www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee  

Geri Git   www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee > Forum > Eskiler (Arşiv)

Eskiler (Arşiv) Eski konular

 
 
Konu Araçları Görünüm Modları
Old 04-14-2007, 03:54 PM   #1
parlayan güneş
Geçerken Uğradım
 
Üyelik Tarihi: Mar 2007
Yaş: 34
Mesajlar: 99
Teşekkür Etme: 1
Thanked 15 Times in 12 Posts
Üye No: 37912
İtibar Gücü: 1367
Rep Puanı : 760
Rep Derecesi : parlayan güneş is on a distinguished roadparlayan güneş is on a distinguished roadparlayan güneş is on a distinguished roadparlayan güneş is on a distinguished roadparlayan güneş is on a distinguished roadparlayan güneş is on a distinguished roadparlayan güneş is on a distinguished road
Cinsiyet :
Varsayılan Laikçi körleşmenin şiddeti

Laikçi körleşmenin şiddeti
13/04/2007 - 14:06



Yusuf Kaplan YENİŞAFAK




Türkiye'nin sorunu sığlaşma, yüzeyselleşme, ikiyüzlüleşmedir: Batı'yla da, İslâm'la da kurduğumuz ilişki biçimi, ezberlenmiş klişelere ve sloganlara dayanan sığ, yüzeysel, iki yüzlü bir ilişki/sizlik biçimidir.

Batıcı / seküler, özellikle de laikçi çevrelere göre, İslâm, sadece bireysel bir inanç meselesidir. Oysa İslâm'ın kaynakları, hayatın her alanına müdahale etmek zorunda olduğunu söylüyor. Ama Türkiye'deki seküler ve laik/çi çevreler, tam tersini dayatıyorlar bize. Totaliter zihin böyle bir şey olsa gerek.

Peki, bütün seküler, özellikle de laikçi çevrelerin, İslâm'ın hayatımızı, siyaset, ekonomi, kültür, sanat, düşünce ve medeniyet anlayışımızı düzenleyemeyeceğini bize dayatırlarken, önerdikleri dişe dokunur bir şey var mı?

Önerdikleri şey, seküler, dolayısıyla Batılı bir dünya ve hayat algısıdır. İyi de kendilerinin seküler / Batılı dünya ve hayat algısına ilişkin sahip oldukları bilgileri nedir ve doğru mudur?

Batı'dan / sekülerlikten anladıkları, dinin hayata, siyasete, kültüre, sanata, düşünceye karışamayacağı dogma'sıdır: Buna göre, İslâm, hayattan, siyasette, kültürden, düşünceden, sanattan uzaklaştırılmalı; Allah'ın dini değil, kendi algıladıkları "din" topluma dayatılmalıdır. Bilim, her şeyin merkezine yerleştirilmelidir. İyi de hangi bilim? Newton'ın bilimi mi, Heisenberg'in bilimi mi, Einstein'ın, Planck'ın bilimi mi, yoksa Batlamyus'un bilimi mi? Hangisi? Çünkü bu bilim anlayışlarının zihinsel önermeleri birbiriyle uyuşmaz ki?

Bilimsel mantık, zamanla, mekânla kayıtlı bir mantıktır; geçicidir; değişir. Ama biz, bilimsel mantığı, değişmez, tartışılmaz, mutlak bir din katına yükseltiyoruz. Aklı çöp tenekesine atıyoruz. İlkel bir pozitivizmden başka bir şey değil bizim "bilim" anlayışımız.

Yani aklımızla, zihnimizle değil, duygularımızla ve hislerimizle, adeta iman edercesine yaklaşıyoruz bilime. Hiç bir şeyi anlayamayan çocuksu bir psikolojiyle.

