www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee  

Geri Git   www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee > Kültür & Sanat > Genel Kültür > Felsefe-Psikoloji

Felsefe-Psikoloji Felsefe Ve Sosyoloji ile ilgili herşey...

 
 
Konu Seçenekleri Görünüm Şekli
Prev önceki Mesaj   Sonraki Mesaj Next
Eski 09-27-2006, 12:38 AM   #11
M@D_VIPer
Forum Kalfası
 
M@D_VIPer 'in Avatari
 
Kayit Tarihi: Dec 2005
Nerden: BeyCoast
Mesajlari: 7,003
Teşekkür Etme: 26
Teşekkür Edilme: 333
Teşekkür Aldığı Konusu: 269
Üye No: 4853
Rep Power: 2952
Rep Puanı : 16800
Rep Derecesi : M@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond repute
Cinsiyet : Erkek
Belirlenen

Sokrates
Sofistlere karsi koyanlarin basinda yer alan, ilkçagin en büyük düsünürlerinden biri olan Sokrates, Sofistlere karsi koyar, ama onlarla birlestigi yönleri de vardir. Çünkü Sokrates de, Sofistler gibi, gelenek ve törelerin olusturdugu ölçüler üzerinde düsünmeyi kendisine ilke yapmistir.
Sokrates 469 yilinda Atina’da dogmustur. Heykeltiras Sophroniskos ile ebe Phainerete’nin oglu. Kendisi ve yurttaslarini ciddi olarak incelemeyi, ahlakça olgunlasmak için durmadan çalismayi, hayatinin hep ödevi sayacaktir. O da, Sofistler gibi, baslica, insan hayatinin pratik sorunlariyla ilgilenmistir. Ancak, Sofistler utilitaristtiler, yalniz yarari göz önünde bulunduruyorlardi. Sokrates ise bu soruna gerçek, derin bir ahlaki ciddiyetle yönelir.Onun gerek sessiz, sürekli felsefi düsünmeleri, gerekse Atina’daki orijinal çalismalari böyle bir anlayisla beslenmislerdir. Kendisi bir çigira, bir okula bagli olmadigi gibi, bir çigir da kurmaya kalkismamistir. Ortalikta, çarsida –pazarda dolasir, karsisina çikanlarla konusmaya çalisirdi. Bunu da, insanlari, hayatlarinin anlam ve amaçlari bakimindan düsünmeye, aydinlanmaya kimildatmak, onlarda bu istegi uyandirmak için yapardi. Sokrates felsefesini, dünya görüsünü bu yolla yaymistir: bir sey yazmamistir. Sokrates 70 yasinda iken “gençligi bastan çikarmak ve Atina’ya yeni Tanrilar getirmeye kalkismak” ile suçlandirilip mahkemeye verilmistir. Onu suçlayanlar, anlayissizliklarindan, düsünceleri ayirt etmeyi bilmediklerinden, Sokrates’i Sofist sayiyorlardi. Hayata yol gösteren deger ve ölçülere körükörüne inanmayip bunlari akilla bulmak isteyisinde, bu tutumunda Sokrates Sofistlerle ortakti. Ama onun Sofistlerle bundan sonraki temelli ayriligini, yobaz gelenekçiler ayiramayacak durumda idiler. Sokrates hafif bir ceza ile kurtulabilirdi; ama boyun egmek bilmeyen onuru yüzünden yargiçlari kizdirip ölüm cezasina çarptirilmistir. Tutukevinden de kaçmayi ret etmis ve 399 yilinin mayisinda zehir içerek ölmüstür.
Sofislerin bilgi anlayisi, her bakimdan, tek kisiyi kanilarinda bir relativizme götürmüstü. Sokrates’in ise göz önünde bulundurdugu ; saglam, herkes için geçerli olan bir bilgiye varmaktir. O, doxa (sani)nin karsisina episteme (bilgi) yi koyar. Yalniz episteme hazir, hemen ögrenilebilecek, ögretimle hemen bildirileverilecek bir sey degildir, tersine; birlikte çalisarak, ugrasilarak varilacak bir amaçtir. Onun için Sokrates, Sofistlerin yaptigi gibi, ögretimle bilgileri edindirmeye kalkismaz, çevresindekilerle dogru’yu birlikte aramaya çalisir. Din-gelenek otoritesine gözü kapali baglanmamada Sokrates Sofistlerle bir düsünüyor. Ancak, Sokrates’in akla, düsüncenin objektif degerine, bireylerin üstünde bir normun bulunduguna sarsilmaz bir inanci var. Onu Sofistlerden kesin olarak ayiran da bu inancidir. Onun kendine özgü ögretme ve arastirma yöntemi olan dialog (konusma) da bu inanca dayanir. Konusma’da düsünceler ortaya konur, bunlar karsilikli olarak elestirilir, böylece de herkesin kabul edecegi seye varilmak istenir. Sofisler düsünceleri meydan getiren psikolojik mekanizmayi inceliyorlardi. Sokrates ise, dogru’yu belirleyen aklin bir yasasi olduguna inanir ve çevresindekilerle isbirligi yaparak bu dogru’yu arastirir. “Ben bir sey bilmiyorum” ya da “Bir sey bilmedigimi biliyorum” derken de göz önünde bulundurdugu bu. Onun için bunlari bir süphecilik diye anlamamalidir.
