![]() |
![]() |
#1 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57907
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Türkiye’yi öğrenen ve uyum dönemini atlatan Aragones’in Fenerbahçesi ligin ikinci yarısında çok farklı bir görünümde olabilir. Şampiyonluk ise Alex’in göstereceği performansa bağlı
İlk altı haftada 12 puan kaybeden, arkasından 10 kişi kalan Eskişehir’i yenemeyen F.Bahçe’nin düşüş dönemini hatırlayın. Ve G.Saray ile Beşiktaş galibiyetleri ile toparlanan, 9 puan farkı kapatıp “Şampiyonluk yarışında ben de varım” diyen F.Bahçe’yi düşünün. Ve yarıştan kopma noktasına geldiği günlerde “Aragones ile bu takım şampiyon olamaz” ile “Tribünlerde yaptırılan yönetimi yıpratma dedikodularını” hatırlayın. G.Saray’da Skibbe kötü, F.Bahçe’de Aragones. Birinin lider Sivas’la arasındaki puan farkı bir, diğerinin iki. O günlerde en iyi olan Beşiktaş hocasını değiştirdi. Şimdi kötü denilen hocaların takımlarından altı puan geride. Ya Aziz Yıldırım da diğer başkanlar gibi günü kurtarmak için hocayı feda etseydi ne olurdu? TARİHİ KARARLARIN ALINDIĞI GÜNLER F.bahçe şampiyonluk yarışından kopmama adına ilk yarıyı iyi bitirdi ama, sezon başı hesaplarında zirvede, rakiplerinden en az dört-beş puan önde tamamlama vardı. Bu tutmadı. Nedeni, Aurelio’nun gitmesi değil, Deivid ile Vederson’un sakatlıklarıydı. Kezman’ın yerine, Güiza, Aurelio’nun yerine Josico, Emre ve takıma güç katması için de Burak alınmıştı. Sayı olarak Kemal’i, kaleci Serdar’ı saymazsak giden iki, gelen de 4 oyuncu olmuştu. Kağıt üzerinde kadro çeyrek final oynayan takıma göre daha güçlüydü. Zico ile de yollarını “Samandıra’ya disiplini getiremediği için” ayırmışlardı. Yine o günleri bir hatırlayın. Aragones ile Avrupa Şampiyonası başlamadan 15 gün önce “bir dağ otelinde” anlaşma imzalanmasa, İspanyol hoca takımını şampiyon yaptıktan sonra Fenerbahçe nasıl alabilirdi? Aynı şekilde gol kralı olan Güiza ile şampiyona öncesi anlaşılmasa alınabilir miydi? Yılda 1 milyon 150 bin euro alan Aurelio’nun menajerinin iki milyon euroyu ret edip, “Üç futbolcuya, bir de bana” restini ve arkasından menajer gazına gelen kaleci Serdar’ın Volkan’ın da üstünde 1.8 trilyon istedeğinde yönetim “futbolcuya dayalı düzeni” tercih etseydi, kulübün geleceği adına doğru tercih mi yapmış olurdu? Gelin en önemli yerden başlayalım.. YA TAKIM BUL YOKSA PAF’A GİDERSİN... Avusturya kampında Aragones’in Kezman’ı odasına çağırıp, “Benim 1. golcüm Güiza, 2. de Semih. Oynama şansın yok. 18 kişilik kadroya da giremezsin. Kendine takım bul, yoksa PAF’a gidersin” dediğini hatırlıyorum. Güiza’nın gelişi ile ayrı bir hava yakalanmıştı. Anlatılanlar, yazılanlar, “Fener aradığı golcüyü buldu” şeklindeydi. Gökhan, Edu, Lugano, Carlos Türkiye liglerinin en iyi defansı değil miydi! Bu dörtlü F.Bahçe’yi çeyrek final taşımamış mıydı! Ne kaldı, orta saha. Yeni bir taktik arayışında olan Aragones önceleri, ön libero da Selçuk’un yanında Alex’i denedi. F.Bahçe’nin rakip kale önüne gidemediğini, hücum gücünün azaldığını görünce, Selçuk, Emre, Josico üçlüsünden ikisini oynatmaya başladı. Bir sürü sıkıntıdan sonra burasını da