İşin daha da ürkütücü boyutlar kazandığını da görüyoruz: Türkiye'deki laikçi ve ulusalcı çevreler, İslâm'ı gericilik, laikliği ise tartışılmaz bir din gibi kabul etmediğiniz sürece, size bu ülkede yaşama hakkınız olmadığını söyleyecek kadar şirretleşiyorlar. Max Weber'in modernlik için yaptığı "demir kafes" tanımlaması, aslında bizim laikçi / ulusalcı kesimler için "cuk oturan" bir tanımlama. Weber, daha önce de söylediğim gibi, modernliğin / demir kafesinin bir özgürlük kaybı ve anlam krizi ürettiğini söylüyordu.

Aslında asıl özgürlük kaybını ve anlam krizini hem de berbat bir şekilde biz yaşıyoruz. Laikçi ulusalcılar, bir yandan bağımsız bir Türkiye'den sözediyorlar; öte yandan da tam bir din hâline getirdikleri ve gerçekte bambaşka bir dinsizlik biçimine dönüşen dünyada eşi benzeri olmayan bir laiklik biçimini, "laiklik budur" diye bize dayatıyorlar.

Oysa bu tam bir körleşmedir. Laikliğimizin esin ve besin kaynağı olan Fransa'da bile orta dereceli okulların üçte birinin katolik okullarından oluştuğunu, bizde ise Kur'ân'ın eğitiminin değil, Kur'ân öğrenmenin 12-15 yaşına kadar çocuklarımıza resmen yasaklandığını gözönünde bulundurursanız, bizdeki laikçi-ulusalcılığın nasıl berbat bir körleşme ve "dinsizleşme" biçimine dönüştüğünü anlamakta zorlanmazsınız.

Laikçi-ulusalcılık tam bir körleşme ve bu toplumu demir bir kafese hapsetme biçimidir. Bir taraftan tam bağımsızlıktan sözedeceksiniz, öbür taraftan da laikçiliğin tek çıkar yol olduğunu söyleceksiniz! Laikçiliğin tek çıkar yol olarak görülmesinin, bu toplumu Batılıların karikatürü hâline getirdiğini ve zamanla bu toplumun büyük iddialarını, rüyalarını, ideallerini yok eden, sığ, ilkel ve bayağı arabesk ve eurobesk kültürün kıskacına hapsolan bir toplum ürettiğini göremeyecek ve bu iki ilkel kültürle bırakınız dünyaya esaslı şeyler söyleyebilmeyi, bu ülkenin önümüzdeki çeyre asırda yok olmanın eşiğine geleceğini göremeyeceksiniz! Zihinsel körleşme ve köleleşme değil de nedir bu?

Oysa körleşme olgusu, kaçınılmaz olarak iktidar ve çıkar çatışmalarını tetikliyor ve Türkiye'de farklı ideolojik ve siyasal kesimler arasında söylemsel ve fiîli şiddet biçimleri üretiyor. Bunun Türkiye'yi nereye sürükleyeceğini söylemek bile gerekmiyor!
parlayan güneş çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
 


Konuyu Görüntüleyen Aktif Kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 misafir)
 

Yayınlama Kuralları
Yeni konu açamazsınız
Cevap gönderemezsiniz
Eklenti ekleyemezsiniz
Mesajlarınızı düzenleyemezsiniz

Kodlama is Açık
Smilies are Açık
[IMG] code is Açık
HTML code is Kapalı


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Yine öğretmen şiddeti !/ 11 nisan Nǿ ŦΞДЯ™ Eskiler (Arşiv) 0 04-11-2007 07:50 AM
'Şiddeti kutsayan' oyunlara AB takibi Bostandere Eskiler (Arşiv) 2 11-15-2006 11:38 PM
‘Sporda şiddeti durdurmalıyız’ sparki Eskiler (Arşiv) 0 11-06-2006 10:47 AM
Paris'te 'yıldönümü' şiddeti/28 Ekim, 2006 Bostandere Eskiler (Arşiv) 1 10-28-2006 04:45 PM
Sizce bilgisayar oyunları gençler arasında şiddeti körüklüyor mu? Bostandere Eskiler (Arşiv) 5 03-12-2006 12:41 AM

Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 09:13 PM

Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11   Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.