![]() |
![]() |
#1 |
ÇaKaL Üye
![]() Üyelik Tarihi: Sep 2007
Yaş: 32
Mesajlar: 1,588
Teşekkür Etme: 5 Thanked 22 Times in 21 Posts
Üye No: 44466
İtibar Gücü: 1631
Rep Puanı : 1110
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() DOKUZUNCU Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, anayasa tartışmaların yadırganacak bir yanı olmadığını, ortada tartışılacak bir metin olmadan konuşmanın ise yararsız olduğunu söyledi.
İzmir Ekonomi Üniversitesi’nin yeni akademik yılının açılış törenine katılarak ilk dersi veren 9'uncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, ‘küresel ısınma ve dünyanın geleceği’ olarak belirlediği gündemini gazetecilerin soruları üzerine değiştirdi. Gazetecilerin anayasa tartışmalarıyla ilgili sorularını yanıtlayan Demirel, anayasa tartışmaları sırasında her kafadan bir ses çıkmasının normal olduğunu belirterek, şunları söyledi: “Anayasa tartışmalarının yadırganacak bir tarafı yok, gayet tabii ki her kafadan bir ses çıkacak. Yalnız orta yerde tartışılacak bir anayasa metni yok. Herkes ‘şöyle olursa nasıl olur’, ‘böyle olursa nasıl olur’ diye konuşuyor, o da yararsız. Fakat anayasa milletin genelini kapsayan bir ana dokümandır, milletle devletin mukavelesidir. Anayasa milletin tümüne ait olmalıdır. Yanlış bir yöntem seçilmeyeceğini umarım. Yanlış bir yöntem seçilirse anayasa yapılıp bittikten sonra da tartışılır, mesele yapılıp bittikten sonra tartışılmayacak bir şekilde yapmaktır.'' 1982 Anayasası üzerinde çok fazla değişiklik yapıldığını vurgulayan Demirel, sözlerini şöyle sürdürdü: “Yenisiyle neyi getireceklerini bilmiyorum. Anayasalar zaten birbirinden çok farklı olmaz. Yeni yapsanız da bir öncekindeki metinlerin tümünü ortadan kaldıramazsınız, temel haklar ve özgürlükler vardır, devletin kuruluşu işleyişi vardır. Ne getirecekler bilmiyorum, getirdiklerini gördükten sonra gerek var mı, yok mu söyleyebilirim.'' Demirel, darbe tartışmalarının fuzuli olduğunu, Türkiye’de demokrasi, seçimle gelmiş, seçimle gidecek bir iktidar olduğunu, herkesin sabırlı ve soğukkanlı olması gerektiğini sözlerine ekledi. Demirel, Türkiye’nin Malezya olacağı yönündeki tartışmalarına ise “Bu tartışmalar Türkiye’ye yakışmaz. Türkiye büyük Atatürk’ün kurduğu cumhuriyetin aydınlık yolunda çağdaş bir Türkiye olmaya devam edecektir. Geri gidemez'' diye yanıt verdi. Demirel, Çankaya’da iftar yemeği vermenin laikliğe zarar getirmeyeceğini, kendisinin de çok defalar iftar yemeği verdiğini sözlerine ekledi. Demirel’in İzmir Ekonomi Üniversitesi’ndeki ilk ders konusu ise küresel ısınma ve dünyanın geleceği oldu. Dünyayı yönetenlerin gündeminde 2007 yılında ısınma, iklim değişikliği, sürdürülebilir bir kalkınma, enerji gibi konuların olduğunu, ancak yıl sonuna gelinmesine rağmen bu konuda bir şey yapılmadığını anlatan Demirel, “Çok tartışıldı hala da tartışılıyor. Sanırım önümüzdeki yıllarda da tartışılacak ciddi bir konudur, havayı suyu içine alır ama havadan sudan bir konu