www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee  

Geri Git   www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee > Forum > Eskiler (Arşiv)

Eskiler (Arşiv) Eski konular

CevaplaCevapla
 
Konu Araçları Görünüm Modları
Old 10-22-2007, 10:24 PM   #1
KoJiRo
Aşmış Üye
 
KoJiRo Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Dec 2006
Konum: KoCaELi
Yaş: 40
Mesajlar: 34,356
Teşekkür Etme: 21
Thanked 162 Times in 97 Posts
Üye No: 23848
İtibar Gücü: 8778
Rep Puanı : 54700
Rep Derecesi : KoJiRo has a reputation beyond reputeKoJiRo has a reputation beyond reputeKoJiRo has a reputation beyond reputeKoJiRo has a reputation beyond reputeKoJiRo has a reputation beyond reputeKoJiRo has a reputation beyond reputeKoJiRo has a reputation beyond reputeKoJiRo has a reputation beyond reputeKoJiRo has a reputation beyond reputeKoJiRo has a reputation beyond reputeKoJiRo has a reputation beyond repute
Cinsiyet : Erkek
Varsayılan "Geleneğe adım attırmak"

"Geleneğe adım attırmak"

Klasik şiirimizde birçok şairin, bir gazeli “tuhfe gazel” diye isimlendirdiğini ve kendi şiir söyleme biçiminden “nev-tarz” diye söz ettiğini görürüz. Şair yenilik, orijinallik peşindedir. Bu hem bir temenni, hem de meydan okumadır.



Ancak tamamen garip ve alışılmadık bir eser ortaya koyan sanatkar da kabul görmez ve hatta nazar-ı itibara dahi alınmaz. Bazen henüz meşhur değilken, ilk kez gittiği bir konaktaki edebiyat meclisinde, “akşam, yine akşam, yine


akşam/ göllerde bu dem bir kamış olsam” mısralarıyla ünlenecek olan “Bir Günün Sonunda Arzu” adlı şiirinden söz açan bir zatın, “herzegûnun biri şöyle söylemiş” hakaretine maruz kalınca apar topar oradan sıvışmak zorunda kalan Ahmet Haşim’in durumuna düşmesi de olasıdır. Şairin kendine mahsus tarzıyla yazmış olduğu şiir, bazılarınca saçmalık olarak nitelenmişti.



Şair bir yandan geleneğin sıkletini, öte yandan yeniliğin cazibesini hisseder. Bu ikisinin arasında Fuzuli’ninki gibi trajik ruh halleri yaşayabilir. Fuzuli Divan mukaddimesinde şu mealde konuşur:



“Bazen sabaha kadar çalışıp uykusuz bir gecenin sonunda bir gazel meydana getiririm. Sabahleyin dostlara okuyunca, ‘bu şiirde bir yenilik yok, eski şairleri andırıyor’ derler ve onu yırtıp atarım. Bazen de akşama kadar bir gazel üzerinde çalışıp, akşam dostların meclisinde okuyunca derler ki: ‘bu pek yeni, daha önce hiç bu mazmunları kullanan olmamış!’ Onu da yırtıp atarım.”



Sanatkarın yolu işte böylesine zor ve çapraşıktır. Hem gelenekten beslenecek, hem de yepyeni bir söz söyleyecektir.



Sezai Karakoç, Edebiyat Yazıları’nda şairin gelenek karşısındaki tavrının üç aşamadan geçtiğini tespit eder: Önce geleneği taklit eder, sonra ona meydan okur ve ondan sonradır ki geleneğe bir adım attırır.



Sanatkarın başarısı geleneğe adım attırabilmesinde gizlidir. Taklit ve tekrar, geleneği tüketmekten ve yozlaştırmaktan başka bir yarar sağlamaz. Gelenekten kopuş ise bir hafıza kaybından da öte “kimlik depremi”ne yol açar.



“Bir meş’aledir şi’r-i kadim/ Devredilir elden ele” diyor ya Yahya Kemal, gelenek bu meşalenin alevidir. Dünyada, köklü bir geleneğe yaslanmayan, kadim bir geleneğin araçlarını kullanmayan büyük şair yoktur. İster Jung’un “kolektif bilinçaltı” teorisiyle ister başka bir biçimde açıklansın, bu böyledir.



Şiirde gelenek tartışmasına Hilmi Yavuz’un da önemli bir katkısı olmuştur. Yavuz, “gelenek deyince Osmanlı ile sınırlamamalıyız; batı da bizim geleneğimizin bir parçasıdır” diyor. İsabetlidir; çünkü bir noktadan sonra batı bizim geleneğimize nüfuz etmeye başlamış ve gittikçe de bunu derinleştirmiştir. Bunda batının kendini dayatmasından çok ve onunla birlikte bizzat kendimizin onu istememizin rolü vardır.



Günümüzün şairi, hikayecisi, romancısı, ressamı, sinema yönetmeni, tiyatrocusu, hattatı ve diğer sanatkarları Osmanlı-İslam medeniyetinin sanat geleneğini özümsemiş olmalı ve batıyı da yadsımamalı, çok iyi bilmelidir. Birçok alanda olduğu gibi, edebiyatta da geleceği inşa etmenin yolu gelenekten geçmektedir. Mustafa Özel’in deyimiyle “istikbal köklerdedir.” Öyledir; çünkü geleneği “okumadan”, özümsemeden ve onu aşmadan doğru dürüst bir geleceği kurmak muhaldir. Eski hal muhaldir amma; eski hali bilmeden, tatmadan, özümseyip usaresini almadan bir yeni hali inşa etmek dahi muhaldir.
__________________
KoJiRo çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
CevaplaCevapla


Konuyu Görüntüleyen Aktif Kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 misafir)
 

Yayınlama Kuralları
Yeni konu açamazsınız
Cevap gönderemezsiniz
Eklenti ekleyemezsiniz
Mesajlarınızı düzenleyemezsiniz

Kodlama is Açık
Smilies are Açık
[IMG] code is Açık
HTML code is Kapalı


Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 10:48 AM

Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11   Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.