Sokrates, Sofist – Sophistes , bilgici –degil, filozof – philosophos, bilgisever –oldugunu söyler; bilgiyi elde bulundurduguna degil, onu sevip aradigina inanir; kendisi kendini bildigi gibi, kendilerini bilmelerini (“kendini bil!”) baskalarindan da ister. Arastirmanin (dialogun) dis semasi söyledir: Konusmaya baslarken Sokrates, hep kendisinin bir sey bilmedigini söyler. Karsisindaki de, tersine, hep bilgisine pek güvenmektedir, ama ileri sürdükleri de hep pek derme çatma seylerdir. Iste Sokrates’in ünlü ironie’si (alayi) bu karsitlik içinde belirir. Bundan sonra da Sokrates, konustugu kimsede dogru^yu meydana çikarmaya girisir; onun deyisiyle: Ruhta uyku halinde bulunan düsünceleri “dogurtmaya” ugrasir. Bu sanatina da, annesinin ebeligine bir anistirma olarak, maieutike (dogum yardimciligi, ebelik) adini veriyor. Bu teknigin temelinde, disiplinli, siki bir düsünme ile” dogru”nun bulunabilecegine bir inanma gizlidir; ruhta sakli dogrular var; bunlar herkes için ortak olan dogrulardir; bunlar, sorup sorusturma ile, üzerlerinde durup düsünme ile yukariya çikarilabilir, bilinir bir hale getirilebilirler.
Sokrates’e göre, bilimsel çalismanin amaci, duyularla edinilen tek tek algilar degil, kavramdir. Onun için, Sokrates hep, kavramin belirlenmesi, sinirinin çizilip gösterilmesi olan tanim’a (horismos, definito) varmaya çalisir.
Sokrates’in kullandigi yöntem, tüme –varim (epagoge, inductio) yöntemidir. Aristoteles, Sokrates’i bu yöntemin bulucusu diye gösterir. Ancak, Sokrates gelisigüzel bir araya getirilmis tek tek haller arasinda bir karsilastirma yaptigi için, tam bir tümevarim yöntemi gelistirdigi söylenemez.
Sokrates bu yöntemini, tipku Sofistler gibi , sadece insan hayatinin sorunlarina uygulamistir. Onu “dogru bir yasayis nedir, hangisidir?” sorusundan baskasi ilgilendirmemistir. Doga felsefesiyle hiç ugrasmamistir; kavramsal dogru’yu aramasi da yalniz ahlaki kaygilar yüzündendir. Insanin ahlakça kendisini egitmesi, yetistirmesiyle bilim ayni seydir. Arastirma da bulunacak tümel dogru, ahlak bilincine açiklik ve güven saglayacaktir.
Sokrates’in bütün düsüncesi, bütün çalismalari ahlaka yönelmistir. Bu ana –konuda çikis noktasi da, “erdem ile bilginin özdes, ayni olduklari” görüsüdür. Bu görüsün felsefe disindaki nedeni için su söylenebilir: Yunan toplumu o arada çok sarsintili bir degisme geçirmistir, geçirmektedir. Bu yüzden, öteden beri bilinen, alisilmis yasama kurallarina ayak uydurmak çok güçlesmistir. Bu deger anarsisi içinde bir sürü yasama kurali ögütleniyordu. Öbür yandan demokratik gelisme bir savasmaya, yarismaya yol açmisti. Iste Sokrates,bu kaniyi ahlaka aktarmakla, bu duruma en keskin anlatimini kazandirmistir.
Sokrates,”Hiç kimse bile bile kötülük islemez, kötülük bilginin eksikliginden ileri gelir” der. Yine bu yüzden bütün öteki erdemler, ana –erdem olan bilginin (episteme) içinde toplanmislardir ve bilginin kendisi edinildigi ve ögrenildigi gibi, öteki erdemler de elde edilir ve ögretilebilir.
Sokrates, bir de, içinde bir Daimonion’un barindigini söylermis. Hayatinin önemli anlarinda bu Daimonion’u kendisine yol gösterirmis, daha dogrusu alikoyucu bir rol oynarmis; daha çok uyarici bir seslenis. Bunu Sokrates içindeki Tanrisal bir ses sayar ve ona uyarmis. Bu sesin ne oldugu üzerinde çesitli yorumlar yapilmistir. Ne olarak anlasilirsa anlasilsin (vicdan, ahlaki bir sezi, peygamberlerde görülen içgüdü gibi bir sey vb) Daimonion Sokrates’in ahlak görüsünün tekyanli rationalismini tamamlayan bir etken olarak görünüyor. Çünkü Daimonion, irrationel bir sey, dini –mistik bir öge. (Ama yalniz kendisinde var; genel olarak insan hayatinin ahlak bakimindan düzenlemede hiçbir rolü yok)
Sokrates’in dinsiz ya da küfre sapmis bir kimse oldugu hiç de söylenemez. Olsa olsa, o da ta Xenophanes’ten beri gelisen bir din anlayisinin içinde yer almisti; yani halk dininin bos inançlarina bagli degildi; halk dininin arinmasini, bunun için de Tanrilar için yakisiksiz tasavvurlarin ortadan kalkmasini o da istiyor.
Sokrates çevresine büyüleyici bir etki yapmisti. Bu etki, düsüncelerinden çok, bu düsünceleri onun dogrudan dogruya yasamasi yoluyla olmustur.
__________________