değildir. Bu konuya insanlık ne kadar ilgi gösterirse, benim ülkemde vatandaşım ne kadar ilgi gösterirse, bilim yönetim ne kadar ilgi gösterirse, karşılaşılacak sorunlar o kadar kolay aşılır. İnsanlar çok kere sahip oldukları şeyin kıymetini bilmezler. Değerini anladıkları zaman çok geçtir. Onun değerini zamanında bileceksiniz ve kaybetmeyeceksiniz'' dedi. Bilimadamlarının yerkürenin ısındığı konusunda tüm dünyayı uyardığını belirten Demirel, şöyle konuştu: “Yerküre ısınıyor. Isınırsa ne olur iklim değişir, iklim değişirse ne olur, soğuk günler daha az sıcak günler, öldürücü sıcaklar daha çok yoğun yağışlar, seller, kasırgalar, tropik fırtınalar, kutupların erimesi, kuraklığın artması ile sonuçlanacaktır. Yerküre üstünde yaşayan varlıkları rahatsız edecek şekilde homurdanmaktadır, silkinecektir. 1850'den bu yana dünyanın ısısı ölçülür, son 13 yıldır daha önce karşılaşılmayan bir şekilde ısı artıyor. Yerkürenin bu ısı değişikliğine rağmen tedbir alınmazsa, bunun önümüzdeki dönemde 4 dereceye kadar çıkacağı tahmin ediliyor. Bunun sonucunda da çok şey olacak. Türkiye bundan ne nasip alır o bilinmez, şiddetli yağışlar, orman yagınları, kuraklık, enerji tüketimi artar, göçler olur ve iyi nasip almaz. Eğer dünyada iklim değişirse göçler olur. Dünyada yaşam zorlaşıyor. Bilim bunu haber veriyor. Bu haber karşısında bir şey olmaz denebilir, yalnız bunu dedikten sonra ya bir şey olursa. İşte bu ‘ya bir şey olursa’yı kimse göze alamıyor. Bunun için dengeleri korumak gerekiyor. Dengeleri korumamanın sonucu ise yoksulluk oluyor.'' Dünya üzerindeki bütün yoksulluğun kaynağının insanoğlu olduğunu söyleyen Demirel, şöyle devam etti: “İnsanoğlu kendi kuyusunu kendisi kazıyor. Dünyanın ısınmasının en büyük nedeni sera gazları, sera gazlarının nedeni de uygarlıktır. 1997’de imzalanan Kyoto Anlaşması, sera etkisi yaratan gazların 1990 yılında kullanılan miktarın yüzde 5 altına indirilmesini içeriyor. Bu aslında daha az akaryakıt, daha az kömür, daha az gaz kullanın demektir. Bu üretimi azaltın, istihdamı, rehafı, azaltın demek anlamına geliyor. Ancak bunları azaltın demek iç açıcı bir durum değil. Dünyanın yarısından çoğu 2 dolarla yaşamak zorunda. 1950’den 2000’e kadar dünyanın ekonomisi 7 defa, nüfus ise 4 defa büyümüş, büyük payı ise gelişmiş ülkeler almış. Şimdi üretemeyenlerin gözü açıldı. Bunların başında Çin ve Hindistan geliyor. Bunların nüfusu dünyanın yarısı ediyor. Çin 6 bin kömürle işleyen elektrik santrali yapacağını söylüyor. Bu ne demek daha fazla duman vermek demek. Tüten bacalar bir zamanlar zenginleşmenin işaretiydi. Bir zamanlar kömür yakar elektrik çıkartırız, gaz yakar elektrik çıkartırız diyorduk. Ancak öyle değil, artık hava verdiğinden fazlasını alacak durumda değil. Aslında getirilen tahdit medeniyete kalkınmaya getirilen tahdittir. 