www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee  

Geri Git   www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee > Forum > Eskiler (Arşiv)

Eskiler (Arşiv) Eski konular

CevaplaCevapla
 
Konu Araçları Görünüm Modları
Old 05-23-2007, 06:19 PM   #1
NEHİR
Yeni Üye
 
NEHİR Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: May 2007
Konum: bursa
Yaş: 38
Mesajlar: 45
Teşekkür Etme: 0
Thanked 8 Times in 5 Posts
Üye No: 42721
İtibar Gücü: 1338
Rep Puanı : 410
Rep Derecesi : NEHİR is on a distinguished roadNEHİR is on a distinguished roadNEHİR is on a distinguished roadNEHİR is on a distinguished roadNEHİR is on a distinguished road
Cinsiyet : Bayan
Varsayılan Bu Kadar Sevebilir Misiniz?

Bir otobüs durağında karşılaşmışlardı ilk kez.... Biri tıpta okuyordu,öbürü
mimarlıkta. O ilk karşılaşmadan sonra, bir kere, bir kere, bir kere
daha karşılaşabilmek için, hep aynı saatte, aynı duraktan, aynı otobüse
bindiler. Gençtiler, çok genç... Birbirileriyle konuşacak cesareti
bulmaları biraz zaman aldı ama sonunda başrdılar. İkisi de her sabah
otobüse bindikleri semtte oturmuyorlardı aslında. Delikanlı arkadaşında
kaldığı için o duraktan binmişti otobüse, kız ise ablasında.... Sırf
birbirilerini görebilmek için, her sabah erkenden evlerinden çıkıp,
şehrin öbür ucundaki o durağa, onların durağına geldiklerini, gülerek
itiraf ettiler bir süre sonra...

Okullarını bitirince hemen evlendiler. Mutluydular hem de çok mutlu...
Bazen işsiz, bazen parasız kaldılar ama öylesine sıkı kenetlenmişti ki
yürekleri ve elleri hiçbir şeyi umursamadılar. Ayın sonunu zor
getirdikleri günlerde de ünlü bir doktor ve ünlü bir mimar olduklarında
da hep mutluydular. Zaman aşımına uğrayan, alışkanlıklara yenik düşen,
banka
hesabında para kalmadığı için ya da tam tersine o hesabı daha da
kabarık hale getirmek uğuruna bitip-tükeniveren sevgilerden değildi
onlarınki...

Günler günleri, yıllar yılları kovaladıkça sevgileri de büyüdü,
büyüdü... Tek eksikleri çocuklarının olmamasıydı. Zorlu bir tedavi
sürecine rağman çocuk sahibi olmayınca, bütün mutlulukların bizim
olmasını beklemek, bencillik olur diyerek devam ettiler hayatlarına.
Çocuk yerine, sevgilerini büyüttüler... Senin için ölürüm derdi kadın,
sımsıkı sarılıp adama ve adamda Hayır, ben senin için ölürüm diye yanıt
verirdi hep...

Bazen eve geldiğinde, aynanın üzerinde bir not görürdü kadın, Bir
tanem, kütüphanenin ikinci rafına bak.... Kütüphanenin ikinci rafında
başka bir not olurdu, Mutfaktaki masanın üzerine bak ve seni çok
sevdiğimi sakın unutma Mutfaktaki masadan, salondaki dolaba sevgi dolu
notları okuya okuya koşturan kadın, sonunda kimi zaman bir demet çiçek,
kimi zaman en sevdiği çikolatalar, kimi zaman da pahalı armağanlarla
karşılaşırdı... Aldığı hediyenin ne olduğu önemli değildi zaten....