M@D_VIPer Nickten Öte..Bir Markadır...


Her Gidişin Bir Dönüşü,Her Bitişin Bir Başlangıcı Vardır..!!!
M@D_VIPer Ofline   Alinti Yaparak Cevapla
 


Bu Konudaki Online üyeler: 1 (Üye Sayisi : 0 Ziyaretçi Sayisi : 1)
 

Mesaj kurallari
You may not post new threads
You may not post replies
You may not post attachments
You may not edit your posts

BB code is Acik
[IMG] kodlarAcik
HTML kodlari Kapali


Benzer Konular
Konu Konu Baslangic Forum Cevaplar Son Mesaj
‘Türkiye büyük ülke, büyük millet’, ama... ÇaKıR- Eskiler (Arşiv) 0 06-07-2008 07:01 PM
Evler büyük dedikçe büyük GooD aNd EvıL Eskiler (Arşiv) 0 05-06-2008 09:53 PM
Ben büyük şarkıları severim; büyük olsun. GooD aNd EvıL Eskiler (Arşiv) 0 05-03-2008 12:56 PM
Siyah Beyaz En Büyük GS Başka Büyük Yok :D Dj MasteRs Eskiler (Arşiv) 2 03-09-2008 04:39 PM
büyük hamburgerler(çook büyük) Tilki_Andre Eskiler (Arşiv) 0 09-09-2007 10:42 PM

Saat Dururmu GMT +3. Şimdiki Zaman 05:21 PM.

Powered by vBulletin Version 3.8.11
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.