![]() |
![]() |
#1 |
Administrator
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2005
Mesajlar: 8,106
Teşekkür Etme: 20 Thanked 155 Times in 28 Posts
Üye No: 1
İtibar Gücü: 70000
Rep Puanı : 434913
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet :
Ünvan : Admin
|
![]() Gürün Katliamı ve Tehciri
Nisan 1915'te Sultan Reşat'ın doğum günü kutlanıyordu. Dini önder Piskopos Horen Timaksyan bu vesileyle tebrik mesajlarını sunmaya gitmişti. Hükümet bir taraftan dini önderden saygılarını esirgemezken, diğer taraftan da her tarafa ermenilerin tutuklanması için emirler gönderiyordu. Bayram vesilesiyle yetkililer ilçe dükkânlarının aşırı ölçüde süslenmemesini emrediyor ve bunu zorunlu kılıyordu, diğer yandan da ermenileri şaşırtarak, onları valiliğe davet edip dış dünyayla bağlantılarını dahi keserek, oraya hapsediyordu. Aynı gün içerisinde kendileri için gerekli gördükleri ermenileri tutuklamışlardı. 8-10 gün içerisinde de bütün ermenileri evlerinde, yollarda ve köylerde sorgusuz sualsiz tutukladılar. Daha sonra tellalar aracılığıyla hem ermenileri hem de türkleri silahlarını hükümete teslim etmeleri gerektiğine dair uyardılar. Türklerin silahlarını öğleyin alıp, gece sahiplerine geri verdiler. Ermenilerin silahlarını ellerinden almak için ise her türlü yeminler ederek, sahtekârlıklarla ve tehditlere başvurarak, namus, mal ve canın valilikten gelen özel bir emir gereğince tam bir güvence altında bulunduğuna (ermenileri) inandırdılar. Ama bunun için silahlar teslim edilmeliydi. Ermeniler inandılar ve silahlarını teslim ettiler. Bu arada 17 yaşından 70 yaşına kadar olan erkekleri ve bazı kadınları da hapsetmişlerdi. Her gün, bu yabaniler Rundukzade Muhammed'in evinde toplantılar düzenliyor ve orada ermenilere uygulanacak işkence çeşitleri kararlaştırılıyordu. * * * Hapis hayatı ve işkenceler: hayvanları ahıra doldurur gibi yüz kişiyi bir odaya doldurmuşlardı, bunlar ayakta duracak yeri dahi zor buluyorlardı. 2-3 gün aç bıraktıktan sonra, bunları teker teker ayrı bir odaya götürüyorlardı. Yukarıda adı geçen ilgililer ve ermenileri katletmek için özel olarak yetiştirilmiş yeminli güçlü jandarmalardan üçü orada bulunuyordu. Onlar hakaretler savurarak aniden tutukluları sorgulamaya sonra da dövmeye başlıyorlardı. Dövme şekli şöyleydi: önce tutuklunun paltosunu kafasına sarıyorlardı ve o üç jandarmaya istedikleri şekilde vurarak tutukluyu yere serme hakkı tanınmıştı. Tutuklunun ağzı ve burnu bir parmak kalınlığındaki toz tabakasının içine gömüldüğünde, jandarmalardan biri onun kafasına oturuyor, diğer ikisi de ellerine dayanıklı ağır değnekler alarak, yerde yatan zavallı ermeninin her iki tarafında karşı karşıya durarak tutuklu bayılana kadar sırayla 50-100 değnek darbesi indiriyorlardı. Tutuklu bayıldıktan sonra ara veriyorlardı, az sonra onu tekrar ayıltıp, belinin üstündeki ve altındaki kısımlara su döküp tekrar dövmeye başlıyorlardı. Bu, tutuklu 2-3 kez bayılıp ayılıncaya, artık bir kötürüm gibi hareket etme yeteneğini yitirinceye dek devam ediyordu. Daha sonra onları hayasızca şu sözlerle teselli ediyorlardı: "Mesihiniz de acı çekti ve size de cennete gitmeniz için acı çekmenizi öğütledi. İncil'in