim bileli konuşmaz Çentikler arasına sinmiş gözlerinden Şimdiden düşmeye başladı Birkaç damla Saatler ilerledikçe Göğsündeki kafese Küt küt çarpar Beyaz güvercinlerin kanatları -bilmez ama duyarım- Titremeye başladı elleri Yarına çıkınca Açılacak genç kızlığından Hercailer işlenmiş Çeyiz sandığı -yeni gelin heyecanında, anlarım- Sararmış mendilde Uğurlarken yarısını, Kestiği bir tutam saç Hala barut kokar Rengi akmış Nerdeyse silinmiş resimler Rutubetle yapışmış Yıllardır gire çıka Maziyi gömdüğü Karanlığa -özlemler canını yakar, sezerim- Derin bir nefes çekiyor işte Duvardaki resme baktıkça Hele ki radyoda Çalıyor ya böyle günlerde Kahramanlık türküleri Yanık-yanık -içinden de olsa mırıldanışı, duyarım- Dizlerine başımı koydum Yıldız yağmurlarında Ruhlara açtığın ellerini Dolaştır saçlarımda Hayallere sarılırken Tütsülediğin Al yazmanı çıkar göğsünden Ser AYYILDIZın gölgesine Kanı kurusun şehidinin Döksen de koca bir ömrü Takvim yapraklarıyla Her yıl bir kez daha ölürsün 18 MART’ta -SAKLAMAM... sen gibi ağlarım NİNEM... Arzu Altınçiçek |
![]() |
![]() |
![]() |
#8 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57909
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Yıkık Sevdalar/II
Tüketilen sevdaları yetiştirmeye çalışıyorum Kırılan umutlarımı yapıştırmak Akıttığım yaşları boşalan pınarıma doldurmak Bulutlara takılan gözlerini Rüzgarın sürüklemesini istiyorum. Camdaki buğuda adının kaybolması gibi İzi gitsin istiyorum açtığın yaranın. Senin için fal tuttuğum papatyaları Tekrar ekmek istiyorum kırlara Saçıma taktığın gelinciği dalına kondurmak Defterimde kuruyan kelebeğe can vermek istiyorum Görüyormusun sevgi yaşarken neleri tüketiyor Doğayı...canlıyı...ruhu Ya kazanılan ne var elde Ardında kalan ne var *******i kurulan hayallerin Ayaz akşamlarda yalnızlık Kuruyan onlarca gül Katettiğim yollarda Fırlattığım gövdeler papatyaların Beyaz yaprakları gölgelerde Aşkım için kırdığım kalpler İsyanlarım, başkaldırışım seni kabul etmeyenlere Dilek tuttuğum bilmem kaçtane yıldız Yeni umut dediğim penceremdeki güneş Gözlerin kadar soğuk oysa Yalnızlığımla titriyorum dokunamıyor bana Tükenen kalemler beyaz kağıtlarda üretilen şiirler Mısralarla dokunuyorum yıkık sevdalara. Arzu Altınçiçek |
![]() |
![]() |
![]() |
#9 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57909
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() *Böyley(d) im
-Ben böyleyim ara ara kaybolurum kendime bile- Kırılan her sevdanın Taşlarını toplar Duvarlar örer Geçerim arkasına -Ben böyleyim yana yana özlesem de susarım- Canımı kim acıtırsa Daha çok bağlanır Son umutla saldırır Üstüne haykırırım -Ben böyleyim koşa koşa giderim peşisıra- Aşk lazım derim Sol yanıma Şiir, şarkı gerek Bir kadehte yudumlamaya -Ben böyleydim- Sen geldin de karşıma Duvarlarım yıkık Tenimde bahar Adımlarım rüzgarla yarışta Kalemim aşk sarhoşu. Bir şişe -kırmızı - devrildi sol yanıma... Arzu Altınçiçek |
![]() |
![]() |
![]() |
#10 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57909
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Yıkık Sevdalar
Dağın arkasında doğar gözlerin Güneş ardında kalmış saçlarının Bir su birikintisine düşmüş dudakların Dalgalarda tebesümün Bulutlarda sevdan. Dün baktım da gökyüzüne Göç etmeye başlamış leylekler Hüznü düştü gözlerime Bu yaz da yoktun her yazdaki yokluğun kadar. Kollarım, gözlerim, sevdam Kuşların bulutlara bıraktığı iz kadar. Bak, güneş seni bekler doğmak için Sular durgun, Heyacanını arar sahiller Sen gelki coşsun dalgalar Sensizliğin sessizliğini dağıtsın martılar Sen gelki avuçlarımda yüreğim, bekletme beni Düşürme umutlarımı bir sonraki yaza kadar Hatta yarın doğacak güneşe kadar Gel al yüreğimi ellerime ağır geliyor yıkık sevdalar. Arzu Altınçiçek |
![]() |
![]() |
![]() ![]() |
Konuyu Görüntüleyen Aktif Kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 misafir) | |
|
|