2007 deki asıl olay budur.'' ABD’nin Kyoto’yu imzalamadığını, AB ülkelerinin ise imzaladığını ve 2030 yılında sera etkisi yaratan gazların kullanımının 1990’ın yüzde 60 altına düşürülmesinin öngörüldüğünü ifade eden Demirel, bunun önüne geçebilmek için alternatif enerji kaynaklarına yönelmek gerektiğini vurguladı. Fosil yakıtların ömrünün azaldığını, dünyanın sürekli olarak alternatif enerji kaynakları aradığını ve hidrojen devrimine hazırlandığını belirten Demirel, “Alternatif enerji kaynakları bugün dünyanın her ülkesinin gereksinimidir. Dünya enerjisinin yüzde 19'u nükleer enerjiden sağlanıyor. Alternatif enerji kaynaklarının başında nükleer enerji geliyor. Dünyada 441 tane nükleer santral var. Dünyada yeni 100 tane santral kurmaya hazırlanıyorlar. Ancak bunları dünyayı kirletmeyecek şekilde yeniliyorlar. ‘Türkiye nükleer santral yapmalı mı yapmamalı mı’ tartışmasında 25 yıl kaybetti. Yapılırsa getireceği tehlike var, ancak siz yapmasanız da tehlike var. Romanya’da, Rusya’da, Ukrayna’da çevremizde nükleer santral olmayan ülke yok. Çernobil’den dolayı çok fazla sıkıntıya girdik bir yerde olursa sıkıntıya giriyorsunuz. Bir süre dünya bunu riske etmek istemedi, ancak şimdi yine nükleer santrale dönülmüştür. Nükleer santral karbondioksitten kurtulmak için en iyi yoldur'' dedi. Alternatif enerjler arasında güneş ve rüzgarın ön sıralarda yer aldığını, ardından da biyo enerjininin geldiğini anlatan Demirel, “Bir diğer olay rüzgar enerjisidir. Biz bir miktar yaptık, Çanakkale ve Çeşme'de. Türkiye rüzgarlı bir memleket, her bakımdan rüzgarlı bir memlekettir. Bir diğeri termal enerjidir. Biz onu da yaptık, ancak çok başarılı olamadık. Bunu denemeye devam etmek lazım'' diye konuştu. Demirel, Türkiye’nin suyunun bulunduğunu, ancak bunu kullanmayı bilmediğini de sözlerine ekledi. Dünyanın insanlığın tek ve ortak evi olduğunu söyleyen Süleyman Demirel sözlerini “Evinizi koruyun, ben burada yapayım başka yerde duyulmaz demeyin, heryere zararı var. İnsanların bu bilinci kazanması lazım. Dünyayı kurtarmanın yolu insanlığın bu bilince gelmesi. Dünya aslında bizim değil, gelecek nesillerden ödünç aldığımız bir yer. Onlara tükenmiş, tehditler içinde kıvranan bir şekilde bırakamayız. Tedbirleri alırsak dünyayı kurtarabiliriz'' diyerek bitirdi. İzmir Ekonomi Üniiversitesi Rektörü Prof. Dr. Atilla Sezgin de anayasa konusuna değindi. Kapsamlı bir çalışma sürdürüldüğünü belirten Prof. Dr. Sezgin, “Bu sürecin ve içeriğin sadece iktidarın kararıyla değil, ülkemizin demokratik temel taşlarını oluşturan başta üniversiteler olmak üzere çok geniş kapsamlı kurum ve kuruluşların görüş ve düşüncelerini taşıyan bir toplum sözleşmesi niteliği kazanarak oluşması esas kabul edilmektedir. TBMM'nin anayasasının devletin temelini oluşturan, değiştirilemeyecek cumhuriyet, laiklik, Atatürk milleyetçiliği, bölünmezlik, insan haklarına dayalı demokratik sosyal hukuk devleti hükümleri üzerinde değişiklik yapma hakkı olmadığını vurgulamak istiyorum'' dedi. Milliyet |
![]() |
![]() |
![]() ![]() |
Konuyu Görüntüleyen Aktif Kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 misafir) | |
|
|