size verdiği öğüt budur." Bütün tutuklular hergün sırayla bu işkencelere maruz kalıyorlardı. Bu olaylar bir ay kadar sürdü. Unutmadan belirtelim, tutukluları evlerine götürüp orada analarının, karılarının ve çocuklarının önünde aynı vahşilikle dövüyorlardı. Bir keresinde 5 yaşında küçük bir çocuk -Tercan Çulcuyan'ın küçük oğlu Harutyun- dayısının aldığı darbeleri görüp onun çığlıklarına dayanamayarak ocaktan yanan büyük bir odun çıkarır ve gidip jandarmaya vurarak "niye dövüyorsun?" der. Dayaktan ölenler çok oldu. İnsanların vücutlarının rengi simsiyah çuha rengine dönmüştü. Çoğunun etleri çürümüş ve büyükçe yaralar açılmıştı ve o halde bile dayağa devam ediyorlardı. Bu işkenceleri mükemmeleştirmek için şişlerle dağlamaya, ayaklara nal çakmaya, iki eli de yere çakmaya, tırnakları çekme denemeleri yapmaya başladılar. Kadınların da bu barbarlıktan paylarını aldığını söylemeyi unutmayalım. Baş aşağı sarkıtarak onları kocalarının önünde dövmeye ve başka inanılmaz hayvani davranışlara maruz bırakmaya başladılar. Bunun üzerine, kocaları bu vahşete dayanamayarak intihar teşebbüsünde bulundular. Bu sırada Sıvas'tan Alay Bey adında biri geldi ve katliamların organizasyonu hakkında fikir alışverişinde bulunduktan sonra, Darende'ye, oradan da Malatya bölgesine gittiği söylendi. (İşkencelere) Bir kaç gün ara verdiler ki sakatlananlar biraz güçlenip tekrar yürüyebilsinler. Sonra (tutukluları) doksanar yüzer kişilik gruplara ayırarak, teker teker çağırıp ifadelerini aldılar ve imzalattılar, o ifadeler sözde Sıvas'a gönderilecek, kendileri de oraya götürülerek tekrar ifade verecekler ve suçsuz bulundukları takdirde serbest bırakılacaklardı. Halbuki bütün bunlar birer yalandan ibaretti. Bu kâğıtları daha sonra yırttılar. Bu şekilde onları gerçekten sorgulanmak üzere gönderildiklerine inandırdılar. Ve işte ilk grubu 3-4 gün dağlarda aç, susuz dolaştırdıktan sonra süngülerle koyun gibi boğazlarlar. Kurşunlara da acırlar ve "sizin için kurşun harcamaya değmez, siz kâfirsiniz ve kesmemiz lazım" derler. Hergün yeni bir grup gönderiliyordu ve bu şekilde sırayla yokediyorlardı. Ancak diğerlerini ilk grup kadar uzağa götürmezler, onlar giderek daha yakın yerlerde katledilirler. Son grup 13-15 yaşında gençlerden oluşuyordu. Bunların boyunu 1 metre uzunluğunda bir sicimle ölçerler ve o boydan uzun olanlarını bağlayıp şehrin sınırına götürerek onları da boğazlarlar ve kanlı bağı geri getirirler. Dini lider Piskopos Horen Timaksyan ve protestan rahip Bedros Muğalyan ve papazları da sırayla aynı nakaratla yola çıkarırlar, sözde Sıvas'a götüreceklerini söyleyerek ve bir saat sonra araba geri gelir; bozulduğu söylenir. Görgü tanıklarının anlattıklarına göre onları da arabanın içinden başları dışarı çıkarılarak katlederler ve dini önderin başı ilçeye geri getirilir. Onları katledenlere böyle emir verilmiş. Anlatılanlara göre dini öndere düşman bir yetkili onun kellesini mutlaka görmek istemiş (öldüğünden) emin olmak için. Kaçarak yakalanmama becerisini göstermiş olanlar dışında artık ilçede 13 yaşından büyük genç kalmamıştı. Hükümet ve daha önce adı geçen komite 10-13 yaşındaki çocukları çağırır ve onlarla birlikte