toparladı. Kala kala sorunlu golcünün arkasındaki üçlü kaldı. Göbekte Alex’in yanında oynayacak oyuncular... Burak Yılmaz denendi, tutmadı. Ali Bilgin’e şans verildi, olmadı. Deivid olmayınca Kazım’a gün doğdu. Ama o da kafasına göre oynamayı tercih etti. Solda da Vederson olmayınca, Uğur alternatifsiz kaldı. Üstelik Alex de eski Alex değildi. ARAGONES MÜKEMMEL HOCA... Zico’nun “geniş özgürlüklerinden” sonra Aragones’in “katı disiplini” takımın balansını mı bozmuştu? Neler oluyordu? G. Antep ve Hacettepe yenilgilerinden sonra yönetim “topluca Samandıra’ya gitme” kararı aldı. Ali Yıldırım, Alex’i bir kenara çekti, “Niye kötü oynuyoruz” dedi. Öyle ya, Aragones’in yaşı mı, disiplini mi doku uyuşmazlığı yapmıştı. Alex, şunları söyledi: “Aragones mükemmel hoca. Geçen seneden daha iyi çalışıyoruz. Futbolcu kalitemiz de iyi. Ama bir gizem var, onu bulamıyoruz.”Aynı anda Başkan Aziz Yıldırım da Aragones ile konuşuyor ve “sabır isteyen” İspanyol hocaya “Sonuna kadar yanınızdayız. Tek isteğimiz bir an önce toparlanın” diyerek güven mesajı veriyordu. Ancak kafalarda dışlanan Deniz, Önder vardı. Hacettepe maçında Edu’nun yerine Can, Lugano’nun yerine de Yasin oynamıştı. Oysa Önder’in tecrübesi ikisinden da fazlaydı. Deniz ile de iyi bir diyalog kurulamamıştı. G.Birliği maçında Edu’nun yerine Önder oynayınca, Büyükşehir maçından sonra ikinci galibiyet de alındı. KAÇIN, PADİŞAH GELİYOR! Ama o gece F.Bahçe’yi iyi gününde de kötü gününde sevenler ile o sevgiyi ranta dönüştürmek isteyenlerin ayrıştığı geceydi. G.Birliği maçında da kötü senaryo bekleyenler tribünde Aziz Yıldırım için, “Kimse şah değil, padişah değil” şarkısını söylediler. Tribünde bölünmeler başlamıştı. Kombine alanlar, yerlerinde oturamıyor. Küfürlerden, kavgalardan maça gelmek istemiyorlardı. Yıldırım maçtan sonra o küçük grupla konuşmak için tribüne çıkmak istedi. Tek başına asansöre bindi. Ama daha önce başkanın geleceği haberini alanlar, “Padişah geliyor” diyerek acele stadı terk ettiler. İlk dört maçta 12 puan hesabı yapan F.Bahçe’de 2 yenilgi ile kaybedilen 6 puan takımın iyi top oynamamasının arkasından Sivas yenilgisi ve Kadıköy’de Kayseri maçının 4-1 kaybedilmesi sarı lacivertlileri uçuruma doğru sürüklemeye başladı. Öyle ya bir eli yağda bir eli balda olan futbolcuların bir kuruş alacakları yoktu. Peki niye güçlerine sahaya yansıtamıyorlardı? BAŞKASI OLSA GİDERDİ... Bu sorunun cevabı aranırken, Kocaeli ve Bursa galibiyetleri toz duman olan ortalığı biraz sakinleştirir gibi oldu. Ama Eskişehir maçında rakibin on kişi kalması, 60 dakika Fener’in galibiyet golü atamaması ve berabere bitirmesi çok acıydı. Hani Yıldırım’ın hırsını, inatçılığını bilmeyenler olsa veya zor günlerde dik durmayan bir yapıya sahip olsa, “Yeter artık. Gecemi gündüzüme kattım. On yılda F.Bahçe’yi çağ atlattım. Benden bu kadar diyerek” ceketini alıp giderdi. Ama zor günleri seven Yıldırım’ın Kayseri maçından sonra stattan ayrılırken “Mart ayında da aday olacağım. Genel Kurul seçerse başkanlığı devam edeceğim” sözü hala kulaklarımda. -------------------------------------------------------------------------------- Kadroya