![]() |
![]() |
#1 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57904
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() ANKARA ANKARA GÜZEL ANKARA'DAN
sunu Ankara bir düşler kentidir. Kentin kendisi insanları düşler dünyasına taşıdığından değil: İnsan Ankara'da düş kurmadan yaşayamaz da ondan. Ya yönetimle ilgili bir düşünüz olmalı, ya mutlulukla ilgili; ya iyi insanlıkla ilgili bir düşünüz olmalı, ya da iyi sanatçılıkla ilgili. Düşlersiz yaşanamaz Ankara'da: Çünkü ufuklar sınırlıdır dağlarla, geniş bir ufuk düşünüz yoksa. Çünkü dereler sığdır ve 'denetim altındadır', göğsümüzde yüreğimiz bir çağlayana kaynak oluşturmuyorsa. Çünkü Kale terkedilmiş gözükür uzaktan, içimizde taht kuran/hüküm süren, astığı astık/kestiği kestik ama sırasında kendini de kesen bir yönetim yoksa. Çünkü ilişkiler köhnemiş, 'memurin' ve hesaplıdır, yaptığınız herşeyi karşılıksız yapmıyorsanız. Onun için de Ankara bir düşler yatağıdır, onun çorak bir ülke, tozlu bir kent, kısır bir yaşam ve çeşnisiz bir toprak olduğu bir yana bırakılırsa. İşte bu şiir bu düşleri anlatır. Ve aşk delileri, mal delileri, göz delileri,yorgan yüzlüler, melekler, körler, sağırlar, dilsizler, sıkmabaşlar, açık bacaklar, şaşılar, uygunadımlar, beyinseverler, topatanlar, ayran kanlılar, koltukçular, yarım pabuçlar, zenneler,kırık boyunlular, boksör köpekleri, telli bardaklar, yaylı sazlar, dost ölüleri ve diğerleri adına ve onlar için yazılmıştır. II. KARANFİLLER VE İNSANIN HUYU Bakanlıklardayım. Elimde bir kırmızı karanfil. Hiç aklımda yoktu, hatta romantik bulurdum ama önünden geçerken çiçekçinin, beni al dedi aldım ve yapraklarında kayboldum, küçülerek küçülerek, çünkü karşımda duvarlarında hâlâ o kurşun delikleri olan (delikler 22 Şubat, 21 ve 27 Mayıs'ta açılmıştır) 1933 Alman mimarisini anımsatan uzun kolonlu,yayvan, suskun ve kendini ağırdan satan bir bina var. Yıl 1983. Ve ben dört yıl öncesini anlatıyorum. Dört yıl öncesini anlatıyorum. O zaman henüz kurşun delikleri beşinci kez sıvanmamış köşedeki parka bir ağlayan kadın heykeli konmamış ve yerler parke taşla kaplanmamıştı. Öğle vakti ben kendimi çiçeklerle avutuyorum: Yeşil kurtarıyor bazen. Üç dakika sonra o geliyor topraktan bir gelincik fışkırıyor siyahı kaşlarına, ah, kırmızısı esmer tenine benzeyen ve ben o gelinciğin ellerini tutuyorum yeni yıkanmış, ıslak, pembe gözlerinden bacakarasına doğru inen su burda işte. Kırmızıdır su senin bakışından yeşil bir serinliktir Ankara'da o çeşmedir Kale'de birdenbire karşınıza çıkan çünkü kırmızıdır su benim aşkımdan. Kim derdi ki dört yıl sonra bu şiiri yazarken Nâzım'dan elalıp bu şiiri yazarken bütün akarsular kurumuş olacak (zaten Bentderesi'nin üstü çoktan kapanmıştır) Abdi İpekçi öldürülecek, ismi bir parka verilecek (Sıhhiye'dedir park, büyük bir gölü vardır) yani akarsu yerine durgun ve yeşil su yeğlenerek (zaten Cumhuriyet'te hep böyle yapılmıştır) dahası kim derdi ki yanımda sen olmayacaksın diye. Hepsi bitti. Karşıda Millet Meclisi hâlâ eldeğmemiş bahçesiyle duruyor. Bâkir ve temiz. Yaşanmamışlığın temizliği. Biraz da sevinçli Halkevleri binasını yıktırdığı ve bahçesini dörtyüz metrekare daha genişlettiği halkı içinden temelli attığı ve kendisini millete verdiği için. Hepsi bitti. Bir kumru gördüğümde (Ankara'da ne kadar da arttı kumrular, bilemezsin belki aşktan, belki ayrılıktan diyorlar) işte ben bir kumru gördüğümde haberini alıyorum bahçesindeki heykelin. Biraz büyükmüş. Biraz mağrur biraz sade biraz ezik dururmuş öyle. Bakanlıklardayım elimde kırmızı bir karanfille. Hangi bakanlık mı, kuşkusuz gönlümün bakanlığı.
__________________
Buraya Kadarmış .. ![]() |
![]() |
![]() |
![]() ![]() |
Konuyu Görüntüleyen Aktif Kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 misafir) | |
|
|