kadınlara da müslüman olmaları önerilir. Karşı çıkan gençlerin kafasını orada herkesin önünde keserler. Diğerleri bunu görünce, delirirler ve başlarına beyaz sarık geçirerek müslümanlığı kabul ederler. Artık hiç erkek kalmamış, onlara mahsus katliam son bulmuştu. Şimdi sıra kadınlara gelmişti. Kaymakam çevresindeki memurlarla şehirde dolaşmaya, evlere girmeye ve istediğini, beğendiğini almaya başlar. Köylülere de fırsat verilir. Onlar da mahalleleri gezerek perişan bir durumda bulunan kadınları soymaya başlarlar. Hükümet ermeni katletmek için kurduğu çeteleri gönderir. Onlar da emredildiği gibi fazlasıyla işkence yapmaya başlarlar. (Ermeniler) yapılan eziyetlerin hafifletilmesi için kaymakama başvuruda bulunurlar. O da onlara der ki "burada kalmayacaksınız, göç edeceksiniz. Eğer sizi rahat bir şekilde Antep'e götürmemi istiyorsanız, para ödemeniz gerekiyor. Birinci gruptan 2000 Osmanlı lirası talep eder, bir de kadınların takı olarak kullandığı altınları. Onlar da bu miktarı kendi gruplarından toplarlar. Bundan başka, dostça davranarak geri kalan malların bedelini bir gün gittikleri yere gönderecekleri vaadiyle kandırarak (ermenilere) hiçbir mal sattırmazlar ve her yere haber salarak alıcı çıkmamasını tenbih ederler. Gerçi kadınlar olan biteni sezerek karşı koymak isterlerse de, çeteler mahallelere gelir, ev ev dolaşarak 1500-2000 kişilik ilk göç kervanını dışarı çıkarır ve yola çıkarırlar ve böylece arka arkaya başka gruplar da oluşturarak, 4-5 kerede bütün o kadınları, gençleri ve kızları dağlara salarlar. Bahri adında bir hayvan bu kadınların arasına karışan birkaç kaçak erkeği de ilk günden onlardan ayırarak, kendi eliyle katleder. Sözümona kendisi (Bahri) halkı korumak için kaymakam ya da hükümet tarafından gönderilmişti. Birkaç kadın ve kızı aynı gece kaçırarak onlara tecavüz ederler. Çok büyük paralar alarak halkı Antep'e kadar güvenli bir şekilde gönderme vaatleri boş laflardan ibaretti, halka bir gün eşlik ettiler ve o gün de kendileri (kervanı) gayrıresmi bir şekilde soyarak Gürün'e geri döndüler. Aynı grup sefil bir durumda Elbistan'a vardı. Şimdi (harekete geçme) sırası yabanilerdeydi. Elbistan kaymakamı tebdili kıyafet kadınların arasına girerek İslamiyet propagandası yapar. Evine döner, sonra resmi sıfatıyla geri gelir. Orada gözüne ilişen değerli eşyaları, mesela 100 altın değerindeki bir eşyayı 2-3 altın vererek, zorla satın alır ve kendilerini (kadınları) güvenli bir biçimde Antep'e ulaştırmak için 1000 altın talep eder ve alır. O zamana kadar sürgüne gönderilen bu insanlar henüz resmen soyulmamışlardı. Kaymakam istediği parayı, çeşitli ziynet eşyası ve malları çevresindekilerle birlikte yanına alarak kendisi de (ermenilerle) beraber Antep'e gidecekmiş gibi yola çıkar. Kaymakam memurlarıyla 3 gün yolculuk eder. Bu süre zarfında birçok kadın ve genci (gruptan) uzaklaştırarak ölüm tehdidiyle tüm istediklerini alırlar. Üç gün sonra kararlaştırılan yere vardıklarında, dağlarda arada bir ateş eden köylüler ve kürtler görürler. Kaçmaya imkân tanımayan sık söğüt ağaçlarıyla kaplı taşlık bir vadiye ulaşırlar. O zaman, kürtlerden iki kişi gelip kaymakamla görüşür. Az sonra kaymakam ıslık