Hayat ne kadar hızlı akarsa aksın, işleri ne kadar yoğun olursa olsun
hep birbirlerine ayıracak zaman buluyorlardı bulmasına ama kırklı
yaşların ortalarına geldiklerinde, daha az çalışmaya karar verdiler.
Adam,
hastaneden ayrıldı ve muayenehanesinde hasta kabul etmeye başladı.
Kadın da mimarlık bürosunu kapadı ve sadece özel projelerde görev aldı.
Artık daha fazla beraber olabiliyorlardı. Bir gün sahilde dolaşırken,
harap durumda bir ev gördü kadın, üzerinde satılık levhası asılı
olan.Ne dersin, bu evi alalım mı? dedi adama.Bu viraneyi yıktırır,
harika bir ev yaparız. Projeyi kafamda çizdim bile. Kocaman terası
olan, martıları kahvaltıya davet edeceğimiz bir deniz evi yapalım
burayı. Sen istersin de ben hiç hayır diyebilirmiyim?diye yanıt verdi
adam. Amerikadaki tıp kongresinden döner dönmez ararım emlakçıyı... Kaç
para olursa olsun, burası bizimdir artık....

Sadece bir hafta ayrı kalacaklarını bildikleri halde, ayrılmaları zor
oldu adam Amerika'ya giderken. Her gün, her saat konuştular telefonla.
Gözyaşları içinde kucaklaştılar havaalanında. Fakat birkaç gün sonra,
kocasında bir tuhaflık olduğunu fark etti kadın. Eskisi kadar mutlu
görünmüyor, konuşmaktan kaçınıyordu. Onu neşelendirmek için, sahildeki
evi hatırlattı ve çizdiği projeyi verdi kadın ama hiç beklemediği bir
cevap aldı: Canım, o ev bizim bütçemizi aşıyor. Sen en iyisi o evi
unut...

Mutsuzluk, mutluluğun tadına alışmış insanlara daha da acı, daha da
çekilmez gelir. Kadın, hiç sevmedi bu beklenmedik misafiri. Derdini
söylemesi için yalvardı adama, Senin için ölürüm, biliyorsun, ne olur
anlat diye dil döktü boş yere... Yıllardır sevdiği adam, duyarsız ve
sevgisiz biriyle yer değiştirmişti sanki. Ona ulaşmaya çalıştıkça,
beton duvarlara çarpıyordu kadın, her çarpmada daha fazla kanıyordu
yüreği...

Bir gün, çocukluğunun, gençliğinin ve bütün hayatının birlikte geçtiği
arkadaşına dert yanarken, Artık dayanamıyorum, sana söylemek zorundayım
diye sözünü kesti arkadaşı. O, seni aldatıyor. İş yerimin tam
karşısındaki restoranda genç bir kadınla yemek yiyiyor her öğlen. Sonra
sarmaş dolaş biniyorlar arabaya.. Sus, sus çabuk, duymak istemiyorum bu
yalanları diye bağırdı kadın. Onca yıllık arkadaşını, kendisini
kıskanmakla suçladı.... Ertesi gün, öğle vakti o restoranın hemen
karşısında bir köşeye sindi sessizce ve peri
masallarının sadece masal olduğunu anladı... Kocasının eskiden aynı
hastanede çalıştığı genç çocuk doktorunu tanıdı hemen. Bazen evlerinde
ağırladıkları kadına nasıl sarıldığını gördü adamın...

Akşam kocası eve gelir gelmez, bazen bağırıp, bazen ağlayarak, bazen ona
sımsıkı sarılıp bazen de yumruklayarak haykırdı suratına her şeyi.
İnkar etmedi adam. Zamanla duyguların değişebildiği, insanların orta
yaşa geldiklerinde farklılık aradığı gibi bir şeyler geveledi ağzında ve
bavulunu alıp gitti evden. Kapıdan çıkarken, son bir kez kucaklamak
isterim seni diyecek oldu ama kadın, '' defol '' dedi nefretle...

İlk celsede boşandılar... Modern bir aşk hikayesinin böyle son
bulmasına kimse inanamadı. Arkadaşlarının desteğiyle ayakta kalmaya
çalıştı kadın. Adamın, sevgilisiyle birlikte Amerikaya yerleştiğini
öğrendi. Bazen yalnız kaldığında, onu hala sevdiğini hissedince, ağlama
nöbetleri
geçiriyor, aşkın yerini, en az onun kadar yoğun bir duygu olan nefretin alması için dua ediyordu.

