Gucci'nin bir modeli değilsiniz

Herkese kocaman bir merhaba. Moda Türkiye sayfalarında bir kere daha karşı karşıyayız. Öncelikle hepinize teşekkür etmek istiyorum. Yazılarıma verdiğiniz olumlu görüşler beni çok mutlu ediyor. Bazı konularda yalnız olmadığımı görmek gerçekten çok güzel. Bu arada, bana sorduğunuz her soruya elimden geldiği kadar tatminkar cevaplar vermeye çalışıyorum, beklentilerinizin karşılandığını ümit ediyorum.

Dün akşam bana bir soru soruldu ve her ne kadar cevabını çok iyi bilsemde, soru akşam uykuya dalana kadar benimle beraber kaldı. Herkesin bir an durup “ben doğru yolda mıyım” diye sorduğu zamanlar vardır. Geri dönüş yolunu bilmediğiniz için mi o yolda yürümeye devam edersiniz yoksa gerçekten isteyerek mi ordasınızdır? Benim bu dünya’da tutkularım ve bir misyonum var. Sizin de var. Belki onun ne olduğunu biliyorsunuz veya belkide hiç farkına bile varmadınız. Ama bir etrafınıza bakın, hayatınızın gerçek anlamını üstlendiğiniz misyonunuzda bulacaksınız.

Soru şuydu: “Neden ERDEM KIRAMER’ de çalışmaya başladınız?” Yani babadan oğula doğru geçmeye hazır bir marka ..hazıra konmak olarakta nitelendirilebilinir. Tabii neden olmasın? Her oğul için iyi bir fırsat. Emin olun benim için de öyleydi. Ama kendimi bu sosyal klişelerden ayrı tutmayı tercih ediyorum. Çünkü her madalyonun iki yüzü var. Öyle bir geçmişi var ki bu firmanın..Ama en önemlisi: Tutku, emek ve başarı var. Hayatın mucizevi formülü. Peki bu hikaye burda mı bitmeliydi? Hayır. İşte bu yüzden ben burdayım. Aksisi affedilemez bir bencillik olurdu. Sonra?...Türkiye bize dar gelecek.Ve sizler..sırtınızı dönüp gidemeyeceğiniz tukularınız, yaşama sevinçlerinizle sizi siz yapan herşeyle bu hayatın bir anlamı var. Yoksa siz başka biri olurdunuz. Ama emek istiyor..amaçlarınızın peşinden gitmek. Yılmadan uğrunda çalışmak gerektiriyor. Zaten gayret sarfedilmeden kazanılan hiçbirşeyin tadı yok öyle değil mi? Bu ay Vizon ve Harper’s Bazaar dergilerinde ki reklamlarımız bu yazımla az da olsa örtüşüyor. Umarım beğenirsiniz.




Uzun zamandır çok fazla karşılaştığım bir yanlışı sizinle paylaşmak istiyorum. Moda bizler için çok önemli; bu doğru. Ama o sezonun getirdiği en çarpıcı yenilikleri kendimizde uygulamak her zaman doğru olmuyor. Kişisel olarak moda, size en çok yakışanı uygulamaktır. Tabii ki, günümüzün çizgileriyle. Geçen gün bu konu üzerinde konuşurken vardığımız en güzel nokta, ister 1920’ler, ister 1950 ler olsun...şık olan herkes bugün şıklığını koruyor. Her ne kadar moda rüzgarları çok farklı renkler ve çizgiler getirsede, şık giyinen, daha doğrusu kendine en çok yakışanı giyebilen herkes, her zaman şık. İşte en güzel örnek Atatürk, 1930’lar... veya Aviator filmin’de bir kere daha şahit olduğum üzere, Katherine Hepburn...1920 ler.

Onlar, bugün bile şıklıklarıyla göz kamaştırmayı başarıyorlar. Ve bir çok kişinin inandığı üzere şık olmak ekonomiyle doğru orantılı olmuyor her zaman. Sezon açılışlarında torbalarca alış-veriş yapmak yerine, ne istediğinizi bilerek mağazalardan içeri girmeye bakın..böylesi çok daha zevkli..çünkü siz Gucci’ nin bir mankeni değilsiniz. Kendi kreasyonunuzu giymeyi başarmalısınız.