takviye şart İngiltere’deki Arsenal beraberliğinden sonra sıra G.Saray maçına gelmişti. F.Bahçe karşısında G.Saray, Kadıköy’e belki de tarihinde ilk kez favoriydi. Ama öyle olmadı. F.Bahçe maçı 4-1 kazandı. Peki nasıl oldu! Alex sakattı, Emre’nin maçtan bir gün önce oynamayacağı açıklanmıştı. Son idmanda ilk 11’de Josico’yu gören yöneticiler şaşkın şaşkın birbirlerine bakarken, bir kişi dışında bir gün sonra oynanacak maçtan bu farklı skoru beklemiyordu. Aragones “Rahat olun. Gidin evinize huzurlu uyuyun. Yarın maçı kazanan biz olacağız” dedi. Sonra da Josico’yu eli ile göstererek, “Bu maç onun maçı olacak” işaretini yaptı. Gerçekten de öyle oldu. Josico-Selçuk ikilisi mükemmel oynadılar. Ve bu galibiyet birden F.Bahçe’de bahar havasını estirdi. Arkasından Ankaraspor galibiyeti geldi. Fener tam düzeliyor derken, A.Gücü maçında yine futbol olarak eskiye döndü. Beşiktaş derbisinde Fener yenilirse rakibi ile arasındaki puan farkı 8’e çıkacaktı. Tek yol, maçı kazanmaktı. Öyle de oldu. Aragones 7 yabancı sıkıntısı yaşamamak için Josico’yu 11’e almadı. Alex’i Selçuk’un yanında on liberoda oynattı. Deivid’i de çok sevdiği göbekte Alex’in yerinde. Sonuç Fenerbahçe Selçuk ve Güiza’nın golleriyle maçı 2-1 kazandı. Sanki sihirli değnek değmiş gibi iki büyük maç Fenerbahçe’yi birden canlandırmaya yetti. Denizli deplasmanı ise lige dönüşün olumlu sinyaliydi. İlk yarısı 0-0 biten maçın devre arasında Aragones, soyunma odasında duvarları tekmeledi. Sehpanın üzerindeki su şişelerini yere atarak futbolculara, “Böyle mi şampiyon olacaksınız. Utanın” diye bağırdı. İkinci yarıda oyuna giren Emre 35 metreden attığı sert şutla takımına üç puanı kazandıran oyuncu oldu. Antalya (2-0) ve deplasmandaki Konya (2-1) galibiyetleriyle Fener ilk yarıyı liderden iki, Galatasaray’dan da bir puan eksikle dördüncü bitirdi. Aragones’in “futbolcularını sahiplenmek ve ben size güveniyorum” demek adına “Transfer istememesi” hoca-futbolcu ilişkileri için önemli bir adımdır. Ancak dünyanın hiçbir yerinde de bu işlerin kararını hocalar vermez. Son söz yönetimlerindir. F.Bahçe’nin geleceğe dönük hesaplarının yanında, şu anda kadrosunu güçlendirmesi, içeride forma rekabetini attırması ve yedek kulübesinin kalitesini yükseltmesi için transfer yapması şart. İki kanat oyuncusu ile bir orta saha oyuncusuna mutlaka ihtiyacı var. Maldonado gönderileceğine göre, Avrupa’dan savaşan bir yıldız alınabilir. Oynama şansı yok denecek kadar az olan İlhan, güçlenmesi ve tecrübe kazanması için kiralık verileceğine göre, Ali Bilgin, Yasin, Can, Burak da yerli transferlerde takasta kullanılabilir. Türkiye’yi öğrenen ve uyum dönemini atlatan Aragones ile F.Bahçe ligin ikinci yarısında çok farklı bir görünümde olabilir. Şampiyonluk ise Alex’in göstereceği performansa bağlı.. Brezilyalı futbolcu ligin ikinci yarısında eski Alex olursa, Fener’i ateşler. Hem skor, hem de futbol olarak da F.Bahçe eski güzel günlerine döner. Alaattin METİN Akşam
__________________
Buraya Kadarmış .. ![]() |
![]() |
![]() |
![]() ![]() |
Konuyu Görüntüleyen Aktif Kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 misafir) | |
|
|