![]() |
![]() |
#1 |
Bağımlı Üye
![]() Üyelik Tarihi: Dec 2005
Konum: İst.
Mesajlar: 3,489
Teşekkür Etme: 22 Thanked 136 Times in 66 Posts
Üye No: 5863
İtibar Gücü: 2333
Rep Puanı : 20870
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Realizm
Liberalizmin karşıtı olduğu görüşü çok yaygın olan realizm ya da bilinen adı ile gerçekçilik akımı, bir estetik kavram olarak 19. yüzyıl ortalarında Fransa'da ortaya çıkmıştır. Sanatı klasik ve romantik akımların yapaylığından kurtarmak, çağdaş eserler üretmek ve konularını öncelikle yüksek sınıflar ve temalarla ilgili değil, toplumsal sınıflar ve temalar arasından seçmek için ortaya konan realizm akımı, hem klasizme hem de halefi olan romantizme bir başkaldırı olarak ortaya çıkmıştır. Realizmin amacı, günlük yaşamın önyargısız, bilimsel bir tutumla incelenmesi ve bir bilim adamının klinik bulgularına benzer nesnel bir bakış açısıyla ortaya konması oluştururken, bu akamın iki güçlü temsilcisi Gustave Flaubert'in Madame Bovary adlı romanı ile Emile Zola'nın Nana adlı romanında cinsellik ve şiddet edebi bir mikroskop altında incelenerek olanca çıplaklığı teşkil eder. Fransız edebiyatında Flaubert, Zola'nın yanısıra Honore de Balzac, Stendhal, Rusya'da Lev Tolstoy, İvan Turgenyev, Fyodor Dostoyevski, İngiltere'de Charles Dickens ve Anthony Trollope, Amerika'da Theodore Dreiser, İrlanda'da James Joyce realizmin önemli temsilcileri olup, 20. yüzyıl romanının gelişimini de önemli ölçüde etkilemiştir. Türk edebiyatında ise Recaizade, Samipaşazade Sezai, Halit Ziya, Ömer Seyfettin, Refik Halit Karay, Yakup Kadri Karaosmanoğlu'dur. Ayrıntılı tasfire dayanan ve gerçeğin yansıtılmasında gözleme başvurulan realizm'de duyguların yerini insan ve toplum gerçekleri almıştır. Olayların oluşumunda etkili olan sosyal nedenler incelenmiş; insan kişiliğinin oluşmasında çevrenin önemli olduğu düşünülmüş ve çevre bütün ayrıntılarıyla işlenmiştir. Kahramanlar, hemen her yerde ve her zaman karşılaşabileceğimiz kişiler olurken sanatçı eserinde kendini gizler, kendi görüş ve duygularını eserine yansıtmadan biçim güzelliğine önem veren tasvirlerle betimleme yoluna gider. Türk edebiyatında Samipaşazade Sezai'nin "Sergüzeşt", Recaizade Mahmut Ekrem'in "Araba Sevdası" adlı romanlarında karşımıza çıkan realizm Nabizade Nazım'ın "Karabibik" adlı romanı köy gerçeğini anlatır. Servet-i Fünun döneminde daha yoğun olarak görülmeye başlanan realizm akımı için Araba sevdası romanından bir pasajı sizlere sunuyoruz: "Bihruz Bey, babasının işi icabı memleketin birçok yerini dolaşmış ve bu nedenle tahsilini pek yapamamış bir gençtir. Babasının varlığıyla yaşayan, bir evin biricik evladıdır. Ehemmiyet verdiği yegane şeyler; markalı giyinmek, Fransızca dersi almak, aldığı bu derslerle öğrendiği Fransızca yı alakalı alakasız her yerde kullanmak, ve bir de belki en mühimi ve romana ismini veren kısmı, pahalı arabasıyla dolaşmaktır. (Tabiki arabadan kastımız, günün önemli ulaşım araçlarından biri olan, atlı arabadır.) Babasının vefatından sonra büyük bir servetin üzerine konar, bu pahalı ve özentili yaşamıyla tam bir mirasyedidir. Arabası ile gezmek onun için öyle bir hal almıştır ki, soğuk kış günlerinde ya da yazın kavurucu sıcağında günün yirmi dört saatini arabasında geçirmektedir. Bu arada pahalı arabasının bir hayli yüklü taksitlerini elindeki köşkleri satarak ödemektedir. Haftanın birkaç günü Mösyö Piyer den aldığı Fransızca dersleri, belki tahsil hayatının yegane bölümüdür. Yarım yamalak bilgisiyle, olur olmaz yerlerde kullandığı diliyle, Fransız uşak Mişel'in bile zaman zaman anlamadığı bir konuşması vardır. Hele Fransız yazarların edebi kitaplarını okumak, onlarla mest olmak onun için edebiyatın kendisidir. Kadınlar konusunda ise fazlaca iştahlı değildir. Beğenmek şöyle dursun, yegane gayesi, araba ekipmanı ve markalı kıyafetleriyle göz doldurmak, beğenilmek, hatta hayranlık uyandırmaktır. Bu nedenle şehrin eğlence merkezlerini fellik fellik gezmekten başka işi yoktur, işine bile arada bir uğrar. Hayat onun için böylece sürüp giderken, sefahat mekanlarından biri ola Çamlıca'da, ahbabı Keşfi Bey ile sohbet ederken gördüğü sarışın dilber merakını celbeder, hatta oracıkta ona aşık olur. Onun da kendisine aşık olduğuna inanmaktadır. İşte bundan sonraki kısım Bihruz Bey'in platonik aşkının, hatta kurgusal aşkının, Keşfi Bey'in yalanlarıyla nasıl şekillendiğinin komik bir hikayesidir." Realizm akımı edebiyatın yanı sıra heykel, sinema ve resimde de kendisini göstermekte olup, 20. yüzyılda realizmi gerçekçi tasvirde yeterli görmeyen Theophile Gautire, Leconte de Lisle, Jose Maria de Heredia, ile Türk edebiyatında Tevfik Fikret'in başını çektiği şairlerce Parnasizm ekolüne uyarlanmıştır. Nesirde ise Baudelaire, Rimbaud, Verlaine, Mallarme ve Türk edebiyatında ise Cenap Şahabettin, Tevfik Fikret'in "Çınar" şiiri, Ahmet Haşim'in çalışmalarını yapmış olduğu Natüralizm ekolünün de çıkış noktasıdır. |
![]() |
![]() |
![]() ![]() |
Konuyu Görüntüleyen Aktif Kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 misafir) | |
|
|
![]() |
||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Realizm | ¢яєαмιηg | Eskiler (Arşiv) | 0 | 07-08-2007 02:41 PM |