çalınca yüzlerce kürt halkın üzerine mermi yağdırmaya başlar. Kervanı oraya kadar götüren Gürün'lü katırcılar, atları ters istikamete çevirir ve bedeli zaten on kat fazlasıyla ödenmiş olan malları sahiplenerek, bütün malları beraberlerinde götürürler. Bütün kadınlar artık ne var ne yok bırakıp kaçarlar. Kaymakam ve koruma sağlamak için gelen memurlar ermeni kadınların bu korku ve dehşetini görerek eğlenirler, durup, tüyler ürperten sahneyi utanmaz bir şekilde uzaktan seyrederler. Ve daha neler neler olur. Dört yandan gelen köylüler, rastgeldiğinde insanı cansız bırakan kılıçlarını kılıflarından çıkarıp o yana bu yana sallayarak korumasız kadınların üzerine saldırırlar. Bu vadi Elbistan'dan Antep'e giderken 15 saatlik bir mesafedeydi. Mermi yağmuru altında çok kişi zaten yere yığılır...çocuk annesini yere yığılmış, kafası balta darbesiyle ikiye ayrılmış görür...anne çocuğunun kürtlerin kılıç darbeleriyle "anne" diyerek öldüğünü görür. Kadınlardan birçoğu çocuklarını bırakıp kaçarlar. Çocuklar "anne" diye feryat eder fakat annesi geri dönemez. Bu dehşet verici feryatlar dağlarda ve vadilerde çınlıyordu, ayak takımı ise daha vahşeti devam ettiriyor, gençleri ve yaşlıları ağaçlara bağlayarak diri diri yakıyor, anasına kendi eliyle çocuğunu kestiriyor, bazılarının birkaç uzvunu kesip hemen ölmemesi için orada bırakıyordu. Kızları, kadınları kaçırıp onlara nasıl davrandıklarını insanoğlu tasavvur edip, anlatamaz. Kadınları ve kızları böyle barbarca soyup bütün elbiselerini çıkardıktan sonra ganimeti, beğendikleri kızları ve kadınları beraberlerinde götürürler. Kaymakam ve memurlar hala olanları orada hayasızca seyrederler. Ayak takımı oradan ayrıldıktan sonra, arda kalan göçmenlere yine aynı kaymakam ve memurları eşlik ederler ve 4-5 saat yolculuk ettikten sonra, bir nehir kenarında geceyi geçirmeleri sağlanır. Göçmenlerin ancak yarısı, yatak yerine taş, ekmek yerine de ot bulacakları o yere ulaşır. Ertesi gün onları aç, susuz yürütürler. O katliamdan kurtulanlardan bir kısmı da açlıktan ölür. Kaymakam zaten ikinci gün emrindeki memurlarla kürtlerin elde ettiği ganimeti paylaşmak için geri dönmüş. Gürün'den Antep'e sekiz günlük yolu, o zavallı kadınlar tam bir ay işkenceler çekerek katederler. Onların ancak dörtte biri Antep'e ulaşır. Bu şekilde kafile kafile gelen ermeni kadınlar ve gençler çektikleri eziyetlerden, gıda yetersizliğinden ve kılıçtan geçirilerek yollarda, dağ eteklerinde ve kaya diplerinde ölmüşlerdir. Çok azı Antep'e, oradan da Halep'e ulaşmıştır. Yeğya Hırıdyan Nubaryan Kütüphanesi El Yazmalarından |
![]() |
![]() |
Konuyu Görüntüleyen Aktif Kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 misafir) | |
|
|
![]() |
||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Ermeni Sorunu 21.10.2007 | silverboy | Eskiler (Arşiv) | 1 | 10-21-2007 07:43 PM |
Meclis'ten Ermeni atağı | Spy_MasteR | Eskiler (Arşiv) | 0 | 05-22-2007 05:37 PM |
Ermeni kızı düzüyorlar | yaramon | Adult eski arşiv | 6 | 04-09-2007 09:38 PM |
Ermeni katliamı belgeleri | Stinq | Eskiler (Arşiv) | 6 | 11-23-2006 02:36 PM |
Ermeni ayaklanmalarından fotoğraflar | bluekeys™ | Eskiler (Arşiv) | 9 | 11-19-2006 12:25 PM |