Aradan bir yıl geçti... Her şeyin ilacı olduğu söylenen zaman bile,
kadının derdine çare olamamıştı. Bir sabah, ısrarla çalan zilin sesiyle
uyandı. Kapıyı açtığında, karşısında o kadını gördü. Sen, buraya ne
yüzle geliyorsun diye bağırmak istedi ama sesi çıkmadı. Lütfen, içeri
girmeme izin ver, mutlaka konuşmamız gerekiyor. dedi genç kadın.
Kanepeye ilişti ve zor duyulan bir sesle konuşmaya başladı: Hiçbir şey
göründüğü gibi değil aslında. Çok üzgünüm ama o bir saat önce öldü.
Geçen yıl
Amerikadaki kongre sırasında öğrendi hastalığını ve yaklaşık bir
senelik ömrü kaldğını. Buna dayanamayacağını, hep söylediğin gibi
onunla birlikte ölmek isteyeceğini biliyordu. Seni kendinden
uzaklaştırmak için, benden sevgilisi rolünü oynamamı istedi. Ailesine
de haber vermedi. Birlikte Amerikaya yerleştiğimiz yalanını yaydı. Oysa
ilk karşılaştığınız otobüs durağının karşısında bir ev tutmuştu. Tedavi
görüyor ve kurtulacağına
inanıyordu ama olmadı. Gece fenalaşmış, bakıcısı beni aradı, son anda
yetiştim. Sana bu kutuyu vermemi istedi... Gözlerinden akan yaşları
durduramayacağını biliyordu kadın. Hemen oracıkta ölmek istiyordu.
Eline tutuşturulan kutuyu açmayı neden sonra akıl edebildi. İtinayla
katlanmış
bir sürü kağıt duruyordu kutuda. İlk kağıtta, Lütfen bütün notları
sırayla oku bir tanem diyordu... Sırayla okudu; Seni çok sevdim, Seni
sevmekten hiç vazgeçmedim Senin için ölürüm derdin hep, doğru
söylediğini bilirdim. Fakat benim için ölmeni istemedim. Şimdi bana söz
vermeni istiyorum. Benim için yaşayacaksın, anlaştık mı?

Son kağıdı eline alırken, kutuda bir anahtar olduğunu gördü kadın... Ve
son kağıtta şunlar yazılıydı: Sahildeki evimizi senin çizdiğin projeye
göre yaptırdım. Kocaman terasta martılarla kahvaltı ederken, ben hep
seni izliyor olacağım.
__________________
HeR LaFa VeReCeK BiR CeVaBiM VaRdIr AmA OnCe LaFa BaKaRiM LaFmI DiYe SoNrAdA LaFi SoYleYeNe BaKaRiM AdAm Mi DiYe...
NEHİR çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
CevaplaCevapla


Konuyu Görüntüleyen Aktif Kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 misafir)
 

Yayınlama Kuralları
Yeni konu açamazsınız
Cevap gönderemezsiniz
Eklenti ekleyemezsiniz
Mesajlarınızı düzenleyemezsiniz

Kodlama is Açık
Smilies are Açık
[IMG] code is Açık
HTML code is Kapalı


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Bu kadar sevebilir misiniz? ÇaKıR- Eskiler (Arşiv) 0 02-14-2008 01:08 AM
Sen Benim Gibi Sevebilir misin GooD aNd EvıL Eskiler (Arşiv) 0 10-08-2007 08:44 PM
Siz Bu Kadar Cesaretli misiniz? Anarchist Eskiler (Arşiv) 7 04-28-2006 11:37 PM
Bu Kadar Sevebilir Misiniz ? CaKaLBoT Eskiler (Arşiv) 5 03-19-2006 05:24 PM
Bu Kadar Sevebilir misiniz?.. ayten Eskiler (Arşiv) 4 02-10-2006 04:45 PM

Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 08:45 